İmandan sevgiye…
Sevginin gıdası:
Namaz ve infâk
İmanın mânâ ilimleri açısından bir tanımını yapacağım. Böylece nefsin mânâ ve aşk’a karşı çıkmak için yapacağı itirazları da yok etmiş olacağız. Acaba ilâhi sevgi neden zorunludur?
Allah, Yüce Kitabımızın başında, imânı; gayba iman olarak tanımlamış ve hemen ardından kulluğun üç temel şartını şöyle emretmiştir: Gayba iman, namaz ve infâk.
Felâh’ın (mutluluğun) ve yakiyn (Allah’a yakın) olmanın, ancak bu üç temel kulluk şartına bağlı olduğunu yine âyetin devamından anlıyoruz.
Acaba, yüce Kitabımızın en başında Allah, îmânı niçin “gayba îman” olarak tanımlamış ve de ancak namaz ve infâk birlikte olursa yürür anlamına gelen mesajını vermiştir?
İmân-ı gayb demek: Gönülden gelen iman duygusu demektir. Çünkü gayba iman aklen olmaz. Akıl müşahede sistemine dayanır. Allah; bilinmesi, kavranması aklen mümkün olmayan fakat kaçınılmaz bir gerçektir. O’nu fark eden, câzibesine kapılan yanımız kalbimizdir. Nitekim Bakara Sûresi’nin îmânı tarif eden baş kısmında 6 ve 7. âyetlerde bu gerçek bildirilmiştir.
Peki, gayba iman niçin yeterli görülmemiş de infâk ve namaz emredilmiştir? Çünkü iman, gönülde bir anda parlayan ışık gibidir. İnsan bunu fırsat bilip o ışığa koşmazsa onu çok kısa sürede kaybeder. Kalpteki bir duygunun yaşaması onun yasalarına uyum göstererek mümkündür. Kalp, ilâhi sırların, özellikle Rahmân ve Rahîm sırlarının yansıdığı bir ekrandır. Bu yüzden kalpte doğan bir duygu derhal sevgiye dönüşmek zorundadır. Aksi takdirde söner.
İman: Kalbin temel niteliğiyle birleşince, yani sevgiyle ateşlenince iki yönlü belirti verir:
a- Allah’a yönelen sevgi hemen namaza koşturur. Oradan aldığı yansımalar ile insanları sever. Bu, sevginin eyleme dönüşmesidir.
b- Allah’a yönelen gönlün ikinci eylemi ise infâktır. İnfak aynı zamanda gönüller arasında bir çeşit alış veriş olduğu için birbirini etkileyerek îmânı âdeta ısıtır, ateşler. Gönüller arasında sevgi arttıkça gönlün Allah’a yönelik sevgisi de namazdaki yakiynliği de artar.
Şu halde iman, kalbin bir fonksiyonudur. Daha doğrusu ona düşen bir ışıktır. Hidayetin sırrı budur. Ancak kalpte başlayan bu mânevî hayat sırrı, kalbin gıdası ile beslenip ayakta kalır. Kalbin besini ise sevgidir.
Îman sevgi ile beslenince Allah sevgisi şekline döner ki, her inanan için bu sevgi kaçınılmaz bir iman belirtisi, aynı zamanda farzdır. Ancak, Allah sevgisini, kendini aldatan bir maske gibi; nefsin şaşkınlığına terk etmemelidir.
Allah Celle Celaluhu, bu hikmeti, gerçeğe uygun halde seyretmek için infâk ve namazı îmanla birlikte zorunlu kılmıştır. Namaz ve infâk sıradan bir ibadet değil, îmânın ayrılmaz parçaları ve delilleridir. Yüce kitabımız bu nedenle başlangıcında îmânı tanımlarken namaz ve infâkı değişmez kural olarak zikretmiştir.
Bir insana her türlü ibadeti tarif edip yaptırabilirsiniz. Ancak, sevgi ne teorik olarak anlatılabilir ne de zorla yaptırılabilir.
Sevgi nasıl bulunur?
Peki, mânevî dirilik demek olan sevgi nasıl bulunur?
İşte yüce kitabımız Kur’an, akıl almaz bir formül içinde sevgiyi bu infâk ve namaz emri ile öğretmektedir. Bir insan sevgiyi bilmiyorsa, hissetmiyorsa; sırf ilâhi emir diye infâk ibadeti yapmaya başlasa, gönlünde anında sevgi cereyanı geçmeye başlar.
En katı gönüller bile namaz ve infâkla yumuşar, sevgiyle dolmaya başlar.
Bir insan sevgi cereyanından mahrumsa mânâda ölü demektir. İnsanın maddesine hayat veren kalbimiz, mânâ yanı ile de insanın ruhuna can verir. Bu mânevî dolaşımın kanı ise kesinlikle sevgidir.
İşte iman eden, Sûre-i Bakara’nın başındaki emre uyarak; infâk ve namazla sevgiyi bulur, dirilir. Bu yüzden îman etmeyen ölü sayılır.
Gönüllerde Allah sevgisi doğması için çok önemli bir yeri olan İnfak’ı ne yazık ki gereğince öğretmedikleri için kısaca tanımlamak istiyorum.
İnfak: Allah’ın bir insana verdiği nîmetlerin hepsinden, o insanın başkalarına vermesidir. Para, her türlü maddi imkânlar, bilgi, güzel ses, güzel söz ve mutluluk, diğer insanlara vermeye, yansıtmaya mecbur olduğumuz nîmetlerdir.
Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem: “Güler yüz bile infâktır” buyurmuştur. Ve infâk, gönüllerde sevgi yaratan müthiş esrarlı bir kimyadır.
Sevgi, gönülde bir doğdu mu, Allah Sevgisi’ne ışık ışık yol bulur.
Kaynak: Onk. Dr. Haluk Nurbaki; “Gönüllerde Sema”, s. 68, Damla Yayınevi.