TEFEKKÜR UFKU / Bilimin Ayrılıkçı Tarafı

TEFEKKÜR UFKU
Bilimin Ayrılıkçı Tarafı
Dr. Cengiz Karagöz
Öjenik, insan ırkının arzu edilen özelliklerin yayılması yoluyla iyileştirilmesini savunan bir bilimsel teoridir. Bu teori, 19. yüzyılın sonlarında Britanyalı bilim insanı Sir Francis Galton tarafından ortaya atılmıştır. Charles Darwin’in evrim teorisinden ilham alan Galton, toplumların genetik olarak “daha iyi” bireyler yetiştirmesi için çeşitli yöntemler önerdi. Bu öneriler, bazı bireylerin üremesini teşvik etmeyi ve diğerlerinin üremesini engellemeyi içeriyordu.
Öjenik hareketi, 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında, büyük bilimsel ilerlemeler ve toplumsal değişimlerin yaşandığı bir dönemde ivme kazanmaya başladı. Mendel genetiği bu dönemde kalıtımla ilgili yeni bilgiler sunarak insanlığın “iyileştirilebileceği” yönünde heyecan uyandırdı. Ancak, öjenik gerçek bir bilimsel araştırmadan ziyade toplum üzerinde kontrol sağlama aracıydı. İlk dönem öjenikçiler bazı fiziksel ve davranışsal özelliklerin biyolojik olarak üstün olduğunu varsayarak zekâ, ahlak ve hatta suç eğilimlerinin kalıtsal olduğunu ve bu nedenle “seçilebileceğini” veya “ayıklanabileceğini” iddia etmişlerdir.
Öjenik, modern genetik ile sosyal politikanın kesiştiği noktada ortaya çıktı. 19. yüzyılda sanayi devrimi, kentleşme ve hızlı nüfus artışı, toplumsal sorunlarda bir artışa neden oldu. Suç, yoksulluk ve hastalık gibi sorunlar giderek daha fazla genetik eksikliklere bağlanıyordu. Bu bağlamda, toplumların genetik kalitesini iyileştirme fikri cazip hale geldi.
Francis Galton, öjenik kavramını geliştirirken doğal seleksiyon teorisinin artık insan eliyle yönlendirilebileceğini savunuyordu. Ona göre, zeki, sağlıklı ve ahlaki açıdan üstün bireylerin üremesini teşvik ederek gelecekte daha iyi bir insan ırkı üretilebilirdi. Buna karşılık, düşük zeka, hastalık ve suçluluk gibi “istenmeyen” özelliklere sahip bireylerin üremesi sınırlanmalıydı.
Öjenikçiler iki ana müdahale biçimini savunuyorlardı: “pozitif öjenik” ve “negatif öjenik.” Pozitif öjenik, “uygun” veya “üstün” olarak görülen bireylerin üremesini teşvik ederek arzu edilen özelliklerin yayılmasını amaçlıyordu. Negatif öjenik ise “uygunsuz” görülen bireylerin üremesini engellemeyi hedefliyordu. İkincisi, hareket içinde derin ayrımcılığı başlatarak zorla kısırlaştırma, kurumsallaştırma ve nihayetinde soykırıma yol açtı.
Öjeniğin en endişe verici yönlerinden biri, bilim, tıp ve politika alanlarındaki nüfuzlu topluluklar tarafından desteklenmiş olmasıydı. Amerika Birleşik Devletleri’nde öjenik, Harvard ve Yale gibi prestijli kurumlar tarafından desteklenmiş ve önde gelen bilim ve siyaset figürleri tarafından onaylanmıştır. Bu destek, ayrımcı yasaların yürürlüğe girmesine yol açan öjenik politikalarına meşruiyet kazandırdı. 1920’ler ve 1930’larda, Amerika Birleşik Devletleri’nde birçok eyalet zorunlu kısırlaştırma yasaları çıkardı. Bu yasalar, zihinsel engelliler, kronik hastalar veya toplum tarafından “istenmeyen” olarak kabul edilen bireylerin kısırlaştırılmasını zorunlu kılıyordu. Bu dönemde on binlerce insan bu tür uygulamalara maruz kaldı. Benzer politikalar Avrupa’da da uygulandı.
Ancak öjeniğin en korkunç kullanımı Nazi Almanya’sında gerçekleşti. Adolf Hitler ve Nazi rejimi, öjenik politikalarını ırkçılık ile birleştirerek Aryan ırkının üstünlüğünü savundu. Milyonlarca insan “ırksal saflık” adına öldürüldü veya zorla kısırlaştırıldı. Bu da öjenik ideolojisinin kitlesel insanlık suçlarına nasıl yol açabileceğine dair en trajik örnektir.
Öjenik ve ayrımcı uygulamalarının mirası, özellikle genetik mühendisliği ve üreme teknolojileri etrafındaki tartışmalarda günümüzde de yankılanmaya devam ediyor. Genetik hastalıkların ortadan kaldırılması amacı asil olsa da eleştirmenler, genetik mühendisliğin öjenik benzeri ayrımcılığın yeniden canlanmasına yol açabileceği konusunda uyarıyor. Gen düzenleme, belirli fiziksel veya entelektüel özellikleri teşvik etmek için kullanılabilir ve bu da bu teknolojilere erişimi olanlar ve olmayanlar arasında bir uçurum oluşturabilir. Bu olasılık, toplumsal eşitlik, bireysel özerklik ve insan popülasyonlarındaki çeşitliliğin değeri hakkında ahlaki soruları gündeme getirmektedir. Öjenik hareketi, bilimsel fikirlerin önyargı ve ayrımcılığı meşrulaştırmak için nasıl çarpıtılabileceğine dair düşündürücü bir hatırlatıcı olarak hizmet etmektedir. Başlangıçta insan iyileştirilmesi yöntemi olarak sunulsa da öjenik, sonunda insan haklarının büyük ölçüde ihlal edilmesine ve sayısız bireyin dışlanmasına yol açmıştır.