Rebiab. Ka’b (r.a): Resulün Hizmetine Adanan Bir Can

  • 22 Ocak 2014
  • 3.272 kez görüntülendi.
Rebiab. Ka’b (r.a): Resulün Hizmetine Adanan Bir Can
REKLAM ALANI

Eslem kabilesinden olan Rebîa b. Ka’b, yerlisi olmasa da Medine halkından sayılırdı. Ebu Firâs diye de çağrılırdı. Medine’de, İslam yayılmaya başladığı ilk sıralarda, İslam davetçilerini dinleyerek, genç yaşta Müslüman oldu. Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem, Medine’ye hicret edinceye kadar Muhacirlerden İslam’ı öğrenip onu en güzel şekilde yaşamaya çalıştı.

Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem, Medine’ye hicret edince Efendimizi yakından tanıyan Rebîa, bir an olsun onun yanından ayrılmazdı. Hazarda ve seferde, sürekli Allah Resulü’nün yanında olur, ona hizmet ederdi.

Bu durumunu kendisi şöyle anlatır: “Her zaman Allah Resulü sallallahu aleyhi veselleme hizmet eder, gün boyu sürekli onunla olur, bütün ihtiyaçlarını karşılamaya çalışırdım. Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem yatsı namazını kıldıktan sonra genelde evine girerdi. Ben o evine girdikten sonra da oradan ayrılmaz, kapısının önünde oturur, kendi kendime, ‘Belki Allah Resulünün bir şeye ihtiyacı olur, derdim. Bir yere gitmez, kapının önünde öylece beklerdim. Onun abdest suyunu hazırlar, abdest almak istediğinde hemen yanına koşar, abdest için su dökerdim. Bir ihtiyacı olduğunda, onu yerine getirmek için koşuştururdum.” (Ebu Davud)

REKLAM ALANI

Gece Allah Resulü namaza kalkar. Abdest alıp namaz kılmaya başlar, onun ‘semiallâhu limen hamideh’ dediğini duyar, bir süre sonra ‘el-hamdu lillâhi Rabbil âlemin’ dediğini dinlerdim. Allah Resulü’nün kapısından ancak uykum iyice bastırınca ya da beklemekten gücüm tükenince ayrılırdım.” (Ebu Nuaym)

Ashab-ı Suffa’dandı

Kendini Allah Resulünün hizmetine adayan Rebîa b. Ka’b, fakir bir gençti. Kendisine ait bir evi yoktu. Suffe Ashabı ile kalır, orada hem ilim öğrenir hem de Allah Resulünü takip eder, bir ihtiyacı olduğunda hemen yerine getirirdi.

Büyük bir sevgi ve aşkla yapılan bu hizmet, karşılıksız kalmadı. Sevgili Peygamberimiz bir gün ona isteyebileceği en büyük hediyeyi verdi.

Rebîa b. Ka’b anlatıyor: “Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem ona olan hizmetimden çok memnun olduğu ve üşenmeden hizmetine koştuğum için bir gün bana:
– Ey Rebîa! Benden iste, vereyim, buyurdu.
– Düşünmem için biraz müsaade eder misin ya Resulellah? Daha sonra sana bildireyim, diye izin istedim. Allah Resulü müsaade edince, uzun uzadıya düşündüm. Anladım ki dünya geçici, sonu gelecek bir yer. Orada bana yetecek kadar rızık var ve bu rızık bir şekilde bana gelecek. Ben Allah Resulünden ahiretim ile ilgili bir şey isteyeyim. O da ‘Allah katındaki yerim olsun’ dedim. Kararımı kesinleştirince Allah Resulüne gittim. Allah Resulü beni görünce:
– Ne yaptın ey Rebîa, düşündün mü?
– Evet, ya Resulellah! Ahirette sana arkadaş olmak istiyorum.
– Bunu sana kim öğretti?
– Kimse öğretmedi. Sen bana ‘İste, vereyim!’ buyurdun. Senin Allah katındaki yerini bildiğimden, biraz düşününce dünyanın geçici olduğunu, rızkımın verileceğini gördüm. Onun için kendi kendime ahiretim için bir şey istemeye karar verdim. Allah Resulü uzun bir süre düşündü, sonra:
– Yapayım. Ancak sen de çok secde ederek bana yardımcı ol, Buyurdu. (Müslim, İbn Manzûr)

Hizmet Aşkı

Rebîa b. Ka’b radıyallahu anhu anlatıyor: “Bir gün, Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem bana:
– Ey Rebîa, evlensen ya! Buyurdu.
– Ya Resulellah! Herhangi bir şeyin beni sana hizmetten alıkoymasını istemiyorum, dedim.

Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem cevap vermedi. Ancak bir süre sonra tekrar:
– Ey Rebîa, evlensene! Dedi. Ben yine:
– Ya Resulellah! Herhangi bir şeyin beni senin hizmetinden alıkoymasını istemiyorum. Hem benim evlenecek maddi gücüm yok, dedim.

Ancak daha sonra kendi kendime “Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem benim ihtiyacımı, benim için faydalı olanı benden daha iyi biliyordur. Eğer bir daha beni çağırırsa bu kez evet diyeceğim” dedim. Çok geçmeden, Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem yine:
– Ey Rebîa, evlensene! Dedi. Bu kez:
– Kiminle evlendireceksin? Benim (bir) hanıma verecek bir şeyim yok, dedim.
– Falan kimselere git, ‘Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem sizden beni kızınızla evlendirmenizi istiyor’ de, buyurdu.

Ben de Allah Resulünün dediği kişilere gittim, biraz utanarak, Allah Resulü’nün sözlerini onlara aktardım. Adamlar bana çok iyi davrandılar:
– Merhaba, Resulullah’ın elçisi! Diyerek, beni kızları ile nikâhladılar. Onların yanından ayrılarak Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellemin yanına gittim.
– Ya Resulellah! Çok iyi bir aileye gittim. Senin emrini nakledince, bana güvenip kızları ile nikâhladılar. Ama nereden para bulup da mehir vereceğim? Dedim. Allah Resulü, Büreyde el-Eslemî’ye:
– Ey Büreyde! Rebîa için bir çekirdek ağırlığında altın topla! Diye emretti.

Büreyde, hemen sahabeleri dolaşarak, Allah Resulünün istediği kadar altın toplayıp bana verdi. Altınları alıp kızları ile nikâhlandığım aileye gittim. Aile mehiri azımsamadan kabul etti. Onların yanından ayrılıp Allah Resulüne gittim:
– Ya Resulellah! Kabul ettiler. Ancak düğün yemeği verecek bir şeyim de yok, ne yapacağım? Allah Resulü yine:
– Ey Büreyde! Rebîa için besili bir koç bul! Buyurdu. Büreyde, hemen istenilen koçu buldu. Bana da:
– Aişe’ye git! Ona ‘Yanında ne kadar arpa varsa ver’ de! Buyurdu. Hemen Hz. Aişe’nin yanma gittim. Hz. Aişe bana istediğimi verdi. Koç ile arpayı alıp kızları ile evleneceğim ailenin yanma gittim. Aile bana:
– Arpayı biz hallederiz. Sen koçu arkadaşlarına kestir. Biz de ekmek pişirelim, dedi.

Koç kesilip pişirilince, düğün için et ve ekmeğimiz oldu.

Ölçü veren örnek davranışlar

Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem, Muhacirlere ve fakir olan Ensara fethedilen yerlerden arazi dağıttı. Hz. Ebu Bekir’in arazisi ile Rebîa’nın arazisi yan yanaydı. Arazilerinin ortasında bir hurma ağacı vardı. Bu hurma ağacından dolayı, aralarında küçük bir tartışma oldu. Ağacın kökü daha fazla Rebîa’nın, dalları ise Hz. Ebu Bekir tarafındaydı.

Rebîa b. Ka’b bu olayı şöyle anlatır: “Ağaçtan dolayı anlaşmazlığa düştük.
– Ağaç benimdir, dedim. O da:
– Hayır, benimdir, dedi. Ben ısrar edince, Hz. Ebu Bekir bana hoşlanmayacağım bir söz söyledi. Ancak hemen pişman oldu. Özür dileyerek:
– Hadi sen de bana aynı kelimeyi söyle, ödeşelim, dedi. Ben ona olan saygımdan dolayı:
– Hayır, ben sana asla öyle bir şey söylemem. Bu sözü söylediğimde, belki bana kızarsın. Senin kızman Allah Resulü’nü kızdırır. Onun kızması ise Allah’ı kızdırır, dedim. Sıradan bir hakaretle de olsa Allah’ın huzuruna gitmek istemeyen Hz. Ebu Bekir:
– Öyleyse Allah Resulü’ne giderim, dedi ve yanımdan ayrıldı.

O sırada, benim Hz. Ebu Bekir ile tartıştığımı duyan akrabalarım yanıma geldiler. Ben, Hz. Ebu Bekir’in üzüldüğünü görünce hemen peşinden gittim. Akrabalarım da bana katıldılar. Yolda giderken akrabalarım:
– Baksana, hem seni rahatsız edecek söz söylüyor hem de seni Allah Resulü sallallahu aleyhi veselleme şikâyete gidiyor, diye söylediler. Ben kızarak:
– Ne diyorsunuz, o kişi Sıddık’tır! O, Müslümanların büyüğüdür. Hemen geri dönün. Yoksa sizi yanımda görürse sizin bana onun aleyhinde yardıma geldiğinizi düşünerek kızar. Bunu Allah Resulü’ne söylerse Rebîa helak olur, dedim.

Akrabalarımı geri gönderip Hz. Ebu Bekir’in ardından Allah Resulünün yanına gittim. Hz. Ebu Bekir, Allah Resulüne:
– Ben Rebîa’ya hoşlanmayacağı bir söz söyledim. Pişman olup aynısını sen de bana söyle dedim. Ancak o bunu söylemekten kaçındı, dedi. Allah Resulü:
– Ey Rebîa! Sıddıkla aranızda neler oldu? Diye buyurdular.
– Bir şey olmadı. Olay aynen onun anlattığı gibi oldu. Vallahi ben ona saygısızca bir söz söylemem, dedim. Allah Resulü:
– Evet, onun sana söylediğini sen ona söyleme ama onun için, ‘Allah seni affetsin ey Ebu Bekir!’ de, buyurdu.

Ben ona dua ederken, Ebu Bekir duvara doğru dönmüş ağlıyordu. Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem ağacın kökleri kimin tarafında ise ağacın ona ait olduğuna hükmetti.”

Cihadı ve vefatı

Allah Resulü sallallahu aleyhi vesellem vefat edinceye kadar yanından ve hizmetinden bir an olsun ayrılmayan Rebîa, onunla birlikte bütün savaşlara katıldı. Bu savaşlarda kahramanca savaşarak, Allah Resulünü korumaya çalıştı.

Allah Resulünün vefatından sonra, Medine yakınlarındaki Eslemoğullarının yaşadığı Yeyn’e yerleşti. Hicretin 63. Yılında, burada vefat etti. Allah binlerce kez razı ondan ve bütün Ashab-ı Kiram’dan olsun.

REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ