Tevbe ile Yeniden Doğmak
TOPLUM
Süleyman ERÇETİN
İmandan sonra insana verilen en büyük nimet tevbedir. Yaratılan ilk insanlar Hz. Âdem ve Havva annemizi, Allah’a kul yapan, hata ve kusurlarına nedamet duyup, pişman olarak tevbe etmeleriydi. Dediler ki:
“Ey Rabbimiz biz kendimize zulmettik, eğer bizi bağışlamaz, bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.” (Araf: 23)
İblisi, İblis yapan da kibir ve gurura kapılarak, tevbe etmeyerek Allah’a isyan etmesiydi:
“Meleklere Adem’e secde edin dediğimizde İblis dışındakiler derhal secde ettiler. O direndi büyüklendi ve kâfirlerden oldu.” (Bakara; 34)
İnsanın yaratılışından itibaren kıyamete kadar, insanoğlu ya tevbe ederek Hz. Âdem Aleyhisselam’ın nesebinden olacak veya kibir ve gurura kapılarak, tevbe etmeyerek Yaratıcı’ya isyan ederek, İblis’ in nesebinden olacak. İşte imtihan için, kulluk için gönderildiğimiz şu dünya hayatındaki bütün kavgalar, fitneler, kötülükler, savaşlar, katliamlar, cinayetlerin tabanında, şeytanın hile ve desiselerine vesveselerine kanıp onun nesebine geçip, onun dostu ve askeri olan insanların, sürekli tevbe ederek Hz. Adem’in nesebinden olan iyi insanlara karşı duydukları kin intikam ve haset duygularıdır. İyiler ve kötüler, Hz. Adem’in taraftarları ile, İblis’in taraftarları arsındaki bu hak batıl mücadelesi kıyamete kadar devam edecektir.
İşte burada Hz. Âdem Aleyhisselam’ın nesebinden olan biz Müminlere düşen en büyük vazife, önce kendimiz, ailemiz, akrabalarımızdan başlayarak, bütün insanları tevbe ile kurtuluşa davet etmek, nefsine uyarak, şeytanın safına geçmiş Âdemoğullarının her birinin kurtuluşu için, tevbe ile Hz. Adem’in nesebi olmaya davet etmek…
Her insanın, ne kadar günahı olursa olsun, tevbe etmesi, tevbe ile yeniden doğması mümkündür. Fakat nefis ve şeytana aldanarak günahlarda yuvarlanan insanoğlu bahanelere sığınarak tevbe etme iradesi zayıflamıştır.
İşte bizler; tevbenin ne kadar önemli olduğunu, tevbenin şeytanın belini kırıp zayıflattığını tevbe ile insana iman gücü ve kuvveti geldiğini, tevbe yolunu tercih eden insanların basiretlerinin açıldığını, gönüllerine huzur ve sekinet indiğini, günahlarına tevbe edenin, hiç günah işlememiş gibi olduğunu, nefsini ayıp ve kusurlardan arındıranın gerçek kurtuluşa erdiğini anlatmalıyız. Çünkü bu Emri Bil Maruf Ven Nehyi Anil Münkerdir.
İyiliği emretmek kötülükten nehiy etmek vahyin bereketi olup her Müslüman üzerine farzdır:
“Sizden hayra ve iyiliğe davet eden iyiliğe davet edip kötülüklere engel olan bir toplum oluşsun. İşte kurtuluşa erenler de onlardır.” (Al-i İmran 104)
Bizden önceki ümmetlerde 99 kişiyi öldüren bir adam vardı. Bu zat yeryüzünde en büyük alimin kim olduğunu soruşturdu. Ona bir rahibi gösterdiler. Bu adam rahibe giderek
– Doksan dokuz adam öldürdüm, tevbe etsem kabul olur mu? diye sordu. Rahip:
– Hayır, kabul olmaz deyince onu da öldürdü böylece öldürdüğü adamların sayısı yüze tamamlandı.
Sonra yeryüzünde en büyük alimin kim olduğunu soruşturdu. Bir alimi tavsiye ettiler. Onun yanına giderek yüz kişiyi öldürdüğünü söyledi, tevbesinin kabul olup olmayacağını sordu. Âlim:
– Elbette kabul olur, insanla tevbe arsına kim girebilir ki! Sen falan yere git orada Allah-u Teâlâ’ya ibadet eden insanlar var. Sen de onlarla birlikte Allah’a ibadet et. Sakın memleketine dönme. Zira orası fena bir yerdir. Dedi.
Adam denilen yere gitmek üzere yola çıktı. Yarı yola çıkınca eceli yetti. Rahmet melekleri ile azap melekleri o adamı kimin alıp götüreceği konusunda tartışmaya başladılar. Rahmet melekleri;
– O adam tevbe ederek ve kalbiyle Allah’a yönelerek yola düştü dediler, azap melekleri ise:
– O adam hayatında hiç iyilik yapmadı ki, dediler.
– Bu sırada insan kılığına girmiş bir melek çıkageldi. Melekler onu aralarında hakem tayin ettiler. Hakem olan melek:
-Geldiği yerle gittiği yeri ölçün, hangisine daha yakınsa adam o tarafa aittir dedi. Melekler iki mesafeyi ölçtüler, gitmek istediği yerin daha yakın olduğunu gördüler. Bunun üzerine onu rahmet melekleri alıp götürdü. (Buhârî, Enbiya; 54 Müslim, Tevbe 46,47,48)
İşte yukardaki sahih hadisten de anlaşıldığı gibi yüz kişiyi öldüren adamın salih amelleri olmasa bile ömrünün sonlarındaki tevbe etme ve bağışlanma arzusu, onun imanla ölüp kurtulmasına vesile oldu.
Öyleyse günah işleyerek nefislerine zulmeden kardeşlerim, bizim günahımız yüz kişiyi öldüren adamdan daha mı çok ki tevbe etmiyoruz?
Tevbe etmeden, Yüce Rabbimizden af ve mağfiret dilemeden ölürsek halimiz nasıl olur?
Bazı yüzlerin kararıp, bazı yüzlerin beyazlayacağı o kıyamet gününde tevbe etmeden pişman olmadan Rabbimizin huzuruna nasıl çıkarız?
Haydi öyleyse tevbe ile yeniden doğmaya…
Gencimiz, yaşlımız, kadınımız kızımız, çoluğumuz çocuğumuz, amirimiz memurumuz, köylümüz kentlimiz ile tevbe ederek pişman olalım. Hz. Adem’in nesebinden olalım ki kurtuluşa erelim.
Unutmayın biz günde 70 kez, 100 kez tevbe eden Rahmet Peygamberi’nin ümmetiyiz.
Ne mutlu tevbe edenlere!
Ne Mutlu tevbesinden samimi olanlara!
Ne, mutlu tevbe ile Allah’a yaklaşıp arınanlara…
Selam ve Dua ile.