HASBİHAL / Peygamberimiz’in -sav- Edep ve Ahlakı

  • 07 Ağustos 2023
  • 236 kez görüntülendi.
HASBİHAL / Peygamberimiz’in -sav- Edep ve Ahlakı
REKLAM ALANI

HASBİHAL
Peygamberimiz’in -sav- Edep ve Ahlakı
Şerafettin Karaduman

Uhud Gazvesi’nde Mekkeli kâfirler attıkları okla Peygamber Efendimiz aleyhisselatu vesselam’in mübârek dişini kırdılar, yüzünü kanattılar. Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem onların bu hareketine çok üzüldü ve üzüntüsünü:
“Kendilerine gönderilen peygamberin yüzünü kana bulayan bir kavim nasıl iflâh olur?” diye dile getirdi. (Buhârî, Megâzî 21; Müslim, Cihâd 104)
Bunun üzerine Âl-i İmrân sûresinin 128. âyeti nâzil oldu:
“Kullarımın tedbir ve idâresinden senin elinde bir şey yoktur ve sen onların inkârlarından mes’ul değilsin. Allah dilerse onlara tevbe nasip eder, dilerse zâlim oldukları için onlara azap verir. Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah’ındır. O dilediğini doğru yola eriştirip bağışlar, dilediğine de hak ettiği azabı verir. Allah çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir.”
Âyette Resûl-i Ekrem Efendimiz’e, “Senin bu hususta yapacak bir şeyin yok” buyurulmak suretiyle müşriklerin cezasını Cenâb-ı Hakk’ın vereceği hatırlatıldı. İşte o zaman merhametli Efendimiz, “Allah’ım kavmimi bağışla! Çünkü onlar doğruyu bilmiyorlar” diyerek Cenâb-ı Hakk’a onları cezalandırmaması için yalvardı.
Allah-u Zülcelâl buyuruyor ki:
“Sen kötülüğü en güzel olan iyi hareketle önle! O vakit bakarsın ki, seninle arasında bir düşmanlık bulunan yakın bir dost gibi olmuştur.” (Fussilet; 34)
Esasında Rabbimiz ilk önce ona hitap etmiş ve Onun şahsında kulları uyarmıştır. Rabbimiz, Kur’an ile O’nu edeplendirmiş O -a.s.v.- da, Kur’an’ın adabını kabul etmiş ve onunla halkı edeblendirmiştir.
Bir gün; “Ne olur Ya Resulüllah! Bu kafirlere lanet okuyup helak olmaları için dua et!” dendiği zaman, şöyle buyurdular:
“Ben ancak rahmet olarak gönderildim, lânetçi olarak gönderilmedim” (Müslim, Birr 87)
Diğer bir hadîs-i şeriflerinde de:
“Allahım! Ben de ancak bir beşerim. Dolayısıyla her kime kötü söz söylemiş, lânet etmiş veya değnek vurmuş isem, Allahım sen onu, onun için bir temizlik vesilesi ve rahmet kıl” (Müslim, Birr 89) buyurmuştur.
Güzel Ahlak İçin Dua Ederdi
Allah Resulü aleyhisselatu vesselam çokça yalvarır, çokça yakarır ve daima Allah’tan edeplerin güzelleriyle, ahlakların yüceleriyle kendisini donatmasını isterdi. Duasında:
“Ey Allah’ım! Benim yaradılışım ve ahlakımı güzelleştir.” (Ahmed bin Hanbel; Müsned;)
Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem bizatihi dualarında sık sık edebin güzelliklerini, ahlakın yücelerini istemiş. Bir şekilde bizlere yol göstermiş. Cenab-ı Hak da onun duasını, va’d-i ilahisini yerine getirmek için, kabul buyurdu.
“Bana dua ediniz, kabul edeyim.” (Mümin; 60) ayetinde buyurduğu gibi. İşte bu istek üzerine Cenab-ı Hak Kur’an’ını indirdi ve onu Kur’an ile edeplendirdi. O zaman hiç düşünmeden deriz ki, “O’nun edebi, ahlakı Kur’an’dır.” Aişe annemiz de öyle demişti.
Enes İbni Mâlik’in amcası Hişâm İbni Âmir’in oğlu Sa’d Âişe annemize:
– Ey Mü’minlerin annesi! Bana Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ahlâkını (yaşayışını) anlat, dedi. Hz. Âişe:
– Sen Kur’an’ı okuyorsun değil mi? diye sorunca Sa’d:
– Evet, okuyorum, diye cevap verdi. Bunun üzerine Hz. Âişe radıyallahu anha:
– Nebiyy-i Muhterem sallallahu aleyhi ve sellem’in ahlâkı Kur’an idi, dedi. (Müslim, Müsâfirîn 139)
Allah-u Zülcelâl buyuruyor ki:
“Sen bağışlama yolunu tut’ İyiliği emret ve cahillerden yüz çevir.” (Araf; 199)
Bir başka ayet-i kerimede ise şöyle buyuruyor:
“Muhakkak ki, Allah adaleti, ihsan etmeyi yakınlara vermeyi emreder. Fuhşiyatı, münkeri ve zulmü yasaklar.” (Nahl; 90)
Bu ayetler Rasûlullah aleyhisselatu vesselamın şahsında kıyamete kadar gelecek insanları da muhatap alır. Demek ki, bizler Kur’an’ı araştırdığımızda ve yaşadığımızda muhakkak bizlere de Mevlam Kur’an edep ve ahlakını yükleyecektir. Demek ki, talep eden biz olmalıyız.
Üstün Ahlak
Allah Resulü aleyhisselatu vesselam ne ihtiyacı olduysa hep Allah’tan istemiştir. Bundan dolayı Hak Teâlâ, Habib-i Edibi Muhammed Mustafa’nın ahlakı kemale vardığı zaman onu medh u sena ederek buyurdu:
“Muhakkak sen büyük ahlak üzerindesin.” (Kalem; 4)
Allah-u Zülcelâl ortaktan münezzehtir. Şanı yücedir. Kullarına yapmış olduğu nimetleri tastamamdır. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemi güzel ahlak ile süslendiren de O’dur. Lütfundan vermiş olduğu ahlakı Peygamberimize izafe ederek buyurdu: “Muhakkak sen ahlakça çok yüksektesin.”
Allah Resulü halka hitaben buyurdu ki,
“Ahlakını yüksek tutanları Allah-u Teâlâ çok sever ve ahlakını düşürenleri ise Allah hiç sevmez.” (Beyhaki)
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e:
– İnsanları cennete en fazla götürecek şey nedir? diye soruldu.
Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem:
– “Allah’a saygı (takvâ) ve güzel ahlâktır” buyurdu. (Tirmizî, Birr 62)
Cebel’in oğlu Muaz radıyallahu anh Allah Resulü’nden şu hadisi rivayet ediyor:
“Muhakkak ki, Cenab-ı Hak, İslam dinini ahlakların güzelleriyle ve amellerin iyileriyle sarmış bulunmaktadır.”
Kendisine karşı yapılan hiçbir kötülüğe karşı intikam almamıştır. Meğer ki İslami değerlere saygısızlık yapılırsa o zaman başka.
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem herhangi bir kişide hoş olmayan bir duruma veya söze muttali olduğunda ‘filana ne oluyor ki şöyle diyor (veya yapıyor)’ demezdi, ‘bazı kimselere ne oluyor ki şöyle şöyle diyor (veya yapıyor)lar’ buyururdu.” (Ebu Davud, Edeb, 5)
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem hoş olmayan bir şey görünce bu yüzünden anlaşılırdı. Ashabı kiram hemen anlayıp o durumu düzeltirlerdi. Enes radıyallahu anh’den rivayet edildiğine göre, Peygamber aleyhisselatu vesselam Mescid’in kıble duvarında bir tükürük gördü. Yüzünün kızarmasından bu duruma gazap ettiği belli oldu. Bunun üzerine Ensar’dan bir kadın kalkıp o tükürüğü kazıdı ve yerini güzel kokuyla kokuladı.
Allah Rasûlü aleyhisselatu vesselam buna memnun oldu:
“Bu ne kadar güzel oldu!” buyurarak takdirini ifade etti. (Nesâî, Mesâcîd, 35/726; İbn-i Mâce, no. 762)
Gönülleri Yumuşatan Ahlak
Peygamberimiz aleyhisselatu vesselamın insanları terbiye ediş şekli kalpleri kazanarak ve gönülleri yumuşatarak olurdu. Enes radıyallahu anh der ki:
“Muhammed’i hak peygamber olarak gönderen Allah’a yemin ederim, kendisine hizmet ettiğim on sene zarfında hoşuna gitmeyen bir şeyi yaptığımda, bana ‘Neden bunu yaptın?’ dememiştir. Zevceleri herhangi bir şeyden dolayı beni kınadıkları zaman, onlara ‘Onu kınamayınız! Onun yapığı kitap ve kaderledir.’ Buyurdu.”
Tam bir eğitimciydi. Konuştuğu zaman sözlerini ayıra ayıra söylerdi. Dinleyenler onun söylediklerini iyice anlar, hatta sözlerini ezberleyebilirlerdi.
Söylediklerinin iyi anlaşılabilmesi ve ezberlenmesi için bazı sözlerini üç defa tekrarlardı. Başkalarının sözlerini dikkatle dinler, onların konuşmalarını kesmezdi. Herkes gülerken, o yalnızca tebessüm eder, asla kahkaha ile gülmezdi. (Buhari, Edeb 68)
Hz. Aişe radıyallahu anh annemiz buyuruyor ki:
“Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem iki şey arasında muhayyer bırakıldı mı o, günah olmamak kaydıyla, mutlaka en kolay olanı tercih ederdi. Eğer kolay olan herhangi bir günahı gerektiriyorsa, o zaman, ondan halkın en uzak duranı olurdu.” (Buhari, Menakıb 23, Edeb 80,)
Tevrat’ın birinci satırında şöyle anlatılmaktadır:
“Muhammed Allah’ın Resulü’dür, Benim seçkin kulumdur. Katı ve çirkin değildir. Çarşılarda gürültü yapan değildir. Kötülüğe kötülükle karşılık vermiyor. Belki batınında da, zahirende de kötülük yapanı afvediyor. Onun doğum yeri Mekke’dir. Hicret yeri Teybe (Medine)dir. Onun mülkü Şam memleketinde olacaktır.”
Bir gün Allah Resulünün huzuruna bir adam getirdiler. Adam Rasûlullah aleyhisselatu vesselam’ın heybetinden tir tir titremeye başladı. Peygamber efendimiz o adama:
“–Sâkin ol kardeşim! Ben bir kral veya hükümdar değilim. Kureyş’ten, Güneşte kurutulmuş et yiyen bir kadının oğluyum!..” (İbn-i Mâce, Et‘ime, 30; Hâkim, III, 50/4366)
Allah Rasûlü sallâllahu aleyhive sellem mütevazı idi. Kulluğu en büyük şeref görürdü.
“Bana “Allâh’ın kulu ve Rasûlü” deyiniz!” buyururlardı. (Buhârî, Enbiyâ, 48)
Ashabına da daima İslam kardeşliğini öğütlerdi. Ebû Zer radıyallahu anh bir gün siyah bir müslümana: “Kara kadının oğlu,” diye hakaret etmişti. Rasûlullah aleyhisselatu vesselam bunun üzerine ona şöyle buyurarak ikaz etmişti:
“Sen, kendisinde câhiliye huyu bulunan bir kimsesin. Onlar sizin hizmetçileriniz ve aynı zamanda kardeşlerinizdir. Allah onları sizin himayenize vermiştir. Kimin himayesinde bir kardeşi varsa, kendi yediğinden ona yedirsin, giydiğinden de giydirsin. Onlara üstesinden gelemeyecekleri şeyleri yüklemeyiniz. Şayet yükleyecek olursanız kendilerine yardım ediniz.” (Buhârî, Îmân 22, Itk 15; Müslim, Eymân 40)
Tüm bu ayet ve hadislerden genel olarak edep ve ahlak göstergesi ameller de, güzel konuşmak, iyilik yapmak, yumuşaklık göstermek, hayır ve hasenatta bulunmak, yemek yedirmek, selamı yaymak, hastaları ziyaret etmek, müslümanın cenazesine katılmak, komşusuna iyi davranmak, yaşlılara, anne ve babasına hürmet etmek, yemeğini paylaşmak ve davete icabet etmek, affetmesini icra edebilmek, cömert olmak, insanların arasını yapmak, şerefli olmak, öfkeyi yutmak, haramlardan kaçmak gibi daha bir çok iyi amellerde bulunabilmek ayet ve hadislerin delilidir. Ne güzel bu amellerde bulunup yaşamaya rızada daim olabilenlere.
SONUÇ OLARAK
Her şeyini tüketen bir insan gayret ederse yeniden kazanç elde edebilir. Ancak vefat etmiş artık bu dünya ile hiçbir bağlantısı olmayan biri bu fırsatı kaçırmış demektir. Bizler ne şekilde olursa olsun bu dünyayı başarılı bir şekilde tamamlamamız gerektiğini biliyoruz. Çünkü, cehennem var. Çünkü, Allah’ın rızasını kaybetmek var. Hepimiz bu bilinçteyiz.
Bu hayatta örnek teşkil etmiş hayatlar olmuş. Eğer günümüz insanı bunlardan hiç ders almamışsa yapacak bir şey yok.
Anlamamız gerekli ki, cennet zahmetsiz verilmiyor, emek gerekli. O halde zahmetin ve emeğin karşılığını da Allah takdir edecek. Bu ilahi takdiri kazanabilmek adına gayret edelim. Rabbim kazananlardan olmayı nasip etsin. Selam ve dua ile.

REKLAM ALANI
REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ