Ahiret Gününü Tefekkür Edelim
Allah-u Zülcelâl, kullarını kıyamet gününde,
perişan etmemek için; biz daha dünyada
iken kendi emir ve nehiylerini Peygamberlerle
beraber bize beyan ediyor. Kıyamet
gününde karşımıza çıkacak olan hesabı, biz
dünyadayken beyan ettiği için kula düşen
şey bunların üzerinde tefekkür etmek ve
Allah-u Zülcelâl’in emir ve nehiylerine karşı
kendine bir çeki düzen vermektir. Yoksa kıyamet
gününde çok pişman olacaktır.
Eğer dünyadayken insanın önüne ne gelirse
yaparsa kıyamet gününde perişan olacaktır.
Onun için Allah-u Zülcelâl kullarına karşı
şefkatli ve merhametli olduğu için dünyada
iken onlara, ahirette başına ne geleceğini
beyan ediyor.
Bu konuda, Allah-u Zülcelâl ayet-i kerimede
şöyle buyuruluyor;
“O (Cehennem), koca saraylar kadar,
sütunlar kadar kıvılcımlar fırlatır. Hakkı
yalanlayanların o gün vay haline!” (Mürselat,
32-33)
Bu ayet-i kerimede Allah-u Zülcelâl kıyamet
gününde cehennem ateşini beyan ediyor. Biz
dünya ateşi görmüşüz, cehennem ateşini görmemişiz.
Dünyadaki ateşten bazı kıvılcımlar çıkıyor,
ufacık, zerre kadar. Ama cehennem ateşinin
kıvılcımları bizim bu dünyadaki en büyük
binalar gibi çıkıyor ondan. Cehennem ateşinin
kıvılcımları böyledir, kıyamet gününde. Allah-u
Zülcelâl buna işaret ediyor. İnsanın tefekkür
etmesi lazım, eğer o ateşin kıvılcımları böyle
olursa ateş nasıldır? Düşünmek lazımdır.
Allah’ın kudret ve azameti ne kadar büyük ise,
hazırladığı azap da öyle büyüktür.
Nimetler deöyle, azapta öyle. Onun için insan kendine yazık
etmesin, düşünsün. Bunu düşünmek insan için
çok büyük bir menfaattir ama hep gafletle zamanını
geçirmek, önüne ne gelirse yapmak, hiç
düşünmemek, bir de bakarsın kabir kapısına gidiyorsun.
İş işten geçiyor bu sefer ama, kendimize
çok yazık etmiş olacağız. Orada özür dileyecekler;
“Ya Rabbi pişmanız, bilmiyorduk böyle olduğunu.”
Diyecekler ama faydası olmayacak.
Çünkü Allah hepsini beyan ediyor, “Bilmiyorum,”
demiyorlar.
“Bu öyle bir gündür ki artık konuşamazlar.
(Zamanı geçtiği için) kendilerine izin de verilmez
ki mazeret bildirsinler. Hakkı yalanlayanların o
gün vay haline!” (Mürselat 35-37)
“Özür dilemeleri için onlara izin verilmez,” diyor,
Allah-u Zülcelâl. Çünkü, dünyada hepsini Allah
azze ve celle beyan ediyor, işte kafirlerin, münafıkların,
günahkarların hali böyledir.
Ama bir de Müminler, ameli salih yapanlar hakkında;
Allah-u Zülcelâl şöyle buyuruyor:
“Şüphe yok ki takvâ sahipleri gölgeliklerde ve
pınar başlarında canlarının istediği çeşit çeşit
meyveler arasında olacaklardır.” (Mürselat; 41)