Mahşer Günü Kimseye Haksızlık Edilmez
İRFAN SOHBETİ / Seyda Feyzullah Konyevi -ks-
İnsanoğlu kıyamet gününde mahşer meydanında toplandıktan sonra Allah azze ve celle insanların hesabını görmeye başlayacak. Bunun için mizan kurulacak.
Geçen sohbetimizde mahşer konusunu işlemiştik. Allah azze ve celle bize ibret almayı nasip etsin. Her zaman dinlediklerimizle en güzel şekilde amel etmeyi nasip etsin inşallah. Bu hafta da mizandan, yani mahşer günü kurulacak teraziden bahsetmeye çalışacağım. Mahşer meydanındaki diğer merhaleden…
İnsanlar mahşer meydanında toplandıktan sonra ameller tartılacak. Bu tartı bizim bildiğimiz bir tartıya benzemiyor. Biz tartı dediğimiz zaman cisimlerin ağırlığını tartan, ölçen, biçen bir tartı aklımıza getiriyoruz değil mi? Ama bu öyle değil! Bu tartı cisim veya cisim olmayan her şeyi tartacak özelliğe sahiptir. Hatta daha çok amel tartacağı için hassas bir tartı ile manayı tartacak, amelleri tartacak. Senin kıldığın namazı tartacak, senin niyetini tartacak, senin mü’min kardeşine yaptığın tebessümü tartacak. Bu böyle bir terazi…
Şu anda “Nasıl böyle bir tartı olur?” diye aklınıza gelebilir ama biraz düşünürsek bu çağda bile bunun örneğini Allah-u Zülcelâl bize gösteriyor. Bir bilgisayar düşünün, her dosyanın ağırlığı, boyutu farklıdır. Ama dosya dosyadır, hepsi bir klasörden ibarettir, değil mi? Ağırlık olarak görülen bir ağırlık yok.
Mesele bunun da ötesindedir. Önemli olan Allah azze ve celle’nin kudretini kavrayabilmektir. Burada biz şu anda bilgisayarı belki örnek getirip bir kısmını anlayabiliriz. Kısmen, hepsini kavrayamayız. Ama bizden yüz sene önceki insanlar nasıl kavrıyordu? Her şeyden önce imanlarıyla kavrıyorlardı.
İşte o sahnede herkes tek tek hesaba çekilecek. Eğer bir kişi birine haksızlık yapmışsa, onun hakkı o haksızlık yapan kişinin sevaplarından alınacak. Birisi zulmetmişse, zalimin zulmü yanına kalmayacak. Orada mazlum O’nun yanında bir padişah gibi olacak. Çünkü zulmedenden hakkını alacak. Hakkını alırken zalimin sevabı varsa sevabını alacak. Sevabı kalmamışsa kendi günahını ona yükleyecek, neûzubillah. Allah azze ve celle ayeti kerimede şöyle buyuruyor:
“Kıyamet günü için adalet terazileri kurarız o zaman hiç kimse hiçbir haksızlığa uğratılmaz. Yapılan her işi hardal tanesi kadar da olsa adalet terazisine getiririz. Herkesin hesabını görmeye yeteriz.” (Enbiya; 47)
Herkesin hesabı tek tek görülecek. Milyarlarca insanın, hepsinin hesabı tek tek görülecek. Ama hesapsız cennete girecek olanlar da vardır. Onlar ki hesabı çok kısa bir şekilde hemen görülür. Çünkü zaten akıbeti bellidir. Onlar hesapsız bir şekilde, büyük bir ihtişamla meleklerin refakatinde cennete götürülecekler. Allah azze ve celle bizi onlardan kılsın.
Başka bir ayeti kerimede de:
“Her kim ki bir zerre kadar hayır işlemişse (yani bir atom tanesi kadar hayır işlemişse) onu(n karşılığını) görecek. Kim ki yine bir zerre kadar şer işlemişse (günah işlemişse) onu(n karşılığını) görecektir.” (Zilzal; 7-8)
Sadaka Kurtuluşa Vesiledir
Hazreti Resulü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem hadisi şerifinde buyuruyor:
“…Arada örtü ve tercüman bulunmaksızın her biriniz Allah-u Teâlâ’nın önünde duracaksınız. Size “Sana şu nimetleri vermedim mi? Sana şu iyilikleri yapmadım mı? Sana Peygamber ve uyarıcı göndermedim mi?” diye soracaktır. Ve siz de bütün bu sorulara “Evet,” diye cevap vereceksiniz.”
Çünkü Allah azze ve celle bize olanları soracaktır. Bize verdiği şeyleri soracaktır. Ve siz kusur ve ihmallerinizden dolayı, çünkü insanoğlu kendisini biliyor ya hani, günahlarından dolayı mahcubiyet, korku ve pişmanlık duyacaksınız, kaçmak isteyeceksiniz. O utançla insanoğlu saklanmak isteyecek. Hesabının görülmesini istemeyecek. Öyle insanlar olacak, neûzubillah.
“Fakat sağ tarafınıza bakınca orada cehennemi göreceksiniz. Sol tarafınıza bakınca orada cehennemi göreceksiniz.”
Her taraf cehennem ve kaçacak hiçbir yerin olmadığını anladığınızda mecbur boyun bükecek, hesap vereceksin. İşte Resulü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem diyor ki:
“Kendinizi cehennemden kurtarmak için bulabildiğiniz kadar sadaka verin. Bir hurma yarısını bulsanız sadaka vermek için onu da verin, hafife almayın. Bunu da bulmazsanız faydalı ve gönül yapıcı bir söz söyleyin. Mümin kardeşinize güzel bir söz söyleyin. Ona tebessüm edin.” (Buhârî; Zekat, 9)
“Tebessüm edin, o da sizin için bir sadakadır,” buyuruyor Resulü Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem. Sadaka insanın cehennemden kurtulmasına vesiledir.
O gün herkesin günah ve sevapları hükme bağlanır. Öyle ki boynuzlu koyunun boynuzsuz koyundan alacağı hakkı orada ona verilir ona iade edilir.
Kim birisine zulmetmişse, haksızlık yapmışsa, zerre-i miskal bile onda o hak kalmadan iade edilir. İşte öyle bir durumda herkes endişe edecek. Peygamberler dahi bazı meydanlarda, mesela Cehennem mahşer halkının önüne geldiği sırada, hesaplar görüldüğünde, sırattan geçildiğinde herkes kendi nefsini düşünecek. “Nefsi, nefsi…” diyecek “Ben ne yapacağım,” diyecek.
O gün melekler hesaba başlarken tek tek çağıracak; “Ey falan oğlu filan.” O kişiyi çağırırken hiç kimsenin ismi bir başkasıyla karışmayacak. Terzi olan Ahmet ile marangoz olan Ahmet kendi adlarını tanıyacaklar.
İsterse babalarının adları aynı olsun. İsimler aynı babalarının adı da aynı olsun. Onlar kendisinin çağrıldığını bilecekler. Kim çağrılıyorsa kim kastediliyorsa o gelecek. O kendini tanıyacak kendisinin çağrıldığını bilecek.
Büyük Mahcubiyet
Akılların yerinden oynadığı öyle bir sahnede bazı insanlar işledikleri günahlar sebebiyle o kadar mahcubiyet hissedecekler ki Allah azze ve celle’nin huzuruna çıkmak istemeyecekler. Diyecekler ki,
“Keşke biz hesaba çekilmeden direk cehenneme gitseydik,” -Neûzubillah-. Çünkü o esnada onların günahları belli olacak. Gizledikleri tüm günahlar açığa çıkacak.
Allah’ın huzurunda mahcubiyet yaşamaktansa, o utancı yaşamaktansa cehenneme girmeyi tercih edecekler. Ama heyhat öyle bir şey olmayacak. Herkes işlediği hayır ve şer orada zerre-i miskal bile yanılmadan ortaya çıkacak ve terazi hepsini tartacak.
Allah azze ve celle, merhametini hak edenlere merhametiyle muamele edecek. Günahları çok da olsa kendi fadl-u kereminden, kendi indinden onlara cenneti bahşedecek. Bu dünyada onu hak etmişse, Allah azze ve celle’nin rızasını kazanmışsa Settar sıfatıyla onların ayıplarını örtecek. Allah azze ve celle hepimize rahmetiyle muamele etsin, bize de Settar sıfatıyla muamele etsin.
Hesap başlarken henüz hesap başlamadan, hesabın başlayacağını gösteren bir durum olacak. Allah azze ve celle insanlara görünecek. Ama bir nur olarak görünecek. Tabi o nurdan sadece müminler istifade edebilir.
Arş-ı âlâda öyle bir nur görünecek ki tüm yeryüzünü kaplayacak. O zaman herkes anlayacak ki Allah azze ve celle işte şimdi hesap görmeye başlıyor, bunu anlayacaklar. Ve herkes sanki sadece kendisinin hesaba çekileceğini zannedecek. Çünkü herkes kendi derdiyle meşgul. Ve herkes o esnada o nura bakarken şu anda benim hesap vaktim diye anlayacak, bilecek.
Azamet ve Kibriya sahibi olan Allah azze ve celle cehennemin getirilmesini emredecek. Mahşer meydanına cehennem getirilecek. Cehennem kükremiş bir şekilde haşir meydanına geldiği zaman korkudan herkes yere serilecek.
Bu sahneleri Allah azze ve celle Peygamberinin diliyle bize anlatıyor, bize haber veriyor. O sahneler, o durumlar, o büyük olay anlatılıyor ki, oraya gitmeden, iş işten geçmeden şimdiden o anı görelim, bilelim. Bize bu haberler ulaştırılıyor ki, o ana hazırlık yapalım. Allah azze ve celle ibret almayı nasip etsin hepimize.
Cehennem bütün şiddetiyle mahşer halkının üzerine geldiği zaman Sıddıklar dahi “Nefsî, nefsî,” deyip yere kapanacak. Üç defa bu şekilde halkın üzerine atlayacak gibi böyle kükreyecek.
Hesap başladığı zaman önce Peygamberlerden başlanacak. Peygamberlerin dahi sorguya başlandığını gören diğer insanlar “Vay halimize,” diyecek.
Peygamberler dahi sorguya çekiliyorsa, diye endişe edecekler. Tabi onların sorguları kolaydır. Ama insanlar o günde Peygamberlerin bile o ciddiyetle hepsinin tek tek sorguya çekildiklerini gördüklerinde insanlarda büyük bir korku hasıl olacak.
Tabi sahneler çoktur, olaylar çoktur, milyarlarca olaylar vardır. Her bir insanın ayrı bir olayı vardır çünkü. Milyarlarca insan olduğuna göre milyarlarca olay ve hikâye vardır, orada milyarlarca sahne sergilenecek.
Herkes kendi hesabını görürken herkes Allah azze ve celle’nin huzurunda ya rahmetiyle ya gazabıyla karşılaşacak. Öyle insanlar olacak ki doğru düzgün belki ameli yoktur, ama öyle güzel bir şey yapmış ki bir insanlık yapmış, o insanlığıyla Allah azze ve celle’nin rahmetini celb etmiş. Öyle bir ihsanda bulunmuş, öyle bir iyilikte bulunmuş Allah azze ve celle’nin rahmeti gelip hemen onu almış ve cennetine koymuş. Öyle insanlar da olacak. Allah azze ve celle bize rahmetiyle muamele etsin.
Allah azze ve celle hepimizi cennetine girenlerden eylesin. Bize bu dünyada nefsimizi hesaba çekmeyi nasip eylesin. Kıyamette tartmaya gitmeden, bu dünyada hesabımızı tartmamızı, ona göre amel etmemizi, oraya hazırlıklı olmamızı nasip etsin. Orada da bize rahmetiyle muamele etsin.
Bizi bu dünyada kardeş olarak birbirini seven müminler kılsın. Allah için birbirini seven müminler kılsın. Yine Allah için her zaman yürüyenlerden O’nun davasını güdenlerden eylesin. Bizi nefsimize teslim etmesin. Her zaman razı olacağı şekilde ameli salihler nasip etsin.