SIRAT-I MUSTAKİM – Kur’ân Kıssalarının Tekrarındaki Hikmetler
SIRAT-I MUSTAKİM
Kur’ân Kıssalarının Tekrarındaki Hikmetler
Emrah TOPCU
Birtakım kimseler Kur’an-ı Kerim’e saldırı amaçlı, ondaki kıssaların -haşa- gereksiz yere tekrar edildiğini öne sürerler. Yahut kasti olmaksızın bazı cahil kimseler de bunu öne sürer. Bazen de her meselede olabileceği gibi insan meraktan bu tekrarların hikmetini sorabilir.
Bu meseleyi müfessir ve fakih Mâliki âlim İbn Cüzey’in (ö. 741/1340) et-Teshîl li ulumi’t tenzîl adlı tefsirinin mukaddimesinden Kıssa bölümünü tercüme ve bazı noktaları kısaca izah ederek hülasa ile siz okuyucuların istifadesine sundum…
İbn Cüzey el-Kelbî el-Gırnâtî der ki:
“Kıssalara gelince o, geçmiş Peygamberlerin ve onların dışındakilerin zikridir. Ashab-ı Kehf ve Zü’l karneyn gibi.
Eğer denilse ki ‘Kur’an’da Peygamberlerin kıssalarının tekrarındaki hikmet nedir?’
Cevap üç vecih (kısım) ile olur:
Evveli: Çünkü Allah bazen bir surede başka surelerde zikretmemiş olduğu Peygamber haberlerini zikreder. Bunların her birinde diğerlerine nazaran ek bir fayda vardır.
İkinci vecih: İki metod ile Kur’ân’ın fesâhatinin izhar olunması içindir ki Peygamber haberlerinin bazı yerlerde itnâb tarîkiyle zikrolunması ve bazı mevzilerde îcâz tarîkiyle zikrolunmasıdır.
İzâh: Fasâhat: Sözün; lâfız, mâna ve âhenk itibariyle kusursuz olmasıdır. Diğer tâbirle: Lâfızların söylenişinin tatlı, mânasının da söylenirken hemen zihne girmesidir. İtnâb ise konuşurken, fazla tafsilât vermek. Sözü uzunca söylemektir ki bunda da hikmetler mevcuttur. İcâz ise bunun zıttıdır. Az sözle çok şey anlatmak. Sözü muhtasar söylemek. Çok mânaya gelen kısa cümlenin hâli. Mârûf ve müteârif olan cümleden kısa bir cümle ile maksadı ifade san’atı. Böyle sözlere mûcez veya veciz, vecize de denilir.
Üçüncü vecih: Peygamber haberleri zikriyle çok maksatların hasıl olması hedeflenmiştir. Bu maksatlara binaen kıssalar taaddüd etmiştir (birden fazla zikredilmiştir).
O maksatlar işte şunlardır:
1. Geçmiş Peygamberlerin elindeki mucizelerin zikredilmesiyle onların nübüvvetinin ispatı hedeflenmiştir. Ve o mucizeleri yalanlayanların farklı helak çeşitleriyle helak olmaları zikredilmiştir.
2. Hz. Muhammed sallallahu aleyhi vesellemin kimseden öğrenmeden geçmiş Peygamberlerin kıssalarını haber etmesi nübüvvetini ispat eder. Allah-u Teâlâ’nın kavli buna işaret eder “(Resûlüm!) İşte bunlar sana vahyettiğimiz gayb haberlerindendir. Bundan önce onları ne sen biliyordun ne de kavmin.” (Hûd; 49)
3. Vahdaniyyetin (Allah’ın tekliği) ispatı. Görmez misiniz ki Allah kafir ümmetlerin helakini zikrettiğinde şöyle demiştir: “Rabbinin (azap) emri geldiğinde, Allah’ı bırakıp da taptıkları ilâhları, onlara hiçbir şey sağlamadı, ziyanlarını artırmaktan başka bir şeye yaramadı.” (Hûd; 101)
4. Allah-u Teâlâ’nın kudretinin ve kendisini inkâr edenlere (kafirlere) verdiği azabın şiddetinin itibara alınması içindir.
5. Kavminin (müslümanların) yalanlanmasına binaen Nebi’nin (sallallahu aleyhi vesellem) tesellisidir. Öyle ki “Andolsun ki senden önceki Peygamberler de yalanlanmıştı.” (Enâm; 34) ayeti ile önceki Peygamberlerin yaşadıkları ile teselli edilmesidir.
6. Kendinden önceki Peygamberlere zafer verildiği gibi Onun da -aleyhissalâtu vesselâm- zafer vaadiyle teselli edilmesidir.
İzâh: Buna örnek olarak Hz. Musa aleyhisselam’ın Firavuna karşı olan mücadelesini muhteva eden kıssaları verebiliriz. Allah-u Teâlâ Musa aleyhisselam’a buyurmuştu ki: “Sen’i kardeşinle destekleyeceğiz ve size öyle bir kudret vereceğiz ki, âyetlerimiz (mûcize ve yardımlarımız) sâyesinde onlar size erişemeyecekler. Siz ve size tâbî olanlar üstün geleceksiniz!” (el-Kasas, 35) Buna mukabil Allah azze ve celle Efendimize (sav) de Fetih Suresi ilk üç ayetinde zafer vaadi tesellisi vermiştir: “Biz sana doğrusu apaçık bir fetih ihsan ettik. Böylece Allah, senin geçmiş ve gelecek günahını bağışlar. Sana olan nimetini tamamlar ve seni doğru bir yola iletir. Ve sana şanlı bir zaferle yardım eder.”
7. Kendilerinden önceki kafirlerin cezalandırıldığı gibi (hali hazırdaki) kafirlerin de cezalandırılmak ile korkutulması (Kur’an kıssalarının) maksatlarındandır.
Bunun dışında Peygamber haberleri acaip (şaşırtıcı) olayları, mev’ızaları (öğütleri), Peygamberlerin kafirlerin inkarına karşı getirdiği delilleri ve onlara cevaplarını ve diğer (hikmetli) şeyleri ihtiva eder. Peygamberlerin bu kıssaları çok faydalı olduğundan birçok yerde de zikredilmiştir.
“Ve likülli makâmin makâl” her makamın kendine has bir sözü vardır.
Hülâsâ: Görmüş olduğumuz gibi Kur’an’daki kıssalar geçmiş ve gelecek ile bağlantılı bir şekilde her okuyana tesir edecek şekilde Cenab-ı Mevla tarafından gönderilmiştir. Müminlere müjde, kafirlere uyarıdır. Geçmiş Peygamberlerin kıssaları diğer semavi din mensuplarına da tesir etmiştir. Hazreti Peygamberin Kur’an kıssalarından ve içlerindeki çeşitli hikmet ve mucizelerden bahsetmesi bulunduğu ortam için bilinmesi güç meselelerdi. Zamanın bilginleri de bu noktada şaşırmış ve kıssaların tesirine kapılmıştır. Dindar, bilgin kimselerin dışında cahil ancak korkak bünyeli kimselerin de geçmiş ümmetlerin helak kıssalarından etkilendiğini söyleyebiliriz. Kıssalar hakikati anlamada yardımcı bir anlatım biçimidir. Dönemin edip ve şairleri de Kur’an’ın belağatinden etkilenmişlerdir. Bu hikmetli ve beliğ kıssalar herkese hitap etmiştir.
Biz kıssaların vücudunun ve tekrarındaki hikmetlerin kıyamete kadar tesir edeceğine iman ediyoruz. Allah-u Zülcelâl buyurmuştur ki: “Kesin olarak bilesiniz ki bu kitabı kuşkusuz biz indirdik ve onu mutlaka koruyan da yine biziz.” (Hicr:9)
Vel Hamdü lillahi Rabbi’l âlemîn…