Kıyametin Dehşetini Unutmayalım
HİKMET PINARI
Hayrünnisa Hanım
“Ey Rabbim! Zat’ının Celaline ve Hâkimiyetinin azametine layık şekilde Sana hamd olsun”
Resûlullah sallallahu aleyhi vesellem şöyle buyurmuştur:
“Dört şey şekavet (hüsran) alametidir: Gözün kuruması (günahlarına ağlamamak), kalbin katılaşması, tûl-i emel (dünyada hiç ölmeyecek gibi planlar yapmak), dünyaya karşı hırs göstermek.” (Camiu’s-sağir, h.no: 921)
Bir alim şöyle buyurmuştur: “Günahların çokluğu ölümü unutmaktan, ölümü unutmak çok uzun yaşamayı istemekten kaynaklanır. Uzun yaşamayı istemek ise şiddetli hırstandır. Şiddetli hırs ise dünya sevgisinden kaynaklanır. Dünya sevgisi ise bütün hataların başıdır.”
İlki gözlerin kuru olmasıdır. Alimlerden biri Allah için akıtılan göz yaşını şöyle tarif etmiş:
“Nasıl abdest azalarımızın temizlenmesine vesile oluyorsa Allah için akıtılan gözyaşı da kalbin abdestidir.”
İnsanın gözyaşını akıtmaması kalbin katılaşmasına sebep olur. Kalp katılaştığı zaman gözyaşları da kurur. Bunları birbirine bağlayan şey emelin uzun olmasıdır. Yani dünya hayatında çok yaşamayı istemek sürekli dünyaya dair planlar yapmaktır.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin yukarıdaki hadisi şerifi için:
“Gözlerin kuruluğu kalbin katılığına bağlıdır. Kalp katılaştığı zaman merhametten şefkatten, nasihatten, vaazdan, meydana gelen olaylardan alınacak olan ibretlerden, derslerden eksik kaldığı, kalp kapandığı zaman gözler de kurur. Gözler kalbin tercümanıdır. Kalbin katılığı günah çokluğundandır. Günahların çokluğu ise ölümü unutmaktandır.” İzahı yapılmıştır.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem bir hadis-i şerifinde şöyle buyuruyor:
“Size biri susan, diğeri konuşun iki nasihatçi bıraktım. Susan nasihatçi ölüm, konuşan ise Kur’ân-ı Kerîm’dir.” (Tirmîzî, Menakib, 31)
Dünyaya dair çok plan yapmaktan insan ölümü unutur, ölümü istemez. Kanaat sahibi olmamak insanı hırsa sevk ettirir. O hırs da insana çok uzun yaşama isteği verir.
İlim meclislerinde bulunmamız, sohbet etmemiz, emri bil maruf nehyi anil münker yapmamız bizim bir özelliğimizden değildir. Bu, Allah’ın üzerimizde olan bir merhametidir. Bunların kıymetini bilerek tutunmaya gayret edelim. O nimetlerin kıymetini bilip şükrünü eda ettiğimiz zaman Allah nimetlerini artıracaktır.
Allah-u Zülcelal Beyyine suresi 7. ve 8. ayeti kerimelerde:
“İnanan ve güzel amel işleyenler de insanların en hayırlılarıdır.”
“Yaratılmışların en şerlileri ise iman etmeyip inkâr edenlerdir,” buyuruyor
Kıyamete Hazırlanalım
Kur’an’ı Kerimde Beyyine suresinden sonra Zilzâl suresi gelir. Allah-u Zülcelâl burada sanki kafirleri böyle bir gün beklediğini, iman etmiş kimselerin de böyle bir güne hazırlanması gerektiğini buyurmaktadır.
Zilzâl suresi kafirler için inanmadıklarından dolayı bir tehdittir, müminler için de kendilerini hazırlamaları için bir ikazdır.
Zilzâl suresi kıyametten bahseder. Allah-u Zülcelâl kıyametin örneklerini, depremler, seller, vb., bize bu dünyada gösteriyor, yaşatıyor ki ahirette bizi nelerin beklediğini daha iyi anlayalım.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem: “Zilzâl Suresi Kur’an-ı Kerim’in yarısına denktir’’ buyurmuştur. Çünkü bu surede hem dünya hem de ahiret ahvalleri anlatılıyor.
Zilzâl (zelzele) ahiret ahvalidir.
Zilzâl suresinin 1.ayeti kerimesinde:
“Yeryüzü büyük bir sarsıntıyla sarsıldığı zaman.” Buyurulur.
Ayette geçen kelimesi kelimesine izafe edilmiş yani birbirini tamamlamış. kelimesi kendi başına bir anlam ifade etmez, nın yapıştığı her kelimede geçen olayın kesin tahakkuk olacağının bir işaretidir.
Buna örnek olarak:
İnşikak suresi 1. Ayet: “Gök çatladığı zaman.”
İnfitâr Suresi 1. Ayet: “Gök yarıldığı zaman.”
Tekvîr Suresi 1. Ayet: “Güneş dürüldüğü zaman.”
Vâkı’a Suresi 1. Ayet: “Vâkı’a (büyük olay, Kıyamet) vuku bulduğu zaman!..”
Bunların hepsi kıyameti anlatan, kıyametin de tahakkuk olacağını kesin bildiren ayet-i kerimelerdir. Bu, kelimesindeki sırdır.
Allah-u Zülcelal bu ve benzeri ayetlerde kıyametin kesin bir şekilde tahakkuk edeceğini, kıyametten sonra hesaptan, mizandan, kitapların sağ ya da sol tarafından verileceğinden, Cennetten, Cehennemden ve Cehennemin dehşetinden bahsediliyor ki kul kendini bunlara hazırlasın, gafil kalmasın.
Kur’an-ı Kerim’de anlatılanları hikâye gibi algılamamak lazım. Allah-u Zülcelâl Kur’an’da buyrulan şeylerin kesin ve şiddetli bir şekilde tahakkuk edeceğini haber veriyor.
Depremden İbret Alalım
Zilzâl Suresi ismini 1. ayette geçen
(sarsıntı) kelimesinden alır. Dünyada yaşanan depremler bunun bir örneğidir. Ama bu depremler kıyamette vuku bulacak depremlerin şiddeti ile karşılaştırılamaz. Allah-u Zülcelal dünyadaki depremlerle kullarını kendilerini nasıl bir günün beklediği hususunda ve kendilerine çeki düzen vermeleri hususunda uyarıyor.
Bir deprem olduğu zaman insanoğlunun canıyla malıyla dikmiş olduğu ve büyük bir sevgi beslediği o binaları gözünün önünde yok olup gider. Yaşadığı dehşetin şiddeti aylarca, yıllarca psikolojisini bozar. Bu tür olayların hepsi insanın zayıflığının, Allah-u Teâlâ’nın ise azametinin işaretleridir.
Kıyamet sarsıntısı ise gerçekten çok korkunçtur:
“Ey insanlar! Rabbinize karşı gelmekten sakının. Çünkü kıyâmetin sarsıntısı gerçekten çok korkunç bir şeydir.” (Hac; 1)
Bu dehşet verici hadiseleri gören insan, “Buna ne oluyor böyle!” diyerek korku ve şaşkınlık içinde akılları başlarından gider. Âyet-i kerîmede şöyle buyrulur:
“Onu göreceğiniz gün, dehşetten her emzikli anne emzirdiği yavrusunu unutup terk eder, her hâmile dişi de karnındakini düşürür. İnsanları sarhoş görürsün, halbuki onlar sarhoş olmuş değillerdir, lâkin Allah’ın azabı pek şiddetlidir.” (Hac, 2)
Zilzal 2. Ayet:
“Yer içindeki ağırlıkları (hazine ve ölüleri) dışarı attığında.”
Ayette geçen “ağırlıklar” kelimesi Taberî ve İbn Kesîr’e göre yerin karnındaki (kabirlerdeki) ölüleri anlatır. Bu halin Sûr’a ikinci üfleyişle meydana geleceğini söylemişlerdir.
Yerküresinin kendi içinde sakladığı çeşitli maden ve hazineleri atacağı görüşünü esas aldığımız takdirde bu yer sarsıntısının Sûr’a birinci üfleyiş olarak kabul etmek gerekir.
Hadiste şöyle buyrulmuştur: “Yer, altın ve gümüş sütunlar gibi, ciğerparelerini yani kıymetli şeylerini atar. Katil gelir ve: “Bunun için katil oldum” der. Akraba ziyaretini kesen gelir ve: “Bunun için akraba ziyaretini kestim,” der. Hırsız gelir, “Bunun için elim kesildi,” der. Sonra bir şey almadan onu bırakırlar.” (Tirmizî, Fiten, 36)
Zilzal 3. Ayet:
“Ve insan, “Ne oluyor?” dediği zaman.”
İnsanlar büyük bir şaşkınlık içerisinde “Ne oluyor!” diyecek. Bu şaşkınlığın ifadesidir.
Yasin suresi 52.ayet:
“Kafirler diyecek ki “Yazıklar olsun bize” “Kim kaldırdı bizi buradan.”
Müminler onlara cevaben diyecekler ki: “Bu Rahman’ın vaadiydi.” O gerçekleşecek bir vaad idi. Size gönderilmiş olan o peygamberlerin, o ilimlerin, haberlerin hepsi doğruydu. Siz şimdi onu yaşıyorsunuz.
Zilzâl Sûresi 4 ayet:
“İşte o gün, yer, Rabbinin ona vahyetmesiyle kendi haberlerini anlatır.”
Zilzâl Sûresi 5 ayet:
“Rabbinin ona vahyetmesiyle” haber verecek?
Yasin suresi 65. Ayet:
“O gün onların ağızlarını mühürleriz; yaptıklarını bize elleri anlatır, ayakları da şahitlik eder.”
Allah’ın dilediği her şey şahitlik yapacak. Eğer Allah-u Zülcelal bir et parçası olan dili konuşturup insanın kendisini çok güzel ifade etmesini sağlıyorsa, cansız olan varlıkları da konuşturması O’na cc. hiçbir şey değildir.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem sahabeleri ile otururken bu ayeti kerimeyi okuduğunda şöyle buyurmuştur: “Yerin nasıl haber vereceğini biliyor musunuz?”
Sahabeler: “Allah ve Resulü daha iyi bilir.” Dediler.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki: “Yerin içinde barındırdığı haberler, Allah’ın her erkek ve kadın kulunun yer üzerinde işlediği amellere şahitlik edip şöyle demesidir: ‘Benim sırtımda filân ve filân günde şu ve şu amelleri işledin;” Evet yerin haberleri bundan ibarettir.” (Tirmizî, Tefsir 99)
O gün Cenâb-ı Hakk’ın ilhamıyla yeryüzü üzerinde işlenen bütün amelleri haber verecektir.
Seyda Hazretleri kuddise sırruh hep söylerdi: “Şimdi bize hesap soran yok. Bu bize hesap sorulmayacak değildir. Bize hesap sorulacak. Allah’ın huzuruna çıkarılacağız. Yediğimiz, içtiğimiz, konuştuğumuz yaptığımız her şeyden Allah bize tek tek hesap soracak.”
Bu ayeti kerime onun delillerinden bir tanesidir. Allah-u Zülcelal konuşturmak isterse her şeyi konuşturur. Fussilet suresi 20. Ayet:
“Oraya (kıyamet vaktine, hesap yerine) geldikleri zaman. Kulakları, gözleri ve derileri, yaptıkları amellere karşı onların aleyhine şahitlik ederler.”
“Onlar derilerine, “Niçin aleyhimize tanıklık ediyorsunuz?” diyecekler. Derileri de, ‘Her şeyi konuşturan Allah bizi de konuşturdu. Sizi başlangıçta yaratan O idi; yine O’na dönüyorsunuz” diye cevap verecekler.” (Fussilet; 21)
Allah-u Zülcelal en güzel şekliyle güzel ameller yapıp güzel şahitlikler kazanmayı bizlere nasip etsin.
Ameller Ortaya Çıkacak
Zilzâl Sûresi 6. Ayet:
“O gün insanlar fırka fırka kıyamete teşvik edilecekler.”
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemim, “Onlar yıldızlar gibidir,” buyurduğu, İslam’ı yayma konusunda dünyanın dört yanına yayılıp kendini feda eden sahabeler gibi iman ehli olanlar, hesap yerine fırka fırka gelineceği kıyamet gününde onlar uçarak gelecekler.
Bazıları binekli, bazıları yaya, bazıları da zincirli olarak gelecekler. Fırkadan kasıt budur. Herkes kendi amel ve inancına göre fırka fırka gelecek.
Niçin o şekilde gelecekler:
“Amellerini görmeleri için.”(Zilzal, 6)
Allah-u Zülcelâl kıyamette o amellerin hepsini gönderir ve insanlar dünyada yaptıklarını görmek için Allah’ın huzuruna fırka fırka çıkarlar.
Bununla ilgili olarak Yasin suresi 59. ayeti kerimede Allah Teala şöyle buyuruyor:
“Ey Mücrimler (günahkarlar)! Bugün siz (bir tarafa, mümin kullardan) ayrılın.”
Bu ayeti kerimeyi Allah dostlarından biri her okuduğunda, “Acaba ben mücrimler fırkasında mı olacağım yoksa müminler fırkasında mı olacağım” endişesiyle düşüp bayılırdı.
Şura suresi 7. Ayet:
“Bir grup cennette, bir grup da cehennemdedir.”
Zilzâl Sûresi 7. Ayet:
“Kim zerre kadar iyilik yapmışsa onu görür.”
Allah-u Zülcelal onu karşısına çıkaracak.
Zilzâl Sûresi 8. Ayet:
“Kim de zerre kadar kötülük yapmışsa onu görür.”
Bu ayeti kerime nazil olduğunda Hz. Ebu Bekir radıyallahu anh Rasûlullah aleyhisselatu vesselamın yanındaydı. Ayet nazil olunca hüngür hüngür ağlamaya başladı.
“Ya Resulullah! Bizim her amelimizin zerresi hayır olarak da şer olarak da görülecekse bizim halimiz ne olacak?” deyince Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem buyurdu ki:
“Senin bu dünyada çektiğin bütün sıkıntılar o karşına gelecek olan şerlerin hepsi içindir.” Yani o şerleri yok etmek içindir. (Taberi Tefsiri, Zilzâl suresi )
Ebu Said El Hudri radıyallahu anh bu ayeti duyduğu zaman Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin yanında ağladı, “Ya Resulullah! Bizim halimiz ne olacak? Her zerremiz yazılacaksa bizim kıyametteki halimiz ne olacak?”
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin cevabı müjde verir gibi, buyurdu ki:
“Kim iyi bir Müslüman olur da bir iyilik yaparsa her bir iyiliğine karşılık 10 kattan 700 kata kadar karşılığı yazılır. Ancak, bu kişi bir kötülük işlerse o kötülüğe de sadece karşılığı yazılır.” (Buhârî, İman, 35)
Bu, Allah-u Zülcelal’in üzerimizde olan merhametidir.
İbni Abbas radıyallahu anh bize zerreyi şöyle tarif etmiş: “Zerrenin ağırlığı güneşte kalkan toz kadardır. Nasıl ki o tozun tanecikleri bir ışık tutulunca görülür, işte zerre bir tane tozun ağırlığı miktarıdır.”
Bir tebessümü bile sadaka olarak kabul eden Allah-u Zülcelal kimseye zulmetmez. Sen hayır ve şer olarak ne yapmışsan, zerre dahi olsa Allah azze ve celle onu senin önüne getirecek. Bu nedenle Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem: “Bir hurmanın yarısı ile de olsa, kendinizi cehennem ateşinden koruyun.” (Buhârî, Edeb 34) buyurmuştur.
Bunların hepsi o zerrenin birer örnekleri, Allah-u Zülcelal’in üzerimizdeki nimetleridir.
İmam Sabuni rahmetullahi aleyh bu surenin tefsirini yaparken:
“Ben 19 Ağustos depreminde İstanbul’daydım. O depreme bizzat şahit oldum. Bu kitab (Et Tefsirül Vadıh El Müyesser) yazmamın hürmetine Allah beni ve yanımdaki arkadaşlarımı muhafaza etti.”
Zilzâl surenin tefsirini Haşr suresi 2. ayeti kerimesi ile bitiriyoruz.
“Akıl sahipleri ibret alın.”
Bunlar akıl sahiplerinin ibret alması içindir.