En Faziletli ‘Üç Mescid’
“Şeddü rihal (Üç Mescid)” hadisi
Ebu Hureyre radıyallahu anh, Hz. Peygamber sallallahu aleyhi vesellemin şöyle buyurduğunu haber vermiştir: “(İbadet için) şu üç mescitten başkasına yolculuk edilmez: el-Mescidu ‘l-Harem, Mescidu’r-Rasûl (Mescid-i Nebi) ve Mescidu’l-Aksâ.” (1)
****
Günümüzde gerek hac ibadetinin yerine getirilmesinin şartı olarak, gerekse teberrüken (bereketlenmek ve duaların kabulü ümidiyle) belli merkezlerin ziyareti ağırlıklı şekilde gündeme gelmektedir. Bu vesile ile yazımızı, Efendimizin “Üç mescid” veya kitaplardaki adıyla “Şeddü Rihal” hadisinin anlaşılmasına ayırdık.
Muhtelif rivayetlerini bir arada düşündüğümüz zaman hadisimizin ortaya koyduğu hüküm niteliğindeki hakikatleri şöylece sıralamak mümkündür:
- Bu üç mescid, diğer mescid ve mabedlerden üstündür, faziletlidir.
- Bu üç mescid için yolculuk yapmak meşrudur. Hadisimiz bunu bilhassa teşvik etmektedir.
- Bu üç mescidden başka herhangi bir mescid için yolculuk yapmak gereksizdir.
Ortak özellikleri
Hadisin kaynaklık ettiği hükümler üzerinde, âlimler çok detaylı görüşler ortaya koymuşlardır. Biz bunlardan sarf-ı nazar ederek, hadisteki yolculuk teşvikinin bu üç mescide tahsis edilmesinin hikmetleri üzerinde duracağız. Öncelikle şunu belirtmeliyiz ki, bu üç mescidin diğer mescidlere üstünlüğü tartışma dışıdır ve bunun bazı ortak sebepleri de bulunmaktadır.
Bunları sıralayacak olursak;
- Bu mescidlerin üçü de peygamberler eliyle inşa edilmiştir.
- Mescid-i Haram ve Mescid-i Aksa kıble, Mescid-i Nebî de din-i mübîn-i İslâm’ın inkişaf merkezi, ilk mescidi, İslâm medeniyetinin ilk müessesesidir.
- Bu üç mescidi ziyaret, başlangıçtan beri tevhid ehlinin büyüklerini ve onların hizmetlerini, mücadelelerini anmaya vesiledir. Böylece müminlerin imanı, tarihî bir boyut kazanır.
Önceki müminlerle beraber olma şuur ve zevkini tadar. Ziyaretçi kendini tam bir dinî hava, saf, temiz ve yoğun bir kulluk şuuru içinde hisseder, yenilenir. Bir başka ifade ile tarihi günde yaşar, güçlenir, bilenir, dinçleşir.
- Bu üç mescid, tevhid dininin şearindendir. Şearine (ibadet vesileleri, alamet-i farikalar) saygı göstermek de kelimetullahı i’la, yani cihad etmektir. Bu merkezlerin ziyaretle imar ve ümranı (imar ile şenlendirilmiş olması), tevhid akidesinin dünyaya yayılmasına çalışmak anlamını taşır.
- Bir de tarihi gerçek vardır ki, Mescid-i Haram, Kâbe ziyareti dolayısıyla Hz. İbrahim’den bu yana uzak mesafelerden yaya veya binitli olarak gelenlerce ziyaret edilmiştir. Mescid-i Nebî ise, Hz. Peygamberin hicretini müteakip, Müslümanlarca yolculuk yapılan aslî merkez olmuştur. Şu anda Resulullah’ın kabr-i saadetlerini ihtiva etmesi bakımından, “O’nun sağlığında ziyaret etmiş gibi” olmak için ziyaret edilmektedir.
Fazilet sırası
Bütün mescit ve mabedlerden üstün olduklarında hiç şüphe olmayan üç mescid’in fazilet açısından kendi aralarındaki sıralama hadisimizde gösterilmiştir. Bu sebeple aynı sıra ile bu Üç Mescid’in her birine ait müstakil özelliklerinden de kısaca söz etmek faydalı olacaktır.
Mescid-i Haram
Âlimlerin ittifakı ile Mescid-i Haram efdal-i mesacid (dünyadaki mescidlerin en faziletlisi)dir. Bunun da elbette sebepleri vardır. Önce ta başlangıçtan beri, “İnsanların bir olan Allah’a kulluk etmeleri için vaz edilmiş ilk ev olan Kâbe” Mescid-i Haramdadır. Kıbledir. Hac farizasının yerine getirilebilmesi için varlığı zarurî merkezdir. Ayrıca Hz. Peygamber’in, “Şu benim mescidimde kılınacak bir namaz, Mescid-i haram müstesna, öbür mescitlerde kılınacak bin namazdan daha hayırlıdır” buyurmuş olması da Mescid-i Haram’ın en faziletli mescid olduğunun nassî (sünnetteki) delilidir.
Kâbe ve onu çevreleyen Mescid-i Haram, zaman zaman tevhid dışı anlayışların istilasına uğramış da olsa, temeli tevhid’in merkezi olmak üzere atılmış ilk mukaddes ev’dir, beyt-i atîk’dir. Bunun için de ziyaret ve ibadet için yolculuk yapılabilecek mescitlerin başında gelmektedir.
Mescid-i Nebî
Medine İslâm toplumunda Mescid-i Nebî’nin yerini düşünmek, onun Müslümanlık ve Müslümanlar açısından taşıdığı önem ve fazileti anlamak için yetecektir. Koca bir İslâm tarih ve medeniyetinin odak noktası ve “Âlemlere rahmet olarak gönderilmiş”, örnek kul, ‘son Resul’ün sayısız hatıralarını saklayan ve bir görüşe göre “Takva üzere tesis edilmiş mescid” (Tevbe; 108), Mescid-i Nebî’dir. O, İslâm ile özdeşleşmiştir.
Hz. Peygamberin gerek kendisini ziyaret gerekse Mescid-i Nebi’de kılınacak namaz hakkında varid olan hadisleri, bu mescid’in haiz olduğu önem ve faziletin delillerini oluşturmaktadır.
Mescid-i Aksa
Enbiya makamı, Mirac’ta Hz. Peygamber’in ilk durağı olan Mescid-i Aksa, yüzyıllar boyu, inananların yöneldiği bir kıble olarak yaşamıştır. Başlangıçta Müslümanların da kıblesi olan Mescid-i Aksa, Museviliğin, İseviliğin ve İslam şeriatının ortaklaşa mukaddes bildiği bir merkezdir. Mescid-i Aksa çevresindeki tevhid mücadelesi de oldukça yoğun ve çetindir. Hz. Süleyman aleyhisselamdan itibaren dinî otorite ve yönetimlerin merkezi olan Mescid-i Aksa ve Kudüs, halen bu görevini sürdürebilecek tarihi nitelik ve potansiyele sahiptir.
Abdullah b. Ömer radıyallahu anhın rivayet ettiği bir hadisi şerifte belirtildiğine göre; “Süleyman aleyhisselam Mescid’i Aksa’nın (Beyt-i Makdis’in) inşaasını bitirince, Allah Teâlâ’dan üç dilekte bulunmuştur:
- Kendisinden sonra kimselere nasip olmayacak bir mülk ve saltanat, 2. Allah’ın hükmüne uygun hüküm verme gücü ve kabiliyeti, 3. Yalnızca namaz kılmak niyetiyle Mescid-i Aksa’ya gelenlerin bağışlanması.
Hadisin devamında Hz. Peygamber’in şu açıklaması yer almaktadır: “Cenab-ı Hak, Süleyman’a bunlardan ilk ikisini vermiştir. Üçüncü dileğinin de kabul edilmiş olmasını umarım”(2)
Söylemeye gerek yoktur ki, bağışlanma (gufran) vesilesi olan her şey teşvike, her yer de ziyarete değer.
Bu “Üç Mescid” hadisinde de vesile-i gufran olan üç merkeze ziyaretin teşvik edildiğini, bunların dışında kalan mescitlerin birbirlerine müsavi olduklarını, bir takım uydurma gerekçelerle bazı yer ve yörelere üstünlük ve fazilet izafe edip oraların ziyaretini teşvik etmenin doğru ve uygun olmayacağının pek açık bir şekilde belirlenmiş olduğunu görmekteyiz. Hatta ulema, bu üç mescit dışında herhangi bir mescitte ibadet etmeyi adamış olan bir kimsenin bu nezrini yerine getirmek için o mescide gitmesine gerek olmadığını, bulunduğu yerdeki mescitte bu adağını yerine getirebileceğini, bu “Üç Mescid” hadisinden çıkarmışlardır.
Kudüs-ü Yahudi’den kurtarmalı
Hadisimiz, Müslümanların ziyaret ve ibadet için yolculuğu göze almaları gereken sadece üç mescidin bulunduğunu, bunların da Mekke, Medine ve Kudüs şehirlerinde olduklarını açıkça ortaya koymuş bulunmaktadır. Günümüz şartlarında bu mescitlerden sadece ilk ikisini -kısıtlayıcı bazı kayıtlara ve durumlara rağmen- ziyaret imkânı bulunmaktadır. Ancak üçüncüsü bir büyük hasret özlem vesilesidir.
Hac ibadetini yerine getirmek için mukaddes topraklarda bulunma şerefine ermiş olan kaç Müslüman, hadisimizde “yolculuk yapmaya değer” diye kaydedilen Mescid-i Aksa’yı ziyaret etme imkânı bulabilmiştir, ya da bulabilecektir?
Sanıyorum hadisimizin şimdi en büyük teşviki Mescid-i Aksa’nın da Müslümanların ziyaretine açık tutulması yönündedir. Yani Kudüs’ü, Yahudi’den kurtarmaya davet etmektedir…
Notlar: (1) Buhari, Mescidü Mekke 1, 6; Savm 67; Sayd 26; Müslim, hacc 415,511,512, Ebû Davud, menasik 94; Tirmizî, salat 126; Nasaî, mesacid 10; Darimî salat 132; Ahmed b. Hanbel, II, 234,238, 278, 501; III, 7, 34, 45,51,53,64, 71, 75, 78, 93, VI, 7, (2) Nesai, mesacid 6: İbn Mace, İkame 196; Ahmed b. Hanbel II, 176.