KAPAK KONUSU – “İbret Alan Yok mu?”

  • 12 Nisan 2023
  • 221 kez görüntülendi.
KAPAK KONUSU – “İbret Alan Yok mu?”
REKLAM ALANI

“İbret Alan Yok mu?”
Abdullah Sofuoğlu

Cüneyd-i Bağdadi kuddise sırruh hazretleri, “Her kim gördüğünden ibret almazsa, onun gözünün görmezliği görmesinden üstündür,” buyurur.
İbret almak, “görünenden görünmeyene geçmek, nesnelerin ve olayların dış yüzüne bakıp onlardaki hikmeti kavramaya çalışmak, olaylardan ders alıp doğru sonuçlar çıkarmak ve buna göre davranmak” anlamlarında kullanılır.
Rabbimiz Kur’an-ı kerim’de geçmiş Peygamberlerin ve onların gönderildiği toplumların başlarından geçen halleri anlatan kıssaları zikrettikten sonra: “Şüphesiz bunda, Allah’ın azabından korkanlar için elbette büyük bir ibret vardır.” (Naziat; 26) buyurur. Demek ki hadiselerdeki ibretleri ancak Allah’tan korkan kişiler görebilmekte ve ders çıkarmaktadır.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, “Rabbim bana konuşmamın zikir, sükûtumun fikir, bakışımın ibret olması gerektiğini bildirdi. (Ben de size tavsiye ediyorum)” (Deylemî, II, 56; Heysemî, I, 81) buyurur.
Tasavvuf büyüklerine göre varlığı ve hadiseleri ibretle seyredenler, dış görünüşe ve kısa süredeki hale değil iç yüzüne ve âkıbetine bakar, sonunu görür; buna göre hazırlık yaparak dünya ve âhiret saadetini kazanırlar.
Ramazan ayının yaklaştığı bir zamanda deprem gibi çok büyük bir hadiseye şahit olduk. Bu hadisenin sarsıcı sonuçlarını yaşayarak mübarek aya kavuştuk. Eğer bu yaşananlardan ibret almazsak ya neden alacağız?
Deprem sadece onu yaşayanlar veya yakınlarını, evlerini, mallarını kaybedenler için değil hepimiz için bir ibret ve hepimiz için bir imtihan. Düşünelim ki, enkaz altında kalıp kulağı seste, “Acaba bizi kurtarmak için kimse gelecek mi?” diye bekleyenlerden biri de biz olabilirdik. Enkazdan sağ kurtulduğuna bile sevinemeyen, kaybettiklerinin acısıyla, geleceğe dair endişelerle çadır köşesinde çaresizce bekleşip duranlardan biri de biz olabilirdik.
Belki birçoğumuzun yakınları bunları yaşadı, belki de bu satırları okuyanların arasında da bu halleri yaşayanlar var. Yaşamamış olsak da yaşamış olanların yerine kendimizi koyup acılarını hissetmeliyiz. Ancak bu şekilde onların imdadına yetişip, dertlerine derman olma sorumluluğu taşıyabiliriz.
Bu yaşananlar bize ders olmalı. Demek ki bu dünya kardeşlik, yardımlaşma ve dayanışma yeri olmalı. Çünkü görüyoruz ki kaderimiz birdir. Bir felaket geldiği zaman, Türk, Kürt, Arap, Türk vatandaşı, Suriye göçmeni diye v.s. ayırmıyor. Hepimiz insanız, hepimizin canı aynı şekilde yanıyor. Hepimiz bir birbirimize muhtacız. Öyleyse artık kardeşlik duygularımızı bozmak isteyen hiçbir fitneye fırsat vermemeyi öğrenmek zorundayız.
Ramazan ayı, zekat ve fitre ayıdır aynı zamanda. Normal zamanlarda fitre yoksullara bayram sevinci yaşatmak içindir. Ama bu sene ihtiyaç çok büyük bizim de yardımlarımız ona göre olmalı.
Bir Daha Yaşamamak
İçin Ders Almalı
Yaşananların bize öğrettiği çok ders var. Her şeyden önce, her işimizi sorumluluk duygusuyla yapmamız gerektiğini öğreniyoruz. Bir bina yaparken, “Allah bizi görüyor. İşimizi doğru ve sağlam yapıp yapmadığımızı biliyor,” diye düşünerek hareket etmiş olsaydık hiç şüphesiz ki acı bu kadar büyük olmayacaktı.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin Medine’ye hicret etmesinden sonra yaptığı ilk işi mescid inşa etmekti. Bizzat kendisinin de çalıştığı Mescid-i Nebevî’nin inşâsı sırasında Hadramevtli, iyi çamur karan bir adam geldi. Allah Rasûlü aleyhisselatu vesselam o adama;
“–Sanatını güzel ve sağlam yapan kişiye Allah rahmet etsin! Sen bu işe devam et, görüyorum ki işini iyi yapıyorsun.” buyurdu. (Semhûdî, I, 333; Diyârbekrî, I, 344)
Cenâb-ı Hak buyurur:
“Yaptığınızı güzel/iyi yapın! Allah muhsinleri / işini güzel yapanları sever.” (el-Bakara, 195)
Mü’min yaptığı her işte, Allah’ın hesap gününü hatırlamalı, işini ona göre yapmalıdır. Bilhassa da kul hakkına girmemek için; her meslek erbâbı, yaptığı işi en sağlam ve düzgün yapmalıdır.
Dinimiz dünya hırsını kötülemiş, az da olsa helalden kazanmayı emretmiştir. Fazla kazanma hırsıyla malzemeden çalarak, eksik ve kusurlu iş yapan kişi bu işin sonunda zarar görenlerin vebâline girmiş olur.
Bile bile veya önemsemeyerek vazifesini tam yapmayan, denetleme görevini hakkıyla yapmayan, rüşvet alarak kusurları ört bas edenler, Allah katında mutlaka hesaba çekilecektir.
Kur’ân-ı Kerim’de haber verildiğine göre Cenab-ı Hak mahşer günü herkesin eline amel defterini verdiği zaman insanoğlu şaşırıp kalacak ve korkuya kapılacaktır:
“Artık kitap (amel defteri) ortaya konmuştur; suçluların, onda yazılı olanlardan korkuya kapılmış olarak, “Vay halimize! Bu nasıl kitapmış! Küçük-büyük hiçbir şey bırakmadan hepsini sayıp dökmüş!” dediklerini görürsün. Böylece yaptıklarını karşılarında bulmuşlardır. Rabbin hiç kimseye haksızlık etmez.” (Kehf, 49)
Şimdi düşünmek lazım, bu dünyada ortaya çıkmasa bile ahiret günü mutlaka ortaya çıkacağını bile bile kim böyle kötü bir şey yapabilir?
Deprem sarsıntısından önce bütün binalar aynı görünüyordu ama deprem imtihanı gereği gibi inşa edilmiş olanla haksız ve yanlış işleri birbirinden ayırt etti. İşte imtihan tam da budur. Önceden gizli olan yanlışlar imtihan sarsıntısıyla ortaya çıkar.
Öyleyse biz de Rabbimizin bizi bir imtihana çekmeyeceğinden emin olmayalım. Bozuk işlerimizi hem dünyada hem ahirette ortaya dökeceğini düşünerek ona göre kendimizi düzeltelim.
Yalnız bina inşaatında değil her sahada işlerimizi müslümana yakışır şekilde yapalım. Hilesiz, hurdasız sapasağlam işler yapmakla dinimizi en güzel şekilde temsil edelim. “Alman malıdır, sağlamdır,” demesinler, “Türk malıdır, sağlamdır,” desinler.
Dünya Cennet Değil
Depremler, afetler yalnız bizim başımıza gelmiyor. Günümüzün teknoloji devlerinden, dünyanın üçüncü büyük ekonomisine sahip Japonya, 2011 yılında uğradığı deprem ve tsunami felâketi ile gündeme gelmişti. 9.03 şiddetindeki deprem ve tsunami dalgaları şehirleri altüst etti; nükleer tehlike dünyayı da tehdit eder hâle geldi…
Japonya bu tip tabiî âfetlere karşı en tecrübeli ve tedbirli ülke olarak bilindiği halde beklenenden biraz daha büyük bir felaket söz konusu olunca büyük bir yıkım meydana gelmişti. O zamanlar da bütün dünyada takdir edilen husus, Japon halkının hâdiseleri sükûnetle karşılamaları, kargaşaya meydan vermeden, bir intizam ve dayanışma içerisinde hareket etmeleriydi.
Bilim ve teknik gelişmeleri takip edip uygulamakta öncü oldukları kadar geleneklerine de bağlı olan Japon milleti, milli birlik ruhuyla sıkıntıları tek vücut halinde paylaşmalarıyla herkesi hayran bıraktı. Disiplinli, kurallara bağlı, uyumlu, itâatkâr ve çalışkan olmak gibi güzel vasıflara sahip olan bu halk depremde de Japon kültürünün güzel yanlarını ortaya koymuştu. Elbette bize yakışan onlardan aşağı kalmamak, bu zor zamanları el birliği yaparak aşmak olacaktır.
Evet, görüyoruz bazen Amerika gibi büyük ülkelerde bile kasırgalar ve seller sebebiyle afetler yaşanabiliyor. Tedbir alınacak elbette ama bir yandan da bileceğiz ki bu dünya cennet değildir.
Cennet, selamet yurdudur, orada hiçbir korku, üzüntü, sıkıntı, dert, gam yoktur. Ama dünya öyle değil. Rabbimiz, atamız Hz. Âdem aleyhisselam ile eşini cennetteyken şöyle uyardığını bildiriyor:
“Biz de Âdem’e şöyle demiştik: “Ey Âdem! Şüphesiz bu (İblis), sen ve eşin için bir düşmandır. Sakın sizi cennetten çıkarmasın, sonra (dünya hayatına dönerek) mutsuz olursun. Çünkü burada (cennette) senin için aç kalmak, çıplak kalmak yoktur. Ve sen burada susamazsın, güneşin harareti de dokunmaz sana.” (Ta- Ha; 117-119)
Evet, madem cennetin kıymetini bilememiş dünyaya gelmişiz, imtihanlardan geçeceğiz. İmtihanlardan kolayca geçmek için de yine Rabbimizden daima yardım isteyeceğiz.
Dünya imtihanları bizim eksik, kusurlu yanlarımızı yüzümüze vuracaktır. Bunu unutmayacağız. Bu yüzden kulluk edebine uygun hareket edip, Allah’ın tabiata koyduğu kanunlara da uyacağız ve gerekli bütün tedbirleri alacağız. Bundan sonra da yine kendimize güvenmeyip Allah’a sığınacağız.
Hadis kaynaklarında okuyoruz, Peygamber Efendimiz aleyhisselatu vesselam bir rüzgâr estiği zaman bile hemen dua eder;
“Allah’ım bu rüzgârın, onun içindekilerin ve onunla gönderdiğin şeylerin hayrını istiyorum. Onun, içindekilerin ve onunla gönderdiğin şeylerin şerrinden Sana sığınırım.” (Müslim, İstiska, 15) buyururdu.
Öyleyse Allah-u Zülcelâl’in sonsuz kudret tecellilerini tefekkür edip her türlü musibetlerden daima O’nun muhafazasına, affına ve rahmetine sığınmalıyız.
İnsanı Ecel Öldürür
İnsan zaten aciz ve fani bir varlık. Ölmek için deprem olması gerekmiyor. Bir gün ecelimiz geldiği zaman bir damarımız tıkanıverse kendimizi hastane yoğun bakımında bulabiliriz. O zaman ne vasiyet edebiliriz, ne helalleşebiliriz. İşte bize düşen bunu düşünmek ve her zaman ölüme hazır olmak.
Tasavvuf büyükleri zamana, zamandaki tecellilere çok dikkat çekmişlerdir. Zamanın akışı kulu devamlı eceline doğru sürükleyip götürür ve bu asla geri döndürülemez. Kula düşen vazife zamanını Allah’ın razı olacağı amellerle değerlendirmektir.
Zamanın içinde Allah-u Zülcelâl’in hususi tecellilerine mazhar olmak için bazı fırsatlar da vardır. İşte bu mübarek Ramazan ayı ve bilhassa Kadir gecesinin içinde saklı olduğu son on gece, o tecellilere mazhar olmak için bulunmaz fırsattır. Senede bir kere ele geçen bu fırsatı değerlendirmek ömrümüze bereket vesilesi olacaktır.
Allah’ın katındaki sevap, mükafat ve dereceler sonsuzdur. Ömürlerimiz ise sınırlı ve bizler de aciz kullarız. Bu yüzden zamanımızı çok iyi değerlendirmeliyiz. Bilhassa bu altın fırsatları ganimet bilmeliyiz.
Bu mübarek geceler, hem kendimiz için hem Ümmet-i Muhammed için dua etme fırsatıdır. Oruçlunun ağız kokusunu seven Rabbimiz, oruçla hassaslaşan kalplerimizle dua etmemizi istemektedir.
Dualarımızda Rabbimizden hepimizi ve gelecek nesillerimizi, doğru yoluna iletmesini istediğimiz zaman böyle büyük acılar da yaşatan hata ve kusurları da işlemekten sakınan kişiler oluruz inşallah.
Seyda Muhammed Konyevî kuddise sırruh hazretlerinin de devamlı hatırlattığı gibi, dualarımızda en çok Allah’ın razı olacağı kulluğu nasip ve müyesser etmesini istemeliyiz. Onun de öğrettiği gibi biz de aynı şekilde dua edelim:
Rabbimiz bizi bir an bile nefsimize bırakmasın, bizi hayırlarda kullansın. Razı olacağı şekilde salih amel yapmayı nasip eylesin. Âmin.

REKLAM ALANI
REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ