İRFAN SOHBETİ / Kalp Hastalıklarının Tedavisi

  • 08 Haziran 2023
  • 246 kez görüntülendi.
İRFAN SOHBETİ / Kalp Hastalıklarının Tedavisi
REKLAM ALANI

İRFAN SOHBETİ
Kalp Hastalıklarının Tedavisi
Seyda Feyzullah Konyevi -ks-

Allah azze ve celle ayet-i kerimede şöyle buyuruyor:
فَاِنَّهَا لَا تَعْمَى الْاَبْصَارُ وَلٰكِنْ تَعْمَى الْقُلُوبُ الَّت۪ي فِي الصُّدُورِ
“Gerçek şudur ki; gözler kör olmaz. Ancak göğüslerdeki kalpler kör olur.” (Hacc; 46)
İnsanoğlu hakikati görmüyorsa, bu kendisinin o baş gözünün kör olmasından dolayı değil, kalbinin kör olmasından dolayıdır. Gözlerdeki körlük gerçek körlük değildir. Gerçek kör olan kişi, kalbi kör olan kişidir.
İnsanoğlunun kalbi nasıl kör olur? Kalbindeki manevi hastalıklarla mücadele etmezse ve bu hastalıklar kalbini kaplarsa, o kimsenin kalbi kör olur.
Kalp padişah hükmündedir. Padişah esir alınırsa, bütün ülkeler esir alınmış olur. Yani bütün azalar hasta olur.
Kalp ne kadar ıslah olursa, o kadar Allah azze ve celle’ye yakın olur. Eğer kalp fesada uğrayıp bozulursa, Allah azze ve celle’den uzaklaşmış olur.
Bir insan namaz kılıyor ama namazı Allah için değil de sadece gösteriş için kılıyorsa, onun kılmış olduğu namaz ibadet değil, sonu azap olan bir yorulmadan ibarettir. Bir insan zekât verirken, Allah’ın emri olduğu için değil de cömert desinler diye veriyorsa, bu yine makbul değildir. Kör bir kalbin amelleri böyledir.
Kalbimizin kör olmasını istemiyorsak, onu huzura ve itminan haline getirmemiz lazımdır. Allah azze ve celle ayet-i kerimede şöyle buyuruyor:
اَلَا بِذِكْرِ اللّٰهِ تَطْمَئِنُّ الْقُلُوبُۜ
“Kalbler ancak Allah’ın zikriyle mutmain olur.” (Ra’d; 28)
Evet! Kalpler ancak Allah’ın zikri ile mutmain olur, O’nun zikriyle huzura kavuşur. O’nun zikrinin lezzetine kavuşan bir insanın kalbi hastalıklardan kurtulur. Başkasına hased etmez, kimseye kin tutmaz, gıybet ederek teselli bulmaya çalışmaz. Çünkü Allah azze ve celle’nin rahmetinin lezzetini almıştır.
Özellikle Allah dostları kalbin üzerinde çok durmuşlar, kalbin temizlenmesini sağlayacak zikirleri de sürekli telkin etmişlerdir. Zikir halinde olan bir kalp, üzüntülerden kurtulur ve nurlara gark olur. Zikirden uzak bir kalp ise, manevi hastalıklara müptela olur.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem bir hadis-i şerifte şöyle buyurmuştur:
“İnsanın vücudunda bir et parçası vardır. O ıslah olduğu zaman bütün vücut ıslah olur. O fesada uğradığı zaman bütün vücut fesada uğrar. Dikkat edin o kalptir.” (Buhari, İman, 39; Müslim, Musakat, 107)
Yani bir insanın kalbi ıslah olursa; eli temiz olur haramlara uzanmaz. Ayağı temiz olur haram yerlere gitmez. Gözü temiz olur haramlara bakmaz. Kulağı temiz olur haram olan şeyleri dinlemez. Ağzı temiz olur haram olan şeyleri yemez. Güzel konuşur ve böylece fikri de düşüncesi de temiz olur. Çünkü kalp ıslah olmuştur.
Kalbi ıslah olan bir insan haramları kerih, çirkin görmeye başlar. İmanın tadını alır ve Allah azze ve celle’nin emrettiği bir şekilde yaşamaya başlar. Azaların ıslah olmasının yolu, kalbin ıslah olmasından geçer. Kalbin ıslah olmasının yolunu da, Allah azze ve celle ayet-i kerimede: “Kalbler ancak Allah’ın zikriyle mutmain olur.” (Ra’d; 28) buyurarak bizlere göstermiştir.
O halde, O’nun zikrini ihmal etmememiz gerekir. Kalbimize daima Allah azze ve celle’yi hatırlatmamız lazımdır.
Kalbimiz Tertemiz Olmalı
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem başka bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:
“Allah sizin suretlerinize bakmaz. Ancak kalbinize bakar.” (Müslim, Birr, 33; İbn-i Mace, Zühd, 9)
Kalp, Allah azze ve celle’nin nazargâhıdır. Allah azze ve celle kalplere bakıyor. O zaman kalbimize çok dikkat etmemiz ve O’nun razı olmadığı hiçbir şeyi bulundurmamamız gerekiyor. Bir zat bir evliyadan nasihat isteyince, o evliya şöyle demiştir:
“Allah azze ve celle senin kalbine baktığında, onda razı olmadığı bir şey görmesin.”
Bu nasihat, insan için yeterli bir nasihattir. Onun için kalbimizi daima temiz tutmaya gayret göstermemiz gerekir. Evet! Allah azze ve celle kalplere bakıyor. Ama rahmet nazarıyla mı bakıyor yoksa gazap nazarıyla mı? İşte buna çok dikkat etmek lazımdır.
Eğer kalp, Allah azze ve celle’nin sevmediği sıfatlarla dolarsa, ona gazap nazarıyla bakar. Onun için kalbimizi, Allah azze ve celle’nin razı olduğu sıfatlarla süslememiz lazımdır.
Abdulkadir-i Geylani rahmetullahi aleyh bir gün Bağdat sokaklarında talebeleriyle yürürken yol kenarında oturmakta olan, üstü başı perişan bir sarhoş onu durdurur ve:
“Ey Abdülkadir! Allah Kadir midir, değil midir?” diye sorar.
Abduldülkadir-i Geylani rahmetullahi aleyh tebessüm ederek:
“Evet, Kadirʼdir.” der.
Sarhoş ikinci kez:
“Ey Abdülkadir! Allah Kadir midir, değil midir?” diye sorar.
Abduldülkadir-i Geylani rahmetullahi aleyh tebessüm eder ve:
“Evet, Kadirʼdir.” der.
Adam üçüncü kez sorar:
“Ey Abdulkâdir! Allah Kadir midir, değil midir?”
Abdulkâdir-i Geylani rahmetullahi aleyh bu defa gözyaşlarıyla secdeye kapanır ve:
“Kadirʼdir, Kadirʼdir, Kadirʼdir!” der.
Sonra talebelerine o sarhoşu temizlemelerini ve ona ikramda bulunmalarını emreder. Bu konuşmaya şahit olan talebeler, Abdulkadir-i Geylani rahmetullahi aleyh’e sarhoşun ne sorduğunu ve onun verdiği cevapların manasını sorarlar. Abdulkadir-i Geylani rahmetullahi aleyh de şöyle anlatır:
“Birincide bana; “Allah beni affetmeye Kadir midir, değil midir?” dedi. Ben de; “Kadirʼdir.” dedim.
İkincide; “Allah beni senin yerine koymaya Kadir midir?” dedi, ben de; “Evet, Kadirʼdir.” dedim.
Üçüncüde ise; “Allah seni benim yerime koymaya Kadir midir?” dedi, ben de korkumdan ağladım ve; “Kadirʼdir, Kadirʼdir, Kadirʼdir!” dedim ve secdeye kapanarak; “Allah’ım! Beni iman ve İslam üzere sabit kıl!” diye dua ettim.
İnsanoğlu hiçbir zaman kendi akıbetine güvenmemeli, kendini beğenmemeli ve gurura kapılmamalıdır. Hiç kimsenin akıbetinin ne olacağını bilmediğimiz gibi, kendi akıbetimizi de bilemeyiz.
Kalp Kırmamalıyız
Şimdi kalple ilgili çok daha farklı bir şey daha söyleyeceğim. Önce şöyle bir örnek getireyim. Bizim komşu ile ilgili İslam’da ciddi bir hukukumuz vardır. Resul-ü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyuruyor:
“Cebrail bana komşuya iyilik etmeyi o kadar tavsiye etti ki, neredeyse komşuyu komşuya mirasçı kılacak sandım.” (Buhari, Edeb 28; Müslim, Birr 140-141)
Sahabe-i Kiram’ın Yahudi ve Hristiyan komşuları olurdu. Bir yemek yaptıkları zaman o yemeğin kokusu komşusuna da gidecek diye, yemeği fazladan yaparlar ve bir tabak da Yahudi ve Hristiyan olan komşularına gönderirlerdi. Komşuluk hukukuna bu kadar dikkat ederlerdi. Ama Sahabelerin gayrimüslimlerle olan diyaloğu, komşuluk ve İslam’a davet üzerineydi.
İmam-ı Rabbani rahmetullahi aleyh şöyle demiştir:
“Kalp, Allah azze ve celle’nin komşusudur. O’nun Zat’ına kalpten daha yakın bir şey yoktur. O halde ister mü’min olsun ister gafil, kalbe eziyet etmekten sakınınız! Çünkü komşu gafil de olsa himaye edilir. Aman uzak durun! Zira küfürden sonra, kalbe eziyet etmek kadar Allah-u Teâlâ’nın incinmesine sebep olan başka bir günah yoktur. Zira kalp, Allah-u Teâlâ’ya yaklaşabilen varlıkların en yakınıdır.”
Allah azze ve celle ayet-i kerimede şöyle buyuruyor:
وَاعْلَمُٓوا اَنَّ اللّٰهَ يَحُولُ بَيْنَ الْمَرْءِ وَقَلْبِه۪
“Allah kişi ile onun kalbi arasına girer.” (Enfal; 24)
Buradaki o derin manayı iyi anlayalım. İmam-ı Rabbani rahmetullahi aleyh, kanaatimce bu sözleri, bu ayet-i kerimeye binaen söylemiştir. Müslüman; mümin veya kafir de olsa hiçbir insanın kalbine eziyet etmemelidir.
Bir insanın kalbine eziyet edersen, onu İslam’a davet edemezsin ve onun hidayetine vesile olamazsın. Çünkü o senden nefret ettiği için, hakikati göremez. Ama ona eziyet ve zulmetmezsen, adaletinle onun gönlünü zaten fethetmiş olursun. İşte bunun için, İmam Rabbani rahmetullahi aleyh; “İster mü’min olsun ister gafil, kalbe eziyet etmekten sakınınız!” buyuruyor.
O halde kalp kırmaktan ve incitmekten çok sakınmak lazımdır. O’nun komşusu olduğu için de kalbimizi iyi muhafaza etmemiz lazımdır.
Ayet-i kerimede buyurulduğu gibi, kalbimiz için dua edelim:
رَبَّنَا لَا تُزِغْ قُلُوبَنَا بَعْدَ اِذْ هَدَيْتَنَا وَهَبْ لَنَا مِنْ لَدُنْكَ رَحْمَةًۚ اِنَّكَ اَنْتَ الْوَهَّابُ
“Rabbimiz! Bizi doğru yola ilettikten sonra kalplerimizi eğriltme. Bize tarafından rahmet bağışla. Lütfu en bol olan sensin.” (Al-i İmran; 8)
Allah azze ve celle hepimizin kalbini kendi dininin üzerine sabit kılsın. Bizleri bir göz açıp kapayıncaya kadar bile olsa nefsimize teslim etmesin ve sırat-ı müstakimden ayırmasın.

REKLAM ALANI
REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ