İRFAN SOHBETİ / İyi Kimselerle Beraber Olalım
İRFAN SOHBETİ
İyi Kimselerle Beraber Olalım
Seyda Feyzullah Konyevi -KS-
Allah azze ve celle ayet-i kerimede şöyle buyuruyor:
وَيَوْمَ يَعَضُّ الظَّالِمُ عَلَى يَدَيْهِ يَقُولُ يَا لَيْتَنِي اتَّخَذْتُ مَعَ الرَّسُولِ سَبِيلًا يَا وَيْلَتَا لَيْتَنِي لَمْ أَتَّخِذْ فُلَانًا خَلِيلًا لَقَدْ أَضَلَّنِي عَنِ الذِّكْرِ بَعْدَ إِذْ جَاءَنِي وَكَانَ الشَّيْطَانُ لِلْإِنْسَانِ خَذُولًا
“O gün zalim kimse, ellerini ısırıp şöyle diyecektir: Ne olurdu ben de Peygamberle beraber aynı yolu tutsaydım! Yazıklar olsun bana, keşke falanı (filanı) dost edinmeseydim! Andolsun, Kur’an bana geldikten sonra beni ondan o saptırdı. Zaten şeytan insanı yardımcısız bırakıverendir!” (Furkan; 27)
Ayet-i kerimelere baktığımız zaman Allah azze ve celle bize hem insî şeytanlardan hem de cinnî şeytanlardan korunmamızı emrediyor. Zalim derken sadece bir başkasına zulmeden olarak anlaşılmamalıdır. Allah azze ve celle ayet-i kerimelerde kendi nefsine zulmedenleri de zalim olarak adlandırıyor.
Dolayısıyla her kötülük sahibi bir zalim sayılır. Çünkü kötülük sahibi o kötülüğü işlediği zaman, kendi nefsine zulmediyor ve kendi kendini cehenneme atıyor. Yani günah bataklığına kendini atıp da nefsini cehenneme sürükleyen kişi kendine zulmettiği için bir zalim olarak cehenneme girmiş oluyor.
Aynı şekilde insan kötü arkadaş edinirse, o kötülük yapan insanlar onun için bir insî şeytan oluyor. Mevlâna Hazretleri Mesnevi’de şöyle buyuruyor:
“Herkesin, her şeyin kendisine muhtaç olduğu, lakin kendisinin hiçbir şeye ihtiyacı bulunmayan Allah azze ve celle’nin tertemiz Zât’ına yemin ederim ki, kötü yılan, kötü dosttan iyidir!
Kötü yılan, insanın canını alır. Fakat kötü dost, insanı ateşe atar, yakar yandırır!
İnsan, konuşmasa bile, kötü arkadaşından huy kapar! Gönül gizlice onun ahlakını alır, benimser; onun kötü ahlâkını kendisine ahlak edinir!”
Manevi Beraberlik de Aynıdır
Burada bir başka konuya da dikkat çekmek istiyorum. Bu konuda hem kendimize hem de çocuklarımıza dikkat etmeliyiz. Mevlâna Hazretleri: “İnsan, konuşmasa bile, kötü arkadaşından huy kapar.” buyurmuştu.
Allah Azze ve celle ayet-i kerimede: “Sadıklarla beraber olun.” buyuruyor. Bu ayet-i kerimede bahsedilen herhangi bir beraberlik kaydı yok. Dolayısıyla bu mutlaktır. Yani zahiri beraberlik olduğu gibi manevi beraberlik de vardır.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem de: “Salihlerin anıldığı yere rahmet iner.” (Aclunî, Keşfü’l-Hafa, II, 70) buyuruyor.
Demek ki onunla zahiri olarak oturup kalkmak, arkadaşlık etmek şart değildir. Şimdi bu zamanı düşünelim! Zahiren hiç görmediğin bir kişiyi televizyonda veya internette görüyorsun. O dünyanın bir ucunda sen de diğer ucundasın. Onunla oturup kalkmıyorsun ama onu sürekli izleyip takip ediyorsun. Onu hatırlayıp düşündüğün için, onu kendine örnek aldığın için, onu da arkadaş edinmiş oluyorsun. Eğer bu kişi iyi bir kimse ise, sen de iyilerle beraber olmuş oluyorsun. Yok eğer kötü bir kimse ise, kötülerle arkadaşlık yapmış oluyorsun. O kötü kişi veya kişiler -Allah muhafaza- imanına zehir enjekte etmiş oluyorlar.
Demek ki bize televizyonlarda, internetlerde gösterilen herkesle arkadaşlık etmemeliyiz. Özellikle evinde televizyon olan insanlar, telefonu olup da internetten sürekli oraya buraya dolaşanlar, ne izlediğimize çok dikkat etmeliyiz. Kimi dinlediğimize, kimse sempati duyduğumuza çok ama çok dikkat etmeliyiz. Bir insan uzaktan da olsa birisini arkadaş edinmişse, zamanla onun huyunu kapmaya, onun gibi düşünmeye ve onun gibi bakmaya başlar.
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem başka bir hadis-i şerifte şöyle buyuruyor:
“Kişi dostunun dini üzeredir. Öyleyse her biriniz, kiminle dostluk kuracağına dikkat etsin.” (Ebu Davud, Edeb, 19, Tirmizi, Zühd, 45)
Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem burada bizlere neticeyi söylüyor.
Dostluk kurduğun insanla aynı şeye inanmıyor olabilirsiniz. Kendi önüne böyle bir mazeret koyabilirsin. “Ben müminim ama o olmayabilir, onun kafirliği beni ilgilendirmez,” diyebilirsin. Ama Hz. Ömer radıyallahu anh’ın şu sözünü unutmayalım:
“İnandığınız gibi yaşamazsanız yaşadığınız gibi inanmaya başlarsınız.”
İnsan internet üzerinden de biriyle arkadaş, dost olabilir. İnsan görmediği kişi ile de arkadaşlık kurabiliyor. Demek ki gönülden gönüle bir köprü uzanabiliyor ve o kimse ile bir ünsiyyet kuruyor. Canı sıkıldığı zaman onu izliyor ve iletişime geçiyor. Sen demek ki onunla bir arkadaşlık kurmuşsun ama farkında değilsin.
Kötü kimselerle hiçbir şekilde beraber olmamak lazımdır. İster dizi olsun ister film olsun ister program olsun konuşmalarında Allah azze ve celle’nin razı olmadığı bir şey varsa ondan uzak dur. Bil ki, o seni cehenneme götürür.
Kıyamet gününde sen onu suçlayamazsın. Orada herkes kendi günahından mesul olur. Onun için Mevlâna Hazretleri diyor ki:
“Kimle gezdiğinize, kimle arkadaşlık ettiğinize dikkat edin. Çünkü bülbül güle, karga çöplüğe götürür.”
Bu böyledir. Ne olursa olsun kiminle arkadaşlık yaparsan o kendi karakterini sana yansıtır. Cehennem yolunda yürüyen bir insan sana cennetin yolunu göstermez. Yarın ahiret gününde sana düşman olacak kişi, bugün sana dost olmaz.
Kendi karakterine, kendi inancına, kendi şahsiyetine ve kendi yoluna götürecek. O nereye gidiyorsa seni oraya götürecek.
Kötü Tesirlerden Korunalım
Cehenneme giden bir insan seni cennete götürmez. Cehennem yolunu tutan bir insan seni cennete götürmez ve o yarın sana düşman olacak. Kıyamet gününde sana düşman olacak birisi bugün sana dost olamaz.
İmam-ı Gazali rahmetullahi aleyh şöyle buyuruyor:
“Aklı başında fazilet sahibi insanlar bile çevre faktörünün olumsuz etkilerinden kendilerini zor kurtarabilir. Bundan dolayı insan kötü kimselerle birlikte bulunmamalıdır. Eğer bu gibilerle düşüp kalkarsa, önceden hoşlanmadığı çirkin davranışlara yavaş yavaş alışır ve artık onlara aldırış etmez olur ve duyarsızlaşır.”
İnsanın yaratılışında bu vardır. Sen istesen de istemesen de kiminle arkadaşlık ediyorsan onun huyundan kaparsın. Önceden hoşuna gitmeyen çirkin bir hareketi beğenmiyorsun, kabul etmiyorsun ama onunla arkadaşlık yaptığın için o çirkin gördüğün hareketi yavaş yavaş normal görmeye başlarsın. Ve zamanla artık o hatayı kendin yapmaya başlarsın.
İmam-ı Gazali rahmetullahi aleyh sözüne şöyle devam ediyor:
“Zenginlerle düşüp kalkanın, dünyaya ve dünyalıklara hırsı artar. Yoksullarla düşüp kalkanlar da ellerindeki nimetlerin kadrini bilir. Bu fıtrî bir tesirdir. Ashâb-ı kiram ve tâbiinin taat ve ibadetlerini düşünenler, kendi ibadetlerini küçümser, itaatini az bulurlar. Kendi ibadetlerini küçümseyenlerse, elbette onlara uymak için gayret sarf eder. Kendisine çeki düzen vererek ibadetlerini artırmaya çalışır. Aksine dünya adamlarına bakan, onların Allah’tan yüz çevirip isyana daldıklarına nazar eden kimsenin de iyilikleri kendi gözünde büyür ve kendisini beğenmeye başlar. İşte o zaman helâk olur.
Tabiatın değişmesindeki iyilik ve kötülükleri dinleyip duymak da yeterlidir. Nerede kaldı onları göz ile görmek.
Bu inceliğe dikkat etmek sayesinde Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellemin; ‘Sâlihler hatırlandığında, ilâhî rahmet iner.’ (Aclunî, Keşfü’l-Hafa, II, 70) hadisinin sırrı anlaşılmış olur.
Sâlihler hatırlandığı zaman şüphesiz böyle bir rahmet inmez. Ancak gönülden onlara uyma ve onların izinden gitme arzusu ile kusurlarını giderme isteğinin uyanması hâsıl olur.
Rahmetin sebebi iyi işlerdir. İyi işlerin sebebi de onlara heves etmektir. Onlara heves etmenin âmili de sâlihleri iyi halleri ile anmak ve hatırlamaktır.
Bu hadisin mefhum-ı muhâlifi de kötüler anıldığında lânetin inmesidir. Çünkü kötüleri ve kötülükleri çokça anmak, insana kötülük yapmayı kolaylaştırır. Bu da laneti gerektirir. Lanetse Allah’tan uzak kalmak demektir.
Rahmetten uzak kalmanın başlangıcı isyana dalıp, Allah’tan yüz çevirmek ve meşru olmayan bir yolda dünyalık peşinde koşmaktır. İsyanın kaynağı da onu küçümsemektir. Küçümsemenin sebebi ise, onu çok dinlemek yüzünden onunla ünsiyet peyda etmektir. İyileri ve kötüleri anmanın ve hatırlamanın neticeleri bu olursa, ya onları görmek ve aralarında bulunmanın sonuçları ne olur?”
Çocuklarımızı Kötü Ortamlardan Koruyalım
Kendimizi kötü ortamlardan, kötü arkadaşlardan koruduğumuz gibi, gençlerimizi ve çocuklarımızı da bu afetten ve bu tehlikeden kurtarmamız lazımdır. Onları uyandırmamız lazımdır ki, bu bataklığa girmesinler.
Televizyonda, internette bazı programlar var ki, toplumu ifsat etmek için ahlaksızca konuşmalar içerisinde geçiyor. Duyduğumuz kadarıyla özellikle kadın programlarında ailelerin ahlakını bozmaya çalışıyorlar. Bunlardan uzak durmak lazımdır. İmam-ı Gazali rahmetullahi aleyh’in buyurduğu gibi, kötülük anıldıkça sen o kötülüğe karşı ünsiyet duymaya başlarsın.
Nuh aleyhisselam ve Lut Aleyhisselam bir peygamberdi. Ama her ikisinin hanımları da onlarla beraber olmadıkları için, iman etmeyen insanlarla beraber oturup kalktıkları için onlar gibi oldular ve dünyadan imansız gittiler. Yine Nuh aleyhisselam’ın oğlu da kafirler ile beraber hareket etti ve gemiye binmedi. O da kötülerle beraber olduğu için helak oldu. Bunun yanında Kıtmir bir köpek idi. Ashab-ı Kehf ile beraber olduğu için yani iyi kimselerle beraber bulunduğu için, bir hayvan olmasına rağmen cennetlik oldu.
Ashab-ı Kiram İslam ile şereflenmeden önce hepsinin hayatı çok kötü bir durumdaydı. Çoğu puta tapan müşriklerdendi. Ahlaken de çok geri seviyedeydiler. Ama Allah azze ve celle onlara İslam’ı nasip etti. Onlar Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem gibi yüce ahlak sahibi bir insanla oturup kalktıkça, dünyanın en faziletli insanları haline geldiler.
Resulullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in manevi ikliminde nefes aldıkları için onlarda yüceldi ve maneviyatları can buldu.
Alimlerden Cafer bin Süleyman rahmetullahi aleyh Salih zatlarla oturup kalkmanın, onları dinlemenin, Allah dostlarının feyzinden istifade etmenin faydalarını ve kendisi üzerindeki tesirini anlatıyor ve diyor ki:
“Kalbimde bir katılık hissettiğim zaman kalkar, hemen (tabiinin büyük alimlerinden) Muhammed bin Vasi rahmetullahi aleyh’in yanına gider, meclisine katılır, yüzüne bakardım. Böylece kalbimdeki katılık gider, içime ibadet neşesi gelir, tembellik üzerimden kalkar ve bir hafta boyunca bu neşe ile ibadet ederdim.”
Buraya çok dikkat edelim! Demek ki insan arkadaşı ile hiç konuşmasa bile, gidip onu sadece dinlemekle ve yüzüne bakmakla bile tesir altında kalıyor.
Demek ki insan iyi insanları, Salih zatları, Allah dostlarını hatırlarsa onlarla beraber ister zahiri olsun ister manevi olsun oturup kalkarsa Allah azze ve celle’nin izniyle onların güzel vasıflarıyla vasıflanır. Onların o güzel amellerini o da işlemeye başlar. Çünkü o güzel iklimde nefes alıyor.
Allah azze ve celle hepimize Salih arkadaşlar nasip etsin ve hepimizi Allah için birbirini sevenlerden eylesin.