MANEVİ GÜNDEM – Kadir Gecesi ve İtikaf
MANEVİ GÜNDEM
Kadir Gecesi ve İtikaf
Mertkan KARACA
Ebû Hüreyre radıyallahu anhden rivayet edildiğine göre Hazret-i Peygamber şöyle buyurdu:
“Faziletine inanarak ve karşılığını Allah’tan bekleyerek Kadir Gecesi’ni değerlendiren kişinin geçmiş günahları bağışlanır.” (Buhârî, İman 25)
Allah-u Zülcelâl’in geceler arasında en mukaddes tayin ettiği gece Kadir Gecesi’dir. Bu gece; Kur’an-ı Azim’üş-Şan’ın indirilmeye başlandığı gecedir. Bu husus Kur’an-ı Kerim de şöyle ifade edilir:
“Biz onu (Kur’an-ı kerim’i) Kadir gecesinde indirdik. Bilir misin nedir, Kadir gecesi? Kadir gecesi bin aydan hayırlıdır. O gece melekler ve ruh, Rablerinin izniyle her bir iş için inerler de inerler. O gece tan yeri ağarıncaya kadar esenlik (selam) doludur.” (Kadîr; 1-5)
Kadr kelimesi sözlükte “güç, hüküm, değer, şeref” gibi anlamlara gelir. Allah-u Zülcelâl Kur’an’ın bu gecede indirilmesinin geceyi şereflendirdiğini ve kadrini yücelttiğini ifade etmek üzere ona bu ismi vermiştir.
Surede Kadir gecesinin hangi gece olduğu bildirilmemiş ama hususiyetleri haber verilmiştir: Kur’ân-ı Kerîm’in indirilmeye başladığı bu gecede meleklerle Ruh yeryüzüne inmektedir. Tan yeri ağarıncaya kadar bu gece müminler için selâmet vesilesidir.
Bu hususta İbni Abbas radıyallahu anhten rivayet edilen bir hadis-i şerifte şöyle buyurulmaktadır:
“Kadir gecesi olduğu zaman, Allah-u Teâlâ Cebrail aleyhisselama yeryüzüne inmesi için emir verir. Cebrail aleyhisselam yere indiği zaman Sidre-i Münteha melekleri onunla beraber inerler. Onların sayısı yetmiş bin melektir. Bunların ellerinde nurdan sancaklar da vardır. Hepsi yere indikten sonra; Cebrail kendi sancağını, diğer melekler de kendi sancaklarını şu dört yere dikerler: Kâbe-i Muazzama’ya, Peygamber Efendimizin mübarek kabrine, Kudüs’teki Mescid-i Aksa’ya, Tur-u Sina’daki mescide. Sancaklarını diktikten sonra; Cebrail diğer meleklere şu emri verir: ‘Çevreye dağılın. ’ Dağılırlar. Mümin erkeğin ve mümin kadının bulunduğu her eve, hücreye, odaya, gemiye girerler. Ancak bir evde: Köpek, domuz, şarap (alkollü içkiler), haram yoldan cünüp olan ve heykel var ise oraya girmezler. Oralarda tesbih, takdis, tehlil okurlar; Muhammed Ümmetinin bağışlanmasını dilerler. Tan yeri ağarıncaya kadar böyle devam ederler. Sonra Sema’ya dönerler. Sema’ya yükseldikleri zaman, dünya semasında duran melekler onları karşılar ve sorarlar:
“Nereden dönüyorsunuz?” Şu cevabı verirler:
“Biz dünyada idik. Çünkü bu gece Muhammed Ümmetinin Kadir gecesidir.” Dünya semasında duran melekler tekrar sorarlar:
“Allah-u Teâlâ onlara ve ihtiyaç duydukları şeylere karşı ne hüküm verdi?” Cebrail aleyhisselam şu cevabı verir:
“Allah-u Teâlâ onların yararlı kimselerini bağışladı; yaramaz kimselerine de şefaatçi kıldı.” (Abdulkadir-i Geylani kuddise sırruh, Gunyet’ut-Talibin)
Bu surede verilen müjdelerden biri de şudur ki; bu mübarek geceyi değerlendirmek bin aylık bir ömrü hayırla geçirmiş olmaya sevap yönünden denk tutulmuştur. Bu hususta Ali bin Urve radıyallahu anhden nakledildiğine göre:
“Bir gün Rasûlullah aleyhisselatu vesselam İsrail oğullarından dört kişinin Allah’a seksen yıl ibadet edip bir göz açıp kapayacak süre isyan etmemiş olduğunu haber verdi. Bunların Eyyup aleyhisselam, Zekeriya aleyhisselam, Hezekial aleyhisselam ve Yuşa bin Nun aleyhisselam olduğunu bildirdi. Rasûlullah’ın ashabı buna hayran oldular. Cebrail aleyhisselam gelip dedi ki: ‘Allah-u Teâlâ senin ümmetine daha iyi bir şey indirdi. O da kadir gecesidir. ‘Doğrusu Biz, onu Kadr gecesinde indirdik. Kadr gecesinin ne olduğunu bilir misin? Kadir gecesi; bin aydan daha hayırlıdır.’ ayetini okudu. Bu; senin ve ümmetinin hayran olduğunuz şeyden daha üstündür, dedi. Ali bin Urve der ki: Rasûlullah aleyhisselam ve ashabı bunun üzerine çok sevindiler. ” (İbn-i Kesir, c. 15, sh. 8540)
İmam Malik hazretlerinin Muvatta adlı hadis kitabında naklettiğine göre Rasûlullah aleyhisselatu vesselama geçmiş ümmetlerin ömürleri gösterilmişti. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem kendi ümmetinin ömürlerini kısa görerek eski ümmetlerin uzun ömürde yaptıkları amellere yetişememelerinden endişe etmişti. Allah-u Teâlâ da ona Kadir gecesini verdi ve onu diğer ümmetlerin bin ayından daha hayırlı kıldı. Bu rivayetlere göre bin ayın tahsisi seksen küsur senenin bu ümmet içinde bir insan için çoğunluk itibariyle uzun bir ömür olmasına işaret demek olur. ”(Elmalılı Hamdi Yazır, Hak Dini Kuran Dili, c. 9, sh. 341)
Bu gibi birçok hadis-i şeriflerin haber verdiği gibi Kadir gecesi çok müstesna bir fırsattır. Bu büyük fırsat, birçok rivayetlere göre Ramazan ayının son on günündeki tek rakamlı geceler içinde gizlenmiştir.
Hz. Âişe radıyallahu anhâ’dan rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
“Kadir gecesini Ramazan’ın son on günündeki tek gecelerde arayın!” (Buhârî, Leyletü’l-kadr 3)
Çeşitli kaynaklarda Kadir gecesinin 19. 21. 25. Ve 27. Gece olduğu bildirilmiştir. En kuvvetli görüş, İbn-i Abbas radıyallahu anh’ın rivayetiyle 27. Gecesi olduğuna dair görüştür. Ancak alimler kadir gecesinin gizli olduğunu unutmayıp, Ramazan ayının son on gecesini ihya etmeyi tavsiye etmişlerdir.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem de öyle yapmıştır. Hz. Âişe radıyallahu anhâ annemiz şöyle demiştir:
“Ramazan ayının son on günü girdiğinde Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem geceleri ihyâ eder. Ev halkını uyandırır, ciddiyetle ibadete soyunur ve eşleriyle ilişkiyi keserdi.” (Buhârî, Leyletül-kadr 5; Müslim, İ’tikaf, 7)
Teravih Namazı Geceyi İhya Eder
Kadir Gecesinin hangi gece olduğunun açıklanmayıp Ramazan’ın son on gününde aranmasının tavsiye edilmesi ona güvenip diğer zamanlarda amel yapmayı terk etmemek içindir. Hatta bazı alimler Ramazan’ın başından sonuna bütün geceleri ihya etmeyi tavsiye etmişlerdir.
Her Ramazan gecesi teravih namazını kılmak da Kadir gecesini ihya etmekten bir hisse almayı sağlar. Günlük virdlerini çeken, mukabele okuyan ve gece sahura biraz erken kalkıp teheccüd namazı kılan, ardından el açıp dua eden bir kişi geceyi boş geçirmemiş olur.
Kadir gecesini ihya etmek demek kalbi namazla, dua ile, zikir ile diriltmek demektir. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem:
“Rabbini zikredenle etmeyenin hâli diri ile ölünün hâli gibidir.” (Buhârî, Deavât, 66) buyurmuştur.
Esasen bir mümin bütün sene boyunca kalbini ihya etmenin derdinde olmalı, bu dönemi de derece kazanmak için bir fırsat olarak görmelidir.
Kadir gecesini değerlendirmenin en güzel yolu, nefis muhasebesi yaparak, farkında olduğumuz olmadığımız bütün hata ve günahlarımız için istiğfar etmektir.
İstiğfar etmek bir ibadettir hem de ibadetin en güzelidir. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem günahlardan korunmuş olduğu halde Allah-u Zülcelâl ona:
“Hemen Rabbini överek tesbih et ve O’ndan mağfiret dile. Çünkü O, tevbeleri çok kabul edendir.” (Nasr, 3) buyuruyordu. Çünkü Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem devamlı derece kat ettiği ve mertebesi yükseldiği için, daha evvelki derecede işlediği amelleri için dahi istiğfar ediyordu.
İstiğfar aynı zamanda en iyi duadır. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem;
“Kim istiğfâra devam ederse, Allah onun hüznünü giderir, sıkıntısına kapı açar ve ummadığı yerden rızıklandırır.” (Ebû Dâvûd, Vitr, 26) buyuruyor.
Bunun yanında bilhassa Ramazan ayında oruçluyken istiğfar ve dua etmek çok makbuldür. Çünkü oruçlunun bir dua hakkı vardır. Allah-u Zülcelâl oruçlunun ağız kokusunu sevdiğini bildirmiştir. Yani bu çok dua etmesini sevdiğini haber vermektedir.
Ramazan gün ve gecelerinde Kur’ân-ı Kerim okumak çok daha ihlaslı ve feyizlidir. Allah-u Zülcelâl’in Resulüne, “Gecenin yarısında kalk (namaz kıl), yahut bundan biraz eksilt. Veya bunu artır ve ağır ağır Kur’ân oku.” (Müzzemmil, 3-4) emri, geceleri Kuran okumanın veya kıyamda uzun uzun okuyarak teheccüd namazı kılmanın her Müslüman için örnek alınması icab eden bir sünnet olduğunu bildirir.
Alimleri bu âyetin tefsirinde şöyle demiştir: “Allah gece namazını emredince, peşinde Kur’ân okumayı zikretti. Efendimize, okuyacağı Kur’ân’ı yavaş yavaş okumasını emretti ki, kalbi tam bir huzura kavuşsun, âyetlerin mânâlarını düşünsün, istiğfar âyetlerini okuduğunda istiğfarda bulunsun, va’d ve vaîd âyetlerini okuduğunda korku ve ümit meydana gelsin, kıssa ve darb-ı meselleri okuduğunda ibretler alsın, böylece kalbi Allah’ın marifetiyle nurlansın.” (Lübâbü’t-Te’vil, 4/165)
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem de gecelerini Kur’ân-ı Kerim okuyarak ihya edenlere şöyle müjde veriyor:
“Allah, geceleyin Kur’ân okuyan bir kula kulak verdiği kadar hiçbir şeye kulak verip dinlemez. Allah’ın rahmeti, kul namazda olduğu müddetçe kulun başı üstüne saçılır.” (Tirmizî, “Sevâbu’l- Kur’ân”, 17, HN: 2913)
Bilhassa itikâfta yani mescide kapanarak çok istiğfâr etmek, çok zikretmek, çok ibadet etmek en güzel ihya etme şeklidir.
İtikaf Sünnettir
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem Ramazan ayının son on gününde itikafa girerdi. Efendimiz’in terk etmediği sünnetlerinden biri de itikâfa girmekti. Hatta Tabiîn âlimlerinden İbn-i Şihâb ez-Zührî rahmetullahi aleyh’in itikâfı vâcib kabul ettiği ve dinen geçerli bir mazereti olmadan îtikâfı terk etmeyi uygun görmediği bildirilir. Fakat diğer mezheb imamları; Peygamber sallâllâhu aleyhi ve sellem Efendimiz zamanında itikâfa giren sahâbeler olduğu gibi girmeyenlerin de olduğunu, onlara vâcib bir amel gibi emredilmediğini göz önüne almışlar ve sünnet-i müekkede olduğunu söylemişlerdir.
İtikâfa özellikle Ramazan ayının son on gününde girilmesi, Kadir Gecesi’ni arama sünnetine de işaret eder. Çünkü itikâf dünyevi meşgaleleri bırakıp Allah’ın evi olan mescitlere sığınmaktır. İbâdet, zikir ve tefekkürde yoğunlaşmak için bütün nefsani arzu ve meşguliyetlerden sıyrılmaktır.
İtikâfa giren kimsenin, gücü yettiği kadar sâlih amelle meşgul olup gereksiz şeyler konuşmaması esastır. İtikâf, sadece mekân olarak camide durma hâli değildir; orada cep telefonu ve benzeri dijital araçlarla konuşup yazışmalardan da uzak durmak gerekir. Yoksa o hakikî bir itikâf olmaz. Eğer iradenize güvenebiliyorsanız; sohbet, Kur’ân-ı Kerim tilâveti ve benzerlerini dinleyebilirsiniz.
Çalıştığı için itikafa giremeyen ve fazla ibadet etmeye gücü yetmeyen kişiler de en azından cemaate devam etmekle geceyi ihya etme sevabından hisse alabilir. Bu hususta Peygamber Efendimiz ‘in, yatsı namazını cemaatle kılan kimsenin gecenin yarısını, sabah namazını cemaatle kılanın ise gecenin tamamını ihyâ etmiş sayılacağına dair bir beyânı da nakledilmiştir. (Müslim, Mesacid 260; Ahmed b. Hanbel, Müsned, I, 58, 68)
Bazı hadis kaynaklarında nakledilen:
“Yatsı ve sabah namazlarını Ramazan ayı boyunca cemaatle kılan kimse, Kadir Gecesi’ni ihya etmiş olur.” (Beyhaki, Şuabu’l-iman, 3/340) hadis-i şerifi de güzel bir müjdedir.