TEFEKKÜR / İslam’ın Sadâsı; Tekbir

  • 08 Haziran 2023
  • 246 kez görüntülendi.
TEFEKKÜR / İslam’ın Sadâsı; Tekbir
REKLAM ALANI

TEFEKKÜR
İslam’ın Sadâsı; Tekbir
Gülistan Araştırma

Allah-u Zülcelâl izin verirse, bu ayın sonuna doğru Kurban Bayramı’na kavuşacağız. Teşrik günlerinde, hacıların Arafat’ta, Hazret-i Âdem ile Hazret-i Havvâ’nın tevbesinin kabul olduğu Rahmet Dağı’nda yanık kalplerle duâ ve niyaza durduğu günde; biz de teşrik tekbirlerimizle onlara iştirak edeceğiz.
Hacılarımız o diyarda, Hazret-i İsmail’in canını Allâh’ın emrine teslim ettiği diyarda kurbanı idrak ederken; inşâallah bizler de ya memleketlerimizde Allâh’ın emrini yerine getireceğiz veya muhtaç diyarlara bağış göndereceğiz…
Zilhicce ayının onuncu günü güneş ufukta bir mızrak boyu yükseldiği zaman; mü’minler Allah için omuz omuza verip bayram namazlarını edâ edecek. Sonra Allah için kurban olma nasibine ermiş masum canlar, kara toprağın üzerine uzanacak. Dünyanın en doğusundan en batısına kadar her meridyende, yevm-i nahr gününün kuşluk vakti girdikçe, arzdan semâya Allah için îfâ edilen bir ibâdetin rûhâniyeti yükselecek…
İnsanı yeryüzünde bir halîfe olarak yaratan Rabbimiz; insanın kendisine boyun eğmiş olan mahlûkata asla büyüklüğü kendine mal etmeden, ancak Allâh’ı tekbîr ederek hükmetmesini emrediyor. Bunun bir nişânesi olarak; kurban ibâdetini yerine getirirken tekbirler getirmeyi emrediyor.
O kuşluk vakti, dünyanın her yerinde; kurbanlıklarının başında dikilip ölüme şahit olmanın sarsıntısıyla sararıp solan müslümanlar, ürperişler içinde Allah’ın büyüklüğünü dile getirecekler.

Tekbirin İslam’daki yeri
“Yüceltmek, büyüklüğünü kabul etmek” anlamındaki tekbîr terimi “Allah’ın zâtı, sıfatları ve fiilleri itibariyle her şeyden yüce ve üstün olduğu” mânasına gelir. Başta namaz olmak üzere birçok ibadetin rüknü veya tamamlayıcı öğesi olan “Allah-u ekber” cümlesini söylemek, İslam’ın ilk emirlerindendir.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi veselleme ilk vahyedilen emirlerden birinde:
“Ey örtünüp bürünen, kalk ve uyar! Sadece Rabbinin büyüklüğünü dile getir!” (Müddessir; 1-3) buyurulur.
İslâm dininin temellerinden namaz, hac, kurban gibi ibadetler tekbir ile yerinde getirilir. Her gün beş vakit namazdan önce okunan ezan ve farz namazlara durulurken okunan kamet de tekbir lafızlarını içerir. Ayrıca namaza başlama ve bir rükünden diğerine geçiş tekbirle olur. Namaza başlarken getirilen tekbire “iftitah tekbiri” rükûa ve secdeye giderken, secdeden ve ikinci rek‘atta tahiyyattan sonra kıyama kalkarken okunan tekbirlere “intikal tekbirleri” denir.
İftitah tekbiri, namaza girmekle birlikte namaz dışındaki her türlü meşguliyeti bırakmayı ifade eder. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, iftitah tekbirinin önemi hakkında:
“Namazın anahtarı temizlik, haram kılanı tekbir, helâl kılanı selâmdır.” (Ebû Dâvûd, Ṭahâret, 31, Ṣalât, 73) buyurmuştur.
Her namazın sonunda okunan tesbihâtın 33 adedi “subhânallah” 33 adedi “elhamdülillah” 33 adedi ise “Allahu Ekber” şeklindedir. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in talim ettiği bu tesbihât insanların beş vakit namazın akabinde tekrarlaya geldikleri sünnet/nâfile tekbîr türüne dâhildir.
Hac ve umre ibadetlerinde de tekbir getirilir. Tavaf sırasında Hacerülesved’i sünnete uygun şekilde istilâm sırasında tekbir getirilmesi müstehaptır. (Buhârî, “Ḥac”, 62) Tavafın başlangıcında tekbîrler alınır. Tavaf esnasında da tekbir getirmek sevap kazanmaya vesiledir. Safa ve Merve tepesinde Kâbe görüldüğünde tekbîr ve tehlîl okunur. Arafat’ta vakfede tekbîrler getirilir. Şeytan taşlamada tekbîrler okunur. Kurbanlar kesilirken tekbîrler getirilir. Bu ibadetleri yapanlar Allah’ın misafirleri sayıldığı için O’nun huzurunda tekbirle O’nu yüceltmeleri ayrı bir değer taşır.
Bayram namazlarına giderken tekbir getirmek menduptur. Bayram namazı kılınırken diğer namazlara göre daha fazla tekbir getirilir. Bunlara zevâid tekbirleri denir.
Kurban amaçlı olsun veya olmasın hayvan keserken tekbir getirmek müstehabtır. (Buhârî, Eḍâḥî, 14)
Kur’ân-ı Kerîm okurken bazı sûrelerin sonunda tekbîr getirilir. Bunun nedeni şudur: Vahyin bir müddet kesilmesi sonucu Hz. Peygamber buna çok üzülmüştür. Daha sonra Duhâ suresinin inmesi ile vahyin yeniden başlaması üzerine Hz. Peygamber büyük bir sevinçle “Allahu Ekber” demiştir. Aynı şekilde Duhâ ve onun ardından gelen sûrelerin sonunda müminlerin de “Allahu Ekber” diyerek tekbîr getirmelerini istemiş, Müslümanların bu sevince kıyamete kadar iştirak etmesini tavsiye etmiştir.
Tekbir bir müslümanın hayatında yaygın biçimde yer tutması gereken faziletli bir zikirdir. Hadis-i şerifte:
“Kim sabah yüz ve akşam yüz defa olmak üzere “Allahu ekber” derse, o gün hiçbir kimse bunun benzerini söyleyen dışında bu kimseden daha büyük amel işlemiş olmaz.” (Tirmizî, Deavât, 62) buyurulur.
Tekbir getirme emri ve tekbir sözleri bazı ayet-i kerimelerde geçer:
“De ki: “Hamd o Allah’a ki, hiçbir çocuk edinmedi; O’na mülkte bir ortak da olmadı; O’na aczi yüzünden bir yardımcı da olmadı.” O’nu tekbir ile büyükle de büyükle!” (İsra, 111)
Gece namazı için uyanan kişinin namaza tekbir, hamd, tesbih, tehlîl, istiğfar ve dua ile başlaması sünnettir. Savaşta, bineğe binerken, hilâl ilk görüldüğünde, dağ ve tepe gibi yüksek bir yere çıkarken, sevindirici bir olayla karşılaşıldığında tekbir getirilmesi müstehap sayılmıştır. (Buhârî, “Cihâd”, 132-133; Ebû Dâvûd, “Cihâd”, 158)
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin tekbîr ve tehlîli her durum ve zamanda sadece ferdî olarak değil yanındakilerle beraber sesli bir şekilde okuduğuna şahit olmaktayız. Hz. Peygamber askerleri ile beraber seferlere giderken tepelere tırmandıkça onun tekbîrler getirdiği, inişlerde ise tesbîhte (sübhânallah) bulunduğu zikredilmiştir. (Ebû Dâvûd “Cihâd” 78)
Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam Hendek savaşı hazırlıklarında ashâbı ile birlikte çalışmıştı. Elindeki balyoz ile kayalara her vuruşunda, kayalardan çıkan şimşeklerle bazı yerlerin fetih müjdelerini alıyordu. Aldığı her müjde için “Allah-u Ekber” nidâsında bulunduğu, ashâbın da bunlara aynı tekbîrlerle cevap verdiği rivayet edilmiştir. (İbn Sa’d, IV, 83- 84; et-Taberî, III, 45-46)
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem ve ashâbının savaş zamanlarında karşılıklı tekbîr getirmeleri düşmana korku salıyordu. Hendek savaşı esnasında müşrikler bu tekbîr seslerini duymuş;
“Her halde Muhammed’e ve ashâbına kendilerini sevindirecek bir hal gelmiştir” (Köksal, XII, 237.) demekten kendilerini alamamışlardır.
Hz. Ali radıyallahu anh savaşta çarpıştığı kâfire, “Allahu Ekber” diyerek vururdu. Onun gür sesiyle tekbir getirişine Müslümanlar da aynen “Allah-u Ekber” diyerek karşılık verirlerdi. Bu tekbirler müminlerin gönlüne cesaret verir, kafirlerin ruh haline menfi yönde tesir ederdi. (İbn Sa’d, II, 68; Köksal, XII, 261.)
Kaynaklarda Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem’in, fethi kendisine müyesser kılan Allah’a hamd ve şükrederek Mekke’ye mütevâzı bir şekilde girerken ashâbın tekbîr ve tehlîl sadâlarının eşliğinde Kâbe’ye yöneldiği zikredilmiştir.
Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam döneminde bayram kutlamalarının coşkulu bir şekilde tekbîr ve tehlîl getirmek suretiyle yapıldığı bilinmektedir. Bu sadâlar Müslümanların kendilerine bahşedilen bu güzelliklerden dolayı Allah’a şükranlarının bir ifadesidir.
Şeytan kibir ve kendini beğenme sebebiyle isyan ederek Hakk katından kovulmuştur. Bunun üzerinde düşününce daima Allah’ı yüceltip nefsi ayaklar altına almanın çok önemli olduğu anlaşılır. Yücelik ve kibriyâ sâdece Allah’a âittir. Müslüman annesinden doğduğu gün kulağına okunan ezanla tanıştığı tekbîri gönlüne nakşetmeli ve hayatının merkezine yerleştirmelidir.

REKLAM ALANI

Teşrik Tekbirleri
Teşrik tekbiri, Kurban Bayramı günlerinde farz namazlardan sonra getirilen tekbirlerdir.
Tekbir ve tazim ibadetin ruhudur. Cenab-ı Hakkı tekbir etme, yüceltme, O’nu her şeyin üstünde tutarak büyüklüğüyle senâda bulunmak kulluğumuzun özünü meydana getirir.
Fakihlerin çoğunluğuna göre:
“Belirlenmiş günlerde Allah’ı zikredin…” (Bakara, 203) ayetinde kastedilen günler teşrîk günleri, zikirden maksat teşrîk tekbirleridir.
Teşrik tekbirleri, hacıların Kâbe’den yükselen tekbir ve zikirlerine bütün dünya müslümanlarının iştirak etmelerini ve Allah’ın yüceliğini ilân etmelerini ifade eder.

Teşrik Tekbiri Nasıl Getirilir?
Kurban Bayramından önceki güne “arefe günü” denir. Arefe günü sabah namazından itibaren bayramın dördüncü gününün ikindi namazına kadar, yirmi üç farz namazının arkasından teşrik tekbiri getirilir. Erkekler tekbiri açıktan, kadınlar ise gizlice getirir.
Hz. Ali ve Abdullah b. Mes’ûd radıyallahu anhümâ’dan rivayet edilen şekli ile teşrik tekbiri şöyledir:
“Allah-u ekber Allah-u ekber, Lâ ilâhe illallahu vallahu ekber. Allah-u ekber ve lillahi’l-hamd”
Anlamı: “Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir. Allah’tan başka ilâh yoktur. O Allah her şeyden yücedir, Allah her şeyden yücedir. Hamd Allah’a mahsustur.”
Teşrik Tekbirlerinin Kaynağı Nedir?
Teşrîk tekbirlerinin başlangıcının Hz. İbrahim’in oğlu İsmail aleyhimesselam’ı kurban etme olayına dayandığına inanılır.
Bilindiği gibi, İbrahim aleyhisselam gördüğü sahih rüya üzerine oğlunu Allah yolunda kurban etmek üzere Mina’ya götürmüştü. Bu sırada Cebrail aleyhisselam kurbanlık koç ile dünya semasına ulaştığında: “Allahu ekber, Allahu ekber” diyerek, tekbir getirdi.
İbrahim aleyhisselam onu işitince; “Lâ ilâhe illâllahu vallahu ekber” diye mukabele eder. İsmail aleyhisselam da; “Allahu ekber velillâhi’l-hamd” der. (Saffât, 102, 107; İsmail maddesi; el-Mavsılî, el-İhtiyar li Ta’lîli’l-Muhtar, c. I, s. 87, 88)

REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ