Manevi Halimiz İçin; Helal Lokma
Bizler, bu dünyada doğduğumuz günden ölüm anımıza kadar imtihan içindeyiz. Son nefese kadar verilen mühlet içinde, imtihanında başarılı olursak; ahiret hayatında nimetler ile onurlandırılacak, aksi takdirde ise hasret, çile ve azap ile dolu bir sona maruz kalacağız.
Allah-u Zülcelâl bizlerden sadık iman, salih kulluk ve güzel ahlâk istiyor.
İnsanın zahirdeki hali, kalbinin ahvalinin aynasıdır. Zira eskiler; “küpte ne var ise dışarıya o sızar,” demişler. Manevi kalbe ehemmiyet vererek Allah-u Zülcelâl’in razı olacağı bir hâl içinde olmasına gayret etmemiz ve bu gayretimizi de zahirimiz ile de belli etmemiz gerekiyor.
Kulluk sanatının ustaları olan ve insanı zahiri ve manevi olarak eğiten Allah Dostları; “Kalbin halini iki şey belirler. Bunlar; arkadaşımız ve boğazımızdan aşağıya indirdiğimiz lokmadır,” derler.
Hz Peygamber sallallahu aleyhi vesellem “Kişi arkadaşının dini üzerinedir” buyurarak bizim ömür denen imtihan yolculuğumuzun sonunda kavuşacağımız mükafatta ya da azabta arkadaşımızın da tesirinin olduğunu vurgularken devamında;
“Yediklerinizin helâl olmasına dikkat edin ki dualarınız kabul olsun.” tavsiyesinde bulunmuştur. (Taberânî, el-Mu‘cemu’l-evsat, VI, 310)
İnsan yemeye muhtaç bir varlıktır. Hayatını idame ettirebilmek için vücudun ihtiyaç duyduğu gıdaları yiyerek ve içerek alabilmektedir. Aynı şekilde hayvanlar da hayatlarını sürdürebilmek için yemek ve içmek zorundadır. Ama burada insan ile hayvanı ayıran husus; hayvanat yeme ihtiyacını nerede ve nasıl temin edeceği konusunda serbest iken insan yeme içme ihtiyacını giderirken de Allah’ın helal dairesinde hareket etmek zorundadır.
Hayvanat, helal-haram, kirli-temiz gibi ölçülere bakmadan ağzının tadına uyan her şeyden beslenirken bazen bu uğurda bir başkasının hakkını gasp etmekten veya laşe gibi pis şeyler yemekten geri durmaz. Ama insan Allah’ın katında mesul tutulacağı için helal ve haram ölçüsünde ve sadece üzerinde hak sahibi olduğu şeyleri ve temiz olanı yemek içmeye dikkat etmelidir. Eşref-i mahlukat olan insana haram, şüpheli, kirli şeyler yemek yakışmaz. Sadece zahiri olarak pis ya da kirli değil manevi olarak kirli şeylerden de kaçınarak tertemiz gıdayla beslenmek zorundadır.
Nasıl ki zahiri olarak zehirli ya da pis bir şeyi yediğinde insanın maddi vücudu hastalanıyor ise manevi olarak zehirli ve pis gıdalar da maneviyatında hastalıklara sebep olacaktır. Çünkü insan gıdayı aldığında o gıdanın manevi hususiyetleri de insanda karakter, ahlak ve şahsiyet olarak etki eder.
Neden lokmalarımıza bile dikkat etmeli, ağzımıza götürürken o lokma hakkında kılı kırk yararcasına hassasiyet göstermeliyiz derseniz;
Seyda Muhammed Konyevi Hazretleri bir sohbetinde şöyle buyurdu:
Ağzınıza aldığınız her lokmayı düşünmeden yiyemiyorum zira o lokma, benim elime gelene kadar birçok yol kat etmiş oluyor.
Bu lokma benim soframa helâl mi yoksa haram yoldan mı geldi? Bu lokma soframıza gelene kadar emeği olan insanların zahiri ve manevi olarak halleri nasıldı?
Bu lokma bizim soframıza gelene kadar tarladan sofraya kadar geçen sürede emeği geçene insanların hakkını ödeyebilecek durumumuz var mı?
İşte küçük bir örnek ile Allah Dostlarının sadece lokmalarını tarttığı teraziyi düşünelim. Seyda Muhammed Konyevi Hazretleri sohbetin devamında;
“Haram yiyen birinin azaları sahibine isyan eder, ibadet etmek istese edemez, zikir yapmak istese yapamaz. Helal lokma ile beslenen kimsenin azaları ise sahibine itaat eder ve ibadet, zikir, hayırlı işler yapmaya niyet ettiğinde azaları onunla beraber hareket eder,” buyurmuştu.
Bizler Allah-u Zülcelâl’i razı etme yolunda bizi bu yolda durduracak, alı koyacak en önemli iki şeye dikkat edeceğiz; “Arkadaş ve yediklerimiz.”
Allah-u Zülcelâl hepimize hayırlı arkadaş ve helal rızıklar nasip eylesin.