Efendimiz’in (s.a.v) Çocuk Sevgisi

  • 05 Nisan 2017
  • 772 kez görüntülendi.
Efendimiz’in (s.a.v) Çocuk Sevgisi
REKLAM ALANI

Çocukları sever ve
sevilmeye teşvik ederdi

Sevgili Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellemim çocuklara karşı özel bir ilgisi vardı. Tüm çocukları severdi. Çevresindeki insanları onları sevmeye teşvik ederdi. Çocukların cennet kokusu olduğunu söyler, “Onlar gözümün nurudur.” derdi. Onlar üzülünce üzülür, mutlu olunca sevinirdi. Çocukların sevgisiz olarak büyütülmesini asla hoş karşılamaz, bundan rahatsız olurdu.

 

REKLAM ALANI

Sevgili Peygamberimiz torunlarını reyhana benzetir, öper koklardı. Onları çok sever, hem Allah’ın hem de insanların onları sevmesini isterdi.

 

Hz. Aişe radıyallahu anha anamız anlatıyor: “Bir gün Allah Resulü (aleyhisselam) evde otururken Hasan yanımıza geldi. Hemen onu tutup kucağına aldı. “Allah’ım! Şu oğlumu çok seviyorum. Sen de onu sev! Onu sevenleri de sev!” diye dua etti.”(1)

 

Torunlarını, “Onlar benim dünyadaki reyhanlarımdır” diyerek seven Efendimizin çocuk sevgisi, sahabelerin dikkatini çekecek kadar çoktu.

 

Sevgili Peygamberimiz sık sık torunlarını görmek ister, ashabı ile dolaştığı sırada fırsat buldukça kızının evine giderdi.

 

Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: “Bir gün öğlene doğru Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem ile dolaşıyordum. Bu sırada ne ben onunla konuştum, ne de o bana bir şey söyledi. Sessizce yürüyorduk. Kaynuka Çarşısı’na kadar gittik. Oraya varınca geri dönüp kızı Fatıma’nın evine yöneldi. Evin kapısına gelince, Hasan ve Hüseyin’i kastederek:

– Yaramazlar orda mı? Yaramazlar orda mı? Diye seslendi.

 

Böyle yapmakla, kızının çocukların elini yüzünü yıkayıp, güzel elbiseler giydirerek yanına göndermesini istediğini anladım. Önce Hüseyin, biraz sonra Hasan da koşarak geldi. Ondan hemen önce gelen Allah Resulü’nün sallallahu aleyhi vesellem yanında bulunan kardeşine sarıldı. Efendimiz onları bu halde görünce çok sevindi ve:

– Allah’ım! Ben onları seviyorum. Sen de onları sev. Onları sevenleri de sev, dedi.”(2)

 

Canımız feda
torunları kaybolmuştu…

Bir keresinde torunları kaybolmuştu. Onların kaybolduğunu öğrenince çok üzüldü. Tüm sahabeleri onları aramak için seferber etti.

Selman-i Fârisî radıyallahu anh anlatıyor: “Bir öğlen vakti, Allah Resulü’nün (aleyhisselam) etrafına toplanmış oturuyorduk. O sırada Ümmü Eymen telaşla yanımıza geldi.

– Ya Resulallah! Hasan ile Hüseyin kaybolmuş! Dedi. Efendimiz hemen yerinden fırladı.

– Kalkıp çocuklarımı arayın! Buyurdu. Her bir sahabeyi bir tarafa gönderdi. Arama sırasında, sürekli Allah Resulü’nü (aleyhisselam) takip ettim. Ararken, Medine dışında bir dağın eteğine geldik. Karşılarında kuyruğu üzerine dikilmiş bir yılan vardı. Dilini çıkarmış, ‘tıs… tıs…’ diye ses çıkarıp, saldırıya hazırlanıyordu. Hasan ve Hüseyin korkudan birbirlerine sarılmış öylece duruyorlardı. Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem onları bu halde görünce, hızla koşup yerden birkaç taş aldı. Yılana atmaya başladı. Yılan kuyruğunu indirip hızla oradan uzaklaştı. Allah Resulü sallallahu aleyhi ve sellem çocukların yanına koştu.

 

Hemen kucağına alıp bağrına bastı. Başlarını okşayıp öperek sakinleştirmeye çalıştı. Bu sırada:

– Anam-babam size feda olsun! Sizi bulduğum için Allah’a sonsuz hamd ederim! Diye Rabbine şükrediyordu.

 

Çocuklar sakinleşince birini sağ, diğerini sol omzuna aldı.‏ Onları bu halde görünce sevincimden çocuklara:

– Müjdeler olsun! Bineğiniz ne kadar güzel! Dedim. Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem:

– Binicileri de çok güzel! Buyurdu.(3)

 

Peygamberimiz bütün
çocukları severdi…

Sevgili Peygamberimiz yalnızca kendi çocukları ve torunlarını değil, tüm çocukları çok sever, sevgisini açıkça gösterirdi. Bir sefere gittiğinde ya da seferden dönerken, gençler ve çocuklardan bir veya bir kaçını devesine bindirir, yol boyunca onlarla sohbet ederdi. Mekke Fethine giderken torunu, Hz. Zeynep’in oğlu Ali ile çocuğu gibi çok sevdiği Üsame b. Zeyd’i devesine bindirdi. Abdullah b. Ömer, Abdullah b. Abbas onun devesine sık sık binen çocuklardandı.

 

O çocuklardan biri olan Abdullah b. Cafer radıyallahu anh şöyle anlatıyor: “Hz. Abbas’ın oğulları Kusem ve Ubeydullah ile birlikte oynuyorduk. O sırada Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem bir seferden dönüyordu. Onu görünce oyunu bırakıp hemen yanına koştuk. Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem yanındakilerden birine beni göstererek:

– Şunu bana doğru kaldırın! Buyurdu. Beni bineğinin ön tarafına oturtturdu. Sonra Kusem için:

– Şunu çocuğu da bana uzatın! Buyurdu.

 

Sahabe Kusem’i kaldırınca onu terkisine aldı. Ubeydullah’ı da yanına almak istedi. Ama amcası Hz. Abbas’ın Ubeydullah’ı çok sevdiğini biliyordu. Amcasına olan sevgi ve saygısından dolayı almadı. Onu babasına bıraktı. Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem beni devesine bindirdikten sonra, üç kere başımı okşadı. Her okşayışta:

– Allah’ım! Cafer’in yerine çocukları için hayırlı bir (baba) nasip et! Diye dua etti.(4)

 

Medineliler hurmayı
çok sever

Sahabeler yeni doğan çocuklarını Peygamberimize götürmeyi adet etmişlerdi. İlk onu görsün, onun sesini duysun, onun verdiği gıdayı yesin istiyorlardı. Bu sahabelerden biri de Ümmü Süleym’di. Oğlu doğunca onu hemen Allah Resulü’ne (aleyhisselam) gönderdi.

 

Enes b. Malik anlatıyor: “Evimiz Kuba’daydı. Babam Mescid-i Nebevî’ye gittiği sırada, annem sancılanıp doğum yaptı. Bir oğlu olmuştu. Çocuk doğunca annem beni yanına çağırdı:

– Ey Enes! Uykuya daldığımda çocuk ağlarsa, sakın onu emzirmesi için birine götürme! Yarın onu Allah Resulü’nün (aleyhisselam) yanına götürünceye kadar benden habersiz bir şey verme! İlk gıdasını onun elinden almasını istiyorum, dedi.

 

Vakit geç olmuştu, yatakları hazırlayıp, yattık. Çocuk acıkmıştı, ara ara sabaha kadar ağladı. Sabah erkenden kalktık. Annem çocuğu güzel bir beze itina ile sararak bana verdi:

– Onu Allah Resulü’ne (aleyhisselam) götür! Şu hurmaları da yanına al! Allah Resulü çocuğa vermek için hurma isterse ona ver, dedi. Çocuğu alıp yola çıktım. Mescid-i Nebevî’ye oldukça yaklaşmıştım. Allah Resulü kucağımda bir çocuk görünce yanındakilere:

 

– Herhalde Ümmü Süleym’in çocuğu oldu, buyurdu. Ben:

– Evet, dedim. Allah Resulü (aleyhisselam) elindeki şeyi bir kenara bırakıp uygun bir yere oturdu. İşaret edince, çocuğu götürüp kucağına verdim. Onu sevip okşadı. Sonra:

– Yanında hurma var mı? diye sordu.

– Evet! Dedim.

– Onları bana ver, buyurdu. Hurmaları alınca onları ağzına koyup iyice çiğnedi. Hurma yumuşayınca, ondan bir parça alıp kardeşimin ağzına koydu. Kardeşim büyük bir iştahla hurmayı emmeye başladı. Ağzından:

– Fa! Fa!… diye ses çıkıyordu. Yeterince emdikten sonra, Efendimiz kalan hurmayı ağzından çıkardı. Kardeşim ona bakarak, hareketleri ile hurmayı istedi. Onun bu hali Efendimizin çok hoşuna gitti. Çevresindekilere:

– Bakın Medinelilerin hurmayı ne kadar sevdiğini görün, buyurarak sevincini onlarla paylaştı. Yüzünü okşayarak bir süre sevdikten sonra:

– Adı Abdullah olsun! Buyurdu.(5)

 

Efendimizin duasını
alan bebek büyümüş…

Enes b. Fadale’nin, Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem Medine’ye hicret etmeden hemen birkaç gün önce bir çocuğu olmuştu. Çok sevinçliydi. O sıralarda Efendimiz de hicret edince, iki sevinci bir arada yaşadı.

Hanımına:

– Çocuğu hazırla onu Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellemin yanına götüreyim, dediğinde, henüz iki haftalıktı. Oğlunu kucağına alan Fadale, doğruca Eyyûb el-Ensârî’nin evine gitti. Oldukça heyecanlıydı. Selam verip Efendimizin huzuruna girdi. Çocuğu göstererek:

– Yâ Resûlâllah! Bu benim oğlumdur, dedi. Efendimiz çocuğu kucağına aldı. Bir taraftan sevip okşarken, bir taraftan sordu:

– Ne zaman dünyaya geldi?

– İki hafta önce doğdu.

– Ona isim verdiniz mi?

– Hayır, Yâ Resûlallah! Henüz bir isim vermedik.

– Ona benim ismimi verin ama künyemi (Ebu’l Kasım) vermeyin! Buyurdu.

 

Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem küçük çocuğa kendi ismini koymuştu. Küçük Muhammed’in babası sevinçten uçuyordu. Allah Resulü hâlâ küçük Muhammed’i seviyor, ona hayır duada buluyordu. Allah Resulü’nün duasının bereketi ile çok uzun bir ömür yaşadı. Tam yirmi iki çocuğu oldu. Bütün saçı ve sakalı bembeyaz olduğu halde, Efendimizin okşarken elinin değdiği yerler simsiyah olarak kalmıştı.(6)

 

Bundan üç yıl sonra küçük Muhammed’in babası Enes b. Fadale, Uhud’da kahramanca savaşarak şehit oldu.(7) Vefaya son derece önem veren Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem Uhud’dan döndükten kısa bir süre sonra, Enes’in akrabaları olan Zaferoğullarını ziyarete gitti. Uhud şehitlerinden dolayı onlara taziyede bulundu. Akrabaları o sırada henüz üç yaşında olan küçük Muhammed’i kucaklayıp Efendimiz salla yanına gittiler.

 

– Bu Enes b. Fadale’nin oğludur, dediler. Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem) onu kucağına alıp sevdi. Küçük Muhammed’in zorluk çekmesini istemiyordu. Bunun için ona satılmamak ve hibe edilmemek üzere bir hurma bahçesi verdi.(8)

 

Sahabeler çocuklarını yalnızca doğdukları zaman değil her zaman Efendimizin yanına götürürdü. Sevgili Peygamberimiz onlarla yakından ilgilenir, dua buyurur, güzel tavsiyelerde bulunur, yaşantısı ile örnek olurdu.

 

Notlar:
1) Heysemî, Mecma’uz-Zevâid, 15041. 2) Müslim, Fedâilü’s-Sahabe, 57; Nevevî, Minhâc, 15/188. 3) Heysemî, Mecma’uz-Zevâid, 15081. 4) Müsned, 1/205. 5) Müslim, Âdab, 22; Müsned, 3/175; Taberânî, el-Mu`cemü’l-Kebir, 25/118.  6) İbn Abdilberr, İstîab, 3/1365; İbn Sa’d, Tabakât, 8/342. 7) İbnü’l-Esîr, Üsdü’l-Gâbe, 254. 8-İbn Hacer, İsâbe, 7759.

 

REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ