Nereye Gidiyoruz
AİLE VE TOPLUM / Süleyman Hoca Efendi
Geçenlerde bir Hocaefendi sohbetinde, “Beş vakit namaz kılma oranı Endonezya-Malezya’da %80 Rusya’da %20 Türkiye’de ise %20” dedi.
Birkaç gün sonra ise, İmam Hatipli arkadaşların sosyal medya grubunda bir arkadaşımız, dünya üzerinde beş vakit namaz kılma oranını gösteren Türkiye’nin de olduğu bir istatistik paylaştı. Bu istatistikte de Türkiye %21 Afganistan %88 Irak %83 Nijerya %86 Gana %91 Filistin %69 Rusya %30 olarak tespit edilmiş.
Payitaht-ı Osmanlı’nın ve Hilafet merkezinin mevcut olduğu, bütün Dünya’ya asırlardır hak adalet götüren, hakkı hakikatı hakim kılmak için, at üstünde cihad eden, padişahlar, komutanlar, askerler yetiştiren, her bir köşesinde camiler, vakıflar, medreseler, tevhidin sembolü minareler bulunan, gök kubbeye ezanların yükseldiği, toprağın altında yüzbinlerce şühedanın, evliyanın, hatta enbiyanın medfun olduğu bu cennet vatanda nasıl olur da, cihad meydanlarında bile terkedilmemiş, İslam’ın en önemli şartı, dinin ve imanın direği en önemli ibadet “NAMAZI” kılma oranı bu kadar dibe vurur?
Hatta bazı İmam Hatipli arkadaşlar, Türkiye’nin namaz kılma oranı diğer İslam ülkelerine göre alt sıralarda olmasına doğal olarak tepki göstererek, “Bu istatistik yanlış, geçersiz, doğru değil,” diye itirazda bile bulundular.
Namaz ile ilgili, şöyle etrafımıza, bireysel ve toplumsal gündelik hayatımıza, objektif olarak baktığımız zaman, ülkemiz ile ilgili yukarda açıkladığımız istatistiğin üç aşağı beş yukarı doğru bir tespit olduğunu görmemiz mümkündür. İş hayatımızda namaza karşı duyarlılığımız nedir?
Kaç tane işveren, işçi, namaz vakti girince, işine ara vererek namazını eda ediyor?
Kaç tane şirket ve müessese sahibi, devlet dairelerindeki, amir, memur, esnaf, okullardaki liseli, üniversiteli öğrencilerimiz, köylü, kentli, belediye başkanı, siyasetçi, akademisyen, bürokrat, günde 5 vakit namaz kılıyor?
Uçak, tren, otobüs seferlerimizden hangisi namaz vakitleri baz alınarak düzenleniyor?
Düğünümüz, nişanımız, davetimiz, organizasyonlarımız, iş toplantılarımızdan hangileri namaz vakitlerine göre programlanıyor?
Mahalle camimizde günde beş vakit cemaatle kılınan namazlarda kaç cemaat var?
Modern ve lüks dairelerde oturan bir ailede kaç kişi günde beş vakit namazı kılar?
Annesi babası namaz kıldığı halde, evin 18 yaşındaki genç kızı, 17 yaşındaki üniversite öğrencisi, 30 yaşındaki iki çocuğu olan anne ve baba, beş vakit namazı kılıyor mu? İşte bu soruların cevapları bizim namaz konusundaki hassasiyetimizi ortaya koyuyor. Daha doğrusu Allah’ın emirlerine ve Peygamberimizin sünnetine bağlılığımızın derecesini, iman ve İslam anlayışımızı, kulluk kalitemizi gözler önüne seriyor.
Anadolu’nun kapılarını İslam’a açan Sultan Alparslan, Kudüs’ü Haçlılardan alarak özgürlüğüne kavuşturan Selahaddin-İ Eyyubi; çağ kapatıp, çağ açan İstanbul’un fatihi, Fatih Sultan Mehmed Han; Mekke Medine’nin hizmetçisi olmayı şeref sayan(Hadim-ül Harameyn), Mısır’da hür insanlardan kendilerini ayırt etmek için kulaklarına küpe takan köleleri gördüğünde “Ben de Allah’ın kölesiyim,” diyerek kulağına küpe takan Yavuz Sultan Selim Han, taa Viyana kapılarına dayanan, Kanuni Sultan Süleyman, Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem rahatsız olmasın diye tren raylarının altına keçe döşeten Sultan Abdülhamit Han, “Çanakkale geçilmez,” diyerek yedi düvelle savaşan şühedamız, 276 kiloluk top mermisini sırtında namluya süren Seyit Onbaşımız ve üç kıtada at koşturan ecdadın nesilleri olan bizlerin dinin direği olan NAMAZ konusunda geldiğimiz nokta bu… Güneş balçıkla sıvanamaz, hakikatlerin üstü örtülemez. Kanayan yaralarımızı görelim ki tedavi için merhem arayalım…
Soğuk savaşın sona ermesi ile, Dünya üzerinde hükümranlık ve egemenlik yarışına giren ülkeler, İslam’ın hızla yayılmasına mâni olamadıkları için taktik değiştirerek, birçok İslam ülkesini ve müslümanları sözde eşitlik, özgürlük ve hürriyet kavramları ile o ülkelerin, bütün gelenek ve göreneklerini, manevi değerlerini yıkmışlardır. Bu durum İslam beldelerinin daha çok gerilemesine, batı ülkelerine esir olmasına, İslam’dan, imandan, kulluk ve ümmet bilincinden uzaklaşmasına, fitne fesadın, günahların artmasına, ibadetlerdeki hassasiyet ve önemin kaybolmasına sebebiyet vermiştir.
Öyleyse şanlı bir ecdadın, necib bir milletin nesilleri olan bizler, dedelerimizden miras kalan bu iman ve İslam diyarında, temsil ettiğimiz ve mensubu olduğumuz İslam’ın olmazsa olmazı olan namazımızı mutlaka ama mutlaka kılmalıyız. Namazımız, her şeyimizden önce gelmeli.
Namazımızın Müslümanlığımızın direği, Müslümanlık kalitemiz, Müslümanlığımızın görünen yüzü olduğunu, namaz kılan ile kılmayan arasında büyük fark olduğunu, ahirette ilk sualin namaz olduğunu, namaz sualini geçtiğimizde diğer suallerin daha kolay olacağını, cehennemlikleri cehenneme sokan şeyin namazı terk etmek olduğunu unutmamalı, dünya nimetlerine dalıp namazı asla terk etmemeliyiz.
Gaflet uykusundan uyanmalı, ibadete sarılmalı, milletçe şanlı tarihimizden aldığımız ilhamla, geleceğe yön vermeliyiz.