Virdi Olmayanın Vâridi Olmaz
Allah-u Zülcelâl bir ayet-i kerimede:
“Sabah ve akşam Rabbini, içinden yalvararak,
ürpererek ve yüksek olmayan, kendinin işitebileceğin
bir sesle zikret, gafillerden olma!” (A’raf;
205) buyurmuştur.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem
de:
“Rabbini zikreden kimse ile zikretmeyen kimsenin
hâli, diri ile ölünün hâline benzer.” (Buhârî,
Daavât 66) buyurmuştur.
Evrâd Ne Demektir?
Vird kelimesinin çoğulu olan evrâd; Allah’a yaklaşmak
için günlük olarak belirli zamanlarda ve
belli miktarda yapılan nafile ibadet, dua ve zikri
ifade eden bir tasavvuf terimidir.
Evrâd olarak tertip edilen ayet, sure, dua, zikir,
tesbih ve salavatlar ufak tefek değişiklik gösterse
de hepsi de sȗfînin manevi yolculuğunda ona
az zamanda çok seviye kat ettirecek özlü tesbihatlardır.
Bütün tasavvuf yollarında evrâda çok ehemmiyet
verilmiştir. Tasavvuf eserlerinde tasavvuf yolunun
vazgeçilmez esasları sıralanırken “günlük
vird ve zikre devam etme, ihmal etmeme” hususu
özellikle tenbih ve tavsiye edilmiştir.
Sûfîlerin ekseriyeti yolculuk ve benzeri sıkıntılı
zamanlarda, hatta ölüm döşeğinde dahi günlük
evrâdı terketmemeye özen göstermişlerdir. Bilhassa
dünya işlerine dalıp manevi hayatı kesintiye
uğratmanın tehlikesine dikkat çekmişlerdir.
Bu hususta ayet-i kerimede:
“Ey iman edenler! Ne mallarınız, ne evlâtlarınız
sizi Allah’ı zikretmekten alıkoymasın!” (Münafikûn,
9) diye emredilir. Bir başka âyette ise zikir ehli
şöyle methedilir ve müjdelenir:
“Allah’ın yapılmasına ve içinde isminin anılmasına
izin verdiği evlerde, akşam sabah Allah’ı
tesbih ederek zikrederler. Ne ticaretin ne alışverişin
kendilerini Allah’ı anmaktan, namazı
hakkıyla kılmaktan ve zekâtı vermekten alıkoyamadığı,
gözlerin ve gönüllerin dehşetle sarsılacağı
bir günden korkan kişiler; zikrederler ki,
Allah kendilerini, yaptıklarından daha güzeli ile
ödüllendirsin, daha fazlasını da lutfundan versin.
Allah dilediğini hesapsız rızıklandırır. (Nûr,
36-38)
“Vâridât Evrâda Göre Olur”
Ebû Ali ed-Dekkâk kuddise sırruh “Vâridât
evrâda göre olur. Zâhirde virdi olmayanın sırrında
ve bâtınında varidi bulunmaz.” Buyurarak
evrâdın önemine dikkat çekmiştir.
Tasavvuf alimleri, “Vird Allah’ın kuldan istediği,
vârid ise, kulun Allah’tan beklediğidir.” Diye
açıklarlar.
Vâridât, Allah-u Zülcelâl’den kula gelen ilâhî
feyizler ve ruhaniyetlerdir. Allah-u Zülcelâl’in
bir kişi üzerindeki ilahî lütuf ve ihsanlarının ziyadeleşmesi
için o kişinin de Rabbine dua ve
niyazını artırması gerekir.
İbn Atâullah el-İskenderî kuddise sırruh “Virdi
olmayanın vâridi olmaz” sözünün doğru
olmakla beraber aksinin de doğru olduğunu
söylemiştir. Ona göre vâridi olmayanın virdi de
olmaz, yani Allah’ın feyzi ve lutfu olmadan kul
virdini gerçekleştiremez.