İRFAN SOHBETİ / En Güzel Örnek

  • 07 Eylül 2023
  • 207 kez görüntülendi.
İRFAN SOHBETİ / En Güzel Örnek
REKLAM ALANI

İRFAN SOHBETİ
En Güzel Örnek
Seyda Feyzullah Konyevi -ks-

Allah azze ve celle, son peygamberi Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem henüz dünyaya teşrif etmemişken, onun geleceğine dair birtakım işaretler göndermiştir. Ta ki; insanlar, “Ya Rabbi! Biz son peygamberinin geleceğini bilmiyorduk, onun geleceğine işaret eden bir alamet görmedik! Bilseydik iman ederdik!” demesinler diye, bazı alametler ve işaretler göndermiştir.
Daha önce gelen Peygamberler dahi, Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’in geleceğini bildirmişler ve müjdelemişlerdir.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem Miladi 571 senesinde dünyayı şereflendirdi. Hicri olarak da Rebiülevvel ayının on ikisinde bir Pazartesi günü seher vaktinde, bu dünya alemine teşrif etmiştir.
O’nun gelişiyle, karanlıklar aydınlığa dönüyor, zulmetler rahmete dönüyor, onun gelişi ile o küfrün heykelleri tek tek yıkılıyor, batıl zail oluyordu.
Zaten, Hak geldiği zaman batıl da zail olmaya mahkumdur. Nasıl ki ışığı yaktığın zaman karanlık kaybolup yok oluyorsa, O’nun -a.s.v.- güneşi dünyaya doğduğunda da karanlıklar aydınlığa dönüşmüştür. Bazı nasipsiz bedbahtlar ise gözlerini kapayarak, o ışığı göremediler. Kendi karanlıklarında kalmayı tercih ettiler. O doğan güneşe karşı gözlerini yumdular.
Allah azze ve celle ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:
“Allah peygamberlerden ahid almıştı: “And olsun ki size Kitap, hikmet verdim; sizde olanı tasdik eden bir peygamber gelecek, ona mutlaka inanacaksınız ve ona mutlaka yardım edeceksiniz, ikrar edip bu ahdi kabul ettiniz mi?” demişti. “İkrar ettik” demişlerdi de: “Şahid olun, Ben de sizinle beraber şahidlerdenim” demişti.” (Al-i İmran; 81)
Yine ayet-i kerimede geçtiği üzere, Hz. İbrahim aleyhisselam ile oğlu İsmail aleyhisselam Kâbe’nin inşası tamamlandıktan sonra, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem için şöyle dua etmişlerdi:
“Rabbimiz! İçlerinden onlara bir peygamber gönder; onlara âyetlerini okusun, kitabı ve hikmeti öğretsin ve onları her kötülükten arındırsın. Şüphesiz, sen mutlak güç sahibisin, hüküm ve hikmet sahibisin.” (Bakara; 129)
Hz. İbrahim aleyhisselam ve oğlu Hz. İsmail aleyhisselam’ın dualarında yer alan bu peygamber, onların soyundan gelen Hz. Muhammed sallallahu aleyhi ve sellem’dir.
Yahudiler, Hz. İbrahim aleyhisselam’ın diğer oğlu İshak aleyhisselam’ın soyundan geliyorlardı. Yahudiler o dönemde bir peygamberin geleceğini biliyorlardı. Ancak onlar kendilerinden, yani İsrailoğullarından bir peygamber gelmesini bekliyorlardı. Oysa Allah azze ve celle Hz. İsmail aleyhisselam’ın soyundan bir peygamber gönderdi. Allah azze ve celle, Hz. İsa aleyhisselam’ın diliyle bize şöyle anlatıyor:
“Meryem oğlu İsa: “Ey İsrailoğulları! Doğrusu ben, benden önce gelmiş olan Tevrat’ı doğrulayan, benden sonra gelecek ve adı Ahmet olacak bir peygamberi müjdeleyen, Allah’ın size gönderilmiş bir peygamberiyim” demişti…” (Saff; 6)
Hz. İsa aleyhisselam da Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in son peygamber olarak geleceğini müjdelemiş ve kendi ümmetini bu konuda uyarmıştı.
Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in babası Hz. Abdullah ticaret için gittiği Şam dönüşünde Medine’de hastalanıp vefat etmişti. Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem henüz ana rahminde iken babası vefat ediyordu.
Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in annesi Hz. Amine, kâinatın efendisine hamile olduğunun ilk günlerinde şöyle bir rüya görmüştü. Rüyada kendisine:
“Ey Amine! Sen bu ümmetin efendisine hamilesin! Dünyayı şereflendirdiği zaman: ‘Her hasetçinin şerrinden O’nu tek olan Allah’a havale ederim!’ diye dua et ve O’na ‘Muhammed’ ismini ver!” diye seslenildiğini işitti.
Bunun içindir ki, Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem; “Ben, ceddim İbrahim’in duası, kardeşim İsa’nın müjdesi ve annemin rüyasıyım.” (Hakim, II, 453; Ahmed bin Hanbel, IV, 127-128) buyurdu.
Abdullah bin Abbas radıyallahu anh, bir gün Ka’bü’l-Ahbar radıyallahu anh’a: “Tevrat’ta Allah Resulünün vasıfları nasıl anlatılır?” diye sorduğu zaman, Ka’bü’l-Ahbar radıyallahu anh, şöyle anlatmıştır:
“Onun vasıfları hakkında Tevrat’ta şunlar yazılıdır: “Son Peygamber Muhammed, Mekke’de doğacak, Medine’ye hicret edecek, Şam’a hâkim olacaktır. Kendisi ne kötü söz söyler ne de çarşılarda yüksek sesle konuşur. Kötülüğe kötülükle karşılık vermez, affeder ve bağışlar. Ümmeti de bollukta, darlıkta ve her yerde Allah’a hamd eder ve O’nu yüceltirler. Abdest alırlar, savaşta saf oldukları gibi namazlarında da saf tutarlar. Mescidlerinden arı uğultusu gibi (Kur’ân ve zikir) sesler gelir. Ezan sesleri ufukları doldurur.” (Dârimî, Mukaddime, 2)
Özellikle Medine’deki yahudiler Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in geleceğini biliyorlardı. Çünkü onun yıldızının doğduğunu görmüşlerdi. Medineli putperest olan Evs ve Hazrec kabileleri ile yahudiler ne zaman birbirleriyle kavga edecek olsalar, yahudiler: “Şu sıralarda bir peygamber gelmek üzeredir. O peygamber gelince, biz ona tabi olacak, İrem ve Ad kavimleri gibi sizi öldürüp kökünüzü kazıyacağız!” derlerdi. (İbn-i Esîr, el-Kâmil, II, 95-96)
Yine, nakledildiğine göre, Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem hicret esnasında bir köye geldiğinde, yahudi Huyey bin Ahtab ile amcası Ebu Yasir hemen oraya gitmişler ve güneş batarken de çok bitkin ve üzgün bir halde eve dönmüşlerdi. Ebu Yasir, kardeşine:
“Bu zat, geleceği beklenilen Peygamber midir?” diye sorduğunda, Huyey:
“Evet, vallahi odur!” demişti. Ebu Yasir:
“Bunun o Peygamber olduğundan emin misin? İyice tespit ettin mi?” diye tekrar sorduğunda, Huyey:
“Evet!” karşılığını vermişti.
“O halde, ona karşı kalbinde ne var?” diye sorunca da Huyey şöyle demişti:
“Vallahi hayatta olduğum müddetçe ona hep düşmanlık besleyeceğim!” (Ebu Nuaym, Delâil, I, 77-78)
Yahudiler, gelmesini bekledikleri son peygamberin, İsrailoğullarından olmayıp, Hz. İsmail aleyhisselam’ın soyundan gelen Araplardan olduğu için, Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’e iman etmemişlerdir.
Düşünelim! Allah azze ve celle, yahudi olan Huyey’e Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile alakalı birçok bilgiyi nasip etmişti. Ama ona kıskançlığından dolayı iman nasip olmamıştı. Hased yani kıskançlık öyle kötü bir şey ki, kişinin imanına bile engel olabiliyor. Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in peygamber olduğuna dair birçok işaret olmasına rağmen, iman etmemişlerdi.
Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem dünyaya teşrif ettiği zaman, dünyada harikulade işaretler de olmuştu. En başta Hz. Amine onun doğumunu anlatırken ne hamileliği ne de doğum esnasında hiçbir zahmet çekmediğini bildirmiştir. Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem dünyaya gelirken doğu ile batı arasını aydınlatan bir nurun kendisinden çıktığını görmüştür.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem, sünnetli ve gözleri sürmeli temiz bir şekilde doğmuş ve başını semaya kaldırmıştır.
Onun kutlu doğumuyla birlikte, Kisra’nın sarayındaki sütunlar yıkılmış, mecusilerin bin yıldan beri hiç sönmeden yanan ateşleri sönmüştür. Kabe’deki putlar da yere serilmiştir.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in doğumuna bütün Mekke halkı sevinmiştir. Hatta, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in öz amcası Ebu Leheb, mübarek yeğeninin doğduğunu müjdeleyen Süveybe’yi, azad ederek mükafatlandırmıştı. Ebu Leheb ölüp cehenneme gittikten sonra, onu kötü bir halde rüyasında gören Hz. Abbas radıyallahu anh şöyle anlatmıştı:
“Sana nasıl muamele edildi?” diye sordum. Ebu Leheb şöyle cevap verdi:
“Muhammed’in doğumuna sevinerek Süveybe’yi azad ettiğim için pazartesi günleri azabım biraz hafifletilmektedir. O gün başparmağımla işaret parmağım arasındaki şu küçük delikten çıkan su ile serinlemekteyim.” (İbn-i Sa’d, I, 108)
Süveybe radıyallahu anha, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e süt annelik yapmıştı. Daha önce de Hz. Hamza radıyallahu anh’ı emzirmişti. Böylece Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem ile amcası Hz. Hamza radıyallahu anh arasında süt kardeşliği bağının kurulmasına vasıta olmak gibi şerefe erişmiş oluyordu.
Düşünelim! Cehennemlik bir kafir olan, hakkında ayetler nazil olmuş Ebu Leheb’in, Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in hatırı için azabı hafifletiliyor. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in doğumuna sevinen bir kafirin azabı hafifletiliyorsa, onu seven, ona aşık olan, onun yolundan giden bir mümin nasıl affa mazhar olmasın?
Allah azze ve celle ayet-i kerimede şöyle buyuruyor:
“Gerçekten sizin için, Allah’a ve Ahiret gününe kavuşmayı umanlar ve Allah’ı çok zikredenler için Allah’ın Resulü’nde çok güzel bir örnek vardır.” (Ahzab; 21)
Her yönüyle bizlere örnek olan, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’i seven ve onu örnek alan kurtuluşa erer. Onu devre dışı bırakmaya çalışan, ona dil uzatan her kimse Allah azze ve celle’nin gazabına uğrar.
Özellikle zamanımızda; “Sadece Kur’an yeter,” diyerek, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’i devre dışı bırakmaya çalışan, onun hadislerini yok sayan kimseler olmuştur. Böyle kimselerden uzak durmak ve onların sohbetlerini dinlememek gerekir. Onların sohbetleri, insanın maneviyatını öldüren zehir gibidir.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e dil uzatan kimse, Allah muhafaza, yarın Allah azze ve celle’ye de dil uzatır. Onun için Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in yolundan gitmemiz lazımdır. Önceki ayet-i kerimede geçtiği gibi, Allah azze ve celle, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’i bizlere örnek göstermiştir. Örnek ne demektir? Örnek; o ne yaparsa onun aynısını yapmaya çalışmaktır. Allah azze ve celle bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:
“Resulüm de ki: Eğer Allah’ı seviyorsanız bana uyun ki Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah çok bağışlayıcı, çok esirgeyicidir.” (Ali İmran; 31)
Eğer Allah azze ve celle’yi seviyorsak, O’nun peygamberine uymalıyız. Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’e uymadan, “Allah’ı seviyorum” diyen yalan söylemiş olur. Allah azze ve celle başka bir ayet-i kerimede şöyle buyurmuştur:
“Peygamber size neyi getirmiş ve emretmişse, onu alın (yapın); neyi yasaklamış ise, ondan sakının.” (Haşr; 7)
Kim Allah azze ve celle’nin Resulüne itaat ederse, Allah’a itaat etmiş olur. Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’i sevmek, ona itaat etmek, ona mutabaat etmek ve onu örnek almak Allah azze ve celle’nin emridir.
Allah azze ve celle bizleri, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem’in yolundan ayırmasın. Bizleri göz açıp kapatıncaya kadar bile nefsimize teslim etmesin. Allah azze ve celle, başta kendi sevgisi olmak üzere, Resulullah sallallahu aleyhi ve sellem’in, sahabelerin, evliyaların ve salih kulların sevgisini kalbimize koysun.

REKLAM ALANI
REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ