Bir Gönül Sultanı Abdussamed Ferhandi
Muhammed Abad Melikoğlu Hocaefendi Kimdir?
1976 yılında Diyarbakır’ın Kayadere köyünde doğdu. İmam Hatip Lisesini Bursa’da okudu. 1995-98 yılları arasında Tillo dahil pekçok medresede ilim yolundaki eğitimini sürdürdü. Bir dönem, İstanbul’da özel şirketlerde yöneticilik yaptı. 2002 Senesinde Diyanet İşleri Başkanlığının açmış olduğu sınavlara girerek ‘imam’ olarak atandı ve bir süre görev yaptıktan sonra, Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bünyesinde din görevlisi olarak çalıştı. Daha sonra kurumlar arası geçiş usulü ile çocuk yuvasında yönetici oldu. Uzaktan eğitim sistemiyle Ankara İlahiyat Fakültesini bitirdikten sonra, Diyanet İşleri Başkanlığının açmış olduğu iki aşamalı sınavı (kendisinin ifadesiyle) “Allah’ın lütfuyla kazandı” ve şu anda Diyanet bünyesinde vaiz olarak çalışmaktadır. Seyda Muhammed Konyevi Hazretlerinin hocası ve kayınatası olan Şeyh Seyda Abdussamed Ferhendi Hazretlerinin torunudur.
Daima, hiç durmadan
zikreden bir kimseydi…
Gülistan: Muhterem Hocam, Seyyid Abdulhakim el-Hüseyni Hazretlerinin hulefasından Abdussamed Ferhendi kuddise sirruhu Hazretlerinin torunlarından birisisiniz ve onu yakından tanıyorsunuz. Muhterem dedenizin gerek ilmî, gerekse tasavvufi şahsiyetinden kısada olsa bize bahsedebilir, hayatı hakkında bildiklerinizi bizimle paylaşır mısınız?
Muhammed Abad Melikoğlu Hocaefendi: Bismillahirrahmanirrahim. Evet, “Ebba’yı “anlatma fırsatını bizlere bahşettiği için Yüce Allah’a sonsuz şükürler olsun. Sizler de buna vesile olduğunuz için ayrıca teşekkür ediyorum, Allahu Zülcelal sizleri muvaffak eylesin.
Bizler, aile içerisinde Seyda Abdussamed Hazretlerine, genelde “Ebba” diye hitap ederdik, hatta Ferhand’ın köylüleri de ona ‘Ebbakêseyda’ derlerdi. Ona olan derin muhabbet ve hasretten olsa gerek söyleşiye de bunu hatırlatarak başlamak istedim. İlimde ve ilme olan hizmette, müderrislikte, hilimde, takvada, hayada, abidlikte, zakirlikte, sabırda, vakarda, verâda, nefsini terbiye etmede ve daha bir çok alanda adeta güneş gibi olan mü’min bir şahsiyeti nasıl ifade edebilirsiniz ki? Bilmiyorum!..
Şayet ay ve güneş dile gelmiş olsaydı, etrafına ilmin ve takvanın nurunu yansıtan bu abid münevver simayı kıskandıklarını ifade edeceklerdi. Bundan olsa gerek, “Seyda Nureddin” lakabı ile biliniyordu zaten. Daimi zikir ehlindendi. Kalbi sürekli Allahu Zülcelal ile birlikte olduğu için, dilini Allah’ı zikretmekten bir an bile alıkoymazdı. Onun kadar çok Allahu Zülcela’l’i zikreden başka birini daha görmedim. Sürekli zikir halinde olması, kalbindeki nurun yansımasıydı. Hani dil kalbin aynasıdır derler ya, öyle işte…
Taziyesine gelen bir il müftüsü, Medine’de Seyda Abdussamed el-Ferhandi rahimehullah’ı ziyaret ettiklerini, sürekli zikir halinin dikkatlerini çektiğini; “Biz, ona nasılsınız?” diye sorduğumuzda, ‘Elhamdulillah iyiyim, sizler nasılsınız?’ diye karşılık veriyor, fakat o cevap alma aralığında bile yine Allah’ı zikrediyordu” diye anlatıyordu. Yani konuşma aralarındaki o kısacık süreleri dahi ganimet bilip, “Lailahe illallah” ile süslüyordu. Medine’de onunla yıllarca kalan ve torunlarından olan Sara Yıldızoğlu hanımefendi, “Allah’ı zikir hali, Ebba Seyda Abdussamed Ferhandi Hazretlerinde öyle bir hal almıştı ki; onun elini tuttuğumda, Allah isminin zikrini bedenimde hissediyordum, lakin kendi başıma Allah’ı zikrettiğimde hissetmiyordum” diye anlatıyordu.
Seyda Ferhandi Hazretlerinin bir başka özelliği de Hazreti Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin şeriatına karşı çok hassas oluşuydu. Yine torunu Sara hanım anlatıyor; “Hayatımın en güzel yıllarını, Medine’de Seyda’nın yanında yaşıyordum. Seyda, yüz yaşındaydı ve hem ihtiyar hem de hastaydı; bazen bizleri tanımıyor ve kim olduğumuzu soruyordu. Böyle bir günde hasta yatağında doğrulmak üzere biraz çabaladığının farkına vardım, yardıma ihtiyacı vardı ve hemen koşup elimi uzattım. Ama elim boşta kalmış, biraz şaşırmıştım. Bana, ‘Kimsin?’ diye sordu; ismimi ve torunu olduğumu söyledim, gülümsedi; ‘Namahrem değilsin yani!’ diyerek elimi tuttu ve doğruldu.
Haya ve Şeriatı Muhammediyye aleyhisselama ittiba noktasında, hasta yatağında ve yüz yaşında olan bir insanın bu hassasiyeti, özellikle günümüz gençlerine belki de en büyük ders olsa gerek!
Sünnet-i Seniyye’ye
meftundu, âşıktı o…
Belki de Seyda Abdussamed Hazretlerini anlamak için Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Efendimizin “Mutu kable en temutu” yani, “Ölmeden önce ölünüz” hadisi şerifini hatırlamakta fayda vardır. Çünkü bu hadisi şerif, Seyda Ferhandi Hazretlerinin ahvalini çok net bir şekilde ifade ediyor. Öldükten sonra hakikatleri görüp, yaptıklarına ve yapmadıklarına pişman olan bir insanın alacak olduğu ibretlik dersi, daha genç yaşlarda idrak ederek, ölmeden önce nefsani arzu ve isteklerini adeta öldürmüş ve terbiye etmişti Seyda Ferhandi Hazretleri…
O bir peygamber aşığı,sünneti seniyyeye meftun ve bazı Allah dostlarının tabiriyle ‘Fenafi’r-Rasul’ idi. Oturuşunda, kalkışında, konuşmasında, abdest alışında, Kur’an’a ve sünnete olan hizmetlerinde, hakperestliğinde, hakkı haykırmasında, şefkat ve merhametinde kısaca tüm hallerinde Sünnet-i Seniyye’ye riayet ederdi. Dünyaya ve dünyalıklara gönül bağlamayan biriydi hatta vefat ettiğinde menkul yada gayrı menkul hiç bir şeyi yoktu, kitap ve elbiselerinden başka…
Mübarek sakalını çıktığı günden itibaren bırakmış ve hiç bir zaman tıraş bıçağı kullanmamıştır. Sünnet-i Seniyye’ye karşı o kadar titiz davranmıştır ki; askerlik çağı yaklaşmaya başladığında, gittiğinde sakalının kesileceği düşüncesiyle endişelenmiştir.
Nihayet artık gitme vakti gelmiş, zorunlu askerlik vazifesini yerine getirmek için askerlik yapacağı Erzurum’a doğru yola koyulmuştur. Sakalının kesileceği endişesi onu derinden üzerken bir ara uykuya dalmış ve rüyasında bölgenin büyük alimlerinden, ilk hocası ve büyük bir Allah dostu olan babasını görmüştür. Rüyanın nasıl bir mahiyeti vardır biz bilmiyoruz ama Seyda uyandıktan sonra sakalının kesilmeyeceğine kanaat getirmiş ve gerçekten de öyle olmuştur. Üstelik asker elbisesi dahi giydirmemişler normal sivil elbiselerle kalmasına izin verip, oradaki mescidi de ona emanet etmişlerdir.
O askerlik süresince zaman zaman Erzurum’un tanınmış alimleri kendilerini ziyarete gelir, ilim alışverişinde bulunurlarmış. Ayrıca sonradan meşhur olan birisine de o mescitte ders okutmuştur.
Muhabbet galip gelmiş
medineye yerleşmiştir
Seyda’nın, Peygamberimiz sallallahu aleyhi veselleme olan derin aşk ve muhabbeti Yüce Allah’ın lütuf ve ikramını celbetmiş olmalı ki 50 yıllık müderrislik hayatından sonra, Ferhand köyünden ayrılıp Medine’ye yerleşmişti.
Seyda Ferhandi hazretleri artık maşukunun yanında, en sevgilinin yanıbaşındaydı. Vefat edene kadar mescidi nebevide bir sütunun dibinde yıllarca kalacak, uzun uzun ibadet edecek ve gözlerini yumarak ümmeti Muhammed aleyhisselatu vesselama dua edecekti.
Hemen hemen her yıl Türkiye’ye gelir ve iki üç ayını akrabalarının içinde geçirirdi. Birçok kere bu gelişlerinde hizmetlerinde bulunup, dualarını alma saadetine nail olmuştuk elhamdülillah. Onun gelişiyle gönüllerimiz huzura erer, doya doya hasret giderirdik. Hasret giderenler sadece bizler değildik elbette; akrabaları, talebeleri, talebelerinin talebeleri, arkadaşları, bölgenin alim ve meşayihleri, azda olsa müritleri ve insanlar, akın akın ziyaretlerine gelirlerdi. Bu üç aylık kısacık süreler, o kadar dolu dolu geçerdi ki misafirler, kafile kafile gelip giderlerdi. Bu yoğunluklar beraberinde baldan nehirlerle değişmeyeceğimiz mutluluk ve haz verirdi bizlere. Ne güzeldi o günler ya Rabbi…
Hizmetlerinde bulunduğum zamanlarda Yüce Allah’ın, Seyda Abdussamed El-Ferhandi rahimehullah hazretlerine yaptığı farklı birtakım ikramları ve lütufları da yakından görme fırsatımda oldu. Mesela bir müddet onunla aynı odada kaldığımda gördüğüm rüyaların hepsi, ertesi gün ya da bir kaç gün içinde gerçekleşirdi. Hatta bir gün bir tanesini onunla paylaştım, gülümseyerek inşaallah öyle olur dedi ve bir kaç gün içerisinde oldu.
Gülistan: Eski zamanlarda ulaşım zor, iletişim ise son derece kısıtlıydı. Temel gıda maddelerinin temini bile neredeyse imkansızdı. Bütün bunlar gözönünde bulundurulduğunda ilim tahsili zorlu şartlar altında yapılıyor, çile ve meşakkat yükünün altına girmeden de ilim elde edilemiyordu. Talebe olan kimse gurbetin hasretini sırtlanmadan bir yere varamıyordu. Bu noktadan hareketle Abdussamed Ferhendi Hazretleri, ilim uğruna çektiği çilelerden size hiç bahsetmiş midir, bize nakledebilir misiniz?
Esasında Doğu ve güneydoğudaki medreselerin hepsi devlet tarafından yasak kapsamında olduğu için, şehirlerden uzak dağ köylerinde gizli bir şekilde varlığını sürdürürlerdi. Durum böyle olunca buralarda okumak da tam bir çileye dönüşürdü. Zaten fakirlik içinde olan halk kendi yediğini ilim talebeleriyle bölüşmek suretiyle yardımcı olurlardı. Hem yasak hem yoksulluk içinde kıvranan medreseler, çoğu zaman varlığını sürdürmesi imkansız hale gelir; o medresenin Seyda’sı da Suriye veya Kuzey Irak’a göç etmek zorunda kalırdı. Doğal olarak da talebeleri de Seydalarıyla beraber hicret ederlerdi. Seyda hazretleri işte bu şartlarda okudu. Her ne kadar Seyda’nın babası bölgenin sayılı alimlerinden olan Seyda Molla Yahya hazretleri ise de tüm tahsilini babasının yanında yapmadı. Genelde Seydalarımız çocuklarını değerli alim ve mürşidi kamillerin medreselerine gönderip gurbet ve yoklukla adeta pişmelerini isterlerdi..
Gülistan: Seyda Ferhendi Hazretleri tasavvufi terbiyesini Seyyid Abdulhakim el-Hüseyni hazretlerinin yanında tamamladı, peki ya öncesinde başka istifade ettikleri mürşidler ve ilmi icazetini alıncaya kadar müstefid oldukları alimler var mıydı?
İlk hocası aynı zamanda babası olan Seyda Molla Yahya el-Ferhandi hazretleriydi. Bilahare Diyarbakır müftüsü Molla Salih Efendi, sonra Seyda Molla Yasin Hocaefendi, bir müddette Seyda Molla İbrahim-i Bahça Hazretlerinin (Allah hepsinden razı olsun) yanında okuduktan sonra Ferhan’de gelip biraz daha okumuş ve ilmi icazesini doğunun büyük alimi olan babasından alır.
Gülistan: Seyda Abdussamed Ferhendi Hazretleri nasıl bir alimdi? Birazda ilmi sahada yaptığı hizmetler hakkında bilgi verebilir misiniz?
Babasından ilmi icazeti aldıktan sonra, bir zaman Ferhand köyünde ders okutmuş, sonra bazı hikmetlere binaen bir müddet Mardin’in bir köyünde, sonrada Bismil’in Babahaki köyünde medresede hocalık yapmıştır. Sonrasında babasının çok yaşlanması sebebiyle tekrar Ferhand’e geri dönmüş ve orada tedrisata devam etmişlerdir. Elli seneden fazla ders okutmuş ve hayatını ilme vakfetmiş; yüzlerce talebe yetiştirmiş, icazet vermiştir.
Başta Güneydoğu olmak üzere Türkiye’nin çeşitli yerlerinde öğrencileri şu anda da mevcut olup bunların bir kısmı medrese hocalığı yaparken, bir kısmı da diyanet İşleri Başkanlığının çeşitli kademelerinde (müftü, vaiz, imam gibi) görev yapmaktadırlar. Yeni nesil hocalar içerisinde bile sayısı azımsanmayacak kadar çok öğrencilerinin öğrencileri bulunmakta ve bunlar içerisinde medrese açmış olup ders okutanlarda vardır. İnşaallah bu hizmetleri kıyamete kadar devam edecektir.
Seyda Ferhandi
Hazretlerinin talebeleri
Burada sırası gelmişken dedem Şeyh Seyda Abdussamed Ferhandi rahmetullahi aleyhten icazet almış bazı talebelerinin adını zikretmemizin ilmi derinliğinin ve hizmetinin genişliğinin anlaşılması açısından önemli olduğunu düşünüyorum. Sıralayacak olursak, Seyda Muhammed Konyevi Hazretleri, Seyyid Abdülbaki el-Hüseyni Hazretleri, Seyyid Abdulhakim el-Hüseyni Hazretlerinin halifelerinden olan Molla Vahdettin Hazretleri Dedemin talebelerindendirler. Bunlardan başka Doğunun meşhur alimleri, Molla Selahattin Kaplan, Molla Hamit Kürbeyt, Molla Ahmed Taxık, Pkk tarafından şehid edilmiş olan Molla Abdusselam Dımılya Hocafendi, Molla Şerif Helda, Molla Mahfuz Herşeni, Molla Muhammed Şirin Herşeni, Molla Muhammed şerif Hüseyni, Molla Muhammed Emin, Şeyh Yusuf, Molla Davut Mardini, Molla Feyat Yaşar, Molla Haci Mardini, Molla Feyzullah Xiyanlı gibi isimleri de sıralayabiliriz. Yani bir kısmı Ayrıca yüzlerce talebeleri arasında geçmiş dönemlerde diyanet İşleri Başkanlığı yapmış biriside vardır. Bu mümtaz şahsiyetlerden bir kısmı Seyda’nın talebeliğini yapmış, bir kısmı ise icazetlerini de alarak ilimlerini yanında tamamlamıştır.
Seyda Ferhandi
Hazretlerinin halifeleri
Soru; Peki burada yeri gelmişken soralım; tasavvufi anlamda Seyda Ferhandi hazretlerinden istifade eden ve Seydanın icazet verdiği halifeleri var mıdır?
Seyda Molla Zahid Ferhandi,
Molla Ahmed el-Ferhandi,
Emekli vaiz Hilmi Şahin Hocaefendi,
Ankara’dan Rasim bey .
Seyda Abdussamed el-Ferhandi Hazretlerinin halifelerinden Emekli vaiz Hilmi şahin Hocaefendinin seydaya intisabı hikmetlerle doludur. Hilmi Hoca, Ankara’da evinde uyurken doğu tarafından bulunduğu tarafa doğru temiz ve berrak bir nehrin aktığını ve kendisinde o nehirde abdest aldığını yada yıkandığını görür. Uyandığında da “İnşaallah doğudan bir mürşid-i kamile intisab ederim” diye yorumlayıp, pencereye çıkar ve oradan nur yüzlü her halinden kamil olduğu belli olan birisinin geçmekte olduğunu görerek hemen aşağıya iner.
Aşağı iner inmez, o kamil zatı ziyaret edip ellerinden öper. Fakat o esnada kendisinde bir aşk ve ağlama hali olur ve akabinde bu nur yüzlü salih zata intisab ederek, yıllarca amel ettikten sonra halifesi olur. O nur yüzlü kamil zat, Seyda Abdussamed el-Ferhandi Hazretlerinden başkası değildir.
Soru: Seyda Ferhendi Hazretlerinin özellikle üzerinde durdukları, nasihat ettikleri meseleler var mıydı? Gerek müridanına gerekse ziyaretine gidenlere ne gibi tavsiyelerde bulunurlardı?
Seyda Abdussamed el-Ferhandi rahimehullah Hazretleri aslında genel anlamda, ehl-i hâl bir insandı. Onunla biraz oturduğunuzda ya da bir kaç gün beraber kaldığınızda namaza çokça dikkat edip, vaktinde kılmanız gerektiğini, Allahu Zülcelal’i çokca zikretmenin önemli olduğunu, az konuşmanın önemini, vakarın değerini ve bunlar gibi daha bir çok şeyi sözlü olarak konuşmasa bile Seydan’ın lisan-ı halinden manevi bir nasihat olarak alırdınız.
Bununla beraber, “Müslüman’ım” diyen bir insanın namazsız olamayacağını ısrarla ifade eder ve ikaz ederdi.
Doğruluk ve sıdk konusunda hassas biriydi; yalandan uzak durulması gerektiğini ifade ederlerdi. Dedikodu ve gıybet konusu da onun ayrı bir hassasiyet noktası idi. Hiç unutmam bir defasında Said Nursi rahmetullahi aleyh Hazretlerinin kitabından gıybetle ile ilgili bir bölümünden sohbet yapmışlardı. Sofilerin cahil olmalarını istemezdi, cahil sofilerden uzak durulması gerektiğini söylerdi. Sofilerin şeriata muhalif hareket etmemeleri ve edepli olmaları gerektiğini de ifade ederlerdi.
Soru: Son olarak örnek olması açısından Abdussamed Ferhendi Hazretlerinin bir gününü nasıl geçirdiği hakkında bilgi verebilir misiniz?
Seyda Abdussamed el-Ferhandi Hazretlerinin hayatının merkezinde sürekli Allahı zikretmek vardı. Bununla beraber, medresede öğrenci okuttuğu yıllarda gününün büyük bir bölümünü öğrencilerinin içinde geçirirdi. Çünkü Sarf, Nahiv, Fıkıh, Tefsir, Hadis, Usül, Mantık vb. gibi dersleri okutup, ümmetin ihtiyaçlarına talebelerinin cevap verir bir hale gelmeleri onun en önemli hedeflerinden bir tanesiydi.
Bununla beraber camide namazları kıldırır, özellikle çevreden gelen fıkhî sorulara fetvalar verir ve misafirlerle ilgilenirdi. Gece namazlarını ve ibadetlerini ihmal etmez ve titiz davranırdı. Kuranı okumayı çok severdi ve her gün mutlaka Kur’an’ı Kerim okurdu. Medine’ye yerleştikten sonrada sürekli kitap okur ve Allah’ı bolca zikrederdi. Sürekli Allah’ı zikretmek ve Şanı yüce olan Allahu Zülcelal’in zikri ve muhabbetiyle hemhal olan ak, pak, duru ve çok nurani bir Allah dostu idi. Rahmani bir nisan yağmuru gibi derde deva, gönüllere şifa bir Allah dostu idi o…
Hele hele hayatının son on senesinde Allahu Zülcelal’in aşkının murakebesine dalmış sürekli istiğrak halindeydi. O artık fiziki olarak dünyadaydı ama geri kalan bölümler bu dünyaya ait değildi adeta. Biz bilmiyoruz ama belki de ‘Fenafillah’ dedikleri hal/makam böyle bir şeydi. Yinede en doğrusunu Yüce Allah bilir. Yüce Allah onun himmetinden ve bereketinden bizleri mahrum etmesin. Amin
Teşekkür ederiz.
Abdussamed efendinin halifeleri arasında eksik olan isimler var. Oğlu ve Halifesi Zahid efendiden bu konu hakkında yardım alınabilir.
Eksik kim?