Dua
Kendim için ne söylemeliyim?
Bedevîler, Peygamber Efendimiz sallallahu aleyhi vesellemin huzuruna çıkınca, akıllarına gelen her şeyi son derece rahat bir edâ ile sorarlardı.
Sa’d İbni Ebu Vakkas radıyallahu anh anlatıyor: “Bir bedevî Resûlullah sallallahu aleyhi ve selleme gelerek “Bana söyleyeceğim bir zikir öğret.” dedi.
Resûl-i Ekrem de ona şu zikri okumasını tavsiye etti:
“Lâ ilâhe illallahü vahdehû lâ şerîke leh, Allâhu ekber kebîran ve’l-hamdü lillâhi kesîrâ ve sübhânallâhi Rabbi’l-âlemîn, velâ havle velâ kuvvete illâ billâhi’l-Azîzi’l-Hakîm.
(Tek olan Allah’tan başka ilah ve O’nun bir eşi ve benzeri de yoktur. Kudreti ve saltanatıyla Allah en büyüktür. Bitip tükenmeyen hamd O’na mahsustur. Âlemlerin Rabb’i olan Allah’ı uluhiyyet makamına yakışmayan sıfatlardan tenzih ederim. Günahtan kaçacak güç, ibadet edecek kuvvet ancak Azîz ve Hakîm olan Allah’ın yardımıyla kazanılabilir.)
– Bedevî “Bunlar Rabbim için söyleyeceğim dua ve zikirlerdir. Kendim için ne söylemeliyim?” deyince Resûl-i Ekrem:
“Allâhümmağfir lî, verhamnî, vehdinî, verzuknî (Allah’ım, beni bağışla, bana merhamet et, rızanı kazandıracak işler yaptır ve bana hayırlı rızık ver)” de, buyurdu. (1)
Tesbihteki derinlik
Peygamber Efendimizin bize öğrettiği dualar, Cenâb-ı Hakk’ın ona öğrettiği dualardır. Bu sebeple görülmez âlemlerin burcu burcu râyihasını getiren o duaların sonsuz bir derinliği, ruhları dirilten bir serinliği ve hesaba gelmez bir zenginliği vardır. Aksi halde Efendimizin bize haber verdiği “Sübhânallahi ve’l-hamdü lillâhi zikri yer ile göklerin arasını sevap ile doldurur” (2) hadîs-i şerifindeki sırrı başka nasıl izah edebiliriz? Bu sebeple Fahr-i cihân Efendimizin tavsiye buyurduğu zikirleri aynen öğrenmeye ve onun okuduğu şekilde söylemeye çalışmalıyız.
Ashâb-ı kirâm Efendilerimiz de tesbihe yani sübhânallah diye Cenâb-ı Hakk’ı zikretmeye büyük önem verirdi. İbn Receb el-Hanbelî’nin (ö. 795/1393) kaydettiğine göre, Ebû Hüreyre radıyallahu anh’ın bin düğümlü bir ipi vardı. “Sübhânallah sübhânallah” diye onu bir defa devretmeden uyumazdı (3).
İnsan sübhânallah zikrini nasıl ihmal edebilir? Zira bizzat Yüce Rabbimiz’in haber verdiğine göre “Göklerde ne var, yerde ne varsa hepsi Allah’ı tesbih eder” (Haşr 59/1; Cuma 62/1; Teğâbün 64/1). Sadece melekler değil; kuşlar, böcekler; ağaçlar, çiçekler; bizim cansız deyip geçtiğimiz nice varlıklar Cenâb-ı Mevlâ’yı durmadan zikir ve tesbih eder. Efendimiz aleyhisselâm’ın elindeki yemeğin, avucundaki çakıl taşlarının Allah’ı tesbih ettiğini ashâb-ı kirâm kulaklarıyla duymuşlardır (4).
Hal böyle olduğuna göre, sevgili kardeşlerim, bize sunulan bu büyük fırsatı kaçırmayalım. Mevlâmızı tesbih ederek O’nun rızâsını kazanmaya çalışalım.
Dipnotlar:
1) Müslim, Zikir, 33-36. 2)
2) Müslim, Tahâret 1; Tirmizî, Daavât 86
3) Câmi‘u’l-ulûm ve’l-hikem [nşr. Arnavût], Beyrut 1417, I, 446
4) Buhârî, Menâkıb 25; İbn Ebû Âsım, es-Sünne (Elbânî), II, 528, nr. 1146