NASİHAT / Bir Kavmin Tamamını Kötü Göremeyiz
NASİHAT
“Bir Kavmin Tamamını Kötü Göremeyiz”
Seyda Muhammed Konyevî -KS-
Bir karanlık cahiliye ahlakı olan Irkçılığın hortlatılarak, asırlardır İslami anlayışları sebebiyle kardeşçe yaşayan halkların birbirine düşürülmeye çalışıldığı Eylül ayı içerisindeki olaylar sebebiyle Kontv Ana Haber Programı için sorulan,
“Yaşanan terör olaylarının ardından şehirlerimizde yürüyüşler yapıldı. Ciddi bir tepki var. Bunlar hakkında ne söylemek istersiniz?” sorusu üzerine Seyda Muhammed Konyevi Hazretlerinin yapmış oldukları kısa değerlendirme sohbetidir.
Allah-u Zülcelâl’in rahmet ve merhametini anlatmayı misyon edinmiş olan Seyda Konyevi Hazretleri konuya yine Allah-u Zülcelal’in rahmetinden bahseden bir hadisi şerif ile başlıyor.
“Mümin Kardeşliği” ve “Gelin Allah için Birbirimizi Sevelim” adlı iki eseri olan Seyda Konyevi Hazretleri, yaşanan kargaşaların ve kaos ortamının küfür devletlerinin oyunlarının bir neticesi olduğuna dikkat çekiyor ve Müminlerin kardeşliğini bir kez daha hatırlatıyor.
Irkçı yaklaşımlardan sakınmak gerektiğini ifade ettikten sonra çarenin Kur’an ahlakını yaşamakta olduğunu söyleyen Seyda Konyevî Hazretleri tüm insanları Kur’an ahlakına davet ederek konuşmalarını sonlandırıyorlar.
Seyda Konyevî kuddise sırruh Hazretleri anlatıyor:
“İlk önce şunu belirtmek istiyorum. Hz. Ömer radıyallahu anhu şöyle anlatmıştır:
“Resulullah sallallahu aleyhi veselleme bir grup esir getirilmişti. İçlerinde bir kadın vardı, göğüsleri sütle dolu idi. Bu kadın (sağa sola) koşuyor, esirler arasında bir çocuk bulduğu zaman onu yakalayıp kucaklıyor, göğsüne bastırıyor ve emziriyordu. (Dikkatleri çeken bu manzara karşısında), Resulullah sallallahu aleyhi vesellem:
“- Bu kadının, çocuğunu ateşe atacağına kanaatiniz olur mu?” Dedi. Bizler:
– Hayır! Diye cevap verince, şöyle buyurdu:
“- (Bilin ki), Allah’ın kullarına olan rahmeti, bu kadının çocuğuna olan şefkatinden fazladır.” (Buhari, Müslim)
Allah-u Zülcelal bir ayet-i kerimede şöyle buyuruyor, “Müminler ancak kardeştirler..” (Hucurat; 10)
Ta asr-ı saadette, Hazreti Peygamber sallallahu aleyhi vesellem efendimizin zamanında, Efendimizin en yakın akrabalarından Ebu Leheb vardı, ama kâfirdi. Bir de yine Peygamberimizin akrabalarından, müminlerden amcası Seyyidi’ş-Şüheda Hazreti Hamza radıyallahu anh vardı, değil mi? Şimdi biz ikisini bir yapabilir miyiz? Aynı görebilir miyiz? İkisi de Arap’tır, Asr-ı saadette yaşamışlardır. Fakat aynı göremeyiz.
Kur’an Arapça nazil olmuştur. Allah’ın yanında o kadar mukaddes bir dil olduğu halde, “Arapların hepsi, iyidir, Arapların hepsini iyi görmek lazım” diyemeyiz. Türklerin hepsini iyi göremeyeceğimiz gibi Kürtlerin hepsini de iyi göremeyiz. Ya da bir kavimden hepsini toptan kötü görmek yanlış bir davranıştır. Hazreti Âdem aleyhisselamın bir oğlu Kabil, asi idi. Diğer oğlu Habil ise said bir kimseydi.
Bunu belirtmek istiyorum; İslam tarihi insan için büyük bir örnektir. Âdem aleyhisselam’dan bu zamana kadar tarih bize yol gösteriyor.
Kuran-ı Azimüşşan’da biz müminler için saadet ve kurtuluş yoludur. İnsanlar, o yoldan gittiği zaman hiçbir zarar etmez, kurtuluşa ererler. Tersine gittikleri zaman da hem dünya hem ahirette sıkıntısı vardır.
Kur’an ahlakıyla hareket etmeliyiz. Çare budur. Bunun yanında İslam tarihine bakıp ibret almamız ve şu anı ona göre değerlendirmemiz lazımdır. Kötü insanları kötü, iyi insanları da iyi bilmemiz, iyi görmemiz lazımdır. Çünkü böyle olmadığı insan kötüleri örnek alıp, kendisi de kötü olabilir. Kötü şerli insanların da zaten arzusu budur. Bütün insanları kendileri gibi kötü yapmak istemektedirler; kendileri gibi zararlı yapmak… Hem kendisine hem de mümin kardeşlerine karşı zararlı olmasını istiyorlar.
Bakın Kadir gecesi nasıl mübarek bir gecedir o gecede dualar kabul oluyor ama Ramazan ayı içerisinde Allah gizli yapmış. Cuma günü bir saat vardır, o saatte Allah-u Zülcelâl duaları reddetmiyor, kabul ediyor ama onu da Cuma günü içinde gizlemiş, belli etmemiştir. Aynen bu şekilde insanların içinde de belli olmayan Allah’ın dostları vardır. Allah katında evliyadır, Allah’ın dostudur ama sen ona kötü gözle bakarsın. Sen ona düşmanlık yaparsan zarar görürsün. Çünkü Allah Azze ve Celle bir kudsi hadisi şerifinde: “Kim benim velî kuluma düşmanlık ederse ben de ona harp ilan ederim.” Buyuruyor… Allah bir kuluna harp ilan ederse o kul yoldan çıkar, kıyamet gününün ateşinde azab görür, Allah muhafaza…
O’nun için herkese toptan yaklaşımdan kaçınalım. “Arapların içinde Ebu Leheb vardı, Ebu Cehil vardı, kötüydü… Bu Arap’tır, bu kötüdür” diyemeyiz. Haşa, haşa Hazreti Hamza radıyallahu anh da kötü müydü? (Haşa; asla değildi) Şehidlerin efendisiydi O… Öyle olmaz… Yani herkese Kur’ân’a göre bakmak lazım. Kur’an’a uyuyorsa, Kur’an’a göre iyiyse o senin mümin kardeşindir. Eğer Kur’an’a göre kötüyse, uymuyorsa o zaman ona göre sen ona bakacaksın.
Bu şekilde Kur’an’a göre davrandığı zaman insan Allahu Zülcelâl’in rızasını kazanacak, düşmanı olan şeytanı da kahredecektir. Elimizden geldiği kadar, bu şekilde hareket edeceğiz.
Küfür Devletlerinin Oyunu
Biliyorsunuz tabi, bu olaylar bu kişilerin yaptığı değildir. Küfrün bir oyunudur bütün bunlar. Küfür devletlerinin bir tezgâhıdır. Ben hatırlıyorum, biz çocukken böyle iki büyük gençten birisi bir ufak çocuğu tutuyor, “Sen benim horozumsun” diyor, öbürü de başka bir çocuğu tutuyor, “Sen benim horozumsun” diyerek küçük çocukları birbirleriyle dövüştürüyorlardı. Aynen böyledir şimdi. O ufak çocuklar gibidir bunlar, küfür devletleri birbirlerine düşürüyor, dövüştürüyorlar… Küfür devletleri oyunlar kurguluyor, Müslümanların güçlenmesini istemiyorlar.
Onların oyununa düşmemek için bunların da akıllarını başlarına toplamaları lazımdır. Türkiye’yi bitiremezler. Birdir, ikidir, üçtür… Birini öldürürler, öbürü gelir. Kıyamete kadar böyle devam etmek akıl kârı değildir. Bir an önce zarardan dönmek menfaatlidir, bunda onlar için de kâr vardır. Ama böyle giderlerse ne kendileri menfaat görür ne de başkalarına menfaatli olurlar.
Tavsiyem Kur’an Ahlakıdır
Benim Allah için başta kendimize olmak üzere hepimize, bütün mümin kardeşlerime, bütün ülkemiz insanına tavsiyem Kur’an ahlakıdır.
Allah-u Zülcelâl bizden Kur’an ahlakını istemektedir. Bize, anamızdan babamızdan şefkatli ve merhametli olduğu için Allah-u Zülcelâl’in dediğini yapalım. Bunun hem dünyada rahatlığını göreceğiz hem ahirette… Allah-u Zülcelâl, Kur’anı Azimüşşan’la, Peygamber aleyhissalatu vesselam ile bize selamet yolunu göstermiştir. O selamet yolundan gidelim. Ondan başka selamet yolu yoktur. Ondan başkası şeytanın yoludur. Kur’an ahlakından ayrıldığı zaman insan neuzubillah, kıyamet gününde şeytanla beraber cehennemin dibinde Allah-u Zülcelâl’in o şiddetli azabına müstehak olacaktır. Allah muhafaza buyursun.