TEFEKKÜR UFKU / Aristokrasi, Meritokrasi ve Eşitlik

  • 06 Kasım 2025
  • 9 kez görüntülendi.
TEFEKKÜR UFKU / Aristokrasi, Meritokrasi ve Eşitlik
REKLAM ALANI

TEFEKKÜR UFKU
Aristokrasi, Meritokrasi ve Eşitlik
Dr. Cengiz Karagöz

Modern devlet sistemlerinin geçmiş dönemlere kıyasla daha adil ve eşitlikçi olduğu iddiası artık ciddi biçimde sorgulanmalıdır. Geleneksel aristokratik yapının genellikle kan bağına dayalı soyluluk anlayışıyla belirli bir zümrenin yönetimi elinde tuttuğu ve bu durumun eşitlik ilkesine aykırı olduğu gerekçesiyle meritokratik modele geçiş savunulmaktadır. Meritokrasi geçtiğimiz asırda siyasi liderlerin sıklıkla kullandıkları bir kavram.
Teorik planda son derece çekici görünen bu sistem, bireylerin ırk ve sınıf ayrımı olmaksızın kişisel çabalarıyla hem iş hayatında hem de ülke yönetiminde hak ettikleri konuma ulaşabilmesini öngörmektedir. Ancak pratikte ne Amerika Birleşik Devletleri ne de İngiltere gibi gelişmiş ülkelerde bu sistemin vaat ettiği başarıya ulaştığı söylenemez.
Meritokratik düzen, çelişkili bir biçimde kendi içinde yeni bir sınıfsal ayrışmaya yol açmıştır. Bireylerin elde ettikleri konumları yalnızca kendi kabiliyet ve çabalarının sonucu olarak görmeleri, toplumun diğer kesimlerine karşı küçümseyici bir bakış açısı geliştirmelerine neden olabilmektedir. Üstün zekâ ve yetenek düzeyine sahip bireylerde oluşan aşırı özgüven, toplumdaki nispeten daha az yetenekli bireylerle aralarında aşılması güç psikolojik bariyerler oluşturabilmektedir. Empati ve merhamet duygularını yitiren bu kesim, zamanla adil yönetim anlayışından uzaklaşarak dezavantajlı grupları sömürme eğilimi gösterebilmektedir. Kendi doğrularında ısrarcı olan bu yapı, toplumsal mutabakatı da zorlaştırmaktadır. Dolayısıyla meritokratik sistem, eşit bir düzen oluşturma iddiasıyla yola çıksa da farklı zekâ ve yetenek seviyelerindeki bireyler arasında gerçek anlamda bir denge sağlayamamaktadır.
Meritokrasiye yöneltilen bir diğer temel eleştiri, meslekler arasında hiyerarşik bir ayrıma yol açmasıdır. Üstün yetenekli bireylerin tercih ettiği meslek grupları ile diğer kesimlerin icra ettiği işler hem toplumsal prestij hem de maddi kazanç açısından eşit olmayan bir konumdadır. Bu durum, “alt sınıf” olarak nitelendirilen gruplarda dışlanmışlık ve aşağılanma hissinin yerleşmesine yol açabilmektedir. Hem ekonomik açıdan tatmin edici olmayan hem de prestijden yoksun görülen mesleklerin varlığı, bu alanlardaki verimliliği düşürmekte, çalışanların devlete ve topluma olan bağlılıklarını zedelemektedir.
Meritokratik düşüncenin en önemli risklerinden biri, bireysel çabayı ve yeteneği mutlak ölçüt kabul ederek bireycilik akımını güçlendirmesidir. Bireyler, bu hırsla hareket ederek çevrelerindeki herkesi potansiyel rakip olarak görmeye başlayabilmektedir. Bu durum, toplumdaki sosyal bağların zayıflamasına, sevgi ve dayanışma gibi temel değerlerin aşınmasına yol açmaktadır. Ailevi ilişkilerin zayıflamasına varan bu süreç, bireyleri manevi açıdan yıpratmakta ve toplumsal krizlerin çözümünü güçleştirmektedir.
Günümüzde özellikle Amerika ve İngiltere başta olmak üzere gelişmiş Batı ülkelerinde siyasetçilerin meritokratik sistemi öne çıkaran söylemleri, gerçekleri değiştirmemektedir. Ülkeleri yöneten kadrolara bakıldığında, seçkin sınıfa mensup şirket yöneticilerinin ağırlıkta olduğu görülmektedir. Bu ülkelerde prestijli mesleklerde ve devletin üst kademelerinde görev yapanların büyük çoğunluğu, zenginlerin tercih ettiği özel okul ve üniversitelerde eğitim görmüş bireylerden oluşmaktadır. Çeşitli istisnaların varlığı, şirket sahiplerinin ülke yönetiminde belirleyici rol oynadığı gerçeğini değiştirmemektedir.
Konuyla ilgili yapılan araştırmalar, çocukların yeteneklerinin ekonomik ve sosyal çevre faktörlerinden derin biçimde etkilendiğini ortaya koymaktadır. Sosyo-ekonomik açıdan avantajlı ailelerde yetişen çocukların yeteneklerini keşfetme ve geliştirme olanakları ile diğerleri arasında uçurum bulunmaktadır. Meritokrasi tartışmalarında sıklıkla gündeme gelen gelişmiş Batı ülkelerindeki ekonomik ve sosyal eşitsizlikler artık açıkça kabul edilmektedir. Bu tartışma çerçevesinde, farklı ırk ve dinlere yönelik nefret söylemlerinin hâlâ varlığını sürdürdüğü gerçeği de göz ardı edilmemelidir. Faşizme varan derecedeki ırkçı söylemlerin yükselişi, meritokratik devlet idealinin uygulanmasını engelleyen temel etkenler arasında yer almaktadır.

REKLAM ALANI
REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ