KAPAK / İslam’a Hizmet Edenler Mahlukatın En Hayırlısıdır

  • 10 Ekim 2024
  • 141 kez görüntülendi.
KAPAK / İslam’a Hizmet Edenler Mahlukatın En Hayırlısıdır
REKLAM ALANI

KAPAK
İslam’a Hizmet Edenler Mahlukatın En Hayırlısıdır
Abdullah Sofuoğlu

Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem buyuruyor ki:
“Halkın içinde Allah’a en sevimli olanlar, O’nun yarattıklarına en faydalı olanlar ve O’nun cümle halkına menfaat verenlerdir.” (Ebû Nuaym, Hilyetü’l-Evliyâ, 10/294)
Allah-u Zülcelâl hiçbir şeye muhtaç değildir, el-Ğani’dir, ihtiyaç duymaktan münezzehtir. Fakat başta insan olmak üzere mahlukatını pek çok şeye muhtaç olarak yaratmıştır.
Mahlukat Allah-u Zülcelâl’e muhtaç olduğu gibi, birbirine de muhtaçtır. Bilhassa insan gibi çok yönlü ve çok katmanlı bir varlığa sahip olan bir varlığın ihtiyaçları da çok yönlü ve çok katmanlıdır.
İnsanın maddi manevi hayatı muhtaçlık halindedir. Dünyaya aciz bir bebek olarak gözlerini açan insan, yıllarca verilen emek ve hizmetle yetişip kendi ayakları üstünde durur hale gelmektedir. Bu zaman zarfında maddi rızka, bakıma, hizmete muhtaç olduğu gibi manevi hizmete, eğitime terbiyeye de muhtaçtır. İnsan yavrusunun çok çeşitli yönlerden yetişip olgunlaşması hayli emekle mümkün olmaktadır.
Madem ki insan ancak bunca emekle bu dünyada yetişkin hale gelmektedir; öyleyse üzerindeki bu hakları ödemelidir. Anne babası nasıl ki ona bakıp büyüttüyse o da evlat yetiştirmeli ve bu arada yaşlanan, muhtaç hale düşen anne babasıyla alakadar olmalıdır. Onun yetişip terbiye görmesine emeği geçen bunca insana karşı vefa borcunu ödemeli, o da yeni yetişen nesle emek vermeli, onu bugüne getiren milletine, ümmete hizmet etmelidir.
İslam dini iman ehline imanlarının gereği olarak iki mesuliyet yüklüyor: Allah’a kulluk ve Allah’ın yarattığı bütün varlıklara merhametle hizmet. Bu ikisini özünde birleştiren mefhum ise, “Amel-i Salih.”
Sâlih amel, imanla ve ihlasla yerine getirildiği takdirde insanı Allah’ın katında mahlukatın en hayırlısı derecesine yükseltiyor:
“Muhakkak ki iman edip salih amel işleyenler, yaratıkların en hayırlısıdırlar.” (Beyyine, 7)
Allah’a tazim niyetiyle yapılacak olan ibadetlerin ne zaman, nasıl ve ne kadar yapılacağını fıkıh ilmi açıklıyor. Bu ameller, kulluğumuzun adeta çekirdeğini oluşturuyor. Bunları da asla ihmal etmememiz gerekiyor ancak bunlardan hemen sonra anne-babaya ihsan, ailenin ihtiyacını giderip ifsattan muhafaza etmek, evlâdını güzelce yetiştirmek, akraba ve konu komşudan başlamak üzere ihtiyaç sahiplerine ikramda bulunmak gibi sâlih ameller zikrediliyor.
Allah’ın Dinine Yardım Edin
Dinimiz bilhassa yetimlere kol kanat germek, Allah yolunda ilim öğrenip öğretmekle meşgul olduğu için dünyalık kazanamayanların geçimine yardım etmek, mücahidleri teçhiz etme ve ailelerinin maişetine yardım etmek gibi nice hizmet kollarını büyük sevaplar vaad ederek teşvik ediyor. Bütün bunları içine alan infak mefhumu Kur’ân-ı Kerim’de pek çok ayet-i kerimede tekrarlanıyor ve miktarı hususunda herhangi bir sınır çizilmeden herkesin gücü yettiği ölçüde yapması teşvik ediliyor.
Dinimiz sadece mal ve para ile yapılan infakları değil her türlü hizmeti teşvik ediyor. Rabbimiz buyuruyor ki:
“Ey îmân edenler! Eğer siz Allâh’a (Allâh’ın dînine) yardım ederseniz O da size yardım eder, ayaklarınızı kaydırmaz.” (Muhammed, 7)
Allah’ın dinine nasıl yardım edilir? Elbette öncelikle kendi nefsimizde onun emir ve yasaklarını tatbik edip bu dine mensup bir fert olarak onu en güzel şekilde temsil etmekle. Bunun için Allah’ın emir ve tavsiye ettiği güzel ahlakı, üstün şahsiyeti ortaya koymakla. Sonra sırayla kendi ailemize, yakınlarımıza ve ümmetin geleceği olan yeni nesillere bu dini sevdirerek öğretmekle, alıştırmakla ve yetiştirmekle…
Allah’ın dinine yardım etmek, gücü yetenler için Allah’ın mescidlerini imar etmek, İslam aleminin birlik ve beraberliğine hizmet etmek, ümmetin her türlü derdiyle ilgilenmek ve sorunlarını çözmekle olur.
Yukarıdaki ayet-i kerimede bir şeye daha dikkat çekilir; Allah’ın dinine yardım etmek suretiyle ömür geçirmek evvela o hizmeti yapan kişinin ayaklarının sabit kalmasına yani son nefese kadar imanını muhafaza etmesine yardımcı olacaktır.
Aslında Alemlerin Rabbi olan, yüce Arş’ı hakimiyeti altında tutan, göklerin ve yerin ordularına hükmeden, insanların kalplerini evirip çeviren, izni olmadan bir yaprak dahi düşmeyen Allah-u Zülcelâl hazretlerinin hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Asıl insanın, şu fani ömrünü Allah’a kulluk ve dinine hizmetle değerlendirmeye ve bu yolda kendi nefsini terbiye edip maneviyatını kemale erdirmeye ihtiyacı vardır.
Rabbimiz, istese dünyada hiçbir muhtaç bırakmaz, kendi sonsuz hazinelerinden herkese bol bol verir. Dinini yüceltmek için hiç kimseye muhtaç değildir, istese bütün dünya halklarını dinine boyun eğdirir. Allah’ın her şeye gücü yeter. O bir şeyin olmasını istediği zaman ol deyince oluverir. Ancak bu dünya meydanı bir eğitim, imtihan ve kazanç meydanıdır. İnsan Allah’ın dinine hizmet etmekle, Allah’ın mahlukatına iyilik yapmakla kendi nefsindeki bencillik, cimrilik, tembellik, katı kalplilik, umursamazlık gibi kötü ahlakları tezkiye edecek, kalbindeki merhamet, cömertlik, gayret, hayırseverlik gibi üstün sıfatları kemale erdirecektir.
Ashabın Hizmet İştiyakı
Allah-u Zülcelâl hiçbir kuluna gücünün üstünde yük yüklemez. Dinimizde gözleri âmâ olan, engelli olan veya iş göremez bir hastalığı olan kişilere cihad sorumluluğu yüklenmemiştir. Fakirler de infaktan mesul değildirler. Ancak ashab-ı kirama baktığımız zaman onlar hizmete o kadar müştak idiler ki, sorumlu olmadıkları halde Allah’ın dinine hizmete koşmuşlardır. Ashab-ı suffa çok fakir oldukları halde infak sevabı kazanmak için dağa gidip odun getirir, satar ve parasını Peygamber Efendimiz aleyhisselatu vesselama getirirdi.
Abdullah ibn Ümmü Mektûm gözleri âmâ olduğu halde, cihada gidenlerin geride kalanlardan üstün olduğunu, ancak mazeretlilerin bu hükmün dışında tutulduğunu bildiren Nisâ suresi, 95. Ayet nazil olmasına rağmen savaşlara katılmıştır. Kadisiye Savaşı’na katılırken sancağın kendisine verilmesini isteyerek şöyle demiştir:
“Ben âmâ olduğum için düşman kılıçlarını göremem, bu yüzden de cesaretim kırılmadan en önde sancağı taşırım. Korkusuzca düşman üstüne yürüdüğümü gören İslâm askerlerinin de cesareti artar. Böylece gözlerimin ama olmasının size faydası dokunabilir.”
Zırhını giyerek elinde siyah bir sancakla savaşa katılan Ümmü Mektum’un ya savaş meydanında veya aldığı yaralar yüzünden Medine’ye dönünce şehid düştüğü rivayet edilmiştir.
Hiçbir Hizmeti Küçük Görmedi
Elbette ashabın hizmet aşkı hususunda da en büyük örneği Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemdir. Aleyhisselatu vesselam Efendimiz, Allah’ın dinini tebliğ için ticaretini, işini gücünü bırakmış, her türlü düşmanlığa ve eziyete göğüs germiş, ailesi ve yakınları ile birlikte çok zorluklara sabretmiştir.
Onun bütün ömrü hizmetten ibarettir. Allah’ın dini uğruna hicret etmesi, eline geçeni infak edip yokluğa sabretmesi, canıyla, malıyla, yakınlarıyla birlikte cihada katılması çok büyük fedakarlıklardır. Bunun yanında hiçbir hizmeti de küçük görmemiş, daima ashabıyla yan yana omuz omuza hizmet etmiştir. Gerektiğinde Kuba Mescidi ve Mescid-i Nebevî inşâ edilmesi sırasında bizzat taş taşımıştır. Hendek Harbi’nde hendek kazanlarla beraber O da kazma sallamıştır. Sefere giderken en önde gidip orduya cesaret vermiş, dönüş yolunda ise arkadan yürüyüp; güçlük çeken zayıflara yardımcı olmuş, onları terkisine bindirmiş ve onlara duâ etmiştir. Böylece daima ümmetinin arasında olup her türlü zahmete onlarla birlikte katlanmış, sabır hususunda kendilerine en güzel örnek olmuştur. (Ebû Dâvûd, Cihâd, 94/2639)
Bu zorluklarla geçen ömründe Allah’ın dinini talim ve tatbik yolunda daima aynı gayret ve hassasiyeti göstermiş, ömrünün son anlarında dahi onlara namazın önemini hatırlatmıştır. Çoğu zaman eline geçeni suffa ashabına ikram edip, birçok günler açlığa katlanmıştır. Ashab-ı kiram onun halini şöyle anlatmıştır:
“O Rasûller Sultanı, açlıktan iki büklüm olan belini doğrultmak için karnına taş bağlamıştı. O, bu hâliyle ayakta durmuş ve Ashâb-ı Suffe’ye Kur’ân öğretiyordu.” (Ebû Nuaym, Hilye, I, 342)
Ashabı da aynı anlayışla dünyayı ehl-i dünyaya terk etmişler, Allah’ın dinine hizmet yolunda canlarını feda etmişlerdir. Sahabenin büyük çoğunluğu doğup büyüdüğü şehirlerde değil, hizmet için koştukları yerlerde şehit düşerek veya vefat ederek defnedilmişlerdir. Sahabeden Eba Eyyub el- Ensari radıyallahu anh’ın ta Konstantiniyye şehrine kadar gelmesi hep hizmet aşkının neticesidir.
Tasavvuf Hizmet Yoludur
Sahabeden sonraki nesiller arasında da her asırda İslam’a hizmet eden öncüler var olmuştur. Allah dostu Rabbani alimler ve salikleri her devirde Allah’ın dinine nasıl lazım geliyorsa o şekilde hizmet etmişlerdir. Tasavvuf yolu da hizmet yoludur. Ebû Ali Cüzcânî rahmetullahi aleyh tasavvuf yolcusunun halini şöyle özetler:
“Arif, tamamıyla gönlünü Mevla’sına, bedenini halka hizmete veren kimsedir.”
İslam’a hizmet etmek, işte o mübarek neslin yoludur ve bu yolda bulunmak büyük bir nasiptir. Bu nasibe çok şükretmelidir.
Resûlullah aleyhisselatu vesselam her devirde ümmetin içinde böyle Zatlar bulunacağını müjdeleyerek şöyle buyurur:
“Ümmetimden kırk kişi, İbrahim aleyhisselam’ın kalbi üzere bulunur. Onlar vesilesiyle Allah-u Teâlâ yeryüzündekilerden azap ve belaları defeder. Onlara abdâl denir. Onlar bu dereceye çokça namaz, oruç ve sadaka ile ulaşmadılar. Onların bu dereceye ulaşmaları cömertlikleri, müslümanları samimi olarak sevmeleri ve onlara nasihat etmeleri sebebiyledir.” (Taberânî, el-Kebîr, nr. 10390)
İnsanın fani hayatını ebedi hayata sermaye yapmasının yolu her zaman sâlih ameldir, İslam’a hizmettir. Bunun önemi azalmaz aksine çağımızda daha da artmıştır. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem buyuruyor:
“Benim ümmetimin misâli, yağmurun misâli gibidir. Evveli mi daha hayırlıdır, sonu mu daha hayırlıdır bilinmez! (Evveli de hayırlıdır, sonu da hayırlıdır.)” (Tirmizî, Edeb, 81/2869; Ahmed, III, 130)
Bugün İslâm’a her taraftan saldırılmaktadır. İnsanları Allah’ın dinine çağıran ve kötülüklere dur diyen yegâne hakikat İslâm olduğu için, zalimler ona hücum etmekte, gözden düşürmeye çalışmaktadır. Böyle bir zamanda İslam’a hizmetin sevabı ve derecesi daha da fazla olacaktır.
Rabbimiz, cümlemizi hizmet yolunda ömrünü bitirip selamete kavuşan kullarından eylesin. Amin.

REKLAM ALANI
REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ