Dua ve Tesiri

  • 05 Mayıs 2018
  • 913 kez görüntülendi.
Dua ve Tesiri
REKLAM ALANI

(Hz. Ömer radıyallahu anhın Hz. Sa’d radıyallahu anh hakkında yapılan şikâyetleri araştırmak üzere Kûfe’ye gönderdiği kimse, Muhammed b. Mesleme radıyallahu anh idi. Onun maiyetinde Hz. Abdullah b. Erkam radıyallahu anh ile yolda kendilerine delil olmak üzere Hz. Melih b. Avf da bulunuyordu.)

 

(Kûfe’ye gönderilen Muhammed b. Mesleme radıyallahu anh, Hz. Sa’d’ı yanına alarak Kûfe’de bulunan bütün mescidleri dolaştı.) Kûfe halkından (Hz. Sa’d’ın durumunu, Onun hakkında herhangi bir şikâyetlerinin olup olmadığını) sordu.

REKLAM ALANI

 

Hiçbir mescid bırakmadı ki, orada (Hz. Sa’d radıyallahu anhın) sormasın. Bütün Kûfeliler Hz. Sa’d hakkında senâda bulunup, Onun iyiliğinden bahsettiler. Sonunda Benî Abs kabilesine ait bir mescide gir(ip herkesi bildiğini Allah için söylemeğe yemin vererek davet et)ti.

 

(Cemâatin içinden) Ebû Sa’de künyesiyle anılan Üsâme b. Katâde isminde biri ayağa kalktı ve: “Madem ki bize yemin verdin, (o halde bildiğimizi söyleyelim.) Sa’d, askerin başına geçip harbetmez. (Mal) taksim ederken herkese eşit davranmaz. (İnsanlar arasında) hükmederken adâletle hükmetmez” dedi.

 

(Hz. Sa’d’ı r.a. en çok gazaba getiren bu son isnat ve iddia oldu. Onun bu sözleri çok zoruna giden) Hz. Sa’d: “(Benim hakkımda yaptığın bu isnat ve ithamların karşılığında) Hz. Allah’a yemin ederim ki ben de (senin aleyhine) üç dua edeceğim! (Kulaklarını aç da iyi dinle!)” dedi ve (Hz. Allah’ın huzurunda ellerini kaldırarak): “Alah’ım! Senin bu kulun (Üsâme) yalancı ise, (söyledklerini) halk görsün, halk duysun diye ayağa kalk(ıp söyle)diyse ömrünü uzat, fukaralığını çoğalt, onu fitnelere uğrat!” diye beddua etti.

 

Sonraları o adama (halinden) sual edildiği vakit: “Kocamış, fitneye uğramış (zavallı) bir pîr-i fâniyim! Bana sa’d’ın duası (bedduası) isabet etti” derdi.

 

Hz. Câbir radıyallahu anhtan (bu hadîsi) rivayet eden (Abdü’l-Melik b. Umeyr): “Sonraları onu ben de gördüm. Yaşlılıktan kaşları göslerinin üzerine sarkmış olduğu halde (rast geldiği) kızlara sataşır, onları kaş göz işaretiyle ta’cîz ederdi” demiştir.

 

‘Desenize akılları da kıt olur’

 

Bazı rivayetlere göre, Şit aleyhisselam zamanında insanlar, 1000 sene kadar yaşıyordu. Onlardan birisine 500 yaşındayken diyorlar ki kaldığın yer rahat değil, sana şöyle daha rahat bir yer hazırlayalım. Diyor ki:

 

– 500 sene ömrüm kalmış, 500 sene için değer mi? Diyorlar ki:

– Ahir zamanda öyle bir ümmet gelir ki ömürleri 50-60 sene olur, ama bir ev yetmez iki, üç, hatta köşkleri sarayları olur.

– Yaa, öyle mi? Der, o zaman desenize onların ömürleri gibi akılları da kıt olur.

 

 

BİR UYARI!
-Latife-

 

Hesabını veremeyeceğiniz işlere kalkışmayın…

Öteki tarafta bulaşık yıkatmıyorlar!

 

Nasihat

“Elinizden geldiğince, hiç bir mahlûka hor bakmayınız! Çünkü, hor ve hakir gördüğünüz, Allah katında sizden kıymetli olabilir! Birbirinizi çok seviniz. Sevdiğiniz kişi, Allah dostlarından biri olabilir! Buna çok gayret ve dikkat ediniz! Kimseye dünyalık için tazimde bulunmayınız ki; dîniniz dünya uğruna gitmesin!”(Seyyid Emîr Hamzâ)

 

 

Üstadı örnek almak

Fransızcayı çok konuştukları hâlde, Mahmud Sami Efendi kuddise sirruhu, Türkiye’den veya yabancı memleketlerden gelen müntesipleriyle hasbihal için İngilizceyi de öğrenmişlerdi. Üstatlarımızın, Peygamberimizin sünnet-i seniyelerine riayetlerini biz de gerçekleştirelim. Onların edebini, ilmini, irfanını, aşk ve muhabbetlerini yansıtarak Kâmil insan olmanın yolunu tutalım. “Şöyle çay içerdi, şöyle yürürlerdi” gibi fiziki şekillerinden ziyade, Üstatlarımızın mücahede ruhuyla, ilim, irfan nuruyla dolmadıkça haklarını yerine getiremeyiz.

 

Gaye, mürşidin Allah’a isyan olmayan emirlerine uyarak, Cenâb-ı Hakk’a erişmektir. Kuru kuruya, “mürşidim” demekle bir yere varılmaz. Rabbimiz: “(Öyle müminler ki) onlar boş lakırdıdan yüz çeviricidirler.” (Müminûn, 3) buyurmaktadır.

 

“Yaşanan anı fiile çevirerek, Kur’an-ı Kerim’in hangi ameli istediğini bilerek “Ebu’l-vakt” (vaktin babası) olmalıyız. “İki günü birbirine eşit olan aldanmıştır.” Hadis-i Şerif’i gereğince ilimde, amelde, ibadet ve taatte ilerlemeliyiz. Kendimizi değiştirmek için tatillerimizde bile programlar yaparak, vaktimizi boşa geçirmemeliyiz.” (Ali Ramazan Dinç, Kemale Dair Sohbetler)

 

Şahsına değil, günahına karşı ol!

Evliyanın seçkinlerinden, Şeyh Abdülkadir Geylânî kuddise sırruhu, sallanarak yürüyen bir sarhoş gördü. O anda kalbine, kendisinin daha iyi bir insan olduğu hissi doğdu. Bu durumun farkına varan sarhoş, Abdülkâdir Geylânî hazretlerine şöyle seslendi: “Ey Abdülkadir! Yüce Rabbim, beni senin gibi seni de benim gibi yapmaya kadirdir.”

 

Sarhoşun bu sözü üzerine Abdülkadir Geylânî Hazretleri, hemen başını önüne eğdi ve Allah Teâlâ’dan bağışlanma diledi.

 

Bu menkıbeyi anlatan İmam Şarânî kuddise sırruhu, bizlere şu uyarıda bulunur: “Ey kardeşim! İslâm’ın uygun görmediği şeyleri kabul etme. Ama bu kabul etmemen şahıslara karşı değil, işlenen günahlara karşı olsun.” (El-Envârü’l-Kudsiyye)

 

Laf taşıyandan kaç!
Düşmanımdan laf getiren, düşmanımdan daha büyük düşmandır! Ey laf taşıyıcı! Düşmanım bile, yüzüme karşı kötü bir şey söylemiyor! Sen, ondan daha büyük düşman olmasaydın, onun arkamdan söylediğini gelip de yüzüme karşı söyleyebilir miydin? Söz taşıyan, eski düşmanlıkları yeniler! Kinleri tazeler! En yumuşak insanları bile çileden çıkarır! Uyuyan fitneyi uyandıran kimseden, en kısa zamanda kaç! Kavga, iki kişi arasında yanan bir ateşe benzer. Söz taşıyan ise, o ateşin sönmemesi için, ateşe odun taşıyan oduncu gibidir! (Şeyh Sadi Şirazi kuddise sirruhu)

REKLAM ALANI
ZİYARETÇİ YORUMLARI

Henüz yorum yapılmamış. İlk yorumu aşağıdaki form aracılığıyla siz yapabilirsiniz.

BİR YORUM YAZ