Hz. Vahşi’nin Tevbesi Ve Hidayet Öyküsü
Hz. Vahşi, Sahabe’nin en mahzunuydu. Müslüman olmadan evvel bir köleyken, Bedir’de ölenlerin yakınları tarafından intikam için Efendimizin amcası Hz. Hamza’yı (radıyallahu anh) öldürürse azat edileceği vaat edilmişti.
Uhud Harbi’nde, şehitlerin imamı Hz. Hamza, müşriklerden yedi kâfiri cehenneme yollamıştı. Sekizinciyi öldürdüğü sırada, taşların arkasından ansızın çıkan Vahşi’nin attığı mızrakla şehit olmuştu.
Vahşi’yi azmettirenler, onu kölelikten azat ederek mükâfatlandırmışlardı ama asıl esaret, Hz. Hamza’yı şehid etmesiyle başlamıştı. Çünkü Müslümanlar hâkimiyeti ele geçirmiş ve güç kazanmaya başlamışlardı. Hz. Vahşi korkuyordu.
Aradan biraz zaman geçmişti ki Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, Hz. Hamza’nın katili Vahşi bin Harb’e haber göndererek onu İslam’a davet etti.
Vahşi, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi veselleme şu haberi gönderdi: “Ey Muhammed! Sen beni İslam’a nasıl davet edersin? Hâlbuki senin iddiana göre adam öldüren veya Allah’a ortak koşan veya zina eden bir kimse, günahlarla karşı karşıya gelir. Onun için kıyamet gününde azap kat kat verilir. O azapta rezil ve zelil olarak kalır. Ben ise bütün bunları yaptım. Acaba benim için bir ruhsat/kurtuluş var mıdır?”
Bunun üzerine Allah-u Zülcelâl, Furkan Suresi’nin şu ayetlerini nazil etti: “Ancak tevbe ve iman edip iyi davranışlarda bulunanlar başka; Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.” (Furkan; 70)
Bunları duyan Vahşi: “Ey Muhammed! Ancak tevbe eden, iman eden, salih amel işleyenleri istisna eden şart şiddetli bir şarttır. Belki de ben buna güç yetiremeyeceğim.” diye, haber saldığında, Allah-u Zülcelâl Nisa suresinin şu ayetlerini nazil etti:
“Doğrusu Allah, kendisine ortak koşulmasını asla affetmez. Ondan başkasını (diğer günahları) ise dilediği kimseler için bağışlar ve mağfiret buyurur. Her kim Allah’a şirk koşarsa gerçekten pek büyük bir günah ile iftira etmiş olur.” (Nisa; 48)
Yine, Vahşi bin Harb şöyle haber gönderdi: “Ey Muhammed! Görüyorum ki bu da Allah’ın isteğinden sonra olur. Bilmiyorum Allah beni affeder mi, affetmez mi? Bundan başkası var mıdır?”
Bunun üzerine Allah-u Zülcelâl, Zümer suresinin şu ayetlerini nazil etti: “De ki; ‘Ey nefisleri aleyhine ileri gitmiş olan kullarım, Allah’ın rahmetinden ümit kesmeyiniz, Allah tüm günahları bağışlar. Çünkü o çok bağışlayan ve çok esirgeyendir.” (Zümer; 53)
Vahşi bin Harb, bunları duyunca: “Evet!” dedi ve müslüman oldu. Halk:
– Ey Allah’ın Resulü! Vahşi’ye isabet eden bize de isabet etmiştir. Yani bizler de onun gibi günah işlemişizdir, dediler. Bunun üzerine Hz. Peygamber (sav) şöyle buyurdu:
– Bu ayetin muhatabı sadece Vahşi değil, bütün müslümanlardır. (Taberani)
Nasihat
Hz. Vahşi’nin olayı, müminler için en güzel ümit örneği olmuştur. Allah-u Zülcelâl, işte böyle merhamet sahibidir. O’na dönmek lazımdır. Bizim günahlarımız, O’nun yüceliği karşısında nedir ki! İnsan, Allah-u Zülcelal’den af dilediği zaman, annesinden yeni doğmuş bir çocuk gibi tertemiz olur. Durum böyleyken, Allah’tan ümit kesmek mümine yakışır mı hiç?…