“Hepiniz Adem’in Çocuklarısınız, Adem de Topraktan Yaratıldı.”

  • 05 Nisan 2019
  • 4.216 kez görüntülendi.
“Hepiniz Adem’in Çocuklarısınız, Adem de Topraktan Yaratıldı.”
REKLAM ALANI

Son zamanlarda insanlığın atası Hz. Adem aleyhisselamın yaratılışı üzerinde tartışmalar çıkarılıyor. Bu konuları Molla Ahmet Mardini’ye tevcih ettik.

Hz. Âdem’den başka Âdem’ler var mıydı?

Molla Ahmet Mardinî: “Hz. Âdem’den başka Âdem’ler vardı,” diye iddia edenler şu ayet-i kerimeyi delil getiriyorlar:

REKLAM ALANI

“Allah, birbirinden gelme nesiller olarak Âdem’i, Nûh’u, İbrâhim ailesini ve İmrân ailesini seçip âlemlere (bütün yaratılmışlara) üstün kıldı. Allah hakkıyla işitmekte ve bilmektedir.” (Al-i İmran; 33-34)

Bu ayet-i kerime, Hz. Âdem’i Peygamberliğe layık gördü, manası taşır. Tıpkı Fatır suresi 32. Ayette olduğu gibi:

“Sonra biz kullarımızdan seçtiklerimizi (Muhammed Ümmetini) o kitaba mirasçı kıldık.”

Yine Sad suresi 47. Ayetinde;

“Çünkü onlar, nezdimizde seçilmiş en hayırlı kimselerdendir.”buyurulmaktadır. Burada seçilmek, layık görülmek manasına gelir.

Tıpkı bunun gibi, Hz. Âdem aleyhisselamı seçmesi de, Peygamber olarak seçmek manasına gelir. Ayet-i kerimelerde bu misalleri çoğaltmak mümkündür.

Soru: Aynı çevreler, “Başka Âdemler yaşamasaydı, melekler insanın kan dökeceğini nereden bilecekti?” diyerek; şu ayet-i kerimeyi ileri sürüyor:

“Hani Rabbin meleklere, “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” demişti. Onlar, “Biz seni övgü ile tenzih ederken ve senin takdis edip dururken orada fesat çıkaracak ve kan dökecek birini mi yaratacaksın?” dediler. Allah “Şüphe yok ki, ben sizin bilmediklerinizi bilirim” buyurdu.”(Bakara, 30)

Hz. Âdem’den evvel başka Âdemlerin var olduklarını teyid eden hiçbir ayet yoktur. Tefsir âlimleri bu ayet-i kerime hakkında şu üç görüşü bildirmiştir:

1- Melekler Allah’ın bildirmesiyle bildiler.

2- Levh-i Mahfuza bakarak öğrendiler.

3- İnsandaki gazab ve şehvet duygularından anladılar. İleride Hz. Âdem aleyhisselamın yaratılmasıyla ilgili ayetlere geçtiğimiz zaman göreceğiz ki, insanların tek babası açık seçik bir şekilde Hz. Âdem’dir.

Kur’an-ı Kerim’e göre tek bir Âdem vardır, bunun aksini söylemek Kur’an-ı Kerim ayetlerini inkâr etmek olur. Ve bu da küfürdür.

İnsanların tek bir anne babadan meydana gelip çoğaldığına dair bir delil var mıdır?

Molla Ahmet Mardinî: Vardır. Bilim adamlarının söylediğine göre insan hücresinin çekirdeğinde 46 kromozom vardır. Bu kromozomların 23’ü anneden, 23’ü babadan gelmektedir. Bu kromozomlarda da, o insana ait özelliklerin kayıtlı olduğu DNA molekülleri vardır. Şimdiye kadar yapılan araştırmalarda bu temel sayının değişmediği görülmüştür. Her şey büyük bir dikkat ve intizam içinde yaratılmaktadır. Kâinatta bir DNA kadar bile tesadüfe yer yoktur.

Allah-u Zülcelâl kromozomlarımızdaki DNA üzerine öyle ince bir bilgi kodlamış ki, bunlardan bir gramında bir trilyon CD’ye eşdeğer bilgi saklamaktadır.

İşte ilk insandan beri gelen bu genetik miras günümüze kadar gelmiş, arada hiçbir değişiklik olmamıştır. Yani insanın kromozom sayısı 46’dan 50’ye çıkmamış veya başka bir değere değişmemiştir. İlk insandan beri 46 kromozom vardır.

Yaratan Allah-u Zülcelâl bize Kur’an-ı Kerim’de açıkça:

“Sizi topraktan yaratmış olması O’nun ayetlerindendir. Sonra siz (her tarafa yayılır) bir beşer oldunuz.” (Rum, 20) buyurmuştur.

Eğer Allah-u Zülcelâl birçok Adem’ler yaratmış olsaydı da, onlar yine tek bir ana babadan çoğalmayacak mıydı? Başka Ademler aramanın hiçbir mantığı yoktur.

Allah-u Zülcelâl açıkça, insanı tek bir nefisten yarattığını, ondan da eşini yaratıp daha sonra onların soyundan diğer insanları dünyaya getirdiğini bildiriyor:

“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan, ikisinden birçok erkek ve kadın üretip yayan Rabbinize itaatsizlikten sakının.” (Nisa, 1)

Ayet-i kerimede geçen nefis, can, kişi, insan demektir. Sizi bir tek nefisten yaratan demek, tek bir insandan yaratan demektir. Nitekim bir ayet-i kerimede de Allah-u Zülcelâl buyuruyor ki:

“Her nefis ölümü tadacaktır.” (bk. Âl-i İmran, 185; Enbiyâ, 35; Ankebut, 57)

Görüldüğü gibi, bütün akli ve nakli deliller ve bu delilleri yorumlayan tefsir alimleri, Hz. Adem aleyhisselamın insanlığın atası olduğunda ittifak etmişlerdir.

Ayrıca Allah Resulünün binlerce sahabesinin şahit olduğu Veda Hutbesinde de Rasulullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:

“Ey insanlar! Rabbiniz birdir, babanız birdir. Hepiniz Adem’in çocuklarısınız, Adem de topraktan yaratıldı.”

Hz. Âdem neden yaratıldı? Bazılarının dediği gibi, anne babanın nutfesinden mi yaratıldı? 

Molla Ahmet Mardinî: Bu sorunun cevabını ayet-i kerimelerle verelim inşallah. Allah-u Zülcelâl buyuruyor ki:

“Ey insanlar! Sizi bir tek nefisten yaratan ve ondan da eşini yaratan, ikisinden birçok erkek ve kadın üretip yayan Rabbinize itaatsizlikten sakının.” (Nisa, 1)

Bu ayet-i kerimede insanın tek bir nefisten yaratıldığını bildirdiği gibi, başka ayetlerde de bu ilk insanı topraktan yarattığını bildirmektedir. Yine bir başka ayet-i kerimede:

“Sizi bir tek nefisten yarattı, sonra ondan eşini varetti.” (Zümer, 6) buyuran Rabbimiz; o ilk insanı neden yarattığını da şöyle açıklamıştır:

“O ki yarattığı her şeyi güzel yapan, insanı (Âdemi) yaratmaya da çamurdan başlayandır.” (Secde, 7)

Başka bir ayet-i kerimede de insanı nasıl yarattığını şöyle bildirir:

“And olsun biz insanı kuru bir çamurdan, suretlenmîş balçıktan yarattık.” (Hicr, 26)

Bu ayet-i kerimelerde, yaratılışın toprak ile başladığı, sonra çamur halini aldığı bildirilmektedir. Bir başka ayet-i kerimede ise çamurdan süzülmüş özden yarattığı bildirilir:

“And olsun biz insanı (Âdemi) çamurdan (süzülmüş) bir hulâsadan yarattık.” (Mü’minun, 12)

Bir başka ayet-i kerimede ise,

“İblis dedi ki: ‘Ben, salsal yani kurumuş çamurdan, değişken bir balçıktan (hemmain mesnun) yarattığın insana secde etmem.” (Hicr, 33)

Bundan açıkça anlaşılıyor ki, ilk insan çamurdan yaratılmıştır, sonraki nesiller nutfeden yaratılmıştır. Nitekim ayet-i kerimede buyurulur ki:

“Ey insanlar, eğer öldükten sonra dirilmek hususunda herhangi bir şüphe içinde iseniz, şu muhakkaktır ki biz sizi(aslınızı) topraktan, sonra (onun neslini) insan suyundan (spermadan) sonra alaka (yapışan şey)`dan daha sonra da hilkati belli belirsiz bir çiğnem etten yarattık (ve bunları) size (kudretimizin kemalini) apaçık gösterelim diye (yaptık) sizi dileyeceğimiz muayyen bir vakte kadar rahimlerde tutuyoruz, sonra sizi bir çocuk olarak çıkarıyoruz.”(Hac, 5)

Bazı çevreler bu ayetleri ve tefsirleri zikrederek Müslümanları, –haşa- sanki Allah-u Azimuşşanı çömlekçilik sanatı yapar gibi tasavvur etmekle itham ediyorlar. Bunun hakikati nedir? 

Molla Ahmet Mardinî: Hiçbir müslüman -haşa- Allah azze ve celleyi çömlekçi gibi çamur yoğuruyor gibi tasavvur etmez. Bunu iddia edenler kendi bilinçaltlarındaki düşüncelerini dile getiriyorlar. Bu ayet-i kerimelerdeki bazı ifadeler mecaz olarak kullanılmıştır.

Allah-u Zülcelâl Sad Suresi, 75. Ayette buyuruyor ki;

“Allah ’Ey İblis! O benim kendi ellerimle yarattığıma (kudretimle yarattığıma) secde etmene ne engel oldu? Kibirlenmek mi istedin? Yoksa yüksek derecelerde bulunanlardan mı oldun?’ dedi.”

Ehl-i sünnet alimlerine göre, bu gibi ayet-i kerimelerde “Allah’ın eli,” gibi ifadeler, insana teşbih edilmez; yani Allah-u Zülcelâl bir insan gibi tasavvur edilmez. Bu sebeple bu ifadeler Allah-u Zülcelâl’in Zatına layık bir manaya tevil edilir. Bazı alimlere göre “Allah’ın eli” ifadesi geçtiği ayete göre, Allah’ın kudretine, cömertliğine, rahmetine işarettir. Mesela;

“Şüphesiz sana baş eğerek ellerini verenler (biat edenler), Allah’a baş eğip el vermiş sayılırlar. Allah’ın eli onların ellerinin üstündedir…” (Fetih, 10) ayet-i kerimesinde, “yed” (el) kelimesi Müslümanlara Allah’tan gelecek galibiyet, yardım ve hidayet olarak da açıklanmıştır. (Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kuran Dili Tefsiri)

Tefsir alimlerinin bu izahlarını bir yana koyup da –haşa- “Allah Hz. Adem’i çömlek haline getirdi,” gibi hakaretvari ifadeleri, iyi niyetle değerlendirmek mümkün değildir.

Hz. Âdem’in çocukları kendi kız kardeşleriyle mi evleniyorlardı? 

Molla Ahmet Mardinî: Hz. Âdem aleyhisselam’dan Peygamber Efendimize sallallahu aleyhi veselleme kadar gelip geçen bütün peygamberler hak dini tebliğ etmişlerdir. Dinin temeli olan îman esasları hep aynı kalmıştır. Fakat şeriat dediğimiz, ibadet ve muamelat hükümlerinde Allah’ın dilemesiyle bazı değişiklikler olabilmiştir.

Allah-u Zülcelâl her ümmete ayrı bir şeriat gönderdiğini bildirmektedir: “Sizin her biriniz için Biz bir şeriat ve açık bir yol tayin ettik.”(Mâide; 48) 

İşte bu sebepledir ki, Hz. Âdem’in zamanındaki şeriat farklıydı. Bazı rivayetlere göre Hz. Adem’in çocukları, biri kız biri erkek olmak üzere ikiz olarak dünyaya gelirdi. Aynı batında doğan ikiz kardeşler birbiriyle evlenemez, diğer batında doğan kızla evlenirdi.

Bu şekilde farklı batında doğan çocukların birbirleriyle evlenmeleri o zamanın şeriatına göre helal kılınmıştı. Nasıl ki şimdi bizim için geçerli olan şeraite göre amcamızın kızı ile evlenmemiz helaldir, bunun gibi o vakit de onların evlenmesi helal kılınmıştı.

Kesin inanmamız gereken şudur ki, bir şeyi haram kılmak Allah-u Zülcelâl’e aittir, o helal kıldığı zaman o şeyi haram kılmak hiç kimsenin hakkı değildir. Böyle düşününce Hz. Âdem’in çocuklarının birbiriyle evlenmesinden Allah razı olduktan sonra artık bu hususta tereddüte düşmeye gerek yoktur.

Mucizeleri inkâr eden bazı kişiler,

“O zaman İbrâhim; “Rabbim! Ölüleri nasıl diriltiyorsun, bana göster!” deyince, Rabbi “Yoksa inanmıyor musun?” demişti. O, “Hayır inanıyorum, fakat kalbim tam itminana ersin diye,” cevabını verdi. Rabbi “Kuşlardan dört tane al, onları kendine alıştır, sonra (parçalayıp) her bir tepeye onlardan bir parça bırak, sonra onları çağır. Koşarak sana gelecekler ve şunu bil ki, Allah hep galiptir ve hikmet sahibidir,” buyurdu.” Ayeti kerimesinde, Hz. İbrahim aleyhisselamın kuşları parçalamadığını söylüyor. Bu doğru mudur? 

Molla Ahmet Mardinî: Hayır doğru değildir. Ayet-i kerimede açıkça Allah’ın mucizevî bir şekilde diriltmesinden bahsediyor.

Öldürülmüş ve parçalanmış kuşların diriltilmesi Allah’ın ahretteki diriltmesinin ispatı olan bir mucizedir. Her şeye gücü yeten Allah-u Zülcelâl’in kudreti için bu diriltme basit ve kolaydır. Peygamberinin isteğiyle, onun elinde, onun çağırmasıyla bu mucizenin vuku bulması da Allah’ın kendi Peygamberine bir ikramıdır.

Allah’ın bu emirle ölümden sonra ahiretteki diriltmeyi ispat ettiğini düşünürsek, canlı olarak kuşu dağa bırakmanın bir manası da yoktur. Sanki Hz. İbrahim aleyhisselam ölüleri nasıl dirilttiğini değil de, kuş besiciliğini öğrenmek istemiş…

Bazıları “sur hunne” kelimesindeki “sur” fiilinin parçalamak değil yöneltmek manasına geldiğini söylese de, ayet-i kerimenin tamamına bakılınca bu mana ayetin manasına uygun değildir.

Ayet-i kerimede “her bir tepeye onlardan bir parça bırak,” diye meal verilen ifade, “minhünne cüz’en” yani onlardan birer cüz, birer parça, diye çevrilir. Kuşlar diri olsaydı, “Onların her biri,” denilmesi lazım gelirdi. Halbuki ayet-i kerimede geçen ifade “küllü vahidün minhünne” değil, “minhünne cüz’en” şeklindedir.

Allah’a iman eden kişi, Allah’ın mucizelerine de iman eder. Allah’ın kudretiyle gerçekleşen mûcizeleri inkar etmek için kelimeleri zorlama bir şekilde başka mânalara çekmek iman ehline yakışmayan bir haldir.

 Hz. İbrahim aleyhisselamın rüyasında oğlunu kurban ettiğini görmesi ve kendisine bunun emredildiğine inanması hususunda tartışma çıkarılıyor. Bunun doğrusu nedir? 

Molla Ahmet Mardinî: İlgili ayet-i kerimeler şöyledir:

“İbrahim dedi ki: “Rabbim! Bana sâlihlerden olacak bir evlat ver.” Biz de kendisine yumuşak huylu bir oğul müjdeledik. Çocuk, babasının yanında koşacak yaşa gelince babası ona, “Yavrucuğum” dedi, “Rüyamda seni kurban ettiğimi gördüm; düşün bakalım sen bu işe ne diyeceksin?” Dedi ki: “Babacığım! Sana buyurulanı yap; inşaallah beni sabredenlerden biri olarak bulacaksın.”

Her ikisi de (ilâhî buyruğa) teslim olunca ve babası onu yüzüstü yatırınca, “Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır, diye seslendik. Biz, oğluna bedel ona büyük bir kurban verdik.”(Saffat; 100-107)

Hz. İbrahim aleyhisselam (Allah’ın halili, dostu ve büyük bir Peygamberidir.) Onun gördüğü rüyanın hiçbir şey ifade etmediğini, emir olmadığını söylemek büyük bir hatadır.

Ayet-i kerimede açıkça bildirildiği gibi, bu büyük bir imtihandı. Allah’ın Peygamberlerinden birçoğunu neslinden çıkardığı Hz. İbrahim’i evlat sevgisiyle de imtihandan geçiriyordu.

Oğluna “Ey yavrucuğum,” diye hitap eden şefkatli baba, Allah’ın emrini zorla değil, ona durumu tebliğ ederek ve oğluyla istişare etmek suretiyle yerine getirdiğini görüyoruz. Bu gerçekten de büyük bir imtihandı. Oğlu İsmail de, küçük yaşına rağmen, geleceğin Peygamberi olmaya layık olduğunu gösterecek şekilde, bu rüyanın ilâhî bir emir olduğunu anladı. Gayet itaatkarca boyun eğerek “Ey babacığım!” dedi, “Ne emrolunduysan yap. Beni inşaallah sabredenlerden bulacaksın.”

Bunlar üzerinde derinlemesine tefekkür edilirse, Peygamberlerin ne kadar Allah’a teslim olduklarını anlaşılır. Bunları düşünmeyip de, -haşa- Allah’ın emri olmadığı halde evladını öldürmeye kalkışmakla itham etmek çok büyük bir vebaldir.

Peygamberler asla kendi nefislerinin hevası ile hareket etmezler. Kur’an-ı Kerim’de Rabbimiz:

“Eğer (Peygamberimiz) kendi sözlerini bizim sözlerimiz diye söyleseydi onu yakalar şah damarını keserdik.” (Hakka, 44-46) buyuruyor. Peygamberler tamamen Allah’a itaat ve teslimiyet halinde hareket ederler.

Eğer oğlunu kurban etmesinin emredildiğine iman etmiş olmasaydı, oğlunu alnı üzerine yatırır mıydı?

Hz. İbrahim evlat sevgisiyle imtihan edilmiş, Allah’a karşı olan sevgisinin, evladını dahi feda edecek kadar kuvvetli olduğunu ispat etmiştir. Ne zaman ki oğlunu yere yatırıp, Allah’ın emrini yerine getirmek için her şeyi yapmış, o zaman kendisine, “Ey İbrahim! Rüyayı gerçekleştirdin. Biz iyileri böyle mükâfatlandırırız. Bu, gerçekten, çok açık bir imtihandır,” diye seslenildi ve oğluna bedel ona büyük bir kurban verildi.

Allah’ın Cebrail aleyhisselam vasıtasıyla gönderdiği kurbanı kesmek suretiyle sevindiler. Allah’ın emrine itaat etmenin mükafatına kavuştular. Bunda bizler için bir ibret vardır.

REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ