Vücut İltihabından Korunma Yolları
SAĞLIK
Vücut İltihabından Korunma Yolları
Mertkan KARACA
Yaşlanma birçok faktöre göre değişebilen bir süreçtir. Sağlıklı bir şekilde yaşlanan insan seksen, doksan yaşına kadar kendi ihtiyaçlarını giderebilir. Ama bazı hastalıklar yaşlılık belirtilerini daha erken yaşlara çekebiliyor. Bunların başında da “vücut iltihabı” diyebileceğimiz kronik enflamasyon geliyor.
Enflamasyon vücudun savunma mekanizmasının gösterdiği bir tepkidir. Akut enflamasyon yani geçici iltihap, vücudun bir yerinde enfeksiyon, yaralanma, tahriş ve benzeri bir tedavi gerektiren durum olduğu zaman ortaya çıkar.
Akut enflamasyonun beş belirtisi vardır: kızarıklık, ateş, şişme, ağrı ve bazı durumlarda vücudun etkilenen bölgesini hareket ettirmede zorluk çekme. Mesela boğaz ağrısı, diş eti iltihabı, eklemlerde şişlikle, ateşle seyreden rahatsızlıklar gibi…
Bu geçici iltihap hızlı başlar, kısa sürede şiddetlenir ve en fazla 2-6 hafta sürer. Bazı iltihaplar sadece küçük bir bölgeyi etkiler ve kendi başına iyileşirken, bir kısmı daha geniş bir alana yayılabilir, ağrılı olabilir ve tedavi gerektirebilir.
Aslında iltihap, vücudun savunma mekanizmasının önemli bir parçasıdır. Zira o sayede beyaz kan hücreleri hasarlı bölgeye gelirler ve orada hızla çoğalabilecek ölümcül bakteriler gibi yabancı istilacıların ortadan kaldırılmasını sağlar. Şişme ve kızarıklık, akyuvarlar denilen savaşçı kan hücrelerinin, bağışıklık hücrelerinin ve enfeksiyona karşı savaşmaya yardımcı sitokinler denen maddelerin üretiminin artırılmasından kaynaklanır.
İltihaplı bölgedeki ağrı-zonklama gibi belirtiler rahatsız edici olsa da vücudun kendini iyileştirmeye çalıştığının bir göstergesidir. İltihaplanma olmazsa enfeksiyonlar ve hasarlar iyileşmez; hatta ölümcül olabilir.
Fakat bazen vücutta enflamasyon kronik hale gelir, yani iyileşmez, sinsice devam eder. Enflamasyon süreklilik kazandığında yani bir kısır döngü halinde aylarca ve yıllarca devam ettiğinde beyaz kan hücrelerinin kimyasal silahları, bu defa kronik hastalıkları tetikleyebilir.
Vücudun Yangını
Bugün vücutta uzun süren enflamasyonun şeker hastalığı, kalp hastalığı, yağlı karaciğer hastalığı, Parkinson, Alzheimer hastalığı ve kanser gibi birçok hastalığa sebep olabileceği bilinmektedir.
Kronik enflamasyon adeta vücudun söndürmeye çalıştığı bir yangın gibidir. Bu yangını söndürmeye uğraşan bağışıklık sistemi zaman içerisinde hem güç kaybettiğinden vücudun dış saldırılara karşı savunması zayıflamakta hem de bağışıklık hücreleri kimi zaman vücudun kendi yapılarını düşman unsurlar gibi algılayarak otoimmün hastalıklar dediğimiz bazı tiroid hastalıkları (Hashimoto), bağırsak iltihabı, multipl skleroz, bazı eklem romatizmaları gibi kronik bozukluklara neden olmaktadır.
Bu sebeple günümüzde koruyucu hekimlik uygulamalarında vücut iltihabı veya kronik enflamasyon denilen bu durumun erken tespit edilmesi ve önlenmesi önem kazanmıştır.
Bilindiği gibi, sağlıklı bir hayat sürmenin yolu, hastalıklara yakalanmadan önce koruyucu hekimlik denilen tedbirlere uymaktır. Bunun için beslenme, uyku düzeni ve hatta psikolojik sağlığa dikkat edilerek hastalıklara zemin hazırlamaktan uzak durmak gerekmektedir. Vücut iltihabı denilen bu durum da hem bir rahatsızlıktır hem de başka hastalıklara yol açmaktadır.
Kronik enflamasyon, yukarıda bahsettiğimiz akut enflamasyondan farklıdır. Genellikle sessizdir ve kızarıklık, ağrı, ödem gibi gözle görülür herhangi bir belirti vermeden de ilerleyebilir. Bu sebeple hastanın kendisi tarafından kolayca farkedilemez. Ancak bu sinsi hastalığı tespit etmek için güvenilir kan testleri mevcuttur. Bu testlerle vücuttaki enflamasyon düzeyini saptamak mümkün olmaktadır.
Vücuttaki enflamasyon düzeyi C-reaktif protein (CRP) gibi iltihap belirteçlerinin kanda ölçülmesiyle belirlenebiliyor. Eritrosit Sedimentasyon (ESR) testi yapılarak kırmızı kan hücrelerinin çökme hızları değerlendiriliyor. Vücut inflamasyonu (enflamasyon) oluşumu ile TNF, IL-1, IL-6, IL-8 düzeyleri yükselebiliyor.
Kimler Enflamasyona Yatkın?
Kronik enflamasyona yatkınlığın, genetik, hormonlar, vücut kitle indeksi, beslenme ve yaşam tarzı seçimleri gibi değişik faktörlerin bir kombinasyonu olduğu düşünülüyor. Özellikle menopoz sonrasında kadınların, fazla kilolu yaşlıların vücut iltihabına daha eğilimli oldukları biliniyor. Benzer bir şekilde hormonal dengesizlikle bağlantılı olan enflamasyon ve otoimmün hastalıklar da kadınlarda daha fazla görülüyor.
Fazla kilolu olmak enflamasyona yatkın olmanın en önemli göstergelerinden birini oluşturuyor. Zira vücudumuzdaki yağ hücreleri enflamasyonu teşvik eden C-reaktif protein ve interlökin-6 gibi kimyasal maddeler salgılıyor.
Bilindiği gibi vücutta yağ kitlesinin normalden fazla olması durumunda diyabet hastalığı riski de artıyor. Vücutta insülin direnci geliştikçe kişinin şekerli ve nişastalı gıdalara karşı iştahı artıyor. Bu gıdalarda kullanılan zararlı yağlar ve basit karbonhidratların aşırı tüketimi iki hormonun aşırı üretimine neden olmakta: Bunlar pro-inflamatuar eikosanoidler ve insülin. Bu hormonların fazlalığı vücudun daha fazla kortizol, yani stres hormonu üretmesine de sebep olarak tekrar enflamasyonu artırıyor.
Kronik stres durumunda ise sürekli biçimde kortizol salınmaya başlıyor. Vücut böylece kronik strese uyum sağlarken insülin düzeyleri yükseliyor. Bu da daha fazla iç yağ (viseral yağ) oluşmasına neden oluyor. Bütün bu süreç yeni bir kortizol salınma döngüsünü ateşliyor. Oluşan kısır döngü daha çok yağlanma ve kronik sessiz enflamasyonun devam etmesi sonucunu doğuruyor.
Bunun yanında psikolojik olarak da kişi stresli hissettikçe yer, yedikçe bu hormonlar daha da fazla salgılanır. Neticede vücutta stres ve enflamasyon dediğimiz sinsi yangın kronikleşir.
Vücudun stresli olması, bir yerdeki enfeksiyonlu hastalıkla savaşmasını zorlaştırıyor. Bu da hem enflamasyonun devam etmesine hem de iyileşmeyen bölgelerde kanser gibi daha ciddi hastalıkların tetiklenmesine zemin oluşturabiliyor.
Vücut stresi ve iltihabının psikolojik durumla da karşılıklı etkileşimi söz konusu. Kişinin vücudunda iltihaplı ve stres seviyesi artmış bir durumun olması, kendini bitkin hissetmesine sebep oluyor.
Hareket etmekte isteksizliğin yanı sıra az bir hareketten sonra dahi kendini yorgun hissediyor. Bilhassa dikkat gerektiren işlere konsantre olamıyor. Çünkü kronikleşmiş olan stres zihinsel fonksiyonları da olumsuz etkiliyor.
Hareketsizlik zaten vücudun ve beynin yaşlanmasını hızlandıran bir faktör olduğu gibi, kas kitlesinde azalma ve yağ kitlesinde artışa da katkıda bulunuyor. Bu da mevcut kötü durumun artarak devam etmesine sebep oluyor.
Vücutta uzun süredir devam eden kronik enflamasyonun bir belirtisi de sebepsiz baş ağrıları. Çoğu zaman uyku bozukluğu ile birlikte baş ağrılarının ortaya çıkmasında da iç içe geçen faktörler etkili oluyor. Ağrı ile uyku bozukluğu karşılıklı birbirini tetikleyerek beyin sağlığını ve psikolojik durumu olumsuz etkiliyor. Psikolojik durumun iyi olmaması da yanlış beslenme, hareketsizlik gibi hastalığa sebep olan tutumları körüklüyor.
Bu sebeple psikolojik sağlık ile vücut sağlığının karşılıklı etkilerinin iyi bilinmesi gerekiyor.
Kronik Enflamasyonu Önlemek İçin
Kronik enflamasyonun yaygınlaşması ve yaşlılık çağı hastalıklarına zemin hazırlamasının en önemli sebeplerinden biri modern zamanların hazır gıdalarıyla beslenmenin artmasıdır. Uzmanlar, batı diyeti dedikleri hazır gıdaların yaklaşık otuz kat daha fazla enflamasyon körükleyici (pro-enflamatuar) maddeler içerdiğini söylüyor.
Sağlığa son derece zararlı olan, pizza, hamburger, kraker, kurabiye gibi işlenmiş hazır gıdalar, rafine karbonhidratlar, cips, patlamış mısır, kızarmış patates, çikolata, şekerleme gibi abur cuburlar, gazlı içecekler, işlenmiş et ürünleri, tuzlu ve yağlı atıştırmalıklar ve kızartma yöntemiyle hazırlanan yemekler vücut iltihaplarına neden olmaktadır.
Vücudumuz yanlış beslenme sonucunda bir kez enflamasyona hazır hale geldiğinde içimizdeki yangını başlatmak için bir kıvılcım yeterli olabiliyor. Bu kıvılcım genellikle bir enfeksiyon, sigara, stres, alerjiler, uykusuzluk, aşırı yorgunluk ve gıda duyarlılıkları gibi bir sebep olabiliyor.
Stres, sağlıksız beslenme alışkanlığı ve hareketsizlik enflamasyon riskini daha da artırabilir. Bununla birlikte, bazı besinler enflamasyonla mücadele etmek için bize yardımcı olabilir.
Vücutta iltihaplanma sürecini azaltmak için kilo vermek çok önemlidir. Vitaminli mineralli diyetler uygulamak ve sebzeler, meyveler, baklagiller, kuruyemişler ve kepekli tahıllar gibi lifli gıdalar tüketmek gerekir. Sebzeler vücudun vitamin mineral ihtiyacını karşılarken vücuttan sodyumun atılmasını sağlar. Lifli gıdalar kan şekerinin ve insülin hormonunun dengede kalmasına yardım eder.
Anti-enflamatuar diyette, tuzlu ve şekerli gıdalardan, trans yağlardan ve kızartma tarzından uzak durulur. Vücuttan iltihabı atmak için antienflamatuar (aspirin gibi) ve kortikosteroid ilaçlar da kullanılabilir.
Zerdeçal
Zerdeçalda bulunan kurkumin maddesi iltihap dâhil, birçok hastalık ve rahatsızlığın tedavisinde etkilidir. Her gün düzenli zerdeçal tüketmek vücudun bağışıklık sistemini güçlendirir. İltihaplara karşı dayanıklılık ve direnç kazandırır. Çorbalara, yemeklere baharat olarak katılabilir.
Zencefil
Zencefil, güçlü anti-inflamatuar özelliklere sahip gingerol içerir. Gingerol doğrudan osteoartrit, diz iltihabı ve romatoid artritteki iyileşmelerle ilişkilendirilmiştir. Bununla birlikte, vücudu etkilemeye başlamadan önce sitokinler ve kemokinler gibi enflamatuar bileşikleri de bastırır.
Zencefilin, bunama, Parkinson ve Alzheimer gibi nörodejeneratif hastalıkların başlangıcını, oksidatif stres ve iltihaplanmayı azaltarak geciktirdiği bilinmektedir. Zencefil, güçlü besleyicileriyle beyin hasarı riskini azaltır ve hafızanız bozulmadan kalır.
Zencefildeki gingerol gibi organik bileşikler, meme kanseri ve diğer birçok kanser türlerinin önlenmesine yardımcı olur. Ayrıca kolorektal kansere yol açabilen kolonda karsinojenik aktivitenin önlenmesine yardımcı olan antiinflamatuar özelliklere sahiptirler. Bunun yanı sıra gingerolün cilt kanserine karşı koruma sağladığı bilinmektedir.
Tarçın
Tarçının, insülin hormonuna duyarlılığı önemli ölçüde artırdığı birçok çalışmada saptanmıştır. Nitekim tarçın insülin direncini önemli ölçüde azaltabilir ve bu önemli hormonun işini yapmasına yardımcı olabilir. Tarçın; kolesterol, trigliseritler ve kan basıncı gibi kalp hastalığı için bazı önemli risk faktörlerine iyi gelebilir.
Lifli Meyveler
Şekeri az, sulu ve renkli meyvelerden kiraz, çilek, yaban mersini, dut, erik, portakal vücudumuzdan ödem atılmasına yardımcı olur.
Rengarenk Sebzeler
Antioksidan özellikleri nedeniyle sebzeler vücutta enflamasyonu azaltıyor ve kanser riskine karşı da koruma sağlıyor. Özellikle lahana, brokoli, karnabahar ve ıspanak gibi yapraklı sebzeler; domates, havuç gibi renkli sebzelerden bol bol faydalanmak gerekiyor.
Magnezyum, D vitamini, E vitamini, çinko ve selenyum gibi mikro-besinler içeren tüm yiyecek ve takviyeler de vücut iltihabıyla mücadelede önem taşıyor.
Avokado ve zeytin gibi yağlı meyveler, somon, sardalye ve uskumru gibi yağlı balıklar, fındık, badem, ceviz gibi kuruyemişler de vücudun sağlıklı kalmasına yardımcı oluyor.