Günah, Tevbe ve Rahmete Bakış
HASBIHAL – Şerafettin Karaduman
İnsanoğlu yaratılış itibariyle hata yapabilmektedir. Bu hatalar bazen Yaratan’ına karşı bazen insanlara karşı olmaktadır. Yapılan bu hatalardan dönmek, pişmanlık duymak ve dünya ve ahiret mutluluğunu elde etmek tevbe etmekle mümkündür.
Sözlükte “pişmanlık, dönme, nedamet” anlamına gelen tevbe, İslamî bir kavram olarak, kulun işlediği kötülük ve günahlara pişman olup, onları terk ederek Allah’a yönelmesi, emirlerine uymak ve yasaklarından kaçınmak suretiyle Allah’a sığınarak bağışlanmasını dilemesi demektir.
Yapılan hatalara tevbe etmek her insan için gerekli bir prensiptir. Hata varsa hatadan dönme, hataya nedamet duymak kişi için en doğru davranış şeklidir.
Günahlardan dolayı tevbe etmek farzdır. Yapılan her bir günah için ayrı ayrı tevbe etmek gerekir.
Tevbe ise dört merhalede gerçekleşmektedir.
1. Yapılan günahı terk etmek.
2. Yapılan günah için pişmanlık duymak.
3. Kesin bir kararla bir daha yapmamaya azimli olmak.
4. Kul hakkı yenmiş ve bu sebeple günaha girilmiş ise kul hakkı için helallik almaktır.
Yüce Rabbimiz;
Kur’an-ı Kerim’in birçok ayetinde bizlerden günahlarımız için tevbe etmemizi istemekte, yapılan hatalar için yapılan tevbelerin geçerli olduğu bildirilmekte, yapılan tevbelerin neticesinde Allah’ın ve insanların razı olacağı bir hayat sürdürüldüğü takdirde cennet müjdesi verilmektedir.
Ayetlerde:
“Ey iman edenler! Allah’a samimiyetle tevbe edin!” (Tahrim, 8)
“Hepiniz Allah’a tevbe edin, ey mü’minler! Belki böylece korktuğunuzdan kurtulur, umduğunuzu elde edebilirsiniz.” (Nur, 31)
“Rabbinizden bağışlanma dileyin, sonra da O’na tevbe edin ki sizi belirlenmiş bir süreye (ömrünüzün sonuna) kadar güzel bir şekilde yararlandırsın ve her fazilet sahibine faziletinin karşılığını versin. Eğer yüz çevirirseniz, ben sizin adınıza büyük bir günün azabından korkuyorum.” (Hud, 3)
Sevgili Peygamberimiz (s.a.v)’den tevbenin önemi hakkında bizlere pek çok hadis ulaşmıştır.
“Güneş batıdan doğmadan önce kim tevbe ederse, Allah onun tevbesini kabul eder.” (Müslim, Zikir 43)
“Ey insanlar! Allah’a tövbe edip ondan af dileyiniz. Zira ben ona günde yüz defa tövbe ederim.” (Müslim, Zikir 42)
“Ancak tevbe ve iman edip iyi işler yapanlar başkadır. Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır; engin merhamet sahibidir.” (Furkan, 70)
“Ey kendilerinin aleyhinde çalışarak haddi aşan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyin. Çünkü Allah bütün günahları bağışlar.” (Zümer, 53)
Kul hakkı yemiş olanların hakkını yedikleri kişilerden helallik alması gerekir. Çünkü kul hakkını ancak kullar affetmektedir. Yüce Allah bu hakkı kullarına tanımıştır. Dünya hayatında kul hakkı yiyenler hak sahibine ahirette dünyada kazanmış oldukları sevapları verecektir veya kul hakkı yediği şahsın günahlarını alacaktır.
Ebu Hureyre radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Sevgili Peygamberimiz aleyhisselatu vesselam:
“Müflis kimdir, biliyor musunuz?” diye sordu. Ashab-ı kiram:
“Bizim aramızda müflis, parası ve malı olmayan kimsedir,” dediler. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem:
“Şüphesiz ki ümmetimin müflisi, kıyamet günü namaz, oruç ve zekâtla gelir. Aynı zamanda şuna sövmüş, buna iftira etmiş, şunun malını yemiş, bunun kanını dökmüş ve şunu dövmüş bir hâlde gelir. Bunun üzerine iyiliklerinin sevabı şuna buna verilir. Üzerindeki kul hakları bitmeden sevapları biterse, hak sahiplerinin günahları kendisine yüklenir. Sonra da cehenneme atılır.” buyurdu. (Müslim, Birr, 59)
Müslüman temiz insan demektir.
Abdest ile gusül ile bedeni temizliğini, elbisesinde, namaz kılacağı yerde bulunan pislikleri gidermek suretiyle elbisesini yerine getirdiği gibi, yapmış olduğu hatalara tevbe etmek ve ibadetlere yönelip, ahlaken kemale ermekle maneviyatını temizleyen kişidir.
Dünya bahtiyarlığını elde etmenin ve ahirette kaybedenler zümresine dahil olmamanın yolu tevbe etmek, imanımızı kemale erdirmek, ibadetlerimizi yerine getirmek ve ahlaki ilkelerin en güzellerini hayatımıza aktarmaktan geçer.
Yüce Rabbimiz yapmış olduğumuz günahlarımızı, hatalarımızı, isyanlarımızı, kusurlarımızı affeylesin.
İki cihan mutluluğunu elde etmeyi nasip etsin. İman ilkelerinden dönmeden, ibadetlerini tam anlamıyla yerine getirerek, güzel ahlaklı bir hayat sürmeyi ve imanla ölmeyi nasip etsin.
Günah ve Rahmete Bakış
İmandan sonra en güzel sanat tevbe etmektir.
Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyuruyor:
“Hakiki olarak günahlarına tevbe eden, hiç günah işlememiş gibidir.” (İbn Mâce, Zühd, 30)
“Her insan hata yapabilir. Fakat hata yapanların en hayırlısı çokça tevbe edendir.” (Tirmizî, Kıyâmet, 49)
Fudayl b. İyaz kuddise sırruh:
“Muhabbet, sadece sevdiğini iddia etmek değildir. Gerçek muhabbet, sevdiğinin yoluna uymaktır,” buyuruyor.
Bakın Seyda Muhammed Konyevî kuddise sırruh hazretleri ne güzel buyuruyor:
“İnsanın önünde cennet ya da cehennem vardır. Herkes hazırlığını hangisine gitmek istiyorsa ona göre yapmalıdır.”
Yine Seyda Hazretleri:
“Kefene sarıldıktan sonra pişmanlık fayda vermez. İş kefene sarılmadan önce pişmanlığı hissetmektir.” Buyuruyor.
Zaman kurtuluş zamanı, kurtar kendini. Sürekli tevbe çizgisinde olabilmek.
Kardeşlerim… Kimseyi kınamayın! Günahından haberiniz olabilir ama tevbesinden haberiniz olmaz.
Allah-u Zülcelâl ayet-i kerimede buyuruyor ki:
“Kim ki tevbe etmez, işte böyleleri zalimdir.” (Hucurat; 11)
Allah-u Zülcelâl:
“Allah, çok tevbe edenleri ve temizlenenleri sever.” (Bakara 222) buyuruyor.
Allah Resulü aleyhisselatu vesselam ne güzel söylemiş:
“Vallahi ben günde yetmiş defadan fazla Allah’dan beni bağışlamasını diler, tevbe ederim.” (Buhârî, Daavât 3)
Hz. Âdem aleyhisselam, cennette yasak meyveyi yediği zaman çok pişman oldu ve Allah-u Zülcelâl’e tevbe etti. Kur’ân-ı Kerim’de onun tevbesi şöyle haber verilir:
“Rabbimiz! Biz kendimize zulüm ettik. Eğer bizi bağışlamaz ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.” (A’raf 23)
İşte Âdem aleyhisselam ilk hatasında bu uygulamayla tevbeye sarıldı. Âdem aleyhisselam 300 yıl ağladı. Sonrasında Allah-u Zülcelâl dualarını kabul etti.
Duasının kabul edilmesinin sebepleri vardı.
1- Dua ederken bile hayalı olmaktan ayrılmadı
2-Sürekli tevbede ısrarcı olmaktan ayrılmadı
3-Tam 300 yıl başını göğe ( utancından) kaldırmadı.
4-En son ettiği duasında (affı için) Allah Resulü aleyhisselatu vesselamı aracı etti.
Tevbe kapısı ölüm gelene kadar açıktır. Bu kapıdan Allah-u Zülcelal’den korkarak, O’nun rızasını arayarak kim girerse, tevbesi geçerli olur, günahı affedilir. Allah’tan af dilemek bir ibadet şeklidir.
Ayet-i kerimede;
“Tevbe eden, inanan ve yararlı iş yapan, sonra doğru yola giden kimseyi bağışlarım.” (Taha; 82)
Samimi tevbe edebilmek. “Ya Rabbi! Ben pişmanım,” diyebilmek.
Nasuh Tevbesinin Alametleri
Allah-u Zülcelâl bir ayet-i kerimede buyuruyor:
“Ey İman edenler! Samimi bir tevbe (tevbe-i nasuh) ile Allah’a dönün.” (Tahrim; 8)
1- Nasuh tevbesi bir bakıma kendi nefsinize nasihat etmenizdir.
2- Geçmiş günahlardan pişmanlık duymak,
3- Bir daha yaptığı günaha asla dönmemek.
4- Terk ettiği farzları kaza etmek.
5- Günahlara buğzetmek.
6- Kul hakkını iade etmek.
7- Hısımlarla helalleşmek.
8- Günah işlemekle nefsini isyana alıştırdığı gibi, ibadet ederek de terbiye etmek.
Nasuh tevbesiyle tevbe eden Mü’min, sürekli abdestli olmaya, namazlarını kılmaya, zikrullaha devam etmeye, tevbe etmiş insanlarla birlikte olmaya, onların sohbetli meclislerine devam etmeye asla yapmış olduğu günaha dönmemeye gayret etmelidir.
Tevbe eden bir insanın tevbesi ile Allah azze ve celle arasına kim girebilir ki? Asla hiç kimse giremez.
Allah-u Zülcelâl yapılan bütün tevbelerimizi kabul etsin. Selam ve dua ile.