Size 9 huyu emrediyorum
Hz. Peygamber şöyle buyurmuş:
“Rabbim bana dokuz ahlâkla ahlâklanmamı; dokuz hasleti, dokuz huyu ahlâk edinmemi emrediyor. Ben de size ey ümmetim, bu dokuz huyu ahlâk edinmenizi emrediyorum.
Birinci haslet: “Haşyetu’llah.”
Gerek vahdette, gerek kesrette Allah’dan korkacaksın. Gerek yalnız başına kaldığında ve gerek halkın arasında, kalabalık içinde bulunurken, Allah’dan korkacaksın. Allah korkusu… Allah’ın her yerde, her an, zaman ve mekânda hâzır ve nâzır olduğunu unutmamak. İşte bu ahlâk, bu duygu her güzelliğin başıdır. Zaten bu şuura bürünen bir kimse, Allah’a asi olamaz ki… Allah görüp duruyor; hâzırdır, nâzırdır. O’nun gördüğünü ne polis görebilir, ne jandarma görebilir ve ne başka bir kimse…
İkinci haslet: “Ve kelimetu’l-adli.”
Gerek sükûn, ferah ve huzur anlarında ve gerekse öfke ve gazap hâllerinde, daima adâletle davranacak, hakkı söyleyeceksin… Bu çok zordur. Zira münafıklığın alâmetlerinden birisi de, “iza hâseme fecer” yani kızdı mı taşar, haddini aşar, ağzına geleni söyler. Haddini aşar; yani adâletten uzaklaşır. Kızdırmaya gelmez, içini döker…
Üçüncü haslet: “Ve’l-kasd fi’l fakr ve’l gınâ.”
Gerek zengin, gerek fakir, bolluk veya darlık hâlinde, iktisattan ayrılmayacaksın. İsraf yok. “E canım, Allah verdi!” Verdi ama malın çoksa israf etme, boşa harcama, fakire ver, adam yetiştir. İsraf yapacak zamanda değiliz… Ne gençler var, okuyacak, âlim olacak, adam olacak.
Dördüncü haslet: “Ta’fu ammen zalemek.”
Zulmedeni affedeceksin.
Müslüman kardeşlerinden sana zulmedeni, kötülüğü dokunanı affedeceksin. Sana bir zararı dokundu: “İnsandır yahu, kasden yapmaz, Müslüman Müslüman’a zulmetmez, hata etmiştir,” diyeceksin. “Allah, benim sabahtan akşama kadar kaç tane hatamı affediyor!” diye düşüneceksin. Allah’ın ahlâkıyla, Resûlü’nün ahlâkıyla ahlâklanmak vardı ya, işte, sana zulmedeni affedeceksin.
Beşinci haslet: “Ve tasilu men kata’a.”
Gelmeyene gideceksin.
Altıncı haslet: “Ve tu’ti men haramek.”
Vermeyene vereceksin.
Yedinci haslet: “Ve en yekûne nutguke zikran.”
Konuşman zikir olacak.
Sekizinci haslet: “Ve sumtuke fikran.”
Susman tefekkür olacak.
Dokuzuncu haslet: “Ve nazartuke ibraten.”
Bakışın ibret almak için olacak.
Ben, İmam Şâfii’nin “Eğer Kur’ân-ı Kerim, yalnız Ve’l Asr sûresinden ibaret olsaydı, yine yeterli olurdu, insanlığı mes’ud etmek için kâfi gelirdi,” dediğini duyduğumda, “İmam Şâfii, âyet-i kerime olarak bu sûreyi bulmuş, acaba hadis-i şeriflerin arasından hangisini seçerdi?” diye düşündüm ve bu hadisi buldum.
Eğer hakikaten bizler, bu hadise uysak, dünyada ve âhirette mes’ud ve muazzez oluruz. Uymadığımız hâlde ise fitne ve perişanlık muhakkaktır. Çünkü hadis-i şerifin başında Efendimiz, “Rabbim bana dokuz ahlâkla ahlâklanmamı emrediyor; ey ümmetim ben de size emrediyorum,” buyurmuştur. Peygamberinin emrine uymayan, muhalif yollara giden bir ümmet fitneye uğrar, perişan olur.
Bu dokuz hasletten dört, beş ve altıncılara bilhassa dikkat edilmelidir. “Zulmedeni affet, gelmeyene git, vermeyene ver…” Peygamber Efendimiz’in sîretinde gördüm; Seyyidina Ali’nin rivayetine göre bu üç düstur, Resûl-i Ekrem’in kılıcının üzerinde yazılı imiş…
Efendimiz, “Ve buistu li utemmime mekârime’l-ahlâk” Ben mekârim-i ahlâkı, ahlâkın en yüksek şekillerini tamamlamak için gönderildim, buyurmuşlar. Sahabe-i kiram, “Ma hiye mekârimu’l-ahlâk ya Resûlallah?” Mekârimu’l-ahlâk nedir, üstün ahlâki vasıflar nelerdir ya Resûlallah? Diye sormuşlar. Efendimiz, işte bu üç kaideyi söylemişlerdir: Zulmedeni affet. Gelmeyene git. Vermeyene ver!
Kötülük mü etti? Yanlışlıktır, hatadır diyeceksin.
Sana gelmiyor mu? Sen ona gideceksin.
İhtiyacın vardı, istedin vermedi mi? Ona lâzım olunca sen vereceksin. Elinde yoksa arayıp bulacaksın.
Maksat; Müslüman Müslüman’dan kopmasın. Resûl-i Ekrem Efendimiz (s.a.v) işte buna râzı değil.
Kaynak: Üstad Ali Ulvi Kurucu; “Hatıralar-2” (Düzenleme: M. Ertuğrul Düzdağ) Kaynak Yayınları.