TEFEKKÜR UFKU / Modern Toplumun Hastalıklı Psikolojisi

  • 12 Mart 2025
  • 108 kez görüntülendi.
TEFEKKÜR UFKU / Modern Toplumun Hastalıklı Psikolojisi
REKLAM ALANI

TEFEKKÜR UFKU
Modern Toplumun Hastalıklı Psikolojisi
Dr. Cengiz Karagöz

Modernite, bilim ve teknoloji alanlarında ilerlemeyi simgelerken aynı zamanda psikolojik yükler de getirmiş ve hem bireysel hem de toplumsal düzeyde ruh sağlığının kötüleşmesine katkıda bulunmuştur. Sosyal teorisyenler, psikologlar ve kültürel eleştirmenler, modern yaşamın bireycilik, tüketim, hızlı değişim ve geleneksel yapılardan kopma vurgusunun artan ruhsal hastalık oranlarına ve yeni psikolojik bozuklukların ortaya çıkmasına yol açtığını öne sürmektedir.
Batıda öncü bir sosyolog olan Emile Durkheim, modernitenin psikolojik maliyetlerini daha 19. yüzyılın sonlarında ilk dile getiren akademisyenlerden biri olarak, sosyal kimliğin ve toplumsal bağların çözülmesini tanımlamak için “anomi” terimini kullanmıştır. Modernleşen toplumda artan intihar olayları üzerine yaptığı araştırmada, Durkheim modern toplumların bireyci değerleri kolektif kimlik yerine teşvik ederek bireyleri izole, amaçsız ve kopuk hissettirdiğini bulmuştur. Geleneksel toplumlarda, toplumsal bağlar ve ortak değerler bireylere aidiyet ve amaç hissi sağlardı. Buna karşılık, modernite özerkliği vurgulayarak sıklıkla sosyal yabancılaşmaya yol açmaktadır. Durkheim, modern toplumlarda bu sosyal uyum kaybının bireylerin rehberlikten ve anlamlı bağlantılardan yoksun kalmasına yol açarak kaygı, depresyon ve hatta intihar eğilimlerine katkıda bulunduğunu savunmuştur. Anomi, bireylerin rollerini tanımlamakta zorlandığı yapısız bir toplumdan kaynaklanır ve kimlik krizi ile varoluşsal bir boşluk hissine yol açar. Günümüzde pek çok akademisyen, modern psikolojik sıkıntının köklerinden biri olarak görülen bu sosyal destek yıkımını depresyon ve anksiyete gibi ruhsal sağlık sorunlarının artışı ile ilişkilendirmektedir.
David Riesman, modern sosyal yapıların kişilik gelişimini ve ruh sağlığını nasıl etkilediğini incelemiştir. Riesman, geleneksel toplumların değerlerini ve amaçlarını aile, din ve kültürden alan “iç yönelimli” bireyler ürettiğini savunmuştur. Ancak modern toplum, değerlerini daha çok toplumsal beklentiler ve akran onayı üzerinden belirleyen “dış yönelimli” bireyleri teşvik etmektedir. Riesman’ın “dış yönelimli” kişilik tipi, sürekli olarak başkalarının fikirlerine, trendlerine ve arzularına uyum sağlayan ve bu durumun sonucunda yüzeysel bir benlik algısı geliştiren bir bireyi yansıtır. Bu psikolojik uyum, Riesman’a göre, bireyleri dışsal onaya bağımlı hale getirerek kronik stres, kaygı ve güvensizliğe yol açabilir. Sosyal hareketliliğin, tüketim kültürünün ve medya etkisinin yaygın olduğu modern kent toplumlarında, bu dış yönelimli kişilik türü sık sık ruhsal gerginliklere neden olmakta; bireyler sürekli olarak uyum sağlama, “kabul edilme” ya da kendilerini belirli bir imajla sunma çabası içine girmektedir.
Klinik psikolog Jean Twenge, modern, teknoloji odaklı toplum ile narsisizm, sosyal anksiyete ve depresyon gibi bozuklukların son zamanlardaki artışı arasındaki bağlantıyı vurgulamaktadır. Twenge’nin araştırması, özellikle sosyal medya yoluyla benzeri görülmemiş bir sosyal kıyaslama baskısıyla karşı karşıya kalan gençler arasında ruh sağlığı sorunlarının önemli ölçüde arttığını göstermektedir. Bu sürekli kıyaslama ve onay arayışı, Twenge ve diğerlerinin “narsisizm salgını” olarak adlandırdığı bir olguya katkıda bulunmakta; burada özdeğer dışsal onaylardan ziyade içsel değerlere dayanmaktadır.
Ayrıca, modern bir ekonomide sürekli üretkenlik talepleri ve teknolojik erişimle yönlendirilen “tükenmişlik” ve “işe bağlı stres” gibi durumların giderek yaygınlaştığı gözlemlenmektedir. Tükenmişlik, modern bir psikolojik durum olarak tanınmış; bitkinlik, kopukluk ve yetersizlik ile tanımlanmıştır ve son yıllarda resmi bir tanı haline gelmiştir.
İlerleme vaadini sunan modern çağ, bireylerin ruh sağlığını zorlayan önemli psikolojik yükleri de beraberinde getirmiştir. Durkheim, Riesman ve Twenge gibi akademisyenlerin çalışmalarına göre, modernitenin bireycilik, sürekli kendini gerçekleştirme ve sosyal onay arayışı vurgusu, derin sosyal kopukluklara, varoluşsal kaygılara ve yeni psikolojik bozuklukların yükselmesine yol açmıştır. Modernite, teknoloji ve kolaylık açısından bazı fırsatlar sunsa da birçok kişinin gerçekleştirmekte zorlandığı bir direnç ve istikrar seviyesi de gerektirmektedir.

REKLAM ALANI
REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ