HİZMET KERVANI / Kurban İbadeti ve Hikmetleri
HİZMET KERVANI
Kurban İbadeti ve Hikmetleri
Gülistan Araştırma
Allah-u Zülcelâl bir ayet-i kerimesinde:
“Kim ihsanda bulunan biri olarak yüzünü Allaha teslim ederse, gerçekten o, kopmayan bir kulpa yapışmıştır. Bütün işlerin sonu Allaha varır.” (Lokman, 22) buyurur.
Allah-u Teâlâ’ya gönülden bir teslimiyet, insanın Allah’ın rızasına nail olmasına ve kurbiyet kazanmasına vesiledir. Teslim olmayı, itaat etmeyi, boyun eğmeyi kabul eden Müslüman, Allah’ın emirlerini yerine getirerek bunu ispat etmiş olur. Zira her ibadet teslimiyetin bir ifadesidir. Kurban ibadeti de teslimiyetin ifadelerinden biridir ve kurban kelimesi de zaten Allah’a kurbiyet peyda etmekten gelir.
İlk insan ve ilk Peygamber Hz. Âdem aleyhisselam’dan beri tevhid dininin emirlerinden olan kurban ibadeti maldan yapılan bir fedakarlıkla birlikte, Rabbimizin yolunda gerekirse her şeyimizi kurban edebileceğimizin bir ifadesidir. Esasen her şey insana emanet olarak verilmiştir ve insan kendisine verilen her emaneti Rabbinin yolunda kurban etmekle imtihana tabi tutulmaktadır.
Allah’ın verdiği rızıklardan bir kurban sunmak, ilk insan Hz. Adem aleyhisselam’a emredilmişti. O da evlatlarını yetiştirirken onlara Allah’ın bu emrini bildirdi.
“(Ey Muhammed) onlara Ademin iki oğlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuşlardı da birinden kabul edilmişti de ötekinden kabul edilmemişti. Kurbanı kabul edilmeyen “And olsun mutlaka seni öldüreceğim” demişti. Öteki; “Allah ancak kendisinden sakınanlardan kabul eder.” (Maide, 29)
Ayet-i kerimenin tefsirinde geçen rivayetlere göre Hz. Âdem’in oğullarından Kabil ziraatla uğraşıyordu. İman ve teslimiyeti tam olmadığı için mahsullerin değersiz olan kısımlarını kurban olarak sunmuştu. Habil ise hayvancılıkla uğraşıyordu ve en güzel, en besili bir koçu kurban etti. Habil’in samimiyeti, ihlâsı ve fedakârlığı sayesinde kurbanı kabul görürken Kabil’inki kabul görmedi.
Bu hadise Kabil’in iç alemindeki kötü duyguların açığa çıkmasına sebep oldu. Kendi hatasını görmek yerine kardeşine haset etti ve kardeş katli ile kötü bir çığır açtı. Demek ki Allah’ın emrettiği kurbanı güzelce yerine getirmeyen kişi, kendi nefsinin kötü duygularına kardeşini kurban edecek kadar azgınlaşıyordu.
Büyük Bir Fedakârlık
Unutulmasından sonra Tevhid dinini yeniden ihya eden, Hz. İbrahim aleyhisselam, kurban ibadetinin de aslına uygun şekilde hayata geçirilmesinde öncülük etti.
Eski medeniyetlerde bazı sapkın toplumlar putlarına insan kurban ediyorlardı. Hatta cahiliye devrinde de kız veya bazen erkek çocuklarını öldürmelerinin altında yatan sebep, putlara kuvvet olması ve dilekleri yerine getirecek güç bulması gibi batıl inançlardı. İbrahim aleyhisselam da oğlu olursa Rabbine kurban edeceğini nezretmişti.
Dini uğruna çok ağır imtihanlardan geçen İbrahim aleyhisselam en nihayet, teslimiyetin zirvesi olan oğlu İsmail’i, biricik evladını kurban etmeye götürerek ispatladı.
İbrahim aleyhisselamın çocuğu olmuyordu. Bazı rivayetlere göre Rabbine bir adak adadı: “Ya Rabbi bana hayırlı bir evlat verirsen onu senin yolunda kurban edeceğim.”
İbrahim aleyhisselam’ın, Hacer validemizden oğlu Hz. İsmail dünyaya gelince Allah-u Zülcelâl bir rüya ila ona nezrini hatırlattı. Peygamberlerin rüyaları da vahiy olduğu için bu emri yerine getirmesi gerekiyordu. Aslında bu emir, Allah-u Zülcelâl’in bu büyük peygamberlerin teslimiyet ve fedakarlığını ortaya çıkarmak için başlarına getirdiği bir imtihandı.
İbrahim aleyhisselam oğlunu yanına alıp bir yürüyüşe çıkararak durumu anlattı. Ayette bu şöyle anlatılır:
“Ben rüyamda görüyorum ki, seni boğazlıyorum. Artık bak ne düşünürsün.” (Çocuk ona şöyle) dedi:
“Babacığım sana ne emrediliyorsa yap, inşallah beni sabredenlerden bulacaksın. Ta ki bu surette ikisi de, (baba-oğul, Allah’ın emrine) teslim oldular. İbrahim çocuğu yanı üzerine yıktı. Biz de ona şöyle nida ettik:
“Ey İbrahim, gerçekten rüyana sadakat gösterdin. Şüphesiz ki biz güzel ameller işleyenleri işte böyle mükâfatlandırırız. Muhakkak ki bu açık bir imtihandı. (Oğlunu kesmeye karşılık) ona büyük bir kurbanlık (semiz koç) fidye verdik.” (Saffat süresi 99-107)
Rabbimiz İbrahim ve İsmail aleyhimesselamın bu teslimiyetlerini ortaya çıkardıktan sonra onlara dinlerini öğretti. Onlara sahip olduğu mallardan verdiği kurban için oğlunu kurban etmek gibi sevap vaad etti. Tevhid dininde hiçbir zaman insan kurban etmek gibi bir ibadet yer almadı.
Allah’ın verdiği nimet ve imkanları yine Allah’ın emrettiği yerlere harcamak, mahrumlara ikram etmek, yoksullarla paylaşmak, İslam toplumunun huzur ve selameti için güzel bir nefis terbiyesi olarak dinde yerini aldı.
Her ibadet gibi kurban ibadeti de insanın manevi terbiyesinde hususi bir ehemmiyete sahip. O emri yerine getirmekle insan nefsani tarafındaki zalimce ve sapkın dürtülerini tezkiye ve terbiye etmiş oluyor.
Rabbinin kurban emrine sırtını dönenler, nefislerini terbiye etmeyip, hatalarını ört bas ederek karanlıklara gömenler, milyonlarca insanın katledildiği savaşlar çıkardılar. Allah’ın verdiği imkanları Allah’ın rızası yolunda kurban etmeyenler her yıl milyonlarca kürtaj cinayeti ile doğmamış çocukları katlediyorlar. Fakat bu hallerine bakmayıp, maddi zenginlikleriyle üstünlük taslayarak güya hayvanseverlik dersleri veriyorlar.
Biz ise, Rabbimizin “İbrahim ve onunla birlikte olanlarda güzel örnek vardır…”(Mümtehine,4) buyurarak bize örnek gösterdiği İbrahim aleyhisselamın yoluna uyuyoruz. Bizler evladımızı değil sadece malımızdan bir kısmını kurban etmekle onların yolunda yürümenin sevabından hisse alabiliyoruz. Bu da bize büyük bir kolaylık ve ikramdır.
Kurban İtaattir
Kurban ibadeti, Kurban Bayramı günü, koyun, keçi, sığır ve deve gibi kurbanlık olabilen hayvanlardan dilediğini ibadet niyetiyle kesmektir. Kurban kesmek Kur’ân-i Kerim’de “O halde Rabb’in için namaz kıl ve kurban kes” (Kevser, 2) âyetiyle emredilmiştir.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem:
“Hâli vakti yerinde olduğu halde kurban kesmeyen kişi bizim musallâmıza (mescidimize) yaklaşmasın!”(Ibn Mâce, Edâhi, 2) buyurarak bu ibadetin ehemmiyetini vurgulamıştır.
Bütün ibadetler gibi kurban ibadetinin de asıl amacı öncelikle Allah’ın emrine itaat etmek, ona şükretmek, kulluğunu, teslimiyetini ve muhabbetini ifade etmektir.
Bir ibadetin hiçbir dünyevi hikmeti ve faydası olmasa bile Allah’ın emri olması onu yapmamız için yeterlidir. Bütün ibadetlerde asıl niyet Allah’ın rızasını kazanmaktır. Müminler ibadetlerini yerine getirirken onları Allah’a yaklaştırıcı bir vesile olarak görürler. Kurban ibadeti, hem malını Allah yolunda harcamak, hem de ölümü tefekkür ettirerek Allah’a dönüşü hatırlatmak bakımından Allah’a yakınlaştıran bir ibadettir.
Kurban, Şükür ve İnfak
Kurbanda asıl maksat Allah’ı tazim olmakla beraber Allah-u Teâlâ bütün ibadetlerde hikmetler ve menfaatler yaratmıştır. Kurban ibadetinin de hem kişinin kendisi açısından hem de toplum hayatı açısından birçok hikmetleri vardır.
Kurban ibadetinin bir hikmeti, et gibi kıymetli bir gıdanın bollaşması, ev halkının bolluğu tadarak şükretmesi ve fakir fukaraya bol bol et dağıtılmasına imkân sağlamasıdır.
Kurban Bayramının bir diğer hikmeti de, Allah’ın insanoğlunu kendi nefsinin cimriliğinden kurtarması, aile halkına bir ziyafet çektirmesidir. İnsanoğlu toplamayı ve biriktirmeyi sever. Birçok zaman malın mülkün asıl gayesini unutacak kadar onu toplayıp istiflemeye kendini kaptırır. İşte Kurban Bayramı da diğer mali ibadetler gibi, kişinin malını lüzumlu yerlere sarf etmesini sağlar.
Bu hikmetle Kurban bayramlarında kesilen kurbanların etlerinden, hem ev halkı yiyebilir, hem de fakirlere dağıtılır. Kurban ibadetinin güzelliği gereği gibi ikram edip paylaşmakla tezahür eder.
Kurbanın Edebleri
Her ibadetin usulü, edebi vardır. Kurbanın nasıl kesileceğiyle ilgili adap ve sünnet de Peygamberimiz tarafından öğretilmiştir. Peygamber efendimiz buyuruyor ki:
“AIIah, her şeyde iyiliği emretmiştir. Öyleyse öldürdüğünüz zaman öldürmeyi ihsan üzere, (iyi ve güzel) yapın… Kesecek olursanız kesmeyi güzel yapın. Bıçağın ağzını bileyin. Hayvana (zahmet vermeyin) rahat ettirin.” (Müslim, Sayd 57; Tirmizî, Diyât 14)
Kişi kurban kesmeyi bilmiyorsa işinin ehli bir kimseye yaptırmalıdır. Kesim hazırlıkları hayvana göstermeden yapılmalı, kesim işlemi de süratli bir şekilde yerine getirilmelidir. Peygamberimiz aleyhisselatu vesselam bıçağını hayvanı yatırdıktan sonra bileyen kişiye:
“Onu iki kere mi öldürmek istiyorsun, yatırmadan önce bıçağını bileseydin ya” buyurarak ikaz etmiştir.
Hatta hayvanın kesim yerine getirilişinde bile ona eziyet çektirilmemelidir. Peygamber efendimiz sallallahu aleyhi ve sellem koyunu kulağından çekerek kesmeye götüren bir kimseyi, “Hayvanın kulağını bırak, boynunun kenarından tut” buyurarak ikaz etmiştir. (İbn Mâce, Zebâih, 3)
Kurban ibadetini, ibadet ruhuna aykırı bir şekilde yapmaktan kaçınmak gerekir. İbadette asıl maksat Allah’ın rızasını kazanmak olduğuna göre her yönden Allah’ın rızasına uygun hareket etmelidir. Mesela kurbanı satın alırken, kestirirken her hak sahibinin hakkına dikkat etmeli, pazarlık sonunda gönül hoşluğuyla ayrılmaya dikkat etmelidir.
Eğer kurban ortaklarla birlikte kesilecekse onlara karşı keremli ve güzel huylu davranmalıdır. Zahmetli işlerde yardımlaşmalı hatta fedakârlık göstermelidir. Paylaşılırken hakka riayet etmeli, kalplerde kuşku kalmamalıdır. Kurban kesimi bitince geride tiksinti uyandıran kötü bir manzara bırakmamalıdır.
Kurban bayramları, etrafımızdaki fakirlerden, gariplerden, mültecilerden haberdar olmaya vesile olmalıdır. Bu bayram vesilesiyle kurban eti ikram ettiğimiz komşularımızla her zaman ilgilenmeye çalışmalıyız. Peygamber efendimizin ashabına öğrettiği İslam ahlakının gereği budur.
Kurban ibadetinin birçok hikmeti vardır. Eğer Müslüman’a yakışır surette ifa edilirse güzellikleri ortaya çıkacak ve İslam’ı en güzel bir şekilde temsil etmemize vesile olacaktır, inşaallah.