TIBB-I NEBEVİ
Günümüz tıb ilmi çok ilerlemiş, hastalığı teşhis hususunda sahip olunan teknolojik aletlerin gelişmişliği çok ileri düzeyde olmasına rağmen tedavi hususunda yeterli ilerleme kaydedilememiştir. İnsanların düştükleri pek çok hastalığın tedavisinde modern tıp aciz kalmakta ya da bir tedavisi varsa o tedaviden istifade edebilmek için yığınla para ödemek zorunda bırakılmaktadırlar. Teşhisi konulmasına rağmen tedavisi yapılamayan onlarca hayati hastalık olduğunu; ilaç baronlarının ürettikleri ilaçları satabilmek için hastalık yaydıkları söylentisini de kulak arkası etmemek gerekiyor. Pek çok hastalığın aslında hastalık olmadığı, bir takım temel vitamin ve minarallerin yoksunluğunun neticesi olduğu ve ilaç pazarının işgüzarlığı sebebiyle hastalık gibi sunularak milyonlarca dolar para kazanıldığı da bir şehir efsanesi gibi değerlendirilmemelidir lakin bu farklı bir yazı konusu. Biz bu yazımızda Efendimiz sallalahu aleyhi vesellemin sağlıkla alakalı tavsiyelerinin konu edildiği “Tıbbı Nebevi”ye dair kısa da olsa bilgi vermek ve Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin bizlere yapmış oldukları sağlık öğütlerini birkez daha hatırlatmak ve haberdar etmek niyetindeyiz.
Esas olan hastalanmadan önce tedbir almak, korunmaktır. İnsan fıtratı itibariyle kendisini güvende hissetmek ister. Güvenliği için de aklının bir gereği olarak tedbirler alı. Nebevi Tıp bir yönüyle de korucuyu hekim denilen hastalıklar ortaya çıkmadan önce, hastalıklara yakalanmamak için alınacak önlemler hakkında bizleri bilgilendirir. Bu yönüyle sağlıklı bir yaşam için Efendimizin sallallahu aleyhi vesellemin tavsiyelerinden haberdar olmamız, türlü şaibelerin koğuşturulduğu, sağlığın para kazanılan bir sektöre dönüştürüldüğü bu zamanda her zamankinden daha mühimdir.
Tıbb-ı nebevi yada nebevi tıp; Hazreti Rasulullah’ın hastalıklardan kurtulmak ve sağlığın korunması ile ilgili hadisi şeriflerini kaynak ve referans edinen tıp ilmi içerisindeki müstakil bir sahadır. “Tıbbı Nebevi’yi, peygamberimizin bizzat kendisinin uyguladığı ve ümmetine tavsiye ettiği tıbbi uygulama ve öğütlerdir de diye ifade edebiliriz.
“Kur’ân-ı Kerim, her biri batılı İlim adamları tarafından araştırma konusu yapılan tıp, astronomi, jeoloji, botanik gibi çeşitli bilim dallarına temel teşkil edecek bilgiler veriyor. Özellikle insan sağlığını ilgilendiren tıbbî konular önemli bir yer tutuyor. Aynı şekilde Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellemin de sağlıkla ilgili pek çok hadis-i şerifleri var. İşte Tıbb-ı Nebevi bunlardan oluşuyor.”
“Araplar beraberlerinde bir tavşan kemiği taşıdıkları takdirde hastalıklardan korunacaklarına inanırlar; yılan sokmuş bir kimseyi yılanın zehiri vücutta yayılmasın diye uyutmaz, üstüne başına ziller takarlardı. Korkmuş bir kadının yüreğinin soğuduğuna inanarak sıcak su içirirlerdi. Çocukların çürük dişlerini güneşe doğru attıkları takdirde yeni dişlerin muntazam çıkacağına inanırlar, şaşılığı değirmen taşına baktırarak tedavi ederler, yaraları kızgın demirle dağlar, vebadan korunmak için merkep gibi anırırlar, hastaları kâhinlere götürür, sihir yapar, tapınaklara kurban keser, böylece hastaların içine girmiş şeytanların çıkacağına inanırlardı.”
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem yukarıda zikredilen batıl ve ilmî değeri olmayan bu uygulamaları kaldırmış, tababete yeni bir anlayış getirmiştir.” (Prof. Dr. Asaf Ataseven)
“Tıbbı Nebevi hayatın bütün safhalarını; sadece tek bir bireyin fiziksel ve ruhsal sağlığını değil,sosyal bir varlık olan insanın toplum içindeki davranışlarını,aile içindeki sorumluluklarını, kendine ve yakın akrabalarına karsı görevlerini,yiyip içmesinden, uyuması , düşünmesi, giyinmesi, evlenmesi, cinsel yaşamı,iş hayatı, hastalıkları ve bu hastalıklara tedavi yaklaşımlarına kadar hemen her şeyi ilgi ve etki alanı içine alır” diyor araştırmacı yazar A. Turan Erdoğan…
Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin kimi sağlığın devamı için; korunmaya dair genel tıpla ilgili, kimisi de tedaviye yönelik öğütlerinden bazılarını daha doğru ifadesiyle çok azını aşağıda sunuyoruz.
* “İki nimet vardır ki, insanların çoğu bunda aldanmıştır: Sıhhat ve boş vakit.” (Buhari, Rikak 1; Tirmizi, Zühd 1; İbn Mace, Zühd 15)
* “Allah derdi de çareyi de verdiği gibi her dert için bir ilaç yaratmıştır. Bu sebeble tedaviye devam ediniz. Fakat haramla tedavi etmeyiniz.” (Ebu Davud, Tıb 11).
* “Allah şifanızı sarhoşluk veren şeylerde yaratmamıştır.” (Buhari, Eşribe 15).
* “İçkide şifa yoktur.” (Darimi, Eşribe 6).
* “Lanetlenmiş iki şeyden sakının!”
“Ya Rasulallah o iki şey nedir?” dediler. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem:
“İnsanların gelip geçtiği yola ve gölgelendiği yere abdest bozmaktır.” buyurdu. (Müslim, Taharet 68; Ebu Davud, Taharet 15; Ahmet bin Hanbel, Müsned 2/372).
* “Allah temizdir, temizi sever. Etrafınızı temizleyiniz.” (Tirmizi, Edeb 41).
* “Temizlik imanın yarısıdır.” (Müslim, Taharet, 1; Tirmizi, Daavat 86; A.b. Hanbel Müsned 4/260, 5/342, 343, 344, 363, 370, 372; Darimi, vudu 2)
* “Her müslümanın yedi günde bir yıkanması Allah’ın onun üzerinde hakkıdır.” (Müslim, Cuma 9).
* “Budala (dini diyaneti iyi olmayan) kadınlara çocuklarınızı emzirtmeyiniz. Zira tesir eder.” (Kenzül-İrfan).
* “Beş şey fıtrattandır: Bıyıkları kesmek, kasık kıllarını tıraş etmek, koltuk altı kıllarını yolmak, tırnakları kesmek ve sünnet olmak.” (Buhari, Libas 63, 64; Müslim, Taharet 49, 50).
* “Sizden biriniz durgun suya bevl etmesin.” (Buhari, Vudu 68; Müslim, Taharet 94; 96; Ebu Davud, Taharet 36).
* “Köpek bir kabı yalarsa onu yedi defa yıkayın. O yedinin birinde toprakla temizleyin.” (Buhari, Vudu 33; Davud, Taharet 37; Tirmizi, Taharet 68)
* “Kadınlaşan erkeklere, erkekleşen kadınlara Allah lanet eder.” (Feyzül Kadir 5/271).
* ” Cüzzamlıdan aslandan kaçar gibi kaçınız.” (Buhari, Merda 19; A. Bin Hanbel, Müsned, 2/443)
* “Bir yerde veba olduğunu işitirseniz oraya girmeyiniz. Bulunduğunuz yerde veba vukua gelirse oradan ayrılmayınız.” (Buhari, Tıb 30; Müslim, Selam 92, 93, 94, 98, 100)
* “Hastayı üç gün geçmeden yoklamayınız.” (Ramuz’el-Ehadis 2/489).
* “Yiyecek ve içeceklerinizin kaplarının ağzını açık bırakmayınız.” (Müslim, Eşribe 96, 98; Ebu Davud, Eşribe 22; Tirmizi Et’ime 15).
* “Efendimizin en çok sevdiği elbise hiberadır.” (Hibera Yemende yapılan yeşil, pamuklu bir hırkadır) (A.b. Hanbel, Müsned 3/292; Değişik bir lafızla Ebu Davud, Libas 12).
* “Sarhoşluk veren her içki haramdır.” (Buhari, Edeb 80; Müslim Eşribe 73, 75; Ebu Davud Eşribe 5).
* “İçkiden sakının. Zira o her kötülüğün anahtarıdır.” (Hakim, Müstedrek; Beyhaki, Şiabül-İman; Ramuz el-ehadis, 1/212).
* “Seyahate çıkınız, sıhhat bulursunuz.” (Taberanî)
Tedaviler
Zikreddiğimiz hadis-i şerifler genel tababet ve koruyucu hekimliğe dair seçtiklerimizdendi. Biraz da tedavi konusunda örnekler verelim. Zira Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem Efendimiz, kendisine müracaat eden kimselere ya bir ilaç tavsiye eder ya da hekime gönderirdi.
* “İsmid (sürme taşı) çekin. O gözü açar ve kirpikleri besler.” (Tirmizi Libas 23; Ahmet bin Hanbel, Müsned 3/476).
* “Gözü ağrıyan birisine Hz. Peygamber Efendimiz (sas) “Sabur ile tedavi et” buyurdu.” (Müslim, Hac 89, 90) [Sabur, ülkemizde sarısabır olarak bilinen bitki olabilir. Zira sarı sabır bitkisi alovera ve sabur gibi isimlerle de biliniyor.]
* “Çörek otu ölümden başka her derde devadır.” (Buhari, Tıb 7).
* Şifa üç şeydedir: Bal şerbeti içmek, hacamat vurmak, dağlamak. {Dağlama daha sonra men edilmiş yasaklanmıştır.) (Buhari, Tıb 3; Ahmed bin Hanbel, Müsned 1/246).
* “Ud-u hindi (kustu hindi) kullanmaya devam ediniz. Onda yedi türlü şifa vardır. Uzre, (bademcik iltihabında) boğaza üflenir. Zatülcenbde hastaya içirilir.” {Buhari, Tıb 10; Müslim, Selam 86,87; İbn Mace, Tıb 12, 17).
* “Umeys’in kızı Esma müshil olarak şubrun kullanıyordu. Hz. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem keskin ve ağırdır buyurdu. Sonra Esma sena otu kullandı.” (Tirmizi, Tıb 30) (Sena otu ülkemizdeki sinemaki otu olabilir)
*”Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem baş ağrısından şikâyet eden bir kimseye kan aldırmasını tavsiye etti.” (Müslim, Selam 71).
* Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellem dövme (tatuağe) yaptırmayı yasaklamıştır.” (Buhari Tıb 26, Libas 86; Ebu Davud Libas 8).
Müstakil bir saha olarak nebevi tıp
“Hz. Peygamber (sas)’in tıp ile ilgili hadisleri ta başlangıçtan itibaren dikkati çekmiş, muhaddisler tarafından meşhur altı hadis kitabı (kütub-i sitte)’nın müellifleri, eserleri arasında tıbb-ı Nebevî’ye müstakil bir kitap veya bölüm ayırmışlardır. Buhari kitabu’t-tıb ve kitabu’l-merda, başlığı altında iki bölüm, Ebu Davud kitabu’t-tıb diye bir bölüm, Tirmizi cami olarak adlandırılan eserinde tıp bölümüne yer vermiştir. Keza İbni Mace, Müslim, Nesei, Ahmet Bin Hanbel, İmam Malik eserlerinde tıpla ilgili hadislere yer vermişlerdir. Daha sonra müstakil olarak tıbb-ı Nebevî adını taşıyan eserler yazılmıştır. İlk Tıbb-ı Nebevi H. 120. yılında yaşamış Abdül-Melik B. Habib tarafından yazılmıştır. (Küçük, R.; Tıbbı Nebevi literatürü üzerine bir deneme. İlim ve Sanat sayı 3. Eylül-Ekim 1985.)
Brokelman ve Katip Çelebi 10’dan fazla Arapça Tıbb-ı Nebevi olduğundan bahsederler. Bundan başka Farsça, Urduca ve Türkçe Tıbb-ı Nebeviler mevcuttur. İstanbul kütüphanelerinde 20’nin üstünde Türkçe Tıbb-ı Nebevi’nin bulunduğunu tesbit edilmiştir. Osmanlı döneminde son yazılan Tıbbı Nebevî Dr. Hüseyin Remzi Bey (1896)’e aittir. Cumhuriyet döneminde bu konuda Mahmut Denizkuşları tarafından Bursa İslâm Enstitüsü’nde bir doktora tezi yapılmıştır. Yakın zamanlara kadar İslâm ülkelerinde Tıbb-ı Nebevi kitapları bir sağlık el kitabı olarak elden ele dolaşmıştır.
Bugün Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin tıbbî hadisleri yukarıda ifade edildiği gibi tıbbî telakkilerimize uygunluk göstermektedir. Bu hadisler, tıp sahasındaki bugünkü gelişmelerden asırlar önce ifade buyrulduğu için, bir tıbbî hikmet, hatta tıbbî mucize telakki edilmelidir. Bundan böyle tıbb-ı Nebevî çalışmaları hadis âlimleri ile birlikte konu ile ilgili ihtisas dalından hekimler tarafından müştereken yapılmalıdır.” (Prof. Dr. Asaf Ataseven)