İnsanı Tanımak
TOPLUM / Süleyman ERÇETİN
İnsan ruh ve nefisten oluşan bir varlıktır. Kâinatı yoktan var eden Yüce Rabbimiz, yarattığı bütün varlıklar içerisinde, biz insanları seçerek sayısız nimetler vermiş, üstün vasıflar ile donatmış, yarattığı bütün mahlukata karşı insanoğlunu üstün kılmıştır.
“Andolsun ki biz, insanoğlunu şan ve şeref sahibi kıldık. Karada ve denizde taşıtlara yükledik ve temiz yiyeceklerden onları rızklandırdık. Onları yarattıklarımızın birçoğundan üstün kıldık.” (İsra, 70)
İnsanoğlu yaratılmışlar içerisinde Eşref-i Mahlukat olarak nitelendirilip, en mükerrem ve en üstün bir konuma sahiptir. Onun bu üstünlüğü, kendisine lütfedilen sayısız nimetlerdir. Bu nimetlerin başında; Yüce Allah’a kulluk, yeryüzünde Allah’ın halifesi olması, akıl, fikir, iman, Peygamberler gönderilmesi gelmektedir.
İnsanlık olarak hepimiz Hz. Âdem aleyhisselam ’den beri, şu fani dünyaya yüce Rabbimize ibadet yapmak için gönderildik. Hangi dinden hangi ırktan, olursa olsun, bütün insanların yaratılış gayesi, Yaratanını tanımak, ona ibadet etmek, onu hamd ile tesbih etmektir. İnsanoğlu kendisini ve bütün varlıkları yaratan yüce Allah’ı tanıyıp ona ibadet etme gibi ulvi bir vazifeyi taşıyacağına dair yaratanı ile ruhlar aleminde akit yapmıştır.
Yüce Rabbimiz yarattığı insanları hakka hakikate, doğruya yöneltmek ve kendisine kulluğa davet etmek için, pek çok Peygamberler, Evliyalar, Salihler ve Alimler göndermiştir ki, yaşadıkları dönemde insanları Allah’a kulluğa davet etsinler. Bu Peygamberlerin sonuncusu da Alemlere Rahmet olarak gönderilen Peygamberimiz Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vesellemdir.
Peygamberimizden sonra ise Allah’a kulluk davetini Peygamberlerin varisleri Salihler, Evliyalar, Alimler devam ettirmişlerdir. İşte bu kutlu davet kıyamete kadar devam edecektir.
İmtihan Dünyası
Yüce Rabbimiz yarattığı bütün insanları fani olan dünya hayatında imtihan etmektedir. Kimi Ruhlar aleminde Rabbine verdiği söze sadık kalarak, Allah’a imanını Salih ameller ile süsleyecek… Kimi de Rabbine verdiği sözü unutarak nefsine ve şeytana uyacak, dünyaya aldanacak, fitne fesat çıkaracak, ölümü unutacak ve Rabbine isyan edecek… Dünya hayatında böyle imtihan edildiğimizi bir filmi izler gibi izlemeliyiz.
İnsanın yaratılış evreleri, ana karnında bir damla sudan bir damla et parçasına, ruhun üflenmesi, gelişimi beslenmesi, doğması, en güzel şekilde yaratılması, uzuvları, duyması, konuşması görmesi, tatması, uyuması, kalkması, bebeklik, çocukluk, gençlik ve yaşlılık evreleri, Rabbimizin insanı en güzel surette yarattığının kanıtıdır. Yine insan Rabbimizin sonsuz güç ve kudretinin tecellisidir.
Kuran-ı Kerimde insanoğlunun aceleci, zalim, nankör, azgın, inkârcı, unutkan, asi, iki yüzlü, nefsine ve şeytana uyan, şirk koşan gibi olumsuz özellikleri açıklanırken, yaşayan insanlar akletmeye düşünmeye, bu olumsuz vasıflardan kurtulmak için tevbe etmeye, iman edip sâlih amel işlemeye, şirkten küfürden günahtan arınıp sâlih bir kul olmaya davet edilir.
Yine Kur’ân-ı Kerim’de küfür, şirk, günah bataklığına saplananların hayvanlardan bile daha aşağı olacağı açıklanırken, iman edip sâlih ameller işleyen takva sahibi müminlerin, Allah katında derecelerinin çok yüksek olduğu, salihler, sadıklar, şehitler Peygamberler ile beraber olup altlarından ırmaklar akan ebedi cennetlere girecekleri, Rabbimiz tarafından rızıklandırılacağı müjdelenerek haber verilmektedir.
Bu dünyaya Allah’a kul Peygamberimize ümmet olmaya, iman edip sâlih ameller işlemeye iyilik yapmaya, iyilikte yarışmaya geldik.
Ne kadar günahlarımız olursa olsun, geliniz günahlara bir daha dönmemek üzere tevbe edelim. Bütün ayıp ve kusurlardan arınalım.
İnsan olduğumuzu, Allah’tan gelip Allah’a döneceğimiz bilelim. Kendimizi tanıyıp Rabbimizi tanıyalım.