Yemen Kralı Bazan’ın Hidayete Erişi
Bazan, İran Ebnalarındandır. Ebna’lar; İran Kisrası Enuşrivan’ın Seyf b. Ziyezen komutasında Habeşlilerle savaşmak için Yemen’e gönderdiği İranlı askerlerin, Yemenli hanımlarla evlenmeleri sonucunda doğan nesildendir. Halkı zulümden kurtarmak için Habeşlilerle savaşan bu askerler, savaştan sonra geri dönmeyip Yemen’de kaldılar. Burada evlenip yerleştiler. Bundan sonra kendilerine ve bu evlilikten doğan çocuklara ‘Ebna’ denildi.
Ebna’lar, Seyf b. Ziyezen’den sonra, İran Kisra’sına bağlı krallık olarak, Yemen’de hüküm sürdüler. Ebna’lar tarafından yönetilen Yemen’in bu bölgesinin, Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem) zamanındaki kralı Bazan’dı.(1)
İlahî plan
Allah Resûlü’nün (sav) hicretin 6. yılının sonunda elçi olarak gönderdiği sahabelerden biri Abdullah b. Huzâfe idi. Onu, İran Kisra’sına elçi olarak gönderdi. Abdullah’a doğrudan Kisra’ya gitmemesini bildiren Allah Resulü (sav), önce Kisra’ya bağlı Bahreyn kralının yanına giderek, onun vasıtası ile krala ulaşmasını emretti.
Allah Resûlü’nün (sallallahu aleyhi vesellem) Kisra 11. Pervez için yazdırdığı mektubu alan Abdullah b. Huzâfe, aldığı direktif doğrultusunda, önce Bahreyn kralı Münzir b. Sava’nın yanına gitti. Münzir b. Sava bir adamı ile onu Kisra’ya gönderdi. Abdullah b. Huzâfe, Kisra’nın huzuruna çıkıp mektubu ona takdim edince, Kisra, Hireli kâtibini yanına çağırdı. Adama mektubu kendisine okumasını emretti.
Mektubun: “Allah Resûlü Muhammed’den (sav) Farslıların büyüğü Kisra’ya” diye başladığını gören Kisra, buna çok kızdı. Kendi ismi sonra yazıldığı için bağırıp çağırdı. Mektubunu hırsla alıp yırttı.
Abdullah b. Huzâfe onu ikaz edip hakikati anlatmaya çalıştıysa da Kisra onu dinlemedi.
— Şu hale bak! (Hâşâ ve kellâ) Benim kulum kalkmış, bana mektup yazıyor. Bu ne cüret! Bu insan, mülk ve saltanatın bana mahsus olduğunu bilmiyor mu? Bu konuda ne yenilgiye uğramaktan nede birinin bana ortak çıkmasından korkmuyorum, diye kızdı.
Kisra’nın sarayından ayrılan Abdullah b. Huzâfe, orada daha fazla beklemenin doğru olmadığını düşünüyordu. Hemen yola çıktı. Bir süre sonra Kisra’nın öfkesi geçti. Yaptığının çok yanlış olduğunu anlayarak, İslâm elçisinin yanına çağrılmasını emretti. Ancak artık çok geçti. Huzâfe çoktan yola çıkmıştı.
Öldürmeye giderken dirilmek
Kisra, elçiyi bulunamayınca kendisine bağlı Yemen kralı Bazan’a bir mektup gönderdi. Mektupta; “Duyduğuma göre, Kureyşlilerden biri peygamber olduğunu iddia ediyormuş. Üstelik bu kişi bana mektup yazma cüretinde bulunmuş. Benim kulum olduğu halde, mektuba kendi ismi ile başlamış. Ona söyle, ya peygamberlik davasından vazgeçer ya da kendini de kavmini de öldürtür, yaşadığı yeri başına yıkarım. İki adam gönder! Onu yakalayıp sana getirsinler. Adamların onu sana getirdiklerinde, ona kavminin dinine girmesini söyle, kabul etmezse hemen boynunu vur.” diye emir verdi.
Mektubu okuyan Bazan, hemen adamlarından özel kalemi, Babaveyh ile Hurre-Husre adındaki adamlarını bir mektupla Allah Resulü’ne (sav) gönderdi.
Yemen Kralı, öncek kral Seyf b. Ziyezen’den, Allah tarafından gönderilecek İslam peygamberi hakkında çok şey duymuştu. Olanları duyunca Seyf’in söyledikleri kulaklarında çınladı. Adamlar yola çıkarken yanına çağıran Bazan, Babaveyh’e:
— Şu adamın yanına gidince, onu iyice bir konuştur, imtihan et! Yaşantısını, davranışlarını ahlakını araştırıp öğren! Davet ettiği şeyi araştırarak işin iç yüzünü anlamaya çalış, diye sıkı sıkıya tembih etti.
Elçiler uzun bir yolculuktan sonra, nihayet Medine’ye vardılar. Karşılaştıkları sahabelere Allah Resûlü (sav) ile görüşmek istediklerini söylediler. Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem) gelişlerinden haberdar olduğu halde, elçilerle hemen görüşmedi. Ashabından birine onları konuk etmesini emretti. Gelenler birkaç gün dinlendikten sonra, onları huzuruna kabul etti.
Elçiler huzura girince, Allah Resûlü (sav) onlara:
— Oturun! Buyurdu. Elçiler diz üstü oturdular. Allah Resûlü (sav), elçilerin sakallarını kesip bıyıklarını iyice uzattığını görünce, bundan çok rahatsız oldu. Onlara:
— Böyle yapmanızı size kim söyledi? Diye sordu. Elçiler:
— Rabbimiz Kisra, böyle yapmamızı emretti, dediler. Allah Resûlü (sav):
— Benim Rabbim ise bana, sakalımı uzatıp bıyığımı kısaltmamı emretti, buyurdu. Babaveyh konuya girdi:
— Şahlar şahı, hükümdarlar hükümdarı Kisra, kralımız Bazan’a bir mektup yazarak ondan senin kendisine götürülmen için adam göndermesini istedi. Bazan’da bu iş için bizi görevlendirdi. Seni alıp kralımıza götürmek için buraya geldik. Eğer bizimle gelirsen kralımız, imparatora mektup yazarak senin bağışlanmanı sağlar. Eğer bizimle gelmezsen Kisra, senide kavmini de öldürtür. Memleketini başınıza yıkar, dedi. Sözlerini bitirince Bazan’ın gönderdiği mektubu Allah Resûlü’ne (sav) sundu.
Sakin bir şekilde Babaveyh’i dinleyen Allah Resûlü (sav), mektubu alarak, ashabından birine mektubu okumasını emretti. Mektup okunup bitince, yazılan tehditleri hiç duymamış gibi tebessüm buyurdu. Gelen elçilere döndü, sakin bir şekilde İslâm’ı anlatarak onları İslâm’a davet etti.
Allah Resûlü’nün (sav) karşısında, onun manevî heybetinden tir tir titreyen elçiler, yaşadıkları manevî hali bastırarak görevlerini tamamlamaya çalışıyorlardı. Allah Resulü’nü (sav) alıp götüremeyeceklerini anlamışlardı. Efendimize dönerek kısık bir sesle:
— Eğer bizimle gelmeyecekseniz, bari kralımızın mektubuna cevap yazınız, diye rica ettiler.
Allah Resulü (sav) yaşadıkları bu tablonun peygamberliğinin vicdani bir delili olduğunu ifade etmek için şöyle buyurdu:
— Eğer ben bu işi kendiliğimden yapmış olsaydım, (krallar kralının apaçık tehdidinden korkarak) yaptığımdan hemen vazgeçerdim. Ancak beni şanı yüce Allah, peygamber olarak gönderdi. (Kim ne ile tehdit ederse etsin, Rabbimin verdiği görevi yapmak zorundayım. Ben yalnızca onun emri ile hareket ederim.) buyurdu. Elçilerin tir tir titrediğini görünce onları sakinleştirmek için:
— Haydi, siz şimdi konakladığınız yere dönüp dinlenin. Yarın sabah yanıma gelin. Ne yapmak istediğimi, o zaman size haber veririm, buyurdu.(2)
Hidayete giden yol
Allah Resûlü (sav) elçilerden ayrıldıktan sonra “Şireveyh, falan ayda, falan günde, gecenin şu saatlerinde, babasını öldürdü.” şeklinde Allahu Zülcelal’den bir vahiy (haber) aldı. Sabahleyin elçilerle buluşunca, Allah’ın kendisine bildirdiklerini onlara naklettikten sonra:
— Gidip efendiniz Bazan’a, “Benim Rabbim olan Allah’ın, onun rabbi olan Kisra’yı bu gece, gecenin yedinci saatinde öldürdüğünü söyleyin.” buyurdu. Efendimizden böyle bir cevap beklemeyen Babaveyh ve arkadaşı, bir anda şaşırıp kaldılar. Birden gayri ihtiyarî:
— Sen ne söylüyorsun? Diye bağırdılar. Devamla:
— Seni şuracıkta öldürmek, bu haberi Bazan’a vermekten daha kolaydır. İyi düşün, bize söylediğin haberi gerçekten ona söyleyelim mi? O bir mektup yazarak, senin bu sözlerini Kisra’ya iletsin mi? Diye tekrar tekrar sordular. Allah Resulü (sallallahu aleyhi vesellem):
— Evet, benden duyduklarınızı kralınıza aynen iletin. Ayrıca ona şöyle deyin: “Benim dinim ve hâkimiyetim, Kisra’nın bulunduğu ve saltanat sürdüğü yere kadar ulaşacak. Atlarının ve develerinin ayak bastığı en uzak yere kadar gidecek. Yine ona deyin ki:
— Eğer Müslüman olursa, idaresinin altında bulunan yerlerin yönetimini kendisine vereceğim. Onu Ebnalara hükümdar yapacağım, buyurdu. Sonra elçilere hediyeler vererek memleketlerine gönderdi.(3)
Büyük bir şaşkınlık içinde yola çıkan elçiler, uzun bir yolculuktan sonra Bazan’ın huzuruna çıktılar. Gördüklerini ve duyduklarını tek tek anlattılar. Allah Resûlü’nün (sav) Kisra ve İran devleti hakkındaki sözlerine sıra gelince duraksadılar, sonra sözlerine korka korka devam ettiler. Elçileri büyük bir dikkat ve şaşkınlık içinde dinleyen Bazen:
— Vallahi bunlar hükümdar sözü değildir. Bu zat gerçekten peygamberdir! Kisra hakkında söylediği sözlerin sonucunu bekleyelim. Eğer doğru çıkarsa, demek ki gerçekten peygamberdir. Yalan ise o zaman ne gerekiyorsa onu yaparız, dedi.(4)
Duydukları sözlerden dolayı, Allah Resûlü’nü (sav) iyice merak eden Bazan, özel kalemi Babaveyh’ten, Peygamber Efendimizi daha ayrıntılı olarak anlatmasını istedi. Babaveyh:
— Biz, onun kadar heybetli, onun kadar cesur ve korkusuz birini görmedik. Yanında hiçbir koruması yoktu. Halk arasında onlardan biri gibi yaşıyordu. Korkusuz olduğu kadar, alçak gönüllüydü. Sahabeleri ona karşı son derece saygılıydı. Hiç biri onun yanında yüksek sesle konuşmuyordu, dedi.
Yemen İslâm’la şerefleniyor
Yemenliler, Allah Resulü’nün (sallallahu aleyhi vesellem) sözlerinin sonucunu fazla beklemediler. Elçiler geldikten birkaç gün sonra, İran Kisrası’nın oğlu Şireveyh’in bir adamı, Bazan’ın sarayına geldi ve getirdiği mektubu Bazan’a uzattı. Bazan mektubu okuyunca, şaşkınlıktan ne diyeceğini şaşırdı. Şireveyh mektupta:
— Kisra’yı, İran’ın ileri gelenlerinden pek çok değerli insanı tutuklayıp haksız olarak öldürmeyi planladığı için öldürdüm. Mektubumu alınca, durumu halka anlatıp benim için onlardan biat al! Kisra’nın, öldürmen için hakkında sana yazı yazdığı kişiye gelince; yeni bir emrim gelinceye kadar, o işi askıya al! Diye yazıyordu.
Bazan, gelen elçilere çeşitli sorular sorarak, kralın ne zaman hangi saatlerde öldürüldüğünü öğrenmeye çalıştı. Aldığı bilgiler, Allah Resulü’nün (sav) daha önceden elçilere söylediği zamana tıpa tıp uyuyordu. Kendinden önceki Kral Seyf b. Ziyezen’in “müjdelenen peygamber” hakkındaki sözleri aklına gelen Bazan’ın, hiç bir şüphesi kalmamıştı. Babaveyh’e dönerek:
— Bu zatın Allah tarafından insanlara gönderilen peygamber olduğuna artık hiçbir şüphem kalmadı, diyerek hemen Müslüman oldu. Aslında Allah Resulü’nü (sav) gördükten ve dinledikten sonra İslâm’a girmeyi düşünen Babaveyh, Bazan’dan cesaret alarak Müslüman olduğunu söyledi.
Kisra’nın elçisi geldiği sırada Bazan hasta idi. O gittikten sonra hastalığı daha da arttı. Halkın ileri gelenleri Bazan’ın yanına giderek, birini hükümdar olarak atamasını istediler. Halka İslâm’a girmelerini tavsiye etmek için fırsat bekleyen Bazan onlara:
— Size, her işin önünü sonunu gören ve gözeten bir hükümdarı tavsiye edeyim mi? Allah Resulü’ne (sav) giderek onun dinine girin, Müslüman olun! Dedi.
Olup bitenden haberleri olan Ebnalar, krallarının İslâm’a girdiğini biliyorlardı. Krallarını seven halk, krallarının tavsiyesine uyarak hemen Müslüman oldular. Halkının İslâm’ı kabul etmesine çok sevinen Bazan, önemli adamlarından Feyruz b. Deylemî ve Vebr b. Yuhannes’i Medine’ye göndererek, bu büyük müjdeyi Efendimize haber verdi. Bundan sonra bir süre daha yaşayan Bazan, hakkın rahmetine kavuştu.
Kaynaklar: 1-İbnü’l-Esir, Üsdü’l-Gabe, 359. 2-Taberî, Tarih,419; Diyar-ı Bekrî, Hamîs, 2/39. 3-İbn Hacer, İsâbe, 765-757. 4-H. A. Akk, Uzama Havle’r-Resûl, 1/507.