MANEVİ GÜNDEM / Mevlid Kandilimiz Mübarek Olsun
MANEVİ GÜNDEM
Mevlid Kandilimiz Mübarek Olsun
Gülistan Araştırma
Rebiulevvel ayının 12. Gecesi, Fahr-i Kâinat Efendimizin dünyaya gelişinin yıldönümü, bizim tabirimizle Veladet veya Mevlit Kandilidir. Bizler her yıl Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi veselleme olan bağlılığımızı tazelemek için Mevlid Kandili’ni vesile ediyoruz.
Rabbimize, O Şanlı Nebi’nin ümmetinden olmayı bizlere nasip ettiği için gücümüz yettiği ölçüde hamd-u sena ediyoruz.
Getirdiği kurtuluş reçetesine, açtığı cennet yoluna ve sünnet-i şerifine yeniden sımsıkı sarılmayı nasip etmesini Yüce Mevla’mızdan niyaz eyliyoruz. O’nun yüce ahlakını, azmini ve sabrını kendimize rehber edinmek için yine Rabbimizden yardımını istiyoruz. İçinde bulunduğumuz bu ahir zamanın çetin imtihanlarına karşı Habibinin hürmetine Kerim Rabbimizin yardımını istiyoruz.
Yaratılmışların en üstünü olan Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi veselleme ümmet olduğumuzu düşündükçe biraz olsun hüzünlerimiz dağılıyor, mesrur oluyoruz.
O Peygamber ki en gafil, en hatalı müminlerin dahi şefaatinden ümidini kesmediği merhamet kapısı. Bütün hata ve noksanlarımıza rağmen onun ümmetinden olmakla ümitleniyoruz. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi veselleme mutabaat ederek, bize gösterdiği cennet yoluna uyup, cennette de O’nun ve ashabının komşusu olma ümidiyle ferahlıyoruz.
Dünyayı Teşrifi
Miladi 571 yılı. Aylardan Rebiülevvel ayının on ikinci Pazartesi gecesi. Vakit, vakitlerin sultanı, seher vakti. Yer, Abdulmuttalib’in oğlu Abdullah’ın evi.
Gördüğü rüya üzerine kayıp Zemzem kuyusunun yerini bulan Abdulmuttalib, on oğlu olursa birini kurban etmeyi adamıştı. On oğlu olunca adağını yerine getirmek için kur’a çekmiş ve kur’a da Abdullah’a çıkmıştı. Abdullah temiz ahlakıyla ve nurani simasıyla sevilen bir gençti. Üstelik çocukları kurban etme adetinin yaygınlaşması da herkesi korkutuyordu. Bu sebeple onun yerine deve kurban etmesi teklif edildi. Böylece Abdullah’ın yerine yüz deve kurban edildi.
Abdullah, Amine ile evlenmesinden bir müddet sonra Kureyş’in bir ticaret kervanıyla Şam’a gitmişti. Ticaretini bitirip dönerken yolda hastalanmış Medîne’de vefât etmişti. O vefat ettiği sırada hanımı Amine hamileydi. İşte şimdi doğum zamanı iyice yaklaşmıştı.
Meşhur Fil Vak’asından elli gece kadar sonraydı. Arapları hıristiyanlaştırmak isteyen ve Kabe’nin yerini alacak ihtişamlı ve süslü bir kilise yaptıran Ebrehe umduğunu bulamamıştı. Araplar onun kilisesine hakaret etmiş ve Kabe’ye bağlılıklarını sürdürüyorlardı. Bunun üzerine Kabe’yi yıkmaya kalkışan Ebrehe, fillerle güçlendirilmiş devasa bir ordu ile Mekke’ye yürümüştü. Ancak Allah-u Zülcelâl onun ordusunu ebabil kuşlarının attığı küçük taşlarla yok etmişti.
Bu fevkalade hadise, Kabe’nin Allah-u Zülcelâl katındaki kıymetini ortaya koymuş, itibarını daha da artırmıştı. İşte bu hadisenin tesiri hala devam ederken bir yetim dünyaya gözlerini açıyordu.
Yetim olarak dünyaya gözlerini açacak olan evladına karşı Amine Hatun’un kalbi şimdiden merhametle dopdoluydu. Fakat gördüğü birtakım rüyalar ona oğlunun herhangi bir insan olmadığını, endişe etmemesini bildirerek müjdeler veriyordu. Hamileliğinin altıncı ayında bir rüyâ görmüştü. Rüyasında bir zât kendisine şöyle demişti:
“Yâ Âmine! Bil ki, sen âlemlerin hayrına hamilesin. Doğurunca ismini Muhammed koy ve hâlini hiç kimseye açma!”
Ve nihayet o gün geldi. İşte, Hz. Âdem aleyhisselamdan beri her nesilde nuru alından alına nakledilen o mübarek Zât’ın alametleri görünmeye başlamıştı. Allah’ın Son Peygamberi ebedî saadet yolunun rehberi Muhammed aleyhisselatu vesselam dünyaya geliyordu.
Kâinat edep ve hürmet içinde bu manzarayı baştan başa değiştirecek hidayet rehberini bekliyordu. Adeta her varlık kendisine mahsus diliyle, “Alemlere rahmet,” olarak gönderilecek olan o Zat’ın artık dünyaya teşrif etmesi için dua ve niyaza durmuş gibiydi.
Alemlere Rahmet olarak gönderilen Kutlu Nebi, Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vesellem, dünyaya teşrif etti!
Doğum Gecesi Olayları
Meşhur Fil Vak‘asından yaklaşık elli gece sonra, Arapları Hristiyanlaştırmak isteyen Ebrehe, Kâbe’nin yerine geçecek görkemli ve süslü bir kilise yaptırmıştı. Ancak umduğu ilgiyi göremedi. Çünkü Araplar, onun kilisesine hakaret ederek yüz çevirdiler ve Kâbe’ye olan bağlılıklarını kararlılıkla sürdürdüler.
Hz. Âişe annemizin anlattığına göre, Mekke’ye ticaret için gelmiş olan bir Yahudi, Peygamberimizin doğduğu gece, Kureyş meclislerinden birine giderek:
“Bu gece çocuğu doğan biri var mı? Bu gece âhir zaman ümmetinin peygamberi doğmuştur. Onun iki kürek kemiği arasında, üzerinde tüyler bulunan siyah sarı karışımı bir ben vardır.” dedi.
Meclistekiler, Yahudinin söylediklerine şaşırdılar. Evlerine varınca olup biteni ailelerine anlattılar. Onlar da:
“Bu gece Abdullah’ın bir oğlu doğdu. O’na Muhammed ismi verildi!” dedi. Bunu Yahudiye haber verince çocuğu görmek istedi. Hz. Âmine mübârek oğlunu onlara gösterdi. Yahudi, Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi vesellem’in sırtındaki nübüvvet mührünü görünce bayıldı. Ayıldığı zaman:
“Vallâhi artık İsrâîloğulları’ndan peygamberlik gitti! Ellerinden Kitap da gitti! Son peygamberin, İsrâîloğulları’nı öldüreceği ve din adamlarının itibarını düşüreceği yazılıdır. Araplar nübüvvetle büyük bir izzet ve şerefe erecekler. Ey Kureyş cemaati! Sevininiz, vallâhi siz, haberi doğudan batıya kadar ulaşacak bir kuvvete mâlik olacaksınız!” dedi. (İbn-i Sa’d, I, 162-163; Hâkim, II, 657/4177)
Kâinatın Efendisi dünyaya teşrif ettikleri gece, gök kubbede haber çalmak isteyen şeytanları taşlayan şihablar atılıyordu. Bundan böyle şeytan ve cinlerin gökten haber almaları son bulmuştur.
İbn-i Abbâs radıyallâhu anhümâ’dan şöyle rivâyet edilmiştir:
“Hz. Peygamber aleyhisselatu vesselam pazartesi günü doğdu, pazartesi günü peygamber oldu, pazartesi Mekke’den Medîne’ye hicret etti, pazartesi günü Medîne’ye vardı, pazartesi günü vefât etti. Pazartesi günü (Kâbe’de hakemlik yaparak) Hacer-i Esved’i yerine koydu. Pazartesi günü Bedir zaferini kazandı. Pazartesi günü; ‘Bugün size dininizi tamamladım.’ (Mâide, 3) âyeti nâzil oldu.” (Ahmed, I, 277; Heysemî, I, 196)
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem, doğmadan önce ve doğduğu sırada birçok hadiseler meydana gelmiştir ki bazıları şunlardır:
O gece, Kabe’deki putlar sarsılarak yere devrildi. İranlıların, tapınaklarında bin yıldan beri hiç sönmeden yanan ateşleri sönmüştür. (İbn-i Kesîr, el-Bidâye, II, 273.)
Kisrâlar beldesi Medâyin saraylarında sütunlar ve kuleler yıkıldı. O zamanlar insanların mukaddes saydıkları Sâve Gölü kurudu. (İbn-i Kesîr, el-Bidâye, II, 273.)
Kâinatın Efendisi dünyaya gözlerini açtıkları gece taşan seller Semave vadisi ve Semave şehrini sular altında bıraktı. Şehir halkı, dehşet içinde kalarak, çareyi dağlara ve tepelere sığınmakta buldu.
Bütün bu gerçekleşen alametler gösteriyordu ki, dünyaya gelen zat; ateşe tapmayı yasaklayacak, puta tapmayı kaldıracak, Fars saltanatını yerle bir ederek, Ehl-i Batıl’ın Allah’ın izni olmadan kutsal saydığı şeylerin kutsallığını ortadan kaldıracaktı.
İnsanoğluna dair ne kadar şerefli ve faziletli özellik varsa hepsi Rasulullah aleyhisselatu vesselamda bir araya gelmiştir.
Onun teşrifiyle insanlık ab-ı hayata kavuştu. O doğumla birlikte ruhları saran karanlıklar dağıldı, alem İlahi Nur ile aydınlandı.
Ya Rasulullah! Sana, âline, ashabına, senin varisin olan hakiki alimlere ve evliyaya binlerce kez selat ü selam olsun.
Onun yüce ahlakını, azmini ve sabrını kendimize rehber edinmek için yine Rabbimizden yardımını istiyoruz. Rabbimiz, bizlere Sevgili Resulü’nün ümmeti olmayı takdir ettiği gibi, ona layık olmayı da nasip eylesin.
Hatalarımızı Kendi katındaki yüksek derecesi hürmetine bağışlasın ve mahşer günü bizi şefaatine nail eylesin… Âmin.