Abdulkadir Geylani Hz.’den Öğütler
Ey oğul!
Tasaların, neşelerin, zenginlerin, fakirlerin, sertliklerin, yumuşaklıkların, hastalıkların, acıların; hepsinin de sonu ölümdür.
Kim öldüyse kıyameti kopmuş, onun hakkında uzaklar yakın olmuş demektir.
İçinde bulunduğun her şey hevesten ibarettir. Kalbin, özün ve batınınla, içinde bulunduğun bütün heveslerden sıyrıl!
Dünya belli bir hedefe doğru uzanmaktadır. Ahiret ise belli olmayan bir ebede uzanmaktadır.
Senin dünyadaki hayatın belli bir noktaya kadar uzanır. Orada biter. Ahiretteki hayatın ise nihayeti olmayan bir ebede uzanmaktadır.
***
Ey oğul!
Hep ön safta bulunmalısın. Zira ön saf cesur erkeklerin safıdır. Son safta asla bulunmamalısın. Zira son saf korkakların safıdır.
Nefsi kendine hizmetçi yap! Onu işin esasına sevk et! İşin zor yanını ve aslını yapmayı alışkanlık hâline getir! Zira nefis ne yüklersen onu taşır. Tepesinden sopayı eksik etme! Eğer sopayı eksik edersen hemen uyur. Sırtındaki yükleri de kaldırıp yere vurur. Ona tebessüm bile etme!
Ona hiçbir zaman doyasıya yedirme! Meğerki tokluğun onu azdırmayacağını ve tokluk karşılığında çalışacağını bilmiş olasın. Süfyan-ı Sevrî hem çok yemek yiyen, hem de çok ibadet eden bir zattı.
Büyük zatlardan biri der ki: “Süfyan-ı Sevri’nin yemek yiyişini görünce çok yiyor diye kızardım; fakat namaz kılışını ve ağlayışını görünce ona gıpta eder, sevgi ve şefkatle bakardım.”
Süfyan-ı Sevri’ye, çok yemek yiyişinde uyma, çok ibadet edişinde uy! Çünkü sen bir Süfyan-ı Sevrî değilsin, onun nefsine hâkim olması gibi sen nefsine hâkim olamazsın.
***
Ey oğul!
Uzun emellerini kısalt! Hırsını azalt! Her namazı veda namazı olarak kıl! Sanki bir dahaki namaz vaktine kadar çıkamayacakmış şekilde kıl!
Yiyip içmen veda yiyip içmesi olsun. Aile efradının arasında bulunuşun veda bulunuşu olsun. Mümin kardeşlerinle buluşman veda buluşması olsun. Kalbine hep eğreti olduğunu, daima veda etme hâlinde bulunduğunu iyice hak et, kazı.
Kaderi başkasının elinde bulunan kişi nasıl veda hâlinde olmasın? Zira insan yarın ne olacağını, işlerinin nereye varacağını, kaderinin kendisine neler getireceğini bilmemektedir.
***
Ey oğul!
Eğer bela gelmeden önce Rabbinden korkar, O’nu zikreder, O’nu tevhid eder ve O’na yönelir durumda bulunursan, daha sonra bela kapısına düştüğünde Rabbin o belaya hitaben şöyle der: “Ey ateş! İbrahim’e serin ve selametli ol” (Enbiya suresi, 69)
***
Ey oğul!
Sana teslimiyet gerek. Sebeplere tevessül ettikten ve bütün tedbirleri aldıktan sonra işin gerisini Allah’a havale etmek gerek. Kendi gücüne, kendi kuvvet ve kudretine güvenmemek gerek. Allah’ın fiillerine ve tasarrufuna itiraz etmemek gerek. İnsanları ve kendini Allah’ın iradesine, tasarrufuna ve fiillerine ortak etmemek gerek.
***
Ey oğul!
Allah’ı anman, kalbini O’na yaklaştırır. O’nun yakınlık evine girersin. O’na misafir olursun. Misafire ise ikram edilir. Hele bu misafir bir de hükümdarın misafiri olursa.
Kâinatın sahibi olan gerçek hükümdarı bırakıp da fâni varlıklarla meşgul olman daha ne zamana kadar sürecek? Yakında o fâni mülk senden ayrılacak, ahiret hayatın başlayacak. O zaman dünya hayatının hiç var olmadığını, sanki orada hiç yaşamadığını sanacaksın. Ahiret hayatı ise hiç bitmez.