HASBİHAL / İyiliği Tercihle Yaşamak

  • 06 Ocak 2025
  • 33 kez görüntülendi.
HASBİHAL / İyiliği Tercihle Yaşamak
REKLAM ALANI

HASBİHAL
İyiliği Tercihle Yaşamak
Davut ZAT

İnsanın varlık ülkesi, zıtların savaşına tanıklık eden bir bünyeyi içinde barındırmıyor mu? Bir yönümüz iyiliğe yelken açarken, diğer tarafımızda kötülüğe bakan bir içsellik taşıyor. Hiç şüphe yok ki, bu mücadelede ağır basan taraf, yaşanılan anın ve olayın zaferini kazanıyor. İnsana emredilen ve insan olma sorumluluğundan beklenen ise; iyilikten yana tercihini kullanmasıdır. Yani, iradesini iyilik yönüyle devreye koyarak anı kazananlardan olması…
Peki, nasıl sağlanacak bu irade savaşında iyilik eylemini gerçekleştirerek zafere ulaşmak? Elbette ki içsel bir mücadele ve takviye kuvvetlerimizi arkamıza alarak mümkün kılınacak. Yoksa kötü yönümüzün ve kötülüklerimizin çok olması halinde ne anlamı kalırdı insan olmamızın? Zaten insanlık kalitemizi zirveye taşıyan da iyilik sayımızın fazla olması değil midir? Peki, iyiliğin kaynağı nedir dersek! İyiliğin kaynağı, öncelikli olarak iyiliği emredendir. Sonra, iyiliği emredenin kurallarına uyarak iyi olmuş, rüştünü ispat etmiş iyi insanlardır…
Bir konuda başarılı olabilmek için daha önce bu hususta başarılı olanların nasıl başardıklarına başvurmak, onlara sormak ve onların yolundan gitmek tecrübeye verilen önemin de bir göstergesi olmalı. Sadece tecrübenin önemi açısından değil, kendi işimizi kolaylaştırmak açısından da bu başvuru çok değerlidir elbette. İyi insan olma konusunda herkesin genel-geçer kabulünü sağlamış erdemli, irfan sahibi ve kâmil insanların kılavuzluğu, bize kaynak ve rehber olması açısından da oldukça elzem bir gerçekliktir.
Öyle ise bizden önce iyi olma savaşını kazanmış bu kutlu büyükleri kendimize rehber veya rol model edinmemiz gerekmez mi? Ancak doğru bir kaynaktan öğrenerek iyiler kervanına katılmayı sağlayabiliriz. Nelerin iyi olduğu gerçeği ise gerek inanç kaynaklarımızda gerek ahlaki kurallar da gerekse toplumsal geleneğin öğretilerinde bizlere gösterilmektedir.
İnsan iyi olmak için neler yapmalı dersek; adalet ile bunun sağlanabileceğine inananlardanım. Kişi önce kendisine, sonra çevresine daha sonra da olaylar karşısında adil olmalı ki, iyi olduğunu ispat edebilmiş olsun. Adalet terazisinden şaşkınlık göstermek hem kendisine hem de etrafına kötülük için yetip de artar bile. Böylesi hem akılsızlık hem de iyiler kervanından kademe kademe uzaklaşmaya sebeptir. Diğer taraftan iyilerle olmak iyiliklerimizi artıracaktır. Yine iyiliğe götürecek halis bir niyet, merhametli bir kalp, ilim ve güzel bir ahlakın sahibi olmak kişiyi iyi insan yapma yolundaki en önemli rehberlerdir.
Doğrusu hayat öyle bir sınav ki, insana yaptıklarının bedelini ödetecek bir kudrete malik. Kim ne yaparsa, nasıl yaşarsa karşılığını da o boyutta almıyor mu? Hem hayat hem de insan vicdanı, yapılanların karşılığını misli misliyle insana tattırmıyor mu? Şayet insan dünya hayatının bir imtihan yeri olduğunu bilirse, iyiliklerle de kötülüklerle de karşılaşacağını bilir…
İnsanlığın Zirvesi
Biz, bize kötülüğü dokunmuşlara bile iyilik yapacak bir erdeme ulaşabilirsek; insan olma kalitesinin de zirvesine konuşlanmış oluruz. Zira iyiliği de kötülüğü de gören bir Rabbimiz var! Eğer zulme yönelik kötü davranışlarımız ve ahlaklarımız var ise bunları düzeltmeliyiz. Neden diye soracak olursanız; İyi olalım ki, iyi anılalım. İnsan dünya hayatında nasıl bir yaşayış içinde olursa yani nasıl yaşarsa öyle de ölmüyor mu? Nitekim öldüğü gibi de dirilmeyecek mi? Bu yüzden iyilik üzere bir yaşam sürelim ki, iyi bir şekilde ve iyiler arasında dirilişe geçerek, her iki dünyada da mutluluğu yakalamışlar kervanına katılanlardan olabilelim…
Büyüklerimiz kişi kendine yakışanı yapar demişler! O yüzden biz de kendimize iyiliği yakıştırmalı ve iyiler kervanına katılmalıyız. Kötü olmak herkesin yapabileceği bir tercih iken, iyilik yapmak da iyi insanların işi değil midir? Hele de böylesi bir devirde kendine kötülük edene dahi iyilik yapacak bir vasıfta olmak, biraz da yiğitlik isteyen bir erdem olsa gerek! Ne dersiniz? Öbür dünyanın varlığına inanan bizler, yaptıklarımızın karşılığını iyilik ya da kötülük anlamında gittiğimiz yerde de bulacağımıza iman etmiyor muyuz?
İyiliğin garip kaldığı, iyilik sahibi insanların biraz da enayi olarak karşılandığı bir bakış açısına doğru kayıyor, sosyal yapımız. İyilerin azaldığı, kötülerin çoğaldığı bir dünyada; “İyilik işe yaramıyor, hep kötülük kazanıyor, yaşasın kötülük” gibi yaklaşımları kabul etmek elbette imkânsız. Ben aksini savunuyor ve bu savunumun doğru olduğunu biliyorum. Kötülük her zaman kaybetmeye mahkûm, iyilik te her zaman kazanmaya mecburdur diyorum…
İyilik Sorumluluktur
Unutulmamalı ki, bir insan iyi ise başkalarının kötü demesi ile kötü olmaz, şayet kötü ise bu defa da başkalarının iyi demesi ile de asla iyi olamaz! Ancak iyi insan olmak ve iyi insan denilmesi için biraz da iyi olmayı hak etmek gerektiğine inananlardanım. Kuru lafla ve birtakım kaygılarla oluşturulmaya çalışılan iyilik imajının, gerçek anlamda iyi olmaya yetmeyeceği hepimizin bildiği bir gerçek değil midir?
Elbette herkesin iyilik yapma noktasında mükelleflik sınırı aynı düzeyde değildir. Herkes durumuna, konumuna, şartlarına, maddiyatına veya maneviyatına göre iyilik yapmakla sorumludur…
Bir de çevremize baktığımızda sürekli şikâyet eden ve eleştirel bir yaklaşımla söylem geliştiren insanları görürüz. Durmadan dinlenmeden başkalarını eleştirir, kötülüklerinden bahsederek zaman tüketirler. Oysa insan dönüp kendisini sorgulaması gerekmez mi? Hem başkasının kötülüğünü konuşmanın, kendisine sağlayacağı bir fayda olmadığını bilmesi gerekmiyor mu insanın?
Şahsen benim tercihim, kötülük sahiplerine dahi kötülükle karşılık vermemek doğrultusundadır. Bu kolay bir şey midir? Elbette hayır! Ancak kötülüğe kötülükle karşılık vermek bizi de kötülük sahiplerinin seviyesine indirecektir. İnsanın her şart altında iyilik yapmayı ve iyi olmayı başaracak bir nitelikte yaratıldığına inananlardanım. Öyle ise kötü olmak ve kötülük yapmak için bunca yarış niyedir? Doğrusu bunu da anlayabilmiş değilim.
İnsanoğlu iyilikte ittifak etmesi gerekirken, maalesef kötülük noktasında daha kolaylıkla bir araya geldiklerini görüyoruz. Bu gerçek bize toplumsal olarak sıkıntılı bir sürece doğru yolculuk yaptığımızın sinyallerini verirken, açıkçası üzüyor da!
Ekenin ektiğini biçtiği her iki dünyada bizler de ne ekersek onu biçeceğimizi unutmamalıyız. Şahsen; kötülük ekenin iyilik biçmesini beklemezken, iyilik ekenlerin -kötülüklerle karşılaşsalar dahi- sonuçta yine iyilik bulacaklarından hiç kuşku duymuyorum. Ne demiş atalarımız; “İyilik yap denize at, balık bilmezse halik bilir…”
Kötülükten ve kötü insan olmaktan kim ne kazanmış ve kim şereflenmiş ki? Bir kum saati hükmünde zaman takvimimizi çalıştıran dünya. Son kum taneciklerini de akıtarak hayata son noktayı koyacak! Geriye gökyüzü kubbesinde insanın faniliğini seslendiren bir yankı kalacak. Ne kadar yaşarsak yaşayalım. Kaç on yıllar devirirsek devirelim. Yine de tadımlık değil midir şu fani dünya? Gök kubbemizde bir hoş seda bırakmak; ancak iyi yaşamak, iyi insan olmak, iyilikler yapmak ve arkamızdan iyi insandı denilmesiyle mümkün değil midir? Velev ki, bize hep kötülük yapılmış olsa dahi!
Ne dersiniz, iyiliğin faydalı olduğu teorik bilgisinin ötesine geçelim mi? Evet, iyiliğin manevi meyvelerini tadalım. İyi olmayı içselleştirelim. İçimizin iyiliklerle yıkandığını ve doyumunu yaşayalım… Yoksa ne kalır ki, insandan geriye?
İyilerle karşılaşmanız ve hep iyilik üzere bir hayat sürmenizi diliyorum.

REKLAM ALANI
REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ