PARANTEZ / Doğru İnsanlarla İstişare

  • 09 Nisan 2025
  • 38 kez görüntülendi.
PARANTEZ / Doğru İnsanlarla İstişare
REKLAM ALANI

PARANTEZ
Doğru İnsanlarla İstişare
Hüseyin USTAOĞLU

Günlük hayatta çevremiz ile muhakkak paylaşım içinde oluruz. Çünkü insanoğlu bir başına her şeyin üstesinden gelemez. Gün olur ihtiyaç hisseder; eşe, dosta veya gerçek akîl insanların yardımına. Görüş sorar, fikir alışverişi yapar. Başvurur bazı kaynaklara ki, halledebilsin sorunlarını, gelebilsin üstesinden dert, gam ve tasalarının. Doğru ve hakiki olana ulaşmak için danışmak şarttır bu yüzden. Çünkü kişinin kendi düşüncesi bir yere kadardır. Alanında ehil insanlarla istişare eden kimseler doğruya daha çabuk erişirler. Doğru kararlar almak ve sonuçta memnun olmak için istişare bu sebepten mühim bir prensiptir.
İstişare yapmanın da bir yolu, yordamı, adabı, ölçüsü ve yöntemi vardır, tıpkı her konuda olduğu gibi. Eğer doğru insanlarla istişare yapmışsak, çıkan sonuç; dinin, ilmin ve evrensel doğruların aksine değil ise alınan kararlara uygun davranma irade ve teslimiyetinde olmalıyız. Yok, eğer fikir alışverişinin sonunda İslam’a aykırı bir netice ortaya çıkmışsa bunun adına zaten istişare denmez! Böyle bir karar da uygulanmaz.
Devlet işlerinde ise bu görev, yetkili tayin edilmiş kurum ve kişilerce yürütülür. Kendi başımıza yapacağımız istişarelerin sonuç itibariyle bir yaptırımı da olmaz. Kurumlar adına bireysel istişarelerin geçerliliği fitneden öteye geçemez. Resmi istişarelerde esas olan, istişare meclisinin çoğunluğunca verilen kararlardır. Böylesi bir karar dahi; adalete, liyakate, hakka ve doğruya hizmet etmiyorsa şayet, o kararlar da uygulanmaz.
Fikrine başvurduğumuz, kendisine akıl danıştığımız ve istişare yapmak istediğimiz insanlarda seçici olmalıyız. Çünkü alınan kararlar ve seçtiğimiz kişinin hakemliği bizi bir icraata götürecektir. Zaten kararsız ya da yetersiz kaldığımız durumlar için yardım istemiyor muyuz? Bu nedenle istişare edilen kişinin kendisine tabi olunabilecek, yetkinliği olan, liyakat sahibi, sadık ve iyi niyetli olduğunu bilmemiz şarttır. Vicdan sahibi, ilmine ve bilgisine güvenilen insanlarla yapılan istişareler ufkunuzu açar. Gönlünüzü rahatlatır. Çıkış yolları sunar.
Doğruyu yanlıştan ayırmalı, müsteşar olan. İkna yöntemini kullanırken gerekçeleriyle meseleleri irdelemeli, detaylara vukufiyeti tam, bilinç düzeyi yüksek ve yetkin olmalıdır. Ancak adil olan, hak namına hayır murat eden kişilerle yapacağımız istişareler bizi emin sonuçlara taşır. Sadece güncel bilgilere sahip olmak yeterli olmayıp, manevi olarak da kuşatıcı bir enginliğe sahip olan kişi, danışılan konunun hakkını verebilir. Böylelikle hem kendisini vebal altında bırakmazken hem de danışana yol açar.
Verilecek hüküm sadece bir insanın hayatını etkilemekle kalmaz. O insanın alacağı kararlar itibariyle tüm çevresini de etkileyecek durumlar gelişecektir. Bu nedenle kişisel, hissi, fevri ve kendi menfaatine yontacak yönlendirmeler çok acımasız ve namertçedir. Büyük bilip hakem tayin ettiğiniz, tecrübesine ve insafına güvenerek akıl danıştığınız kimseler iyi niyetli değillerse şayet, cellâdınız olabilirler.
Çok tehlikeli bir husustur yanlış insana akıl danışmak. Hayat sınavınızı kaybetme nedeniniz de olabilirler. Nefsi hesabına çalışanlar ve hep kendine yontanlar ne yazık ki, emin bilerek kendilerine sığınmış masumların kanına girerler. Hayatları mahvederler. Adam yerine konulmuşluğu fırsata dönüştürüp, acımasızlık yaparlar. İşte bu sebeplerden istişare edilecek insanlar doğru kimseler olmalıdırlar.
Sırf ‘akrabam, arkadaşım, dostum, amirim, tanıdığım, etkilendiğim ya da beni anlayacağına inandığım’ diyerek sırdaşlık yaptığınız kimseler, güveninizi boşa çıkarttıklarında iş işten geçmiş olabilir! Hakem adil olmalı, kuşatıcı olmalıdır. Tek başına hiçbir bağ ya da yetkinlik istişare edeceğiniz kimselerin sıfatı olamaz…
Atalarımız ne demiş: “Himmete muhtaç dede, başkasına nasıl himmet ede?” Hakemliğine başvurarak istişare edeceğiniz insan; bilgi, beceri, tecrübe, yetişkinlik düzeyi, ilmi, ahlakı ve sosyal yaşam biçimi olarak sizi kuşatabilmeli ki, bir katkı sunabilsin! Aksi halde yükünüzü artırmaktan ve başınıza bela açmaktan başka ne işe yarayabilir? Hele bir de iyi niyet adına sunarlar ki bu katkıyı, kendi psikolojik arızalarını da işin içine katarak, farkında olarak ya da olmayarak patolojilerini angaje ederler.
Cahil Cesur Olur
Yorum ve tevilleriyle cahil cesaretleri de işin içine karışınca bakın siz ortalığın nasıl yangın yerine döndüğüne. Size sunacağı olumlu bir katkı olabilir mi böyle bir akıl düzeyinin? Bu insanlara akıl danışılır mı hiç? Böylelerine akil insan denebilir mi? Ya da verdiği akılla amel edilebilir mi hiç? Dertlerinizin zirvesinde iken, kıt akılları ile sizin için sundukları katkı değil, iyi niyetle bile yaklaşılsa yine de sizi uçuruma götürecek neticelerdir.
Diğer bir açıdan; dostluk ve paylaşım yaptığınız, fikir danışıp istişare ettiğiniz bu insanların akıl düzeyi, bir bakıma sizin de akıl seviyenizi refere etmez mi? Şayet böyle değilse, atalarımız neden; “Bana dostunu söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” demişlerdir? Peki, ya akıllı olduğu halde akılsızlık yapanlara ne demeli?
İstişare sonuçları sizi olumsuz sonuçlara taşıyorsa şayet, bu fitneye tabi olmak değil midir? Fitneye tabi olmak ise aklı yele vermektir! Demek ki başvuru kaynaklarınız veya danışman akıllar, muhakkak denge insanı olmak zorundadırlar. Zira insanlar sorunlarının üstesinden ancak ortak akılla gelebilirler. Şirazesi kaymış düşüncelerini, vesveselerini, kin, garaz, gam ve kasavetlerini, öfke, haset ve hoyratlıklarını akıl diye yutturan zavallılar ve onlara uyanlar, vakti geldiğinde hatalarını anlarlar ama nafile…
Hakem konumunda olan insanlar kendilerine iletilen sorunlara karşı, aklını ve vicdanını devreye koyarak; makul, itidalli ve doğru istikamette rey kullanmalıdırlar. Çünkü hakeme güven kaybolursa kargaşa kaçınılmazdır! Hakem olan aklîlik ve adillikten uzak kalıp, sübjektif davranırsa sonuç nasıl olur, varın siz düşünün! Haktan yana tavır koymayan, kendi yetişme bozukluğu ve ahlaki marazlarının yansımalarıyla hareket edenlerin ve onlara uyanların da vay haline! Böylelerinden yardım almak, ya da böylelerinin tuzaklarını görememek ikinci bir akıl yoksunluğu değilse ya nedir? Sonuçta bu sakat akıllardan doğan neticeler; ancak zulüm olur, iftira olur, karalama olur, yalan olur, günah olur, talan olur. Böylesi bir netice ile amel etmek ise; akıl danışan ve paylaşım içerisinde olan açısından intihardan öteye geçmeyen bir zavallılıktır ancak. Bunlara şahit oldukça insan, içinden gele gele; “Akılsız ve zalimler için iyi ki ilahi adalet var.” demekten kendisini alamıyor…
O yüzden sırtınızı öyle bir yere yaslayın ki, size vereceği fayda maksimum düzeyde olsun. Dertlerinize merhem olsun. Verdiği akıl da düşünce ve fikir de hayatın süzgecinden, vicdani ahlaktan, ilmin ışığından süzülsün ve size yaşam enerjisi sağlasın…
Ne aklınızın sınırlarını zorlayarak sağlığınızı kaybedin ne de akıl danıştığınız insanların seçiminde hata yaparak aklınızı ve vicdanınızı körelterek yoldan çıkın…

REKLAM ALANI
REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ