İBRET-İ ALEM / Yıkan ve Yapan

İBRET-İ ALEM
Yıkan ve Yapan
Ahmed Özkan
أَرَى اَلْفَ بَانٍ لَا يَقوُمُ بِهَادِمٍ
فَكَيْفَ بِبَانِ خَلْفَهُ أَلْفُ هَادِمٍ
Era elfe bênin le yakûmu bihêdimin
Fekeyfe bibênin halfehu elfu hêdimin.
Yapan (ıslah eden) bin kişi olsa, yıkan (ifsad eden) da bir kişi olsa, yine (yıkmak kolay olduğu için) yıkan gâlib gelir. Peki ya yapan (ıslah eden) bir, yıkan (ifsad eden) bin kişi olursa o zaman nasıl olacak? Buna ne demeli?
Yaşadığımız asrı ve zamanı, şu an içinde bulunduğumuz ortamı ifade etmesi bakımından çok kaliteli ve yerinde bir tesbit.
Eğer bir mümin kendi yakasını televizyonun zararlı ve ifsad edici programlarına ve dizilerine, internetin ğayyâ çukurlarına ve derinliklerine, akıllı telefonların oyalayan ve gaflete düşüren oyunlarına, şüphelerin ve şehvetlerin fitnelerine ve onların kaynaklarına kaptırırsa, çay kaşığı ile topladığı sevapları kepçe ile dağıtmış gibi zararlı çıkar. Hayırlarını ve sevaplarını yitirmekle kalmaz bu sefer artılar sıfırlanır ve eksiye doğru döner, sıfırın altına iner ve günahlar irtikab eder. Uzun bir zamanda elde ettiğini kısa bir zamanda kaybeder, yitirir.
Müminin, âhiret yolcusu -tabir caiz ise- Yüce Allah ile ticaret yapan bir kişinin bu ticaretinin kesada uğramaması ve zarar görmemesi için kazandıklarını koruması zorunludur.
Yazımızın başında geçtiği gibi yıkmak yapmaktan çok daha kolaydır. Bir şair şöyle der:
Yıkar bir günde neccâr ettiğin bünyadı bir yılda,
Gücü tamir -i dildir sehldir hatır -ı şikenlikler.
Manası: Dülgerin bir yılda tamir ettiği binayı bir günde yıkması mümkündür, öyle ya gönül kırmak da işin kolay olan kısmıdır, asıl zor olan o günlü tamir edebilmektir.
Her anlamda yapmak zordur, yine her anlamda yıkmak kolaydır.
Allah’ım! Elimizden geldiği kadar bizlere ve bütün mümin kardeşlerimize hayırlar ve iyilikler yapmayı nasip eyle. Kazanımlarımızı yitirmeden bize lütfettiğin organları ve imkanları senden başkasının emrinde değil, senin emrinde ve yolunda razı olduğun gibi kullanarak, salimen, gânimen Sana kavuşmayı bizlere ve bütün mü’min kardeşlerimize nasip eyle. Âmîn
KENDİ EDEN KENDİ BULUR
عَلَى نَفْسِهِ فَلْيَبْكِ مَنْ ضَاعَ عُمْرُهُ
وَلَيْسَ لَهُ فِيهَا نَصِيبٌ وَلَا سَهْمُ
Alâ nefsihi felyebki men dâ’a umruhû,
Veleyse lehû fîyhe nasîbün velê sehmün
En kıymetli sermayesi ve hazinesi olan ömrünü beşe değil, boşa harcayan ve ahireti için lazım olan hazırlığı yapmayıp aşağı yukarı altmış yetmiş yılını zayî eden, heder eden veya âhirete hazırlığı ve azık toplamayı aksatan, dünyadan nasibini unutan kimse varsa, (inşaallah yoktur, ama varsa) kendi nefsine ağlasın.
Peki ağlamak meseleyi çözer mi? Gideni geri getirir mi? Çözüm mü, çare mi?
Eğer bu ağlamanın akabinde kişi samimi adımlar atarsa, başını iki elinin arasına alıp derin derin düşünür ve kolları sıvazlarsa bu kaybı yüce Allah’ın izniyle telafi edebilir. Önünde nasip olursa -ancak yüce Allah’ın bildiği- birkaç yılı varsa bu yılları dolu dolu geçirip geçen yıllarda aksattığını telafi eder ve gayret ederse bu da güzel bir fırsat ve iyi bir çıkar yoldur.
Meydan onundur, buyursun.
“Düşünüp ibret almak ve şükretmek isteyenler için gece ile gündüzü birbiri ardına getiren de O’dur.” (Furkân; 62)
Biri dese ki:
“Ben mesela geçen yılı dolu dolu geçiremedim, iyi değerlendiremedim.” Buyur bu seneyi değerlendir.
“Dün şu iyi ameli yapacaktım, yapamadım.” Buyur bugün yap.
“Dün gece ibadet edecektim, edemedim.” Buyur bu gece yap.
Dolayısıyla azmeden, cezmeden, samimi olan ve gözünü yüce Allah’ın cennetine, rızasına diken kimse gerekeni yapar.
Her şeyin telafisi var, ama ömrün telafisi yok. Ahiret yolcusu olan mü’min bu hakikati göz ardı etmemelidir.
Geri dönüşü olmayan şeylerden dördü şunlardır: ağızdan çıkan söz, atılan ok, geçen zaman ve değerlendirilmeyen fırsat.
Yüce Allah idrak ettiğimiz ve yaşadığımız her günü ve geceyi rızasına muvafık amellerle kapatmayı bizlere ve bütün mümin kardeşlerimize nasîb eylesin.
Bu minval üzere sabit kadem olmayı nasip lütfeylesin.
Bu cefakâr ve de vefâkâr ümmeti ürkütüp moralini bozmaya çalışan kim ve kimlerse Yüce Allah onları mahcub eylesin ve İslam ümmetinin ve bu milletin lehine menfaatine, salahına ve ıslahına gayret edenleri payidar eylesin. Âmîn.