İRFAN SOHBETİ / İhtiyarlık Son Duraktır
İRFAN SOHBETİ
İhtiyarlık Son Duraktır
Seyda Feyzullah Konyevî -KS-
İhtiyarlık uyarıyor.
Allah-u Zülcelâl ayeti kerimede buyuruyor:
اَللّٰهُ الَّذٖي خَلَقَكُمْ مِنْ ضَعْفٍ ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ ضَعْفٍ قُوَّةً ثُمَّ جَعَلَ مِنْ بَعْدِ قُوَّةٍ ضَعْفاً وَشَيْبَةًؕ يَخْلُقُ مَا يَشَٓاءُۚ وَهُوَ الْعَلٖيمُ الْقَدٖيرُ
“Sizi güçsüz yaratan, güçsüzlüğün ardından kuvvet veren, kuvvetli halinizden sonra da güçsüz hale getiren ve yaşlandıran Allah’tır. O dilediğini yaratır. O hakkıyla bilendir, üstün kudret sahibidir.” (Rum, 54)
İnsan, dünyaya aciz bir bebek olarak gelir. Ardından Allah-u Zülcelâl’in lütfuyla kuvvet bulur; o kuvvetin ardından ise yeniden güçsüzlük ve ihtiyarlık devri başlar. Hayatın her safhasında insan, O’nun nimetleriyle büyür, gelişir, güç kazanır. Öyleyse insanoğlu, her hâlinde Rabbine minnettar olmalıdır.
İmam-ı Gazâlî Rahmetullahi Aleyh bu ayetin işaret ve hikmetine dair ne güzel buyurmuştur:
“Bedenin kırışması, ruhun tecelli edeceği sayfanın düzeltilmesi içindir.”
Zira bu, insana verilen bir uyarıdır; ömür sayfasının temizlenmesi gerektiğini hatırlatan sessiz bir çağrıdır. İhtiyarlıkta yüzün kırışması, faniliği hatırlatan bir işarettir. Saçların ağarması ise ölüm meleğinin yolladığı, yaklaşan bir ziyareti haber veren beyaz mühürlü bir mektuptur.
İmam-ı Rabbânî Kuddise Sırruh Hazretleri de şöyle ikaz eder:
“Gençlik geçicidir. İhtiyarlık, son durağa yaklaştığını haber veren ilahî bir işarettir.”
Evet, gençlik rüzgârı gelip geçicidir. Bu dünya hayatının bir çıkış kapısı vardır. Son durakta bizi bekleyen ise yeni bir doğumdur. İhtiyarlık, fânî âlemin kapısından, bâkî olan âhiret yurduna geçişin son durağıdır. Oradaki bekleyiş, artık kalpleri uyandırmalıdır. Çünkü o, son uyarı ve son mühletin habercisidir.
İhtiyarlamış olan artık başka bir ikaz beklememelidir. İhtiyar olmayan da bilmelidir ki onun son durağı, bu durağın hemen ardındadır. Her insan, her an ölüme hazır olmalı. Zira ölenler hep yaşlılardan ibaret değildir…
Malın imtihanı.
Allah-u Zülcelâl ayeti kerime de buyuruyor:
“Mal ve oğullar dünya hayatının süsüdür. Kalıcı olan sâlih ameller ise Rabbinin nezdinde hem sevapça daha hayırlı hem de ümit bağlamaya daha lâyıktır.” (Kehf, 46)
Şeyh Abdülkadir Geylani kuddise sırruh Hazretleri, Cilaul-Hatır isimli kitabında buyuruyor ki:
“Altın seni secdeden alıkoyuyorsa o senin putundur.”
Mal ile mülk elinde emanet, gönlünde istiğna olmalıdır. Onu elinde bir emanet bilinciyle taşımalısın, gönlünü bağlamamalısın. Her şey Allah-u Zülcelâl’e aittir. Öyleyse O’nun yolunda harca. Helâl dairesinde yaşa ve O’nun yolunda kullan.
Hz. Mevlâna çok güzel bir tespitte ve örnekte bulunuyor:
“Dünya malı suya benzer.”
Susuz yaşayamazsın ama içine dalarsan boğulursun. Dünya da böyledir. İhtiyacın kadarını kullanacaksın. Haddini aşmayacak, şımarmayacaksın. Ama ona dalıp gidersen, gaflet uykusuna girer, Allah’ı unutursan onda boğulursun.
Zamandaki ibret.
Zaman kendince bize uyarıda bulunuyor. Sabah doğan güneş sana yeni bir ömür sayfası açar, akşam ise o sayfayı dürüp götürür.
Ömrün her nefesi tükenmekte olan bir hazinedir. Biz her gün ölüp her gün doğuyoruz. İçinde bulunduğumuz her anda, bize ait bir şeyler sürekli doğup ölüyor. Amel-i salihlerimiz hariç, onlar bakidir ve kıyamete kadar bizimle gelecek. Günahlar da gelir ancak tevbe ile hepsi burada bırakılabilir. Tevbe ile o günahların hepsi Allah’ın fadlu keremiyle, rahmeti ihsanıyla hepsi silinip gidiyor.
“Vakit kılıçtan keskindir,” buyruluyor. Yani vakit öyle öldürücü bir şey ki şu anda bir dakika öncemizi öldürdü. Kılıç gibi kesti ve gitti.
Aile imtihanı.
Allah-u Zülcelâl yine ayeti kerimelerde; “Mal ve evlat fitnedir,” buyuruyor. Fitne böyle durumlarda imtihan manasına gelir. Mal ve evlat sizin imtihanınızdır.
İmam-ı Rabbânî Hazretleri Mektûbât’ında buyuruyor:
“Evladın seni Allah’tan alıkoyuyorsa en büyük düşmanındır. Ama sana Rabbini hatırlatıyorsa en değerli arkadaşındır.”
Abdulkadir Geylânî kuddise sırruh Hazretleri öğüdüyle bunu tamamlıyor:
“Çocuklarını kendine kul değil Allah’a kul etmelisin.”
Acizane buna şöyle bir ilave ekleyelim. Hadis-i Şerif’te kıyametin alametlerinden, ahir zamanın alametlerinden bahsederken:
“Kadın, kendi efendisini doğuracak…” (Müslim, Îmân, 1, 5) buyuruluyor. Öyleyse anne ve babalara şu tavsiyede bulunabiliriz: “Çocuklarınızın kölesi olmayın, efendinizi doğurmayın. Onları Allah’a kul edin. Allah’a kul olmaları için çabalayın.”
Allah-u Zülcelâl hepimizi uyarıcılardan ders alanlardan eylesin. Ve her zaman bizi kendi zikriyle, onu hatırlamakla, onu anmakla vaktimizi ve ömrümüzü değerlendirmeyi nasip eylesin. Bizi kendi yolunda kullansın. O bizi bir göz açıp kapayıncaya kadar dahi olsa nefsimize teslim etmesin.
Allah-u Zülcelâl bütün mümin kardeşlerimize yardımcı olsun. Başta Gazze olmak üzere, Doğu Türkistan, Yemen, Sudan, Myanmar, dünyanın her tarafındaki mümin kardeşlerimize yardım etsin. Bizi de o yardımlara vesile kılsın. Bizi onlarla aynı hislerle, aynı duygularla yaşatsın. Onların acılarını hissedeceğimiz kuvvetli bir iman versin.
Allah-u Zülcelâl hepinizin sıkıntılarınızı gidersin. Sizlere, hastalarınıza şifalar ihsan eylesin. Dünya ve ahirette hepinizi mesut, bahtiyar kılsın.
Allah-u Zülcelâl rızkınıza, ticaretinize bereket koysun. Sadat-ı kiramın yolunda, sırat-ı müstakimde sabit kılsın. Allah razı olsun hepinizden. Allah-u Zülcelâl muvaffak kılsın. Ve sallallahu ala seyyidina Muhammedin Nebiyyil-Ummiyyi ve alâ âlihî ve sahbihî ve sellem.