Kınanmaya Razı Olmayan Felah Bulamaz
Kınanmaya Razı Olmanın Fazileti
Kardeşlerim! İnsanlar kınanmaktan hoşlanmıyor, eleştirilmekten kaçınıyor ve nefret ediyorlarsa da siz, Allah-u Zülcelal’i murakabe ediniz ve onların aksi davranınız…
Kınanmaya razı olmak için gayret ediniz; çünkü Allah-u Zülcelal’in izni ile sadakat ve kurtuluş bundadır.
Kınandığınız zaman, nefsinizi gözden geçiriniz; çünkü kınanmaya karşı duyulan acı, derhal kalbe sirayet eder. Nefiste kınanmaya karşı hoşnutsuzluk her an mevcuttur ve çok az insan bundan kurtulabilir.
Kardeşlerim! Kınanma karşısında hoşnutsuzluk hissetmekle imtihan olduğunuzda, hemen sabır ve rıza göstermeye, kızgınlığı def etmeye çalışın. Çünkü kendini beğenmişlik, kınanacak vasıflardandır; eleştiren kişiye karşı kızgınlık ve kine neden olur, kibre götürür. Allah cümlemizi bundan muhafaza etsin.
Eleştirilmekten hoşlanmayanlar…
Kınanmadan hoşlanmayan kişi, kendi nefsini büyük gören, kötülüklerini görmeyen, eleştirildiği şeyleri hak etmediğini sanan kimsedir. Bunların hali, üstünün pis olduğunu kabul etmeyen tuvalet temizleyicisinin haline benzerler, pislik içerisindedirler; ama kendilerine, “Üstün başın pislik içerisinde, temizlen!” denildiğinde zorlarına gider, gururlarına dokunur ve bunu söyleyenden nefret ederler.
Allah’a yemin olsun ki, günahlarla kirlenmiş insan, tuvalet temizleyicisinden daha çok pisliğe bulanmış durumdadır. O halde, dünyada ve ahirette gizli ve açık her türlü kınamayı hak etmelerine rağmen, eleştiriye karşı onları bu kadar kızdıran şey nedir? Ne kadar büyük bir hüsranda olduklarını bir bilseler!
Oysa Allah onu, “kendini büyük görsün” diye yaratmış değildir! Böyle yaptığında, Rabbi katında hakir olur, değer kaybeder. Tavsiyem şu ki, kınanma ile imtihan olduğunuz, nefislerinizin kınanmayı hoş karşılamadığı durumlarda, sakın sizi kınayan kimselere kızmayın, aksine söylenenleri düşünüp ibret almaya bakın!
Kardeşim! Aklını kullan ve söylediklerimi iyi düşün, nefsinin şan şöhret konusunu tekrar gözden geçir.
Kınayanın kınanana üstünlüğü
Bilmez misin ki, seni kınayan kimse, mutlaka şu üç özellikten birine sahiptir:
Birincisi, sana nasihat olsun diye kınıyordur, seni düşünüyordur ki, bu durumda, çok yüce bir niyet sahibidir ve senin ona itaat etmen gerekir. Seni düşündüğü için eleştiren birine neden kızasın ki? Doğrusu amacı sadece sana nasihat etmek olan birine kızmakla başına gelen musibeti iyice büyütmüş olursun.
İkincisi, sana nasihat için değil, fakat sende var olduğunu bildiği bir kötü özellikten dolayı seni kınıyor ve bu özellik, senin dinine zarar verecek diye endişe ettiği için onu ifşa ediyordur. Bu durumda, eğer bu kişinin söyledikleri doğruysa ona hiç kızmaman ve hakikati kabul etmen gerekir. Ayrıca bu dünyada rezil olduğun gibi ahirette de rezil olmamak için derhal tevbe etmen ve söz konusu özelliğini gidermen gerekir.
Eğer nefsinin bu kusurlarını gidermeye çalışırsan, seni kınayan kimselere kızacak vakit ve fırsat bile bulamazsın; fakat eğer hakkı kabul etmekten kaçınır, gerçeği reddedersen, sınırsız kudret sahibi olan Rabbinin gazabına maruz kalırsın. Allah-u Zülcelal cümlemizi böyle bir şeyden muhafaza etsin.
Üçüncüsü de adam Allah Azze ve Celle’ye karşı cüretkâr ve günahkârdır, sana kötülük ediyor, hakaret ediyor ve iftira atıyordur. Böyle kişi, zaten en büyük kötülüğü kendi nefsine yapmaktadır. Senin hakkında söylediği iftiralar ise işlediğin günahların bir nevi kefareti gibi olur ve senin için büyük bir ödül değerindedir.
Kardeşlerim! Kınanmanın değerini biliniz. İlim ehli bir zatın bu hususta şöyle dediği rivayet edilir: “Düşmanından kazandığın sevaplar, dostundan kazandığından çoktur.”
Çünkü dostun senin için dua eder, bu dualar belki kabul edilir. Düşmanın ise sana kötülük eder, hakkında gıybet eder. Bunlar ise onun sana gönderdiği saf ve tertemiz iyilikler, sevaplar gibidir. Sen ‘Allah’ım, onu helak et!’ diye dua edersen Allah senin bu tavrından razı olmaz. Bu yüzden, “Allah’ım, onu ıslah et, ona tevbe nasip et ve onu bağışla” diye dua etmelisin. Bu durumda sana çokça sevap yazılır.
İşte bunlar, sana düşmanından gelen yararlardır. Düşmanın sana kendi iyiliklerini kazanma imkânı tanımıştır ki bu iyilikler, kıyamet günü sana çok muhkem bir durum sağlayacaktır. Bu sebeple, kınanmanın ve seni kınayan kişinin sana dinî açıdan olan yararı, övülmekten ve seni öven kişiden gelecek yarardan daha çoktur.
Kardeşim! Seni kınayan ve dedikodunu eden kişiyi affet! Çünkü senin onu affetmen, ona karşılık verip de Allah katında çirkin bir duruma düşmenden çok daha hayırlıdır. Zira sen, ondan hakkını almaya ve sana yaptığı bu kötülükten dolayı onu sıkıntıya sokmaya çalışırsan Allah-u Zülcelal’de seni, günahlarından dolayı ağır bir şekilde hesaba çeker, senden hakkını ister. O zaman da seni kınayan kimseden daha kötü bir duruma düşmüş olursun.
Yazık sana! …
Kaldı ki, melekler ve peygamberler kadar temiz ve günahlardan beri olsan bile, yine de Allah’ın emrine uyup affı tercih etmelisin; çünkü Allah affetmeyi farz kılmış, öfkelerini tutup insanları bağışlayanları övmüştür. Üstelik pek de melekler gibi günahsız değilsin, Allah bilir ne günahların var!
Yazık sana! Sakın şeytana aldanıp da uğradığın eleştirilerde mazlum olduğunu düşünme! Gurura kapılıp da kınanmaya rıza göstermekten kaçınma, seni kınayana, eleştirene kin besleme!
Yazık sana! Kınandığın ve eleştirildiğin hususlarda gerçekten de suçsuz olsan bile benzer başka hususlarda, Allah-u Zülcelal’in insanlardan gizlemiş olduğu günahların yok mudur? O halde, sakın kendini sütten çıkmış ak kaşık gibi günahsız görme! Cahiliyeye özgü kibir ve hamiyet duygularına kapılma, yoksa Allah seni kendi haline bırakır, layık olduğun rezillikle yüz yüze koyar. Bu durumda günahlarınla baş başa kalır ve kendini öylesine kınamaya başlarsın ki, seni kınayanlara gücenecek halin kalmaz!
Ey kendi nefsini matah bir şey zanneden zavallı! Söylediklerimi iyi düşün! Şunu bil ki, Allah Celle Celaluhu bu konuda bizlere işin özünü öğretmektedir. O halde övülme durumunda da kınanma durumunda da gerekli dersi ve ibreti almaya bak! Çünkü bunların her ikisi de birer imtihandır. Allah, bizim gibilerin övgüye layık olmadığını, aksine kınamayı hak ettiğimizi bilir; çünkü bizim nice günah ve kötülüklerimizi bilmektedir.
Övülmek daha kötüdür
Aklı başında olan ve öğütlerden nasibini alan kimse için övülmek, eleştirilmekten daha kötüdür; çünkü böyle kimseler övülmenin kendilerine dinî açıdan zarar vereceğini bilirler. Ayrıca Allah övülmeyi sevenleri sevmez.
İşte böyle bir kimse, kınanma ile imtihan edildiği vakit, kınandığından daha fazla günah ve kötülüğü bulunduğunu, yapması gereken şeyin kınayana kızmak değil, tevbe etmek olduğunu iyi bilir. İşte, bizlere bütün bu nasihatleri veren ve kusurlarımızı bize öğreten kimse, kızılmayı değil, teşekkür edilmeyi hak eder.
Kardeşim! Eğer bu öğütlerimi iyi düşündüysen şunu anlamış olmalısın ki, aslında kendi nefsinle ilgilenip günahlarını hesaba kattığın ve onlardan tevbe etmeye çalıştığın vakit, seni kınayanlara kızma ve gücenmeye vakit dahi bulamayacaksın.
Her daim Allah-u Zülcelal’i, seni her an gözetlediğinin şuuruyla murakabe et, seni kınayan kimselere kızmak ve kin duymakla kazanacağın günahlardan kork! Günahlarını gözlediği ve mükemmel nimetler bahşettiği için her zaman Allah’a karşı derin bir huşu ile yalvar, unutma ki, Allah-u Zülcelal’in riayetinden olduğun, nimetlerinin değerini bilip şükrettiğin, kusur ve günahlarını itiraf edip Hakk’a boyun eğdiğin sürece hep hayır içinde olacaksın.
Böylesi, İlahî rızaya daha yakındır, kıyamet günü hesap için insanların durdurulduğu yerde, Allah’ın ve meleklerin övgüsüne mazhar olmaya ve veli kullar zümresine dâhil edilmeye daha layıktır.
Yazar: Haris el-Muhasibi