Adaleti Asırları Aşan İslam Halifesi
Tayinle gelen halife
Hz. Ömer radıyallahu anhın hilafete gelişi, Hz. Ebu Bekir’in radıyallahu anhınkinden farklı olmuştur. Nitekim Hz. Ebu Bekir radıyallahu anhın hilafete gelişinde, kısmî de olsa bir seçim söz konusu idi. Çünkü Hz. Ebu Bekir’in seçimi sırasında, hilafete namzet bir kaç aday vardı ve sonunda Hz. Ebu Bekir seçilerek, bu seçim biatle de teyid edilmişti.
Hz. Ömer için ise durum daha başka olup; seçim değil, tayin işlemi söz konusudur. Hz. Ebu Bekir, hastalanınca, kendinden sonra Müslümanların hilafet meselesi yüzünden ihtilafa düşmemeleri için bazı tedbirler almak istedi. Bunun için Müslümanları teker teker düşündü ve bu işi kime tevdi edebileceğini araştırdı. Hatta rivayetlere göre,(1) bu gayeyle Abdurrahman b. Avf ve Hz. Osman’ı çağırtarak, onların Hz. Ömer hakkındaki görüşlerini öğrenmek istemiş; onlar da müspet olarak cevap vermişlerdi.
Diğer bir rivayete göre de Hz. Ebu Bekir radıyallahu anh hastalanınca, Ensar ve Muhacirin ileri gelenlerini toplayarak onlara şöyle dedi:
– Gördüğünüz gibi çok hastayım. Benden sonra sizi idare edecek birisi lazımdır ki zalimlerinizin zulmüne mani olsun; zayıf ve güçsüzlerin haklarını korusun. İsterseniz, idarecinizi kendiniz seçin, isterseniz de o seçim hakkını bana verin. Vallahi sizin için hayırlı olandan başkasını yapmam!
Bunun üzerine, onlar da kendi halifelerini seçme hakkını ona verdiler.(2)
Hz. Ebu Bekir radıyallahu anh, hilafet konusundaki bütün araştırmalarını tamamladıktan sonra, Devlet Sekreteri olarak çalıştırdığı Hz. Osman radıyallahu anhı çağırarak, ona şu emri yazdırdı: “Rahman ve Rahim olan Allah’ın adıyla… Bu Ebu Kuhafe’nin oğlu Ebu Bekir’in, dünyadan çıkarken ve ahirete girerken, yani kâfirin iman ettiği, fâcirin ikna olduğu, yalancının doğru söylediği şu dakikadaki ahdimdir. Size halife olarak …” deyip, bayıldı. Yani Hz. Ebu Bekir’in dikte ettirişi “benden sonra” kelimesiyle kaldı.
Hz. Osman radıyallahu anh, çok kritik bir durumdaydı ve muhtemelen, Halifenin vefat ettiğini düşündüğü için inisiyatifini kullandı ve boş kalan yere “Ömer İbnu’l-Hattab” yazdı. Bu hareketiyle, Hz. Osman’ın büyüklük ve yüksek karakterini müşahede ediyoruz. Çünkü o, boş kalan yere kendi adını da yazabilirdi. O böyle yapmayıp, Hz. Ömer’i kendisine tercih ediyordu.
Hz. Ebu Bekir radıyallahu anh ayılınca, dikte ettirmeğe devam etmek için Hz. Osman’a yazdıklarını okumasını emretti. Hz. Osman da yazdıklarını okumaya başladı: “… Bu, Ebu Kuhafe’nin oğlu Ebu Bekir’in dünyadan çıkarken ve ahiret’e girerken, yani kâfirin iman ettiği, facirin ikna olduğu, yalancının doğru söylediği şu dakikadaki ahdimdir. Size Halife olarak Ömer İbnu’l-Hattab’ı tayin ediyorum.”
Hz. Ebu Bekir duyduklarına şaşırmıştı. Çünkü o, Hz. Ömer’in adını yazdırmadan bayılmıştı. Hz. Osman’ın bu hareketinden, fevkalade memnun oldu ve ona hayır duasında bulundu. Ona şöyle dedi:
– Ya Osman, sen halife olmanın bütün şartlarına haizsin; kendi adını yazabilirdin; fakat Ömer’in adını yazdın, Allah senden razı olsun!(3)
Hz. Ebu Bekir bunları söyledikten sonra, ahitnameyi yazdırmaya devam etli: “…Ömer İbnu’l-Hattab… Onu dinleyin ve ona itaat edin! Şayet adil davranırsa (ki ben böyle hareket edeceğine inanıyorum) ne ala, yok, böyle davranmazsa herkes yaptığından sorumludur. Ben hayrı istedim ve gaybı bilmem, ‘O zulmedenler, yakında nasıl bir inkılâb ile yıkılacaklarını bileceklerdir.’ (4) Allah’ın selamı, rahmeti ve bereketi üzerinize olsun.” (5)
Hz. Ebu Bekir radıyallahu anh, vasiyetnamesini bu şekilde yazdırdıktan sonra, hilafet mührüyle mühürletip kapattırdı. Bunu müteakip, emniyet görevlisini çağırtarak ona şu emri verdi:
– Bu zarfı al, dışarı çık ve Müslümanları toplayarak onlara şöyle söyle: “Bu kapalı zarfta, Ebu Bekir’in vasiyetnamesi ve onun yerine geçecek olan halifenin adı yazılıdır. Ebu Bekir, adı kâğıtta yazılı olan bu halifeye biat etmenizi istiyor!
Kâğıdı götüren emniyet görevlisi dahi, elindeki kâğıtta kimin adının yazılı olduğunu bilmiyordu.(6) Yani tayin edilen halifenin kim olduğunu, sadece Devlet Sekreteri Hz. Osman radıyallahu anh biliyordu.
İtirazlar da oldu
Emniyet görevlisi Müslümanları toplayıp onlara Hz. Ebu Bekir’in emrini tebliğ edince; hepsi kabul edip adını bilmedikleri halifeye biat ettiler. Çünkü onların Hz. Ebu Bekir’e sonsuz güvenleri vardı ve onun Müslümanlara en iyi halifeyi seçeceğini biliyorlardı.
Bu hadiseden sonra sahabeden bir kaç kişi, Hz. Ebu Bekir’in yanına girerek ona şöyle dediler:
– Muhtemelen sen Ömer’i Halife seçtin; sen onun sertliğini bizden fazla bildiğin halde, onu bize Halife tayin ederken, Allah’tan korkmadın mı? O hiç kimseyi dinlemez, bildiğini yapar. Allah’a nasıl hesap vereceksin? (7)
Bunun üzerine Hz. Ebu Bekir üzülerek, hatta kızarak, (8) şöyle dedi:
– Allah’a diyeceğim ki, yeryüzündeki en iyi insanı seçtim. (9) Ben Ömer’i sizden daha iyi tanıyorum. Ömer şüphesiz serttir; fakat hilafete gelip mesuliyeti eline alınca, başka türlü hareket edecektir. Ömer, benim düşündüğüm gibi hareket ederse ne ala -ve ben onun, düşündüğüm şekilde hareket edeceğine inanıyorum- yok, böyle hareket etmeyecek olursa, Allah onu cezalandıracaktır!
Bir müddet sonra da Hz. Ebu Bekir vefat etti. (10)
Bazı rivayetlerde ise Hz. Ebu Bekir, Hz. Osman’la bu konuda istişare etmiş, Osman da Hz. Ömer’in bu işe layık olduğunu söyleyince, bu karar kâğıda yazılmıştır. (11)
Hz. Ebu Bekir’in, hastalanınca, tıpkı Resulullah sallallahu aleyhi ve sellemin yaptığı gibi Müslümanlara namaz kıldırması için Hz. Ömer’i tayin etmesi, (12) mevzuyu değerlendirmek bakımından çok önemli bir husustur.
Hz. Ebu Bekir’in vefatı üzerine, yeni Halife Hz. Ömer radıyallahu anha biat edildi. Kendisine biat edilmeyen halife, meşru halife, değildir. O halde, yeni seçilen veya tayin edilen halifeye Müslümanların biat etmeleri, yani “Biz seni Müslümanların Halifesi olarak tanıyoruz” demeleri lazımdır ki, yeni halife meşru olsun. Ayrıca bu, bir bakıma Müslümanlar tarafından verilen bir güvenoyudur.
Hazreti Ebubekir Sıddık’ın
Hazreti Ömer’e duası
Bir rivayete göre, (13) Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer’i halife olarak tayin ettikten sonra, onu yanına çağırttı ve ona bazı nasihatlerde bulunduktan sonra şöyle dua etti: “Allah’ım! Ben bu hareketimle, onlara hayırdan başka bir şey dilemedim. Onlara fitne geleceğinden korktum ve Senin benden daha iyi bildiğini yaptım. Onlara bir içtihatta bulundum. Onları idare etmek üzere en iyilerini tayin ettim. O, onların en kuvvetlisidir de. Onları irşatta en azimli olan odur. Senin emrin ne ise o oldu. Onlar senin kullarındır. Onlar Senin elindedir. Ya Rabbi! Onu (Ömer’i) Hulefa-i Raşidin’den eyle ve ona tabi olanları ıslah et!”
Bir rivayete göre, Hz. Ömer, halife seçildiğini duyduktan sonra, Hz. Ebu Bekir’e giderek, bu işin üstesinden gelemeyeceğim arz etmiş. Yatakta hasta yatan Ebu Bekir, oğlu Abdurrahman’a: “Beni kaldır ve kılıcımı ver!” deyince; Hz. Ömer, “Beni cezalandırıyor musun?” deyip kabul etmiştir.(14)
Bir rivayete göre de hasta olan Hz. Ebu Bekir, kendisinin Mescid minberine kadar taşınmasını emretmiş ve oraya oturduktan sonra, Ömer’i seçtiğini ilan etmiştir. (15)
Bu şekilde, Hz. Ömer’i kendinden sonraki Halife olarak tayin ettikten sonra, şu şekilde kısa bir konuşma yapmıştır:
– Ey insanlar dünyadan sakının ve ona uymayın! Çünkü dünya, ihanet edicidir! Ahireti dünyaya tercih edin ve ahireti sevin! (16)
Hz. Ebu Bekir aile
taassubu gütmedi
Hz. Ebu Bekir (ra)’ın bu duası tahlil edilecek olursa, görülecektir ki o, bu duasında, hareketinin meşruluğunu ve iyi niyetini işliyor. Halifeyi seçme tasarrufunu -görünüşte, Müslümanlardan almış gibi görünüyorsa da bunu, Müslümanların hayrı ve çıkması muhtemel bir fitneyi önlemek için yapmıştır. Yoksa onun bu hareketi, şahsi veya siyasi bir ihtiras değildir. Öyle olsaydı, oğullarından birini tayin ederdi. Öyle yapmadı. Değil oğlunu, ailesinin herhangi bir ferdini dahi seçmedi. Yani aile taassubu gütmedi. Hazreti Ebu Bekir, kendisine değil, hilafete yakın olanını seçti.
Burada, üzerinde durulması gereken bir husus daha vardır:
Yukarıda geçtiği gibi Hz. Ebu Bekir, Hz. Osman’a yazdırmış olduğu vasiyetnamesini şu ayetle bağlıyordu: “O zulmedenler, yakında nasıl bir inkılâbla yıkılacaklarını bilecekler (göreceklerdir).”
Hz. Ebu Bekir radıyallahu anh, hilafete en layık olanın Hz. Ömer olduğunu bildiği gibi onun sert mizacını da biliyor; Müslümanların bu sert mizacından dolayı ondan korktuklarını da unutmuyordu. Bunun içindir ki, Halifenin eline geçecek olan bu ahidnamenin sonunu, zulmedenleri kınayan bu ayetle bağlayarak, adeta Hz. Ömer’i uyarıyordu.
Nitekim Hz. Ömer dahi bu mizacını bildiği için hilafet makamına gelip biat aldıktan sonra şu duayı yapıyor: “Ya Rabbi ben sert mizaçlıyım, beni yumuşat; zayıfım, beni güçlendir; cimriyim, beni cömert yap!”(17)
Allah, sevdiği bu kulunun duasını kabul etmiş ve Hz. Ömer, hilafeti boyunca Allah davası için hak önünde hilimle hareket etmiş olduğu gibi haksızlıklar karşısında da en güçlü olmuştur. Allah yolundaki cömertliği de o kadar artmıştır ki insanlara numune-i imtisal olmuştur.
Kaynaklar: 1- Suyuti, Tarih, s.82. 2- Diyarbekrî, Tarih, II. 641. 3- İbnu Şebbe, Tarihu’l-Medinetu’l-Munevvere. 11, 667; Muhammed Hamidullah, İslam Müesseselerine Giriş, İstanbul, 1981, s. 100. 4- K.K. Şu’ara; 227. 5-İbnu Şebbe. Tarihu’l-Medinetu’l-Munevvere, II, 668. 6-Muhammed Hamidullah, İslam Müesseselerine Giriş, s.100. 7- İbnu Şebbe, Tarihu’l-Medinetu’l-Münevvere, 11. 669. 8- M. Hamidullah. Ay. es. s.101. 9- İbnü Şebbe, Tarihu’l-Medinetu’l-Munevvere, 11, 668. 10- M. Hamidullah, age. s.101. 11- İbnu Şebbe, Tarihu’l-Medinetu’l-Munevvere, II, 665-666. 12- İbn Kesir, el-Bidaye, VII, 18.13- Suyuti, Tarih, s. 82-83. 14- Diyarbekri, Tarih, II, 641. 15- İbnu Şebbe, Tarihu’l-Medinetu’l-Münevvere, 11, 666-667. 16- Ibnü Şebbe, Tarihu’l-Medinetu’l-Munevvere, II, 666. 17- 127 Suyutî, Tarih. s. 139; Diyarbekri, Tarih, II, 641.