AİLE ve TOPLUM / “Evlerinizi Kabristana Çevirmeyin!”

  • 05 Şubat 2024
  • 316 kez görüntülendi.
AİLE ve TOPLUM / “Evlerinizi Kabristana Çevirmeyin!”
REKLAM ALANI

AİLE ve TOPLUM
“Evlerinizi Kabristana Çevirmeyin!”
Gülistan Araştırma

Abdullah b. Ömer radıyallahu anh Peygamber Efendimiz aleyhisselatu vesselamın sünnetini öğrenmeye çok rağbetliydi. Bir gün yine müminlerin annesi Hz. Aişe radıyallahu anh’a sordu:
“Resûlullah aleyhisselatu vesselam’dan gördüğün en şaşırtıcı şeyi bana haber verir misin?”
Hz. Aişe annemiz Peygamber Efendimiz aleyhisselatu vesselamdan bahis açılınca uzun müddet ağladı. Sonra kendini toplayıp anlatmaya başladı:
“Onun her işi hayret verici idi. Bir gece yanıma geldi. Hatta teni tenime dokundu. Sonra şöyle buyurdu:
“Ey Aişe, bu gece bana Rabbime ibadet etmek için izin verir misin?” Bunun üzerine ben:
“Ey Allah’ın Resûlü! Ben senin yakınlığını severim, isteklerini de severim, Rabbine ibadet etmeni de severim, izinlisin.” dedim. Rasûlullah sallallahu aleyhi vesellem kalktı, odadaki su ibriğinin yanına gitti, abdest aldı, suyu da çok kullanmadı.
Sonra namaz kılmaya başladı. Ağlıyordu, hatta ağlamaktan sakalı ıslandı. Sonra secde etti ve ağlamaya devam ediyordu. Ağlamasından yer ıslanmıştı. (İbn Hıbban 1993, 2/391)
Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem her hususta olduğu gibi aile reisi olarak da müminlerin örneğidir. Onun hane-i saadetleri İslam toplumuna çok önemli bir model olmuştur. Ashab-ı kiram Müminlerin annelerine O’nun aile hayatı hakkında sorular sormuş ve O’nun gibi davranmaya gayret etmişlerdir.
Bu hadis-i şeriften Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellemin sünnetlerinden bazılarını görüyoruz. Bunlardan biri, Rasulullah aleyhisselatu vesselamın ibadete düşkünlüğü ve evini de bir mescid haline getirmiş olmasıdır.
Hayatının çoğunu seferlerde, evinden uzakta geçiren, Ramazan ayında itikafa giren, devamlı mescidde, suffada ilim öğretmekle, tebliğle, ibadetle meşgul olan, günün çoğunda insanların dertleriyle ilgilenen Peygamber Efendimiz aleyhisselatu vesselam, hücrelerine geldiği zaman da yine gecesini ibadete ayırıyordu.
Peygamber aleyhisselatu vesselamın hanımlarının bir kısmı yaşlı iken Hz. Aişe annemiz ise çok gençti. Ayrıca Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem zekâsı, ilmi ve benzeri üstünlükleri sebebiyle de ona ayrı bir muhabbet beslerdi. Buna rağmen hanımlarının arasında adaletle davranmaya dikkat ederdi. Hanımlarıyla geçireceği geceyi sıraya koymuştu, Hz. Aişe annemizin yanında geçireceği gecede yine Rabbine ibadete rağbet gösteriyordu.
Aile Maneviyat Ocağıdır
Ne yazık ki günümüzde aile denilince akla gelen, birlikte veya ayrı ayrı yiyip içmek, para harcamak, tatil yapmak ve benzeri zevk veren tüketim faaliyetleri oluyor. Hatta iktisat biliminde “hane halkı” ifadesi, tüketici kesimini ifade etmek için kullanılıyor.
Halbuki eski zamanlarda aile, birlikte üretir, birlikte ibadet eder, birlikte iyilik, ikram ve hizmetler yapar ve birlikte yiyip içip neşelenirdi. Kısacası hayatın yükü de zevki de anlamı ve manevi yönü de aile ile paylaşılırdı.
Ev halkının televizyon karşısına dizildiği günlerden her bir aile ferdinin elinde cep telefonları ile başka odalarda bir şeyler seyrettiği, tıkladığı oynadığı günlere geçtik. Artık ev bir tüketim ve eğlence mekanı olarak düşünülüyor. Halbuki müslüman için ev de bir ibadet mekanıdır.
Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem erkekler için en makbul ibadetin farz namazları cemaatle kılmak olduğunu ama evde de sünnet ve nafile namazlar kılmasının gerekli olduğunu şöyle bildirmiştir:
“Biriniz farz namazını mescidde kıldığı zaman, o namazından evine de bir pay ayırsın. Zira Allah Teâlâ bu namaz sebebiyle evinde hayır yaratır.” (Müslim, Müsâfirîn 210; İbni Mâce, İkâmet 186)
Başka bir hadis-i şerifte de evde kılınacak nafile namazın ihlas yönünden daha kabule şayan olduğunu bildirmiştir:
“Ey İnsanlar! Evinizde namaz kılınız. Zira farz namaz dışındaki namazların en makbûlü, insanın evinde kıldığı namazdır.” (Buhârî, Ezân 81, İ`tisâm 3; Müslim, Müsâfirîn 213)
Ayrıca evde namaz kılmakla evlerin manevi atmosferini güçlendirmek de aile reislerinin vazifeleri arasındadır. Kalpler ibadetsiz kalınca nasıl ölüyorsa evler de içinde ibadet yapılamayınca manen kabire döner. Bu sebeple Rasûlullah aleyhisselatu vesselam:
“Namazınızın bir kısmını evlerinizde kılınız da oraları kabirlere çevirmeyiniz.” (Buhârî, Salât 52, Teheccüd 37; Müslim, Müsâfirîn 208, 209) buyurmuştur.
Aile reisleri hanımı ve çocukları için örnektir. Bir aile reisinin önem verdiği hususlara ailesindeki diğer fertler de önem verir. Bilhassa evlenirken hanımını da ahlak ve maneviyatını göz önünde bulundurarak seçmiş ise birlikte ibadet etmek ailedeki muhabbeti güçlendirir. Maneviyat temelli olan muhabbet, maddi zevklere dayanan arzulardan çok daha güçlü ve dayanıklıdır. Hayatın getirdiği farklı zorluklar karşısında ancak maneviyata dayanan gerçek muhabbet ayakta kalabilir.
Bu sebeple erkek veya kadın her müslüman evlenirken birlikte ibadet etmek, dinini hayata geçirmek ve dinine hizmet etmek niyetini taşımalıdır. Bilhassa dinimizi hayata geçirmekte türlü zorluklarla karşılaştığımız ahir zaman imtihanlarında evlerimizi manevi bir sığınağa dönüştürmek çok önemlidir.
Rabbimiz buyuruyor:
“Musa’ya ve kardeşine; ‘Kavminiz için Mısır’da evler hazırlayın, evlerinizi namazgâh yapın ve namazı hakkıyla eda edin! Ve (ey Musa! Bu emirlere uyan) müminleri müjdele!’ diye vahyettik.” (Yunus 87)
Bu ayet-i kerime Firavun’un kurduğu zulüm düzeni altında inim inim inleyen İsrailoğulları hakkında inmişti. Mısır’dan çıkıp kendi toplumlarını ve devletlerini kurmalarından önce evlerini birer ibadethane haline getirip kendilerini manevi olarak yetiştirmeleri emredilmişti. Peygamber Efendimiz aleyhisselatu vesselam da hicretten önce on üç yıl süren Mekke devri boyunca evlerde Kur’ân-ı Kerim okumak ve ibadet etmek suretiyle ashabını yetiştirmiştir.
Samimi bir niyet ve gayretle evlerimizi birer mescit, dergâh, hatta medrese yapmak mümkündür. Ayet-i kerimede bu emre uyarak evlerini maneviyat ocağı haline getiren müminlere müjde verilmiştir. Bu müjde hem ahirette cennet hem de dünyada bu fitne ve imtihanlardan selamete çıkış müjdesidir.
Yukarıdaki hadis-i şerifte dikkati çeken bir husus da Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin nafile ibadet etmek için hanımından izin almasıdır. Kendisi Allah’ın en büyük Peygamberi en sevgili kulu ve habibi olduğu halde Rasȗlullah aleyhisselatu vesselam hanımının hakkına riayet ederek ondan izin istemektedir.
Günümüzde kadın hakları denilince akla batı gelmektedir. Oysa batıda kadının hali rezil ve perişan bir haldir. Birçok kadın çocuklarına tek başına hem annelik hem babalık yapmakta, doğru düzgün terbiye de verememektedir. Hayatın yükleri altında ezilen kadınlar, maddiyat uğruna kendini en çirkin şekilde istismar ettirmekte ama bunu özgürlük zannetmektedir.
İslam dini ise kadınların haklarını aile hukuku içinde tanzim etmiştir. En önemlisi de kadının Allah’ın emaneti olduğunu bildirmiştir. Peygamber Efendimiz aleyhisselatu vesselam yüz binden fazla mümine seslendiği ve bütün ümmetine vasiyet olarak irad ettiği Veda Hutbesinde şöyle buyurmuştur:
“Ey insanlar! Kadınların haklarını korumanızı ve bu hususta Allah’tan korkmanızı tavsiye ederim. Siz kadınları, Allah emaneti olarak aldınız. Onların iffet ve namuslarını Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadınlar üzerinde haklarınız, kadınlarınızın da sizin üzerinizde hakları vardır…”
İslam gelmeden önce kadınların da erkekler üzerinde hakları olduğuna dair hiçbir inanç ve düşünce yoktu. Her iki devri de yaşamış Hz. Ömer radıyallahu anh şöyle demiştir:
“Biz İslam’la şereflenmeden önce cahiliyye devrinde kadınlara hiçbir değer vermezdik, onları bir şey saymazdık. İslam gelip Allah Teâlâ, kitabında kadınları zikredip onlara da mirastan pay ayırınca, onların bizim üzerimizde birçok hakları olduğunu öğrendik.” (Buhari, Tefsir, Sure 66)
İslam dini kadınlara sadece hukuki haklar tanımamış onların hassasiyetine uygun nazik davranmayı da emretmiştir. Allah-u Zülcelâl “Kadınlarla iyi geçinin.” (Nisâ, 19) buyurarak, evvela erkeklere iyi geçinmek ve haklarına hassasiyet göstermek vazifesini yüklemiştir. Peygamberimiz:
“Kadınlara ancak asalet ve şeref sahibi kimse değer verir. Onları ancak kötü ve aşağılık kimseler hor görür.” (İbn-i Asakir) buyurmuştur.
Enceşe isimli sahabi sefer esnasında ezgiler okuyarak develeri iyice hızlandırmıştı. Kervandaki kadınları rahatsız edecek derecede develerin hızlı gittiğini gören Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem Ençeşe’ye seslendi:
“Ey Enceşe dikkat et, ağır ol, (kadınları kast ederek) billur kaselere dikkat et!” (Buhari, Edep, 90, 95, 111)
Bundan sonra İslam dini erkeğin yaratılıştan gelen gücünü ve üstün niteliklerini zikrederek ailede kavvam olduğunu vurgulamış böylece, ailenin reisi olan erkeğin hanım ve çocuklarına karşı sorumlulukları olduğunu hatırlatmıştır. (Nisa, 34)
Peygamberimiz aleyhisselatü vesselamın ailesine karşı olan sünnetine baktığımızda onun evine selam vererek girdiğini görüyoruz. Selam vermenin hem kişiye hem de ev halkına bereket getireceğini bildirmiştir. Ev halkına yakın alaka gösteren Peygamber Efendimiz aleyhisselatu vesselam o kadar ağır vazifelerine rağmen sabah namazından sonra ve ikindi namazından sonra hanımlarıyla baş başa görüşür ve hal hatırlarını sorardı. Onlara sevgisini izhar eden davranışlar gösterdiği de rivayet edilmiştir.
Ev halkının hal hatırını sorar, güler yüz göstererek anlattıklarını dinlerdi. Akşamları aile fertlerini bir araya toplar sohbet ederdi. (Müslim, Nikah, 46, 1462) Bu sohbetlerde ibretli kıssalar anlattığı gibi bazen de hepsini güldürücü şakalar yaptığı nakledilmiştir.
Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem kendi işini kendisi görürdü. Hz. Aişe annemiz: “Herkes evinde ne yaparsa onu yapardı. Elbisesini yamar, ayakkabısını tamir eder, koyunları sağar, kendi işini kendi yapardı.” (Müsned VI, 49,241,256, 260) buyurmuştur. Bununla birlikte annelerimiz Allah’ın Resulüne hizmet etmeyi şeref bilirlerdi. Peygamberimiz sallallahu aleyhi vesellem hanımlarından hiçbirini hizmette kusur etti diye azarlamamıştır.
Peygamber Efendimiz aleyhisselatu vesselam ailesinde sevgiye dayalı içten bir hürmet ve itaat atmosferi oluşturmuştu. Bu sayede severek sözlerine itaat ederler, örnek almaya çalışırlardı.
Peygamber Efendimiz aleyhisselatu vesselamın hanımları, mümine hanımların eğitimiyle alakadar olurlardı. Hanımlar onlara soru sormaya gelirlerdi. Hatta Hz. Aişe radıyallahu anha annemize erkekler de ilim almaya gelmişlerdir. Genç yaşından itibaren pek çok hadiseye şahitlik etmesi, meraklı ve zeki olması sayesinde birçok konuda sorulara cevap vermiştir.
“Andolsun, Allah’ın Rasulü’nde sizin için; Allah’a ve ahiret gününe kavuşmayı uman, Allah’ı çok zikreden kimseler için güzel bir örnek vardır.” (Ahzab 21) ayet-i kerimesiyle bizlere örnek gösterilen Rasûlullah aleyhisselatu vesselam efendimiz, aile hayatıyla da bize örnektir.

REKLAM ALANI
REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ