TOPLUM VE HİKMET / İslam’ın Işığında Doğru Yolu Bulmak

  • 05 Aralık 2025
  • 7 kez görüntülendi.
TOPLUM VE HİKMET / İslam’ın Işığında Doğru Yolu Bulmak
REKLAM ALANI

TOPLUM VE HİKMET
İslam’ın Işığında Doğru Yolu Bulmak
Bilal Telci

Yapay zekâ ve teknolojinin zirveye ulaştığı bir çağda, insanlık bir yol ayrımında. Dijital dünya, yalnızca iletişim biçimlerimizi değil, gerçeklik algımızı da kökten değiştirdi.
Sosyal medya platformları ve sanal âlemler, insanların kusursuz bir şekilde kurgulanmış kimlikler oluşturmasına olanak tanıyor; bu da gerçekle yalan arasındaki sınırları bulanıklaştırıyor.
İnsanlar, sanal dünyada inşa ettikleri bu kimlikleri gerçek hayatlarına yansıtmaya başladı. Daha da kötüsü, söyledikleri yalanlarına inanarak bu sahteciliği bir yaşam tarzı haline getirdiler ve bundan pişmanlık duymuyorlar. Ancak bu durum yalnızca dijital dünyayla sınırlı değil. Sanal âlemle hiç bağı olmayan bireyler bile güç, itibar ya da statü kazanmak için yalan söylüyor ve hayatlarını bu temeller üzerine inşa ediyor.
Peki, gerçekle yalan arasında sıkışmış bir dünyada nasıl yaşayacağız?
İnsanlara nasıl güveneceğiz?
İslam, bu ahlâkî kaosa karşı bize ne gibi bir rehber sunuyor?
Yalanın Bir Yaşam Tarzı Haline Gelişi
Modern dünya, yalanı hem ince hem de açık biçimlerde normalleştirdi. Sanal platformlarda bireyler, kendilerinin idealize edilmiş versiyonlarını sergiliyor: kusursuz, başarılı ve ahlâken üstün. Ancak bu kimlikler, genellikle gerçek benliklerini gizleyen bir maskeden ibaret. Daha da endişe verici olan, bu kurgusal kimliklerin gerçek dünyaya taşınıyor olması.
Toplum, doğruluğu beğeni ve onay uğruna feda ediyor. Öte yandan, dijital dünyadan uzak duranlar da bu salgından muaf değil. Güç, zenginlik ya da itibar elde etmek için söylenen yalanlar, toplumsal bir norm haline geldi. En çarpıcı gerçek ise, birçok insanın yalanlarına kendilerinin de inanması ve bu sahtecilikten vicdan azabı duymaması.
Gerçeklik ile yanılsama arasındaki sınırlar silikleşirken, şu sorular zihinlerimizi meşgul ediyor: Yalanın kutlandığı bir dünyada gerçeği nasıl ayırt edeceğiz? Başkalarına nasıl güveneceğiz? Ve en önemlisi, inancımızı ve dürüstlüğümüzü nasıl koruyarak yaşayacağız?
İslam’ın Yalan ve Doğruluk Üzerine Bakışı
İslam, dürüstlüğü bir müminin karakterinin temel taşı olarak görür ve bunu imanın ayrılmaz bir parçası sayar. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem, doğruluğun önemini şu hadis-i şerifte vurgular:
“Şüphesiz ki sözde ve işte doğruluk hayra ve üstün iyiliğe yöneltir. İyilik de Cennet’e iletir. Kişi doğru söyleye söyleye Allah katında sıddîk (doğrucu) diye kaydedilir. Yalancılık yoldan çıkmaya (fucûr) sürükler. Fucûr da Cehennem’e götürür. Kişi yalancılığı meslek edinince Allah katında çok yalancı (kezzâb) diye yazılır.” (Buhâri, Edeb 69; Müslim, Birr 103-105. Ayrıca bk. Ebû Dâvûd, Edeb 80; Tirmizi, Birr 46; İbni Mâce, Mukaddime 7; Dua 5)
Bu hadis, dürüstlüğün yalnızca bir erdem olmadığını, aynı zamanda manevi kurtuluşa giden bir yol olduğunu; yalanın ise ahlâkî ve manevî çöküşe yol açtığını açıkça ortaya koyar.
Kur’an-ı Kerim, yalan ve riyakârlık konusunda sık sık uyarılarda bulunur. Allah-u Zülcelâl:
“Ey iman edenler! Allah’tan korkun ve doğrularla birlikte olun” (Tevbe, 9:119) buyurarak, müminleri hakikate bağlı kalmaya ve doğru insanlarla bir arada olmaya çağırır. Ayrıca, münafıkların yalan ve sahtecilikle özdeşleştirildiği ayetler, yalanın yalnızca bireysel bir günah olmadığını, aynı zamanda toplumsal güveni zedeleyen bir tehlike olduğunu gösterir:
“Onlar yalan söylediklerinde Allah’ın kendilerini bildiğini bilmezler mi?” (Tevbe, 77)
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem yalanın her türlüsüne karşı çıkmış ve müminleri dürüst bir yaşam sürmeye teşvik etmiştir. Bir hadisinde:
“Münafığın alâmeti üçtür: Konuştuğunda yalan söyler, kendisine bir şey emanet edildiğinde ihanet eder, söz verdiği zaman sözünde durmaz.” (Buhârî, Vesâyâ, 8; Müslim, Îmân, 107) buyurarak, yalanın bir müminin karakterine yakışmadığını vurgular. Ayrıca, şaka bile olsa yalan söylemekten kaçınılmasını öğütlemiştir:
“Şakadan bile olsa, yalan söylemeyen kimseye cennetin ortasında bir köşk verileceğine kefilim. Ahlakını güzelleştiren kişiye de cennetin en üstünde bir köşk verileceğine kefîlim.” (Ebû Dâvûd, Edeb, 7/4800; Tirmizî, Birr, 58/1993; İbn-i Mâce, Mukaddime, 7)
Gerçekle Yalan Arasında Nasıl Yaşayacağız?
Peki, yalanın bu kadar yaygın olduğu bir dünyada nasıl bir yol izlemeliyiz? İslam, bu kaotik ortamda bize hem bireysel hem de toplumsal düzeyde rehberlik sunar. İşte Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin öğretileri ışığında izlenebilecek bazı yollar:
1- Doğruluğu Hayatın Merkezi Yapın: Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem her durumda doğruyu söylemeyi emretmiştir. Dürüstlük, yalnızca başkalarına karşı değil, kendimize karşı da bir sorumluluktur. Kendi yalanlarımıza inanmak, ruhumuzu zehirler. Bu nedenle, her söz ve eylemde hakikati aramalıyız.
2- Sanal Dünyada Otantik Kalın: Sosyal medya ve sanal platformlar, sahte kimlikler oluşturmak için birer tuzak olabilir. Müslümanlar olarak, bu platformlarda da dürüst ve ahlâklı bir duruş sergilemeliyiz. Paylaşımlarımız, gerçek benliğimizi yansıtmalı; gösteriş ve sahtecilikten uzak olmalıdır.
3- Doğru İnsanlarla Yoldaş Olun: Kur’an’ın “Doğrularla birlikte olun” emri, çevremizi dikkatle seçmemizi öğütler. Yalan ve sahtecilikten uzak, güvenilir ve ahlaklı insanlarla bir arada olmak, bizi de doğruluk yolunda tutar.
4- Kendimizi Muhasebeye Çekelim: Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem her gece kendimizi hesaba çekmemizi öğütlemiştir. Gün içinde söylediklerimiz, yaptıklarımız ve niyetlerimiz üzerine düşünmek, yalanın hayatımıza sızmasını engeller.
5- Sahte İnsanlardan Korunmak İçin Basiretli Olun: Yalan söyleyenleri teşhis etmek için feraset ve dikkat gerekir. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem bir hadisinde, “Müminin ferasetinden sakının, çünkü o, Allah’ın nûruyla bakar,” (Tirmizi, Tefsiru’l-Kur’an, 16) buyurmuştur. İnsanların söz ve davranışlarındaki tutarsızlıkları gözlemleyerek, sahtecilikten korunabiliriz.
6- Allah’a Sığının ve Dua Edin: Yalanın ve sahteciliğin yaygın olduğu bir dünyada, Allah’ın korumasına sığınmak en büyük kalkandır. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin sıkça okuduğu şu dua, bize rehber olabilir: “Allah’ım, beni göz açıp kapayıncaya kadar bile olsa nefsime bırakma.” (Ebû Davud, Edeb: 110)
Bir Uyanış Çağrısı
Gerçekle yalan arasında sıkışmış bir dünyada, İslam’ın rehberliği bize bir pusula sunuyor. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem’in sünneti, dürüstlüğü ve samimiyeti hayatımızın her alanında hâkim kılmamızı öğütler. Yalan, yalnızca bireysel bir günah değil, aynı zamanda toplumsal güveni yok eden bir virüstür.
Bu virüse karşı en güçlü panzehir, Allah’ın emirlerine sarılmak ve Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin yolunu takip etmektir. Gelin, bu çağın kaosunda kendimizi ve toplumumuzu kurtarmak için bir adım atalım.
Sanal ya da gerçek, her alanda dürüstlüğü seçelim. Yalanın cazibesine kapılmadan, hakikatin peşinden gidelim. Çünkü ancak doğrularla doğru insanlarla, “Allah dostları ile birlikte olanlar”, Allah’ın rahmetine ve cennetine ulaşabilir. Unutmayalım ki, her birimizin attığı küçük bir adım, yalanın gölgesindeki dünyayı aydınlatabilir.

REKLAM ALANI
REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ