İBRET-İ ALEM / Bir Gün Bizden de Bahsedilecek
İBRET-İ ALEM
Bir Gün Bizden de Bahsedilecek
Ahmed Özkan
حُكْمُ الْمَنِيَّة ِفيِ الْبَرِيَّةِ جَارٍ
مَا هَذِهِ الّدُنْيَا بِدَارِ قَرَارٍ
بَيْنَ يُرَى الْإِِنْسَانُ فِيهَا مُخْبِراً
حَتَّى يُرَى خَبَراً مِنَ الأَخْبَارِ
Hükmül meniyyeti fil beriyyeti cêrin,
Mê hêzihi ddünye bidâri kararin.
Beyne yüral insênü fiyha muhbiran,
Hatta yüra haberan minel ahbâri.
Ölümün hükmü dünyada halkın arasında geçerlidir. Dolayısıyla bu dünya içinde devamlı kalınacak bir yer değildir. İnsanoğlu başkalarının ölümünden bahsederken günün birinde onun da ölüm haberi gelir ve ondan filan öldü diye bahsedilir.
Bir tarafta bunlar olurken, bir taraftan da; “Yer o şiddetli sarsıntısıyla sarsıldığında, insanoğlu ‘Ne oluyor buna!’ dediğinde, O gün yer Rabbinin ona vahyettiği şekilde bütün haberlerini anlatır.” (Zilzâl; 1-5)
Başkalarından bahsedip onların sohbetini yapan insan bu sefer kendisi sohbet ve haber konusu olacaktır. Bir cenazenin arkasında yürüyen biri, yanındakine soruyor:
“Bu cenaze kim?” Yanındaki:
“Sen! Kızıyorsan ben, bugün bu din kardeşimiz, yarın ben, öbür gün sen ve sırası gelen gidecek,” diye cevap veriyor.
Bir din kardeşimizin ta’ziyesinde mecliste cevabını herkesin bildiği bir soru sordum:
“Bu din kardeşimiz niye öldü ve biz niye henüz yaşıyoruz?”
Bu din kardeşimizin yiyeceği içeceği rızkı, alacağı nefesi, yaşayacağı saat, dakika, saniye tükendi, dolayısıyla eceli geldi ve vefat etti. Peki biz? Biz şu an itibariyle bizim bu bahsettiğimiz imkanlarımız henüz tükenmediği için yaşıyoruz. Bunun başka bir cevabı var mı? Hayır. Tek cevap bu.
Evet şu an yaşayan bizler imandan sonra en büyük nimetlerin içinde bulunuyoruz, sıhhat, boş vakit ve sayılamayacak imkanlar. İş işten geçmeden, fırsatlar elden çıkmadan, ahirette geçerli akçe sayılacak salih amelleri, iyilikleri, güzellikleri elimizden geldiği kadar, yapabildiğimiz ölçüde yapmalıyız. Zira bir gün bir varmış bir yokmuş neticesine doğru gideceğimiz kesindir.
Yüce Allah lütfu ve keremi ile ruhumuzu teslim edeceğimiz günde o saatin ve o anın zorluklarını bizlere ve bütün mümin kardeşlerimize âsân eylesin. Bizlere kamil bir iman, derin bir yakîn ile ihlas kelimesini, tevhid kelimesini nasib eylesin. Âmîn.
SEVAB ve İKÂB
فَاِنْ يُثِبْنَا فَبِمَحْضِ الْفَضْلِ
وَاِنْ يُعَذِّبْ فَبِمَحْضِ الْعَدْلِ
ذِ
Fein yusibnê febimahz il fadli,
Ve in yuazzib febi mahd il adli.
Eğer yüce Allah âhirette bizlere sevap verir de cennetine koyarsa, bu sırf onun fazl- ü keremidir. Hak ettiğimiz için değildir. Yok eğer sevap vermez de azab ederse bu da onun adaletidir.
Hiç kimse yüce Allah’a niye diyemez. Kimsenin niye demeye hakkı ve gücü de yoktur. Bize imanı sevdiren, onu kalblerimizde süsleyen, küfrü, fıskı, isyanı bize çirkin gösteren yüce Allah’tır. (Hucurât; 7)
“Bilakis sizi imana hidayet eden Allah’tır.” (Hucurât; 17)
Amelsiz olmaz, amele de mutlaka itimad edilmez. Zira Rasulullah efendimiz bu konuda şöyle buyurmuştur:
“Hiçbirinizi ameli cennete götüremez.”
“Sen de mi ey Allah’ın Rasulü?” diye sorduklarında, şöyle buyurdu:
“Evet, ben de. Allah’ın rahmeti ile beni kuşatması hariç.” (Buharî; Hadis no: 5673)
Sonuç olarak cennete girmek Allah’ın rahmeti iledir, cehennemden kurtuluş Allah’ın affı iledir. Cennette ebedi kalmak iman iledir, cennetteki dereceler de dünyadaki amellere göredir. Zira, amel cennete girmenin karşılığı değildir. Yüce Allah’ın rahmetine fazl-ü keremine itimat etmek lazımdır. Bu, salih amel işlenmesin ve günahlara aldırış edilmesin anlamına asla gelmez.
Ey yüce Allahım! Bizleri ve bütün müminleri rahmetinle ve fazl-ü kereminle cennetine girenlerden eyle Âmin.
ALICI ve VERİCİ MUNASEBETİ
Çeşmelerden kabını doldurmadan kor isen,
Kırk yıl orda kalsa da kendi dolası değil.
تَعَرَّضْ لِاَرَامِ الَّصرِيمِ لَعَلَّهَا
اَلْحَاظُهَا تَرْمِى حَشَاكَ فَتَجْرَحُ
Taarrad liârâmi ssarimi leallehe,
Elhâzuhe tarmî haşake fetecrahu
Çölde yolu şaşıran kimselerin yol bulması için taşlardan oluşmuş taş yığının içinde dikilmiş taşa yönel ey yol arayan! Belki o nişan ve hedef senin içine göz ucuyla bakar da içinde (aşk) yarası açar ve bir iz bırakır.
Bunun da anlaşılır izahı şöyledir: Yüce Allah’ın canibinden esen İlahi nefhâ ve üns esintilerine talib ol ey âhiret yolcusu! O’na kalbini aç belki bir nefhâ, bir esinti gelir de kalbini ihya eder, semere verir ki bu bir nevi cezbedir.
Rahman olan Yüce Allah’ın cezbelerinden bir cezbe insan ve cinlerin ameline denktir.
Gafletten huzura, uzaktan yakına, uykudan yakazaya geçmek olan cezbe Allah sevgisi için bir adım sayılır, müteakip adımlar onu takib eder.
Yüce Allah’ın sevgisi ile vesveseler biter, Hakk’a ibadet ve O’nun dinine hizmet ederken lezzet olur, musibetlere karşı teselli bulur. Kişinin yanında Hakk en üstün olur, kişi bütün benliği ve varlığı ile yüce Allah’a yönelir.
Eli kârda, gönlü yarda olur. Bedeni hizmette, kalbi zikirde, ruhu muhabbette, sırrı müşahedede olur.
O zaman Bir’i ara, Bir’i iste,Bir’i sor, Bir’i bil, Bir’i bul. Biri buldun mu kapısından ayrılma ve kapıyı çalmaya devam et, kapı er geç açılır.
Zira yüce Allah kerimdir, kerim ise istenmeden veren ve verdiğini geri almayandır.
Allah’ım! Bizleri ve bütün mümin kardeşlerimizi, alıcısını vericiye çeviren, kalbini yüce Allah’a açan, istediğini O’ndan isteyen ve dilenen, dolayısıyla muradına eren kullarından eyle. Âmîn.