Belaya Uğrayan Ne Demeli?
“Men isterce‘a inde’l-musîbeti ceberallâhu musîbetehû ve ahsene ukbâhu ve ce‘ale lehû halefen sâlihan yerdâu.” (Beyhakî, Şu’abü’l-îmân, XI, 178, r. 9240; Taberânî, el-Mu’cemü’l-kebîr, XII, 255, r. 13027.)
Bu hadîs-i şerîf İbn Abbas radıyallâhu anh’ten.
Men isterce‘a inde’l-musîbeti” Başına bir üzücü olay, musibet geldiği zaman; malına, sıhhatine, çoluğuna çocuğuna, ticaretine, yaşantısına, bir musibet gelen bir insan eğer ‘innâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn’ derse…”
Men isterce‘a ne demek? “İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn” demek. Peki bunun manası ne? Bu sözü söylemek çok güzel, bu Kur’ân-ı Kerîm’de tavsiye ediliyor: “Onlar ki, kendilerine bir musîbet geldiği zaman: ‘Muhakkak ki biz, Allah’a âidiz ve muhakkak ki biz, ancak O’na dönücüleriz!’ derler.” (Surei Bâkara; 156)
Kur’ân-ı Kerîm’de böyle denilmesi tavsiye ediliyor.
Hadîs-i şerîfte de şimdi karşımıza gelmiş oldu. Bunun anlamı ne? Bunu söyleyen insan ne olur? Hadisi şerifle devam ediyoruz; “Ceberallâhu musîbetehû” yani Allah o musibetin yarasını sarar.”
Cebere; bir yarayı sarmak, bir kırık kemiği doğrulsun, diye sarmak demektir. Mesela insanın ayağı kırılıyor, eli, bileği kırılıyor. Sarmaya Arapça’da “cebretmek” derler.
“Ceberallâhu musîbetehû; Allah o musibetin kendisine verdiği kırıklığı sarar, şifaya götürür. Kırıklığı kalmaz, iyi olur!” demek.
Yarasını sarar, Allah onun musibetten hâsıl olan o yarasını sarar.
“Ve ahsene ukbâhu; İşin sonunu da onun için iyi eder, hayır eder.”
Musibet musibettir, kötüdür; ama arkasını, sonunu iyi eder. Allah, o musibete uğrayan, “innâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn” diyen insanın yarasını sarar, sonra da işin sonucunu, âkıbetini güzel yapar, öyle dedi diye sonucu güzel olur.
“Ce‘ale lehû halefen sâlihan; Bu musibetin de arkasından ona salih bir durum, güzel bir durum, iyi bir hal nasip eder, verir, halk eder, halini iyiye tebdil eder.”
“Yerdâhu; Kendisinin memnun olacağı, hoşnut olacağı ‘Oh! Elhamdülillah rahata erdim’ diye hoşnut, razı olacağı bir durumu o musibetin yerine ikame eder. Musibet gider, yerine hoşnut olacağı, razı olacağı bir hoş hal, salih durum, iyi bir durum kendisine nasip olur.”
Bu sözü söylemek o kadar önemli.
“İnnâ lillâh ve innâ ileyhi
râciûn” ne demek?
İnnâ lillâh; Biz Allah’ın kullarıyız. Bizi yaratan O, yaşatan O; varlığımızı, kudretimizi, kuvvetimizi, melekelerimizi, kabiliyetlerimizi, hislerimizi, âzâmızı, aklımızı, fikrimizi her şeyimizi veren O, her şeyimiz O’nun, O’ndan. Biz O‘nun kullarıyız.
İnnâ ileyhi râciûn; “O’nun kulu olduğumuza göre “O’ndan tarafayız. Biz O’nun huzuruna döneceğiz. Şimdi dünya hayatında imtihan için bulunuyoruz, sonunda O’na döneceğiz.”
Ve ileyna turce‘ûn; Allahu Teâlâ hazretleri Kur’ân-ı Kerîm’de bütün insanlara hitaben böyle buyuruyor.
İnsan Allah’tan, dinden, imandan, ibadetten ne kadar kaçsa nereye gidecek? Yine Allah’ın huzuruna gidecek! Yani kaçan kâfir de olsa, müşrik de, dinsiz de, ateist de olsa, inançsız da olsa ne olursa o da Allah’ın huzuruna çıkacak, mü’min de… Şöyle bir düşünelim: Allah’ın huzuruna kaçkın, kaçmış, kaçak bir kul olarak, yakalanmış, suçlu, âsî, mücrim, yüzü kara, mahcup mu gelmek iyi yoksa Allah’a aşk ve şevk ile kavuşmak aşkıyla yaşamış, Allah’a kavuşmayı isteyerek hareket etmiş, şehit olmuş gazi olmuş, hüsn-i hâtimeyle, âhirete göçmüş Allah’ın sevdiği bir kulu olarak mı Allah’ın huzuruna çıkmak iyi?
Elbette Allah’ın huzuruna âsî, mücrim, eli kolu bağlı, yüzü kara, suçlu çıkmak kötü bir durum, onu hiç kimse istemez. Ama fiilen dinsizlik, imansızlık yapınca, Allah’ın emirlerine âsî olunca sonuç itibariyle öyle olmuş oluyor. Âsî kul olmuş, Allah’tan kaçmış oluyor, ibadet kaçkını, namaz-niyaz kaçkını oluyor, din iman düşmanı oluyor.
İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn; “Biz Allah’ın yarattığı kullarız. Kendi başımıza bir şeyimiz yok ki! Her şeyimiz Allah’tan! Dilerse felç eder, dilerse yok eder, öldürür, dilerse yaşatır, dilerse hoş hallere erdirir, dilerse musibetlere, felaketlere uğratır… Biz O’na döneceğiz.”
O’na dönmenin sorumluluğunu, O’nun huzuruna varacağımızın heyecanını şimdiden taşımalıyız, hareketlerimize dikkat etmeliyiz. İnsan sorumluluğunu bilmeli, kulluğunun sorumluluğunu idrak etmeli. Allah’a karşı kulluk görevleri olduğunu, teşekkür borcu, şükür borcu, Allah’ın yarattıklarına hamdetmesi, kendisine verdiklerine hamdetmesi, şükretmesi gerektiğini unutmamalı, onu hatırında tutmalı.
Başına musibet geliyor. Bunu kim nasip etti? Allah, çünkü mukadderatı alnına yazan, takdir buyuran Allahu Teâlâ hazretleri.
“Musibet iyi kullara gelir mi? Niye bana geliyor?”
Gelir! En büyük musibetler peygamberlere gelmiş. İmtihandır, derecesi artsın diye gelir. Bu musibeti kaderine, alnına Allah’ın yazdığını bilip sabredecek. “Ben Allah’ın kuluyum, O’nun huzuruna varacağım, dünyadaki imtihanımdan hesaba çekileceğim, aman imtihanı kaybetmeyeyim, musibet geldi diye yoldan, raydan çıkmayayım, âsî olmayayım, karşı gelmeyeyim, rızasızlık, sabırsızlık göstermeyeyim, edepsizlik etmeyeyim…” diye düşünmesi lazım.
Bunun da sözünü söylemesi lazım; “İnnâ lillâh ve innâ ileyhi râciûn.” Bu hatırlama sözü. “Ben Allah’ın kuluyum, ben O’nun huzuruna döneceğim, ben O’nun her şeyini severim; Kaderini severim, hayrını severim… Musibet gelirse ne yapalım? Bu da imtihandır, diye sabrederim, hükmüne rızam vardır, Kur’ân-ı Kerîm’ini severim, Peygamber-i zîşânını severim, ahkâmını severim, haramlarının haram olmasını isabetli bulurum, kaçınırım, severim. Bu hükmün böyle olmasını severim. Haram oluşuna rıza gösteririm, helallerin helal oluşuna şükrederim, sevinirim. Her şeyine sevinirim, her şeyine rıza gösteririm.”
Kulun, Allah’a kulluk eden bir Müslümanın, mü’minin en yüksek ruhsal durumu nedir? Rıza makamıdır, razı olmaktır! Allah’tan hoşnut ve razı.
“Razıyım yâ Rabbi! Neylersen güzel eylersin, biliyorum, razıyım yâ Rabbi!..” demek çok iyi bir durum ve böyle bir insanın ruh kuvveti, metaneti çok fazla olur, böyle bir kimseyi kimse alt edemez, kimse böyle inanan, böyle düşünen bir mübarek, ihlâslı, imanı sağlam insanın sırtını yere getiremez.
Bu insan bunalıma düşmez, intihar etmez, sabr-ı cemîl gösterir, sevap kazanır, toplumu birbirine karıştırmaz, feryâd ü figân edip hem kendisini hem başkalarını üzmez. Her şey güzel olur.
M. Es’ad Coşan