Fitne Zamanlarında Tebliğ Ehli Nasıl Davranmalı?
Allah-u Teâlâ’ya hamd; Resûlullah Efendimize, Ehl-i Beyti’ne ve Ashâb-ı Kirâm’a salat ve selam…
Merhaba Dostlar;
Biliyorsunuz biz tebliğ ve hizmet ekseninde yayın yapan bir kuruluşuz. Ancak bölgemizde ve ülkemizde öyle olaylar yaşıyoruz ki insanın kayıtsız kalması mümkün değil. Açıkçası, kayıtsız kalmak doğru da değil.
Zira tebliğ ehli, yaşadığı toplumdan ayrı bir dünyada yaşamıyor. Yaşanan olaylar da basit gündelik siyasi konular değil. Türkiye’yi ve dolayısıyla büyük bir coğrafyayı, hatta bütün İslam âlemini etkileyebilecek, neredeyse -Allah muhafaza- bir iç savaşa ülkeyi sürükleyebilecek bir olay yaşadık. Geçmiş olsun. Hayatını kaybeden müslümanlara rahmet, yaralananlara sağlık ve afiyet diliyoruz…
Elbette bizzat tebliğ ehli de yaşanan toplumsal olaylardan etkileniyor. Bir insan olarak, bazen kendi kavmine taraftar oluyor, diğerinin karşısında hissedebiliyor kendini. Bu yüzden de belki bazen taraf oluyor.
Bilhassa böyle hassas zamanlarda, herkese örnek olması gereken, sağduyu çağrıları ile insanlara sükûnet tavsiye etmesi gereken kesim, elbette tebliğ ve hizmet ehli olmalıdır. Toplumun en kılcal damarlarına kadar yayılmış tebliğ ehli, eğer itidali ve akl-ı selimi elden bırakmaz ise bu ülkeyi kimse kolay kolay kargaşa ve çatışmaya sürükleyemez.
Büyük oranda zaten bu böyle olduğu, tebliğ ehli sükûnet ve vakarını koruyarak, fitnelere akl-ı selim ile set olduğu için bu ülkeyi karıştıramıyorlar. İnşaallah da karıştıramayacak, kardeşi kardeşe düşman edemeyecekler.
“Büyük oranda” dedik, çünkü maalesef, bir kısım tecrübe ve bilgisi az tebliğ ehli, bazen toplumsal bir infial halinde, çok kısa bir sürede tabiri caiz ise “dolmuşa gelip” olayın tarafı haline gelebiliyorlar…
Sevgili dostlar, şimdi düşünelim…
Siz bir tebliğ ehlisiniz… Bir gemide yolculuk yapıyorsunuz. Gemideki insanların önemli bir kısmının, iki farklı gurup halinde kavgaya tutuştuklarına şahit oldunuz. Gözünüzün önünde, biri sizin kavminizden, diğeri başka bir kavimden iki gurup; sözlü, bazen de fiili kavga ediyorlar. Etrafa zarar veriyorlar ve olay neredeyse gemiyi batıracak boyutlara ulaşıyor… Sizin de olaya müdahale gücünüz ve bir taraftar kitleniz var. Ne yapmalısınız?
- a) Siz de haklı gördüğünüz tarafa geçip diğerine mi saldırırsınız?
- b) Sizin kavminizden olan tarafı mı tutarsınız?
- c) Ne halleri varsa görsünler mi dersiniz?
- d) İki tarafı da karşınıza alıp “Durun bakalım, bu yaptığınız doğru değil! Meseleniz ne ise oturup konuşalım, hak üzere çözelim” mi dersiniz?
Haklı bile olsa bir tarafı tutup saldırsanız, olay büyüyüp gemi batacak!
Haksız bile olsa sizin kavminizden yana taraf olsanız, İslam’ın emirlerine muhalefet etmiş olursunuz!
Bir kenara çekilseniz, yine haksızlığa mani olmamış olmaktan ve geminin batmasını engellememekten dolayı vebale girersiniz! Zira canın ve malın korunması farz!
Eğer siz; gerçekten Allah için İslam’a hizmet etmeyi, insanlara nasihat etmeyi, doğru yolu göstermeyi seçtiyseniz, hayatınızın nirengi noktası bu ise mesleğiniz bilhassa tasavvuf saikiyle İslam’ı tebliğ etmek ise orada taraf olamazsınız! Kavminizden yana doğrudan taraf tutamazsınız! Kenara çekilip olaya bigâne de kalamazsınız! Allah sizi bunların hepsinden hesaba çeker! …
Siz bir siyaset ehli değilsiniz ki, olayın başına geçip olayı yönlendiresiniz. Siz bir tebliğ ehlisiniz; vazifeniz, içinde bulunduğunuz toplumu ıslah etmek, ahlakı ve manevi değerleri üstün tutmak.
Siz maddi cihad ile mesul tutulan bir mücahid de değilsiniz ki silahlanıp yanlış yapan tarafa saldırasınız…
Siz, insanların nefisleri ile, şeytan ile ve büyük bir düşman olan dünya sevgisi ile nasıl savaşılır? İnsan bunların köleliğinden nasıl kurtulup Allah’a kul olunur? Bunların ustası ve ehli olmalısınız… Halinizle ve sözlerinizle, insanlara bunları öğretmelisiniz.
Siz, insanlara; İslam’ın hakikatini, hakkı ve adaleti üstün tutmayı, gerektiğinde ise doğru usul ve gerekli şartlarda Allah için cihad etmenin de şart olduğunu öğreten Ashab-ı Suffa gibi olmalısınız. Siz ihtiyat erlerisiniz. Kavgada size yer yok! Ancak can, mal ve mukaddesat doğrudan saldırı altında olduğunda, nefsi müdafaa sadedinde elinize silah alabilirsiniz.
Eğer biz de küçük bir toplumsal fitnede taraf olursak bu toplumu kim tutacak?
Kim akl-ı selime davet edecek?