Cennete Tertemiz Olanlar Girer

  • 02 Haziran 2022
  • 722 kez görüntülendi.
Cennete Tertemiz Olanlar Girer
REKLAM ALANI

İRFAN SOHBETİ

Cennete Tertemiz Olanlar Girer

Seyda Feyzullah Konyevi (ks)

REKLAM ALANI

 

Allah azze ve cellenin Peygamberleri vasıtasıyla bize ahireti anlatmasındaki sebep ve hikmet, biz oraya gittiğimiz zaman hazırlıksız olmayalım, kurtulan bir insan olarak gidelim diye nasıl hazırlık yapacağımızı bize bildirmeleridir.

Öbür dünyada hiç kimse, “Ya Rabbi benim haberim yoktu,” diyemeyecek. Ahiret günündeki mahkemede kurtulmamız için Allah azze ve celle adeta bize oradaki tüm sahnelerin örneklerini anlatıyor.

Biz öbür dünyada kendi bedenimizi, ruhumuzu bu dünyada yaptığımız şeye uygun olan yere götürmüş oluyoruz. Bu beden ve bu ruh onun dışında bir yere de gitmez. Yani manen kirli olan bir insan cennete giremez, cenneti kirletemez.

Temiz olan bir insan da cehenneme giremez. Cehennem ondan korkar. Cehennem “Senin imanın benim ateşimi söndürür,” diyecek. Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellem buyuruyor ki:

“Kıyamet gününde cehennem ateşi mü’mine şöyle der: “Çabuk geç ey mü’min, senin nûrun benim alevimi söndürdü.” (Beyhakî, Şuabu’l-îman)

İşte demek ki insanoğlu bu dünyada kendi cennetini hazırlıyor, yine bu dünyada kendi cehennemini hazırlıyor, neuzubillah.

Size bir iki örnek vereyim; Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem’in söylemiş olduğu bu haberden özellikle neler çıkarabileceğimizi düşünelim. Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem buyuruyor:

“İsrâ (Miraç) gecesinde İbrâhim aleyhisselâm’a rastladım. Bana şunu söyledi:

Yâ Muhammed! Ümmetine benden selâm söyle ve onlara cennetin toprağının çok güzel, suyunun tatlı, arazisinin son derece geniş ve dümdüz, ağaçlarının da ‘Sübhânallahi ve’lhamdü lillâhi velâ ilâhe illallâhü vallâhü ekber’den ibaret olduğunu haber ver.” (Tirmizî, Daavât 59)

Bir başka hadis-i şerifinde “Her kim ‘Subhanallahil azim ve bihamdihi’ derse cennette onun için bir hurma ağacı dikilmiş olur.” buyuruluyor.” (Tirmizî, Daavât 60)

Herkes Kendi Ateşini Getiriyor

Behlül Dane Hazretleri’nin meşhur menkıbesidir. Bir gün yorgun argın, uzun yoldan geldiği belli bir şekilde şehre geldiği zaman insanlar ona soruyorlar:

“Ey Behlül Nereden geliyorsun?” Diyor ki:

“Ben cehennemden geliyorum. Ateş almaya gitmiştim.” Diyorlar ki:

“Peki ateş alabildin mi?” Behlül Hazretleri diyor ki:

“Hayır, ateş vermediler. ‘Burada ateş yok. Buraya herkes kendi ateşini getiriyor,’ dediler.”

Bunlar bizim için birer örnektir. Biz bu dünyada bütün ruhumuzla, bedenimizle ne yapıyorsak oradaki yerimize, burada yaptığımız amellere münasip olan yere hazırlanıyoruz. Beden ve ruh oraya hazırlanmış oluyor. Allah azze ve celle ne buyuruyor:

“Şurası kesindir ki Allah, insanlara zerre kadar zulmetmez. Ne var ki, insanlar kendi kendilerine zulmedip duruyorlar.” (Yunus, 44)

Allah azze ve celle bir insanı cennete koyacaksa onu affeder, tertemiz eder. Çünkü cennete kirli girilmez. O manevi kirle hiç kimse cennete adımını dahi atamaz. Dolayısıyla Allah azze ve celle eğer birisini cennete koyacaksa rahmetiyle cennete koyar. Eğer cehenneme koyacaksa adaleti ile cehenneme koyar.

Eğer insanlara sadece ameline göre hükmederse herkes cehennemlik olur, neuzubillah. Çünkü Allah’ın nimetlerinin hakkını veremezsin. Onun için hep Allah’ın Rahmetini dilemek lazım.

Hadis-i kudsi’de Allah azze ve celle buyuruyor ki:

“Ben kulumun bana olan hüsnü zannının yanındayım veya Bana olan zannının yanındayım.” (Buharî, Tevhid 15; 35; Müslim, Zikr 2,)

“Ben’i nasıl zannederse Ben onun için öyle olacağım” buyuruyor.

Biz de Allah azze ve celle’nin bize rahmeti ile, ğufranı ile muamele edeceğini düşünüyoruz ve öyle ümit ediyoruz. Allah azze ve celle öyle umuyoruz ki bize rahmetiyle muamele eder ve bizi tertemiz yapıp cennetine koyar.

Dikkat edin günahları miktarınca cehennemde cezasını çekip sonra cennete girecek olan bir mümin de direk cennete gitmiyor. Cehennemden çıktıktan sonra, evvela Kevser havuzunda yıkanıyor. Cehennemin artıklarından da temizlendikten sonra cennete giriyor. Cennet o kadar tertemiz bir yerdir.

Haşir Gününü Unutmayalım

Hz. Peygamber sallallahu aleyhi ve sellem hadisi şerifinde buyuruyor: “Sûr’un sahibi (yani İsrafil aleyhisselam) Sûr’u ağzına dayamış, yüzünü çevirmiş, kulağını dikmiş, üfleme emrini beklerken ben nasıl müreffeh bir şekilde dünya nimetlerinden istifade edip eğlencelere dalabilirim?”

Bunu aslında kendi üzerinden bize bir uyarı olarak söylüyor: “Siz nasıl böyle bir şey yapabilirsiniz? Siz Allah azze ve cellenin nimetini yerken içerken, istifade ederken ölümü unutmayın,” buyuruyor.

Sûr’u unutmayın, kıyameti, ahireti unutmayın. Haşr meydanını unutmayın. O Mahkeme-i kübra’yı unutmayın. Bize bunları söylüyor.

Nimetlerinden faydalanın ama şımarmayın. Allah azze ve cellenin razı olmadığı yollara girmeyin. Her zaman Allah’ın helal kıldığı lokmayı yemeye çalışın. Ne kadar zor olursa olsun bunun için çabalayın.

Haram olan büyük bir servet, helal olan küçük bir lokma kadar olamaz. O küçük lokma helal olduktan sonra o büyük servetten daha bereketlidir, daha selametlidir. O gıda seni cennete hazırlar. Ama diğer o büyük servet haram ise seni cehenneme hazırlar. Senin bütün bedenindeki genlerini cehenneme dönüştürür, oraya benzetir.

Sahabeler ahiret hususundaki bu hatırlatmadan çok etkilenip, Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve selleme soruyorlar:

“Ya Resulallah, peki o halde biz ne yapalım?”

Peygamber Efendimiz aleyhisselatu vesselam da onlara emirde bulunuyor: “Hasbunallah ve ni’mel vekil” deyin.” (Tirmizî, Kıyamet, 9)

“Allah bize yeter, O ne güzel vekildir,” deyin, buyuruyor.

Her dünyevî lezzet ile karşılaştığınızda, elbette helal lezzetlerden, ihtiyacınız ölçüsünde, güzel niyetler çerçevesinde istifade edebilirsiniz. Bu Allah’ın bir lütfudur. Allah’ın lütfunu geri çevirmek doğru olmaz. Onu sana Allah-u Zülcelâl gönderdi, ondan yararlanacaksın. Ama Allah’ı unutmadan gaflete dalmadan, kendini ona esir etmeden…

O nimet hiçbir şey değildir. Düşünün dünyanın en lüks, kaliteli arabası kapınızın önünde olsa ama siz hasta olsanız, yatağınızda yatıyor olsanız, onun size ne faydası olabilir? O demir yığınının…

Öyle ya, dünya malı budur. Yani o madde, o cisim, o kâğıt parçaları, o maden sana hiçbir şey ifade etmez. O senin ruhuna işlemeyecek, senin hastalığını iyileştirmeyecek.

Senin gönül huzurun yoksa, içinde manevi bir boşluk varsa, o boşluk hissini hiçbir zaman maddi şeyler temelli bir şekilde gideremeyecek.

İnsan Muhtaçlığını Unutmamalı

Hiçbir maddi zenginlik insanı muhtaç olmaktan kurtarmaz. İnsan hep zayıf bir varlık olarak bu dünyada yaşamaya devam edecek. Hep yemeye, içmeye, uyumaya muhtaç olacak. Hiç kimse “Acıkmayan bir insan olayım,” diyemez. İşte bu insanın zafiyetini gösteriyor.

İnsan her zaman hastalanacak, her zaman üzülecek, en sevdiklerini bile bir imtihan olarak kaybedecek. Bunlarla baş edemedikten sonra dünyanın tüm malları insanın elinde olsa bile ona ne faydası olabilir?

Bu malları, eğer helal ise ve Allah’ın yolunda kullandığın zaman, öbür dünyaya bir yatırım olarak göndermiş olursun. Kullanmadığın zaman, neûzubillah, insanın aleyhinde bir delil olarak öbür dünyada insanın karşısına çıkar.

Resul-i Ekrem sallallahu aleyhi ve sellem demiş oluyor ki;

“Dünyaya sakın güvenmeyin, Allah’a güvenin “hasbiyallah ve nimel vekil” deyin. “Allah bana yeter,” deyin, bu dünyaya esir olmayın.”

Dünyayı meşru yollarla isteyin. Siz dünyaya hâkim olun ama o size hâkim olmasın. Dünyanın hepsi sizin elinizde olsun, avucunuzun içinde olsun, ona hükmedin. Ama onu kalbinize koymayın.

“İstifade ettiğiniz zaman da Allah’ı unutmayın, Allah’ın zikrini unutmayın.” Allah Resûlü sallallahu aleyhi ve sellem ümmetine böyle ferman buyuruyor.

Allah azze ve celle hepimizi Sırat-ı müstakimden ayırmasın. Bizi nefsimize teslim etmesin. Bize her zaman razı olacağı şekilde amel-i salihler nasip etsin. Bu dünyada beraber olduğumuz gibi öbür dünyada da Allah azze ve celle bizi cennette beraber kılsın. Âmin.

REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ